Gazze Ateşkes Deklarasyonu ve Türkiye Ekseni

Gazze Ateşkes Deklarasyonu ve Türkiye Ekseni

Gazze Ateşkes Deklarasyonu ve Türkiye Ekseni

Amerika, jeopolitik konumu ve sahip olduğu askeri güç ile uluslararası sistemin en büyük oyun kurucularından.

Amerika’nın okyanusla çevrili olması ve merkezi kıtalardan uzaklığı, onu; savunmada eşsiz bir konuma yükseltiyor. Bu durum ABD’ne kara, deniz ve havadan saldırılmasını engelliyor.

Yeraltı zenginliği ve jeopolitik konumuna rağmen, Amerika; iç savaş tehdidi ile yüzleşiyor.

ABD, küresel sistemde emir yağdıran ve söz dinleten bir ülke gibi davranıyor.

Ama gelinen noktada, Amerika’nın kendi evinde; Beyaz Saray’da (The White House) sesini yükselten bir Türkiye var.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler (BM) için uzun zamandır söylediği; “Dünya Beşten Büyüktür” sözü de ABD’nin ev sahipliğini yaptığı BM’nin işlevini yitirdiğinin ifadesi.

ABD Başkanı Trump’ın övgülerine Türkiye’nin ihtiyacı yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasideki bir diğer çıkışı ve başarısı da küresel sessizliğe itilen devlet ve ulusların da sesi olması…

Mısır’ın Şarm El- Şeyh şehrindeki Gazze Ateşkes Anlaşmasına davetli olan Terörist devlet İsrail’in katil Başbakanı Netanyahu toplantıya katılamadı.

Netanyahu eğer toplantıya katılsaydı, İsrail ve Batı Medeniyetini savunan bir kahraman gibi arzı endam edecekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kuvvetli itirazı karşısında kurulmak istenen oyun bozuldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'yi, Netanyahu gelirse uçağını Ankara'ya geri göndereceği konusunda uyardı.

Tehdit işe yaradı. Netanyahu, Trump'ın katılımı yönündeki teşviklerine rağmen, Mısır programını iptal etti.                                                                                        

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağı, Şarm El-Şeyh'e yaklaşırken bir süre Kızıldeniz üzerinde kaldı.”

Türkiye’nin tehdidi karşılık bulunca, İsrail hükümeti; Musevi Yılbaşını gerekçe göstererek, Netanyahu’nun tatile çıktığını söyledi. Netanyahu’nun Mısır’a gitme arzusu kursağında kaldı.

Netanyahu, ataları gibi Firavunlara kölelik yapıyor. Batı medeniyetinden ziyade Küresel Şer Odaklarının çıkarları için Gazze’nin kanına girdi.

Netanyahu Hükümeti ateşkes anlaşmasını bozacak. Siyonist Akıl bunu istiyor. Bozuk da olsa Siyonist Yahudilerin saati işliyor.

Siyonist rejim, iki yıl boyunca askeri, siyasi, ekonomik, uluslararası ve kamuoyunda yaşadığı yenilginin ardından; “Hamas'ın yok edilmesi ve Gazze'nin tamamen işgal edilmesi” olan asıl hedefine ulaşamadı.

Trump; “İsrail tekrar Gazze’ye saldırabilir” sözü ile Netanyahu’nun kapısını kapatmadığını hatırlatıyor.

Gazze’nin yüz bine yaklaşan şehidi, Kurtuluş Mücadelesinde Filistin için bir kazanç.

Filistin halkının gösterdiği büyük direniş, direnişçilerin sahadaki cesaret ve yiğitliği ile dünya halklarının desteği; Hamas'ın müzakere masasına otoriteyle oturmasına ve direnişin hedeflerini büyük bir pazarlık gücüyle savunmasına yol açtı.

Oldu-bitti ve terör/tedhiş ile kurulan İsrail devleti, Gazze’de işlediği soykırım ile meşrutiyetini yitirdi.

Şarm El Şeyh Deklarasyonu, Hamas’ı anlaşmaya teşvik eden Türkiye için diplomatik bir zafer.

Türkiye, bölgede kalıcı barışa ve istikrara giden yolda kıymetli bir adım attı.

Ankara, İsrail'in Gazze'deki savaşını eleştiren ve direnişe destek veren başlıca aktörlerden biriydi.

Türkiye; Kuzey Irak, Suriye ve Gazze başta olmak üzere Ortadoğu’da sözü dinlenilen ve kendisine hareket alanı açılan bir oyun kurucu. Bölgedeki nüfuzunu, yerel halkın hakkını korumak için kullanan Türkiye; jeostratejik yükselişte.

Türkiye, Washington'la güvenlik ve siyasi ilişkilerini de bir üst seviyeye taşıdı.

Küresel Siyasi Düzende dünya; arayış ve dönüşüm halinde.

Liberal düşünce ve demokrasinin faziletlerini (!) yayma iddiasında olan Batı Medeniyeti, insani değerleri temsil etmiyor.

Çünkü var olanı, Siyonist İsrail Rejimine feda ettiler.

Siyasi ve ekonomik bir güç olan Çin ve Rusya da insanlık adına ortaya bir şey koymuyor.

Küresel Güç Merkezleri, tüm çabalarına rağmen ellerindeki sermayeyi kısmen de olsa kaybetmeye başladı.

Bu durum Türkiye’nin de arayışını ve değişimini hızlandırdı.

Türkiye’ye biçilen elbise artık dar geliyor.

Türkiye hem içeride hem de dışarıdaki dönüşümünü paralel olarak geçekleştirmenin çabasında.

‘Türkiye Yüzyılı’ kavramı, içe dönük dönüşümü tanımlıyor. Güçlü ve müreffeh bir Türkiye.

‘Türkiye Ekseni’ ise daha kapsayıcı bir tanımlama. Türkiye’nin Küresel Düzlemdeki jeopolitik konumuna vurgu yapılıyor.

Türkiye; Edirne’den Kars’a, Muğla’dan Hakkari’ye sınırı olan bir ülke değil artık.

Uzun yıllar, ders kitaplarında; “Türkiye’nin üç yanı deniz, dört yanı düşman” tanımlaması vardı.

Bu zihniyet değişti.

Soğuk Savaş Döneminde güvenliğini dış güçlere (NATO) havale eden Türkiye’nin bugün bu lüksü yok.

Güvenliği için savunma sanayisini yüzde beşten yüzde seksenlere çıkartan Türkiye; kendi ayakları üzerinde durduğu gibi, farklı ülkelere de savunma sistemleri veriyor. Savunma sistemi verilince ister istemez askeri uzmanlar da o ülkelere Türkiye adına danışmanlık yapıyor.

Bölgesel Liderliğini ilan eden Türkiye hem kendi aleyhine hem de dostlarına karşı tasarlananı ret edebilecek kapasiteye sahip.

Trump, başkanlığa ikinci kez seçilince; ilk ziyaretini Suudi Arabistan’a yapmış, Suriye Lideri Ahmet Şara’yı da başkent Riyad’a çağırarak bir toplantı düzenlemişti.

İşte o toplantıya Cumhurbaşkanı Erdoğan’da telefonla katıldı.

Türkiye, bölgesel ve küresel konularda inisiyatif alarak; irade ve düşüncesini ortaya koyuyor.

Türkiye Ekseni; coğrafi, etnik, dini ve insani ortaklığı kapsıyor. Türkiye coğrafyasında aynı ortak hafızaya sahip komşu ülkeler ile iş birliğine gitti. Ardından farklı siyasi görüşlere sahip olsalar da Türkistan Coğrafyası ile ortak teşkilatlar kuruldu.

Halkı Müslüman olan farklı coğrafyalarda yer alan ülkelerle de stratejik ilişkilerini geliştiren Türkiye, nihayetinde Küresel Sistemde sıfır etkisi olan uluslar ile de diplomatik ilişki geliştirdi.

Türkiye, sevildiği kadar sayılan bir ülke!

Not: Türkiye, Sivil Savunmada beklenen adımı attı.

Türkiye Hazır!

Resmi Gazete’de yayımlanan 189 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 17 bakanlığın 16’sında (Milli Savunma Bakanlığı hariç); “Acil Durumlar ve Savunma Planlaması Dairesi Başkanlığı” kuruldu. Buna göre; afet, seferberlik ve savaş durumlarında koordinasyon ve hızlı müdahale hedefleniyor.

Acil Durumlar ve Savunma Planlaması Dairesi Başkanlığı’nın görev ve yetkileri şöyle tanımlandı:

Afet ve acil durumlara, sivil savunmaya, seferberlik ve savaş hâline ilişkin mevzuat kapsamındaki iş ve işlemleri diğer hizmet birimleri ile koordineli olarak yerine getirmek,

Bakanlığın bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlarının afet ve acil durumlara, sivil savunmaya, seferberlik ve savaş hâli hazırlıklarına ilişkin iş ve işlemlerinin yürütülmesini takip ve koordine etmek,

Afet ve acil durumlara ilişkin olarak Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezinde temsil etmek,

Afet ve acil durumlarda, ilgili mevzuat çerçevesinde Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığınca talep edilen imkân ve kabiliyetlerin yönlendirilmesi ile Bakanlığın sorumluluğundaki iş ve işlemlerin yerine getirilmesini sağlamak,

Cumhurbaşkanlığı ile afet ve acil durum yönetim merkezlerine gerekli bilgi akışını sağlamak,

Bakan tarafından verilen diğer görevleri yapmak.

SİVİL Milli Savunma hayırlı olsun.

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

...