- 03-03-2019 10:03
- 928
Doktora gittiğinizde, rahatsızlığınıza bağlı olarak size ilaç tedavisi uygulanır.
"Kör, topal, sağır…" kısacası özel/ayrıcalıklı bireylerin egzersizle tedavilerinde, aynı şansa sahip değiller. Onlarla kim egzersiz yapıp, koşup veya kulaç atacak? Böyle soruların bir karşılık bulması gerek.
Evet, helvaya yemeye niyetlendik, unumuz, yağımız, şekerimiz var ama ‘helva’ yapacak ‘ustamız’ olmadıkça, malzeme tek başına yeterli olmuyor, maalesef!
Toplumun “engelli" olarak tanımladığı özel/ayrıcalıklı bireylere spor yaptıracak gönüllüleri/uzmanları bulmak zor.
Sebebi, özveri!
Ülkemizde 100’e yakın üniversitenin "Beden Eğitimi ve Spor Bölümü” var; her yıl binlerce öğrenci mezun veriyor.
Bu bölümlerden, maalesef ama maalesef özel, ayrıcalıklı bireylere eğitim verecek eğitmenlere ulaşmak zor.
Bu hususta dikkat çeken Türkiye’de tek bir üniversite, Malatya İnönü Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi var.
"Engellilerde Egzersiz ve Spor Eğitimi"nde bu üniversiteye, kardeş olacak Muş Alparslan Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu gelecek yıl, ilk öğrencilerini alacak. Yönetimlerini tebrik ediyoruz.
Diğer Üniversitelerin ilgili bölümlerinde ise ‘Engelliler ve Spor’ dersi, yarım dönem, bilemediniz iki dönemle sınırlı. Kısacası öğrenciler teorik bilgiyi, uygulama imkânına sahip olmadan okuldan mezun oluyorlar!..
DR. DURAN ARSLANLAR ÖRNEK ALINMALI...
Bu olumsuzluğun, kişisel çabalarıyla üstesinden gelen ‘seçkin’ eğitmenler de yok değil.
İşte o örnek isim Dr. Duran Arslan.
Beden eğitimi ve egzersize ihtiyaç duyan özel bireylerin hayatların kaliteli şekilde sürebilmeleri için yüzme branşıyla tedavi uzmanı.
Kendisiyle dostluğumuz 20-25 yılı geride bıraktığımız Üniversite yıllarına dayanır.
Engelliler konusunda gayret ve çabası, bugünkü başarısının da adeta habercisiydi.
Haziran 2007 tarihinde, yine bu satırlara yansıyan “Duran Arslan ismini iyi takip edelim’ başlıklı yazımızda, başarısını kısaca aktarmıştık.
Geçtiğimiz günlerde TRT Spor’a verdiği röportaj, bu konuda oldukça kapsamlı ve bu yazımızın sınırlarını aşıyor; özellikle üniversitenin ilgili bölümlerdeki öğrencilerinin kendilerine hedef çizmeleri açısından oldukça önemli.
İşte o röportajdan bazı kesitler;
"Yirmi yıl önce üniversite birinci sınıftayken bu fikir oraya çıktı. Çünkü ailemde engelli vardı. Bu özel çocuklarımıza sosyal hayatlarında destek verebilmek, toplumun içerisine sokabilmek.
Sonrasında çocukların derece yapıp madalya alıp, üniversitelere girebilmesi bizim için farklı bir başarıydı.
Bu işi öğrenmek için 10 yıl uğraştım. Türkiye’de bedensel engelli, görme engelli ve özel bireylere nasıl yüzme öğretilebilecek noktasında ilgili bir çalışma yok.
Yurtdışına giderek bu konuda çalışmalar yaptım. Çok yol kat ettik.
Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Engeli ne olursa olsun, hiçbir çocuğu geri çevirmiyoruz.
Her çocuğun mutlaka yapacağı bir şey var. Çocuk ya tahtayla yüzer, ya simitle yüzer veyahut havuzun kenarında oturup, top atar. Ama bu ortamın içerisine mutlaka sokuyoruz…”
*
“Annesinin kucağında gelen ama şu anda yürüyüp üniversiteye giden çocuklar oldu.
Bu öğrenciler içerisinde İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçen öğrenci var.
152 kilodan 77 kiloya düşen, Çanakkale Boğazı’nı geçen çocukları biliyorum.
Yatalak bir şekilde gelip, ağzını bile kapatamayan serebral palsili, kolları ve bacakları kasılan bir çocuğun tırnaklarıyla duvarı kazıyarak ayağa kalkıp, üniversiteye gidişini biliyorum.
Engelleri ne kadar ağır olursa olsun, doğru tekniği uygularsanız, bu çocukların hepsi yüzmeyi öğrenir.
Spor bir hedef değil, hedefe giden yolda önemli bir araçtır. Fırsat verilirse bu çocukların yapamayacakları hiçbir şey yoktur…”
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @ahmetgulumseyen , @dikgazete