Günah keçisi arayışında Ermeniler Yahudiler ve Türkler!

24 Nisan Cuma günü 1915’te gerçekleşen Ermeni tehcirinin  105. yıl dönümü idi. İki şey tavan yaptı; Ermeni düşmanlığı ve Türk düşmanlığı.

Araya Yahudileri sıkıştıranları da gördük…

Sosyal meydada rastladığım bir yorumda Osmanlı, Yahudilerin imparatorluğun tek ekonomi gücünü ellerinde tutmak için, İttihat ve Terakki yönetimini, Ermeni Tehciri yani zorunlu göç/sürgün konusunda yönlendirdiklerinden söz ediliyordu. 

Akıllara ziyan bu yorum sahibinin kendince Türkler’e ihale edilen bu trajedinin faturasını Yahudilere çıkararak Türkleri aklama niyetiyle hareket ettiği söylenebilir. 

Aslında her 24 Nisan öncesinde Ermeniler ve Türkler günah keçisi arayışına yönelir. 

Mişonun günah keçisi!..

“Günah keçisi”, suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğu ifade etmek için kullanılan, Yahudi kültüründen esinlenilmiş bir deyim.

Eski Ahit'deki “Kefaret Günü” ayinlerinde Yahudi kavminin günahları, simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi. 

Bu keçi, kurayla seçilir ve Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılır veya çöle salınırdı.

Scapegoat” - “günah keçisi” deyimi, sosyal psikolojide kişinin sorun ve talihsizlikleri için kendisinden daha düşük statüde ya da daha az güçlü olan birey ya da grupları suçlaması, öfke ve saldırganlığını onlara yönlendirmesini ifade eder. 

Emperyalist ABD ile Kıta Avrupasının Ermeni düşmanlığı…

Her 24 Nisan’da timsah gözyaşı döken ABD ve AB başkentleri, Ermenilerin kara kaşına kara gözüne hayran oldukları için veya Kim Kardashian’ın şişirilmiş poposunun hatırına 'soykırım' iddia ve iftirasını dillendirmiyor. 

Günümüzde Ermeni Soykırımı iddiaları, Türkiye üzerinde uluslararası baskı uygulama amaçlıdır. 

Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yerleşik Ermeni Cemaatinin “sadık yurttaşlar topluluğu” olarak adlandırılması  boşuna değildi. 

Gerek üretime katkıları gerekse yönetimdeki rollerinden dolayı Ermenilere, hem Çarlık Rusya’sı, hem de İngiltere, Almanya hatta Amerika Birleşik Devletleri’nin gizli düşmanlıklarından söz edilebilir. 

Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nda asker deposu görülen Türk nüfusun yoğun yaşadığı Anadolu ve Rumeli'de ABD misyonerlerinin devşirme çabalarında hedefledikleri kesim Ermeni toplumu idi. 

Misyonerlerinin okulları, aşevleri,  sağlık merkezleri, yetimhaneler Osmanlı Ermenilerine yönelik ayrılıkçı terör örgütlerinin oluşumunda  büyük katkı sundular.

Cumhuriyet düşmanı İngiliz hempası siyasal İslamcıların idolü Osmanlı Padişahları, II. Abdulhamid dahil, bu misyoner toplulukların faaliyetleri için özel izinler çıkardı. 

Çarlık Rusyası kendisini, Ermenilerin çoğunluğunun mensup olduğu Gregoryen mezhebinin dini kurumu, Echmiadzin (Ejmiatsin, Etchmiadzin, Eçmiadzin),  Rus topraklarında olduğu için, Ermenilerin Koruyucusu pozisyonunu benimsedi ve Osmanlı diplomasisine kabul ettirdi. 

Ermeni toplumunu, Amerikalı misyonerler eğitti, Çarlık Rusyası casusları silahlandırdı, İngiliz aklı ufacık bir müdahale ile Birleşik Krallık menfaatleri için Ermenileri kullandı. 

1908 öncesi sözde II. Abdülhamid ve istibdat  karşıtı  Jön Türkler, İttihat ve Terakki Cemiyeti temsilcileri, Ermeni terör örgütleri Taşnak ve Hınçak mensupları ile işbirliği yaptılar.

İttihat ve Terakki ile Hınçak ve Taşnak işbirliği ve İngiliz  oyunları…

Bu ihanet işbirliği, katil ile maktulün ölümle dansıydı. Sonrasında birbirlerini boğazladılar. An geldi katil, maktül oldu an geldi maktül, katil oldu.  

Cemal, Talat ve hatta Enver Paşa'nın ölümlerinde Ermeni terör örgütlerinin payı küçümsenemez.  

Gazeteci Hasan Cemal'in dedesi Cemal Paşa’yı Tiflis’te öldüren tetikçi Ermeniyi, İngiliz İstihbaratı kullanmıştı.  

Suikast, Gürcistan Çeka’sının başında olan Lavrenti Beria tarafından tertiplenmişti. 

Lavrenti Beria’nın, İngiliz casusu olduğu, yıllar sonra ortaya çıktı. Stalin'in ölümünden sonra başbakan yardımcılığı görevini üstlendi.  

Stalin'in yerine geçme planları yaptığı sırada rakipleri tarafından, İngiliz istihbaratıyla bağları bulunduğu gerekçesiyle  “emperyalist ajan” olmakla suçlandı ve idam edildi. *

Gerekli belgeleri Sovyet istihbaratına sızmış Teşkilatı Mahsusa fedaileri temin ettiler, Cemal Paşa’nın geç de olsa intikamını aldılar. 

Talat Paşa, Berlin'de  öldürülmeden önce İngiliz casusu olan Aubrey Nigel Henry Molyneux Herbert ile görüştü. **

6 Mart 1921 günü bir ingiliz istihbarat ajanı Aubrey Nigel Henry Molyneux Herbert ile biraraya gelen Talat Paşa, ingilizlerin dostluk ve tavsiyelerine ihtiyaç duyduğunu açıklamıştı. ***

Her iki ismin ortak paydası Mason olmalarıydı. Aubrey Nigel Henry Molyneux Herbert, Talat Paşa gibi Masondu, İngiltere Birleşik Büyük Mason Locası’nın üstad-ı azam vekilliğini üstlenmişti. ****

Talat Paşa da 1903’de Macedonia Risorta Locasında tekris edilmiş, Vatan Locasında Üstad-ı Muhteremlik yapmıştır. 1909 da üç yıl için seçildiği Büyük Üstatlık görevinden 1910’da ayrılmıştı. *****

İngilizlerin tersinden Ermeni kartına oynamaları üzerine Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos’ta tehcir suçlamasıyla ‘vatan evlatları’ idam edilecek olursa, kendisinin de İngiliz Yarbayı Rawlinson’u ve diğer İngiliz esirleri asacağını İstanbul’a bildirdi.

Almanların Ermeni tehcirini planlaması…

Tehcir felaketinindeki ölümleri Türkler yaptı, Almanlar da göz yumdu” öyle mi? 

Oysa eğer bir soykırım varsa bunun birinci dereceden sorumlusu Almanlar’dır. 

Alman Genelkurmayının planladığı 1915’teki Ermeni tehciri/sürgün kararı, Osmanlı Ordusu’na kumanda eden Alman Mareşallari tarafından uygulandı. 

Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya genelkurmayının programladığı ve Osmanlı erkân-ı harbiyesine uygulamasını tavsiye ettiği Ermeni nüfusun tehciri, Almanlar açısından  mekanik gerekçeler içeriyordu. 

Almanların, Ermenileri Anadolu’dan Suriye’ye sürme kararı, Bağdat Demiryolu’nu Ruslar!dan korumak için Alman Genelkurmayının feldMareşalleri tarafından, Berlin'de alınmıştı. 

Almanlar, “Üç Paşa”yı nasıl kaçırdı?

Talat, Enver ve Cemal Paşa ile birlikte toplam dokuz üst düzey İttihatçı’nın İstanbul’dan kaçışlarını bizzat organize eden Alman Deniz Kurmay Yüzbaşı Hermann Baltzer’dir.

Baltzer, Kasım 1933’de “Orientrundschau” adlı dergide “Talat, Enver ve Cemal Paşa’nın Romantik Sonları. 1 Kasım 1918’den bir anı” başlığı altındaki yazısında paşaları, 1 Kasım 1918 gecesi İstanbul’un çeşitli köşelerinden toplayıp, Tarabya’da demirli Alman torpido gemisine nasıl götürdüğünü ve oradan Sivastopol’a nasıl yolcu ettiğini anlatmıştı. ******

Osmanlı İmparatorluğu’nun sanayileşme hamlesinde Müslüman olmayan yurttaşlar ve Ermeniler…

“Darphane-i Amire” olarak bilinen Osmanlı Darphane Genel Müdürlüğü’nün yönetiminde Museviler ve özellikle de Ermeniler oldukça etkili idiler. 

Hatta Darphane-i Amire'yi, 18. Yüzyılın ikinci yarısından 1880’e kadar bir asırdan fazla Ermeni Düzoğlu Ailesi yönetti. 

İmparatorluğun son yüzyılında Müslüman-Türk nüfus, imalatta sadece sermayede değil, emekte de toplamın ancak yüzde 15’ine sahipti. 

Rum kökenliler sermayenin yarısını, emeğin ise yüzde 60’ını elinde bulunduruyor; Ermeni ve Museviler ise, sermayenin ve emeğin dörtte birine sahip idiler. 

Müslüman-Türk nüfusun etkisi daha çok tarım-hayvancılık, küçük esnaf ve zanaatkârlık ile asker ve sivil bürokraside   görülüyordu. 

Osmanlı İmparatorluğu’nun imalat çarkını döndürme görevi, askerlikten muaf tutulan, Müslüman olmayan yurttaşların sorumluluk alanına giriyordu. 

Bu nedenle teknik görevler, gayr-i mûslimlerin uzmanlık alanıydı. Mesela fabrika binalarının yapımında, inşaatın sorumluluğu, Kirkor Kalfaya, makinanın imali, önce Barutcubaşı Zimmî Simon ve kardeşi Avannis’e, daha sonra ise Ermeni cemaatinden Saata Zimmi Kikork'a verilmişti.

Hatta, Tersane-i Amire'de ilk çarkların yapımında, marangoz, silmed, demirci, çilingirci, çarka, çıkıkçı, dikici, tenekeci, dökmeci gibi meslek dallarında çoğunlukla Ermeni ustalar, iş yapmıştı. 

Büyük sermaye birikimini gerçekleştirme potansiyeli mevcut Rum ve Yahudi Bankerlerin, büyük ölçekli fabrikaları kurabilme ihtimali tüm olumsuzluklara rağmen vardı ve bu ihtimal  hiç şüphesiz İngiliz ve Alman kapitalistlerinin işine gelmiyordu.

Çünkü üretime yatkın bu kesim, İngiliz ve Alman sanayi tezgahlarından çıkan malların Osmanlı İmparatorluğu’nda pazarlanmasında en büyük engeldir. 

Avrupalı Kapitalistler açısından, İmparatorluğun kalkınmasında öncü kadroları barındıran, sanayi sektöründe etkili olabilecek mekanik mühendisliğe yatkın zanaatkarların çoğunlukta olduğu Ermeni toplumunun törpülenmesi gerekiyordu. 

Ermeni Milliyetçiliğini körüklediler. 

Buhar gücünün makine ile birleşimi, sanayi devrimini hızlandırdı. 

Özellikle İngiltere ve Almanya arasındaki rekabet neticesinde büyük hacimli üretim, Osmanlı’nın el imalatına dayalı  genellikle Müslüman olmayan yurttaşların işlettiği küçük sanayi kuruluşlarının sonunu hazırladı.

Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun sanayileşme hamlesine asıl büyük darbe, Amerikan misyonerlerinin kışkırttığı Ermeni gençliğinin, Osmanlı İmparatorluğu’na isyan etmesiyle indirildi. 

Hınçak ve Taşnak grupları, Anadolu’yu mezbahaya çevirdi. Müslüman Türk ahaliye yönelik büyük katliamlar gerçekleştirdiler. 

Sonuçta ihanetlerinin bedelini döktükleri kanda boğularak ödediler.

Rus ve Amerikalı misyonerlerin, İmparatorluk coğrafyasında fink atan İngiliz casusların kışkırttığı Kürt aşiretleri, sürgün edilen Ermeni kafilelerine baskın düzenlediler. 

Zanaatkar Ermeniler ise Anadolu bozkırlarında, Suriye çöllerinde kayboldu gitti. 

Bunlara bir de yabancılara verilen kapitülasyonların milli sanayiyi tahrip etmesi de eklenince, Osmanlı yalnız bir hammade deposu ve Avrupa’nın pazarına dönüştü. 

Bu açıdan bakıldığında Çarlık Rusyası, Avusturya Macaristan İmparatorluğu, İngiltere, Fransa, ABD ve dahi Vatikan'ın  Ermenilere yönelik kirli emellerini kanıtlama noktasında, Hrant Dink’in söylediği gibi; “Her Ermeni aslında bir belgedir.

Türkler’e gelince kimse kusura bakmasın, tarihle yüzleşmeden kim ki  kendisini sütten çıkmış ak kaşık görüyor yanılıyor, yanılıyor. 

Asılsız soykırım iddialarından medet uman Ermenilere de bir çift sözüm var. 

Akıllı olun! ABD'nin, Avrupa Birliği'nin, Rusya'nın dolduruşuna gelmeyin. 

Geçmişteki iki taraflı acıyı güncellemenin kimseye faydası yok. 

Evet 1915 olayları, Türkler ile Ermeniler’in  yaşadıkları kayıpları açısından büyük bir trajedidir. 

Ermeniler sebeb oldukları acılar nedeniyle önce Türk halkından özür dilemeli ve toplumsal nefis muhasebesi yapmalıdır. 

Bir soru; madem Türkler katil, neden Ermenistan vatandaşı onbinlerce Ermeni, çalışmak için akın akın Türkiye’ye geliyor?

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

* https://www.aydinlik.com.tr/bir-heykel-rezaleti-ve-talat-pasa-yi-kim-oldurdu-ozgurluk-meydani-eylul-2019

** https://turksandarmenians.marmara.edu.tr/tr/talat-pasanin-oldurulmesi-ve-katilin-yargilama-sureci/

*** https://liberteryen.org/2012/01/talat-cemal-enver-azmi-pasalarin-oldurulusu-nemesis-asala-ve-12-eylul/

**** https://tarihihakikatler.tumblr.com/post/87295536635/osmanli-petrol-ortado%C4%9Fu-ortado%C4%9Fuyu-daimi/embed

***** https://www.mason.org.tr/mehmet-talat-pasa

****** https://liberteryen.org/2012/01/talat-cemal-enver-azmi-pasalarin-oldurulusu-nemesis-asala-ve-12-eylul

...