- 09-05-2022 04:16
- 21837
İngiltere Başbakanı Lord Gladston, “1899 Yılında Avam kamarasında yaptığı bir konuşma sırasında Kur’an-ı Kerim’i gösterip masaya atarak “Bu Kuran Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakiki hâkim olamayız. Ya Kuran’ı ortadan kaldırmalıyız veya onları Kur’an’dan soğutmalıyız” diyebilmişti. Hedefleri Cihanşümul Kadim Türk Devletini Avrupa’dan, Ön Asya’dan sürüp çıkarmaktı. Lakin ermiş ataların dediği gibi, köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağar değil mi?
Ne planladılar ne yaptılarsa başarılı oldular. Dini cemaatlere sızdırdıkları Müslüman görünümlü Lawrens modeli ajanları ile Türk Milleti içindeki kripto Ermeni, Rum ve Yahudiler, Türk toplumu, Türk siyaseti ve devleti içinde önemli konumlara getirildiler. Bazen sağ gösterip sol vurdular, sol gösterip din üzerinden operasyon yaptılar. Dini, dindarlığı aşağılamak için akıl almaz yollara başvurdular.
Örnek mi? Bursa’daki Badeci Şeyh Uğur Korunmaz, müritlerini cinsel organından Allah’ın nurunun geldiğine ikna etmişti. Dergâhtaki sır odasında 2003 - 2011 tarihleri arasında erkek ve kadın müritlerine cinsel istismarda bulunduktan sonra cennetlik olduklarını müjdeliyordu. Kendisinin de şeyhi tarafından badelendiğini anlatan Uğur Korunmaz, müritlerine bu nuru dünyaya saçma görevinin asırlardır devam ettiğini söylüyordu.
İsmailağa Cemaatinin 'din' anlayışı
İngiliz istihbaratının Pakistan istihbaratı aracılığı ile kurdurarak izini kaybettirdiği Taliban'ın Türkiye versiyonu denilebilir. İsmail ağa Cemaati, Mahmut Ustaosmanoğlu'nun İstanbul Fatih'te Çarşamba semtindeki İsmailağa Camii merkez olmak üzere oluşturduğu, Nakşibendiliğin Halidî koluna bağlı bir cemaat.
Halidilik deyince bin düşünün bir öyle konuşun. Türk İstihbarat Kurumlarının raporlarında, tozlu arşiv raflarında, İngiliz gizli servisi ile ta Hindistan’a uzanan bağlantısı hakkında ayrıntılı malumatlar mevcut.
Manevî olarak cemaatin lideri, cemaat üyeleri tarafından Efendi hazretleri olarak anılan, 1954 yılından emekli olduğu 1997 yılına kadar İsmail Ağa Camii'nin imamlığını yapmış Mahmut Ustaosmanoğlu'dur. Cemaat, kendini Sünni Müslümanların bir ilim ve kardeşlik cemiyeti olarak tanımlıyor.
Cemaatin erkek üyeleri arasında uzun sakallar, cübbeli ve şalvarlı kıyafetler ve namazlarda taktıkları sarıklar, kadınlarında ise çarşaf yaygındır. Bu görüntüleri ve katı din anlayışları nedeni ile Talibanı aratmazlar.
Belki de bu cemaati en iyi anlayan anlatan Nihat Genç'tir. Ona göre, "Kendi kurdukları Diyanet devlet dışı (okullara-kurslara) medreselere ‘Allah’ın okulu’ diyorlar ve fizik ve kimya okutmuyorlar. Oysa fizik ve kimya ile Allah’ın yarattıklarının yapısını öğrenirsiniz, değil, Allah’ın bilgisi onlara ‘özel’ bir yerden rüyada geliyormuş.
Mesela İsmailağa, sakal, sarık, şalvarı şart koşuyor, ‘dinimize göre giyinme böyle’ diyor? Dinimize göre giyinme mi yoksa bu tarikatın özel üniforması mı?Ve Osmanlı’nın İngiliz dokumasına yenildiğini dahi bilmeden hala bol bol üç kumaştan şalvar giyer sarıklarını metrelerce tülbentten sararlar.Tarikatlara karşı ilk büyük yasaklama girişimi III. Selim’le başladı, aynı III. Selim’in ‘İngiliz kumaşı giymeyin’ fermanı var. Sadece İngiliz kumaşı olsa. Musul petrollerine ulaşmamızı İngilizler Şeyh Said isyanıyla engelledi. Şeyh Said, Barzani, hangi tarikatın çocuğuysa Menzil de İsmailağa da aynı Bağdadi Halili ekolünden. Bunlar Musul’un önünü kestiler ve sonra da kalkıp ‘Lozan hezimettir’ dediler.
Bugün dahi hangi tarikat kimden icazet (diploma) almış bilen anlayan yoktur, hepsinin şeyhlikleri (postnişin) uydurma çalma sahtekarlıkla ele geçirilmiştir."
12 Eylül 2006'da Behiç Gürcihan, cemaatin Birleşik Krallık yani İngiltere ile irtibatına dikkat çekerek şu önemli bilgileri vermişti; "İsmailağa cemaatinin oturduğu alan; özellikle Patrikhane'nin üstündeki tepe olarak "tarihi İstanbul" açısından kritik önem taşıyor.
Bu kadar enformatik ve eylemsel kabarcığın okyanusun derinlerinde bir tektonik kayma olmadan çıkma olasılığı tartışılabilir.
Tartışılamayacak olan...
Dünyayı yönetme iddiasındaki Anglo-Sakson merkezli konseylerle; Türk Devleti'ne ciddi anlamda sızmış olan masonik konseylerin; tarihte daha önce de bu tarz anlaşmalar yapmış olduklarıdır."
Diyanet İşleri Başkanlığının hazırladığı bşr raporda, "Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yaşlı ve hasta olması nedeniyle yapı içerisinde bazı isimler etrafında birbirleriyle çatışan/çekişen müstakil gruplaşmaların olduğu görülmektedir. İndirgemeci tercihler Müslümanları ayrıştırma riski taşımakta; birlik, beraberlik ve kardeşliğini de olumsuz etkileyebilmektedir" değerlendirmesi yapılmıştı.
“Türkiye'nin Talibanı” İsmailağa'nın cinayetleri!..
1982’den beri tam 5 kişi cemaat içinde infaz edildi. İlk kurban 6 Temmuz 1982’de cemaatin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun muhalifi olduğu gerekçesi ile katledilen Üsküdar Müftüsü Hasan Ali Ünal’dı.
Müftü Hasan Ali Ünal, eski AKP Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın da akrabasıydı.
Onu cemaatte halef gözüyle bakılan Mahmut Ustaosmanoğlu’nun damadı Çukurbostan Camii İmamı Hızır Ali Muratoğlu'nun 17 Mayıs 1998’de camide vurularak öldürülmesi izledi. Bir "talebe" ders sırasında sarığında sakladığı silahı çıkardı ve vurdu. Muratoğlu’na yakın olan Ömer Temiz ve Ahmet Kurt ise 2000 ve 2001 yılında öldürüldüler.
Mahmut Ustaosmanoğlu’nun sağ kolu olarak bilinen Bayram Ali Öztürk ise 3 Eylül 2006’da sabah namazında, camide 3 bin kişinin gözleri önünde öldürüldü. Bayram Ali Öztürk'ü namaz sırasında bıçaklayarak öldüren Mustafa Erdal ise hemen oracıkta linç edildi.
Seri katiller!..
İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun beraat ettiği, Üsküdar Müftüsü Hasan Ali Ünal'ın kafasından kurşunlanarak öldürülmesi davasından 30 yıl hapse mahkûm edilen Ömer Arlı hakkında, 50 yaşındaki Kuran Kursu hocası Türkan Yanıkova'yı bıçaklayarak öldürmüştü.
Nakşibendi Tarikati'nin en önemli uzantılarından biri olan İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun adı ilk kez, Nakşibendi Tarikati Şeyhi Sultan Mahmut Efendi olarak bilinen Fatih Camii İmamı ve eski Üsküdar Müftüsü Hasan Ali Ünal'ın öldürülmesine fetva verdiği zaman duyuldu.
Üsküdar İlçe Müftüsü Hasan Ali Ünal’ın cansız bedeni, Üsküdar Namazgah Camii yakınlarındaki bir inşaatta bulunduğunda, ilk akla gelen isim, İsmailağa’nın lideri Mahmut Hoca oldu. Çünkü kafasına 5 kurşun sıkılan Ünal, tarikat üyelerinin Üsküdar’a girmesine izin vermiyordu. Hiçbir faaliyetlerine göz yummuyordu. Bu yüzden, hakkında "Dövülmesi caizdir" diye fetva çıkmıştı. Savcı, Mahmut Hoca için idam istedi.
Suçlanan ilk kişi, İsmailağa cemaatinin şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu oldu. Polis, ilk olarak Ünal’ın öldürülmesi için fevta verdiği gerekçesiyle onu gözaltına aldı. Fakat ilginç bir gözaltıydı bu. Müftü Ünal’ın akrabaları bilgi almak için Emniyet’e gittiklerinde, Mahmut Hoca’yı gözaltı bölümünde özel hazırlanmış bir yatağa uzanmış gördüler. Böyle ağırlanması, Ünal’ın yakınlarının kuşkulanmasına neden oldu. Nitekim çok geçmeden tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Mahmut Ustaosmanoğlu 16 Şubat 1985 tarihinde çıkarıldığı İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi'nde altı arkadaşıyla birlikte idam istemiyle yargılandı. O dönemde tutuksuz olarak yargılandıktan sonra beraat ettirildi. Hatta bu konuda Odatv Haber Müdürü Fethi Yılmaz, "Katli Vacip" kitabında, olayın detaylarını ve İsmailağa Cemaati'nin hedefindeki Üsküdar Müftüsü Ünal'ın öldürülmesini yazmıştı.
Şehit Müftü kimdi?
Hasan Ali Ünal, muhafazakâr çiftçi bir ailenin iki oğlundan biri. Hasan ve Fatma Ünal çiftinin oğlu. Ailesi oğlunun da dini bir eğitim almasını istediği için eğitim hayatı o yönde oldu. 1966 yılında İzmir İmam Hatip Lisesi'nden, 1970 yılında da Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu. 1 Haziran 1967 tarihinde İzmir'de memuriyete başladı.
Kendi döneminde Türkiye’deki en geç Diyanet Vakfı yöneticisi olmuştu. Hasan Ali Ünal, Cumhuriyet’in temel değerlerine bağlı bir Diyanet görevlisiydi. Görev yaptığı yerlerde de bunu hissettirdi. Diyanet personelinin şalvar giymesine karşı çıkıyordu. Kravatsız Diyanet personelini azarladığı da biliniyordu. Cemaatlere de geçit vermeyen tutumu vardı. İlk kavgasını Süleymancı olarak bilinen grupla yaşadı. Akhisar Müftüsü olduğu dönemde bağışlarla imam hatip lisesi yaptırdı. Tabi söz ettiğimiz dönem 1970’li yılların ikinci yarısı. O yıllarda imam hatipler bugün olduğu gibi bir siyasi partinin arka bahçesi olarak görülmüyordu. Ünal da bu imam hatip okuluna karşı çıkan Süleymancılarla karşı karşıya geldi. Ama Ünal, asıl büyük kavgayı ve onu ölüme götürecek çatışmayı İstanbul’da İsmailağa cemaati ile yaşadı.
Üsküdar Müftüsü olan Hasan Ali Ünal, İsmailağa cemaatinin faaliyetlerine görev yaptığı bölgede izin vermedi. İsmailağa cemaatinin şeyhi olan Mahmut Ustaosmanoğlu da aynı dönemde İstanbul’un Fatih ilçesindeki İsmailağa Camii’nde Diyanet’e bağlı imam olarak görev yapıyordu. Ancak cemaatini genişletmek için de Üsküdar’daki camilerde vaaz vermeye devam etmek istiyordu. Yine Üsküdar’da cemaatin Diyanet’in izni dışı olan Kuran kursları vardı. Müftü Ünal, bu kursları kapattı ve Ustaosmanoğlu’nun Üsküdar’daki camilerde vaaz vermesine karşı çıktı. Bunun için de Ustaosmanoğlu’na “Elini Üsküdar’dan çek” mesajı gönderdi. Keza Mahmut Ustaosmanoğlu da mahkemedeki ifadelerinde Müftü Ünal’la görüşmeler yaptığını kabul etmişti.
Davada yedi sanık vardı; Mahmut Ustaosmanoğlu, Ömer Arlı, Turgay Taş, Abbas Çelik, Ahmet Vanlıoğlu, Ahmet Özer ve İmdat Kaya. İstenen ceza ise, Hasan Ali Ünal’ı görevinden dolayı “taammüden ve tasarlayarak öldürdükleri” gerekçesi ile idamdı.
Müftünün öldürülme süreci…
Müftü Ünal, 5 Temmuz 1982 tarihinde öldürüldü. İddianamesi ise 1984 yılında çıktı. 12 Eylül’ün darbesinin sürdüğü dönem. Haliyle dava da sıkıyönetim mahkemesinde görüldü. Savcının iddianamesine göre, Müftü Ünal bir fetva ile öldürüldü. İddiaya göre, İsmailağa Camii’nde bir toplantı yapılıyor ve Müftü Ünal’ın öldürülmesi fetvası, yani kararı alınıyor. Bunun için görevlendirme de yapılıyor. İsmailağa Cemaati ile tetikçiler arasında ise Ömer Arlı aracılık yapıyor. Ömer Arlı dediğimiz isim, duruşmalarda Mahmut Ustaosmanoğlu’ndan “şeyhim” diye söz ediyor. Savcının iddianamesine göre fetva sonrasında Ömer Arlı tetikçi Hamza Akdağ ile görüşüyor ve öldürme planı devreye giriyor. Tetikçiler Hamza Aktağ, Tugay Taş ve Abbas Çelik, Müftü Ünal’la görüşüyor. Yaşlı bir vatandaşın dairesini müftülüğe bağışlanacağı yalanıyla Müftü Ünal, bir inşaata çağırılıyor ve infaz ediliyor. Müftünün öldürüldüğü haberi de yine Ömer Arlı tarafından İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’na bir iftar yemeğinde bildiriliyor. Burada bir parantez açayım: Müftü, Ramazan ayında öldürüldü. Yani iddianameye göre, camide müftünün infazı için fetva verildi, iftar yemeğinde de ölüm haberi geldi.
Sanıklar haklarında, Üsküdar Müftüsü Hasan Ali Ünal'ı görevinden dolayı “taammüden ve tasarlayarak öldürdükleri” iddiası ile idam cezası istendi. 1 No'lu İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi ise 5 Haziran 1984 tarihinde davanın askeri mahkemelerin görev alanına girmediğini belirterek “görevsizlik kararı” verdi. Karar, 25 Haziran 1984 tarihinde Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından temyiz edildi. Askeri Yargıtay 2'nci Dairesi 19 Eylül 1984 tarihinde mahkemenin görevsizlik kararını bozdu. Ve bunun üzerine cinayet dosyası13 1 No'lu Askeri Mahkeme'de görülmeye başlandı.
16 Mart 1984 tarihinde cinayetin iddianamesini hazırlayan Sıkıyönetim Savcı Yardımcısı Cemal Çakar, cinayetin neden ve nasıl işlendiğini iddianamesinde sıraladı. Savcının iddianamesine göre, cinayet planlanarak organize bir şekilde işlendi. 6 sayfalık iddianamenin 2'nci sayfasında özetle şu ifadeleri kullandı: “Karşıt görüşlü çevreler müftünün öldürülerek bu şekilde engellenmesi gerektiği fikri etrafında birleşti. Bu gruptan Şeyh olarak tanınıp bilinen Mahmut Ustaosmanoğlu, Ahmet Özer, Ahmet Vanlıoğlu, İmdat Kaya ve Muhittin ismindeki şahıslar olaydan önce İsmailağa camiinde toplantı yaptı. Bu toplantıda müftünün öldürülmesi doğrultusunda fetva niteliğinde karar aldılar.”
Sonrası mı?..
Sürece kimler el attıysa, cinayet dosyası örtbas edildi, kapatıldı. Bu yerli Talibanlar, hiçbir yasal engelle karşılaşmadan faaliyetlerini özgürce sürdürdü…
Diyanete bak hizaya gel!..
Davada yargılanan diğer isimler ise cemaatin Diyanet teşkilatındaki örgütlenmesi hakkında fikir veriyordu. Cinayet davasının sanıklarından yıllar sonra cemaate bağlı "İmam Muturudi Araştırma Vakfı" başkanlığını üstlenen Ahmet Vanlıoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı merkez vaiziydi. Vanlıoğlu, cemaatin önemli isimlerinden biriydi, dahası Mahmut Hoca’nın akrabasıydı.
- Bir diğer sanık ise yakın zamana kadar Sultanbeyli Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü’nde çalışan İmdat Kaya’ydı. Cemaatin, hac hutbeleriyle tanınan önemli hatipleri arasında gösteriliyordu. İmdat Kaya. "Çankaya-Ezankaya" tartışmasını başlatan kişiydi ve cemaat içinde hızla sivrilmişti. Cinayetin işlendiği dönemde Ümraniye Camii imamı görevinde bulunuyordu.
- Diğer sanıklardan Ahmet Özer, Kuran kursu yöneticisi, Turgay Taş muhasebeci, Abbas Çelik keresteciydi. Tetiği çeken isim olduğu belirlenen Hamza Akdağ ise cinayetten kısa bir süre sonra İran’a kaçmıştı.
Şaka gibi ama ne yazık ki, Diyanet, kendi kurumunda görev yapan bir müftünün cinayete kurban gittiği bu davaya müdahil olmadı.
Sokak savaşlarına dikkat!
Cumhuriyeti kuran irade, İngilizlerin dini cemaatler üzerinden nasıl Müslüman ülkeleri karıştırdığını, köleleştirdiğini, sömürgeleştirdiğini bildiği için, "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz." demişti.
Şimdi güzelim ülkenin insanları, kalabalıkların dini değerler ve politik söylemlerle nasıl kaosa sürüklendiğini daha görebilmiş değil. Sokakları karıştırmak isteyen hain güçler sadece CIA, FSB mi? İngiliz gizli servisi MI6 Kayseri gibi Selçuklu Başkenti bir yeri kriptolar aracılığı ile merkez üsse dönüştürmüşse gerisini varın siz düşünün?
Sokaklara dikkat edin. Masum muhalefet veya masum iktidar diye bir şey yok. Türkiye’nin anayasal kurumlarının vazifelerini yapması için kimsenin talimat vermesi gerekmiyor.
FETÖ nasıl ihanet ettiyse onunla aynı zihniyeti paylaşan ‘METÖ'de ‘İTÖ'de aynı yolun yolcusu. Al birini vur öbürüne. Dini kisveler sizleri aldatmasın.
Göklerden yardım falan beklemeyin. Allahın, uyuz kullarına ne merhameti olur ne yardı mı?
"Ey rabbim! Dileseydin onları daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin?"A'râf Suresi - 155-156
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://www.hurriyet.com.tr/bir-cemaatin-anatomisi-5026124
https://www.veryansintv.com/sapikligi-din-yapan-kimler-mahmut-efendiye-reddiye/
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-48461258
https://odatv4.com/guncel/ve-onlar-da-paralel-ilan-edildi-0602151200-71208
https://www.ulkucudunya.com/index.php?page=altin-yazi-detay&kod=32
https://www.aydinlik.com.tr/haber/diyanet-isleri-baskanliginin-gizli-tarikat-raporu-3-suleymancilar-icin-istihbarat-uyarisi-131575
https://istanbul.diyanet.gov.tr/uskudar/sayfalar/contentdetail.aspx?ContentId=354&MenuCategory=Kurumsal
https://odatv4.com/guncel/camide-planlanan-sir-olum-diyanet-kimden-yana-209994
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/elini-uskudar-dan-cek-diyen-muftuye-5-kursun-5304267
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zulal-kalkandelen/kendi-muftusune-sahip-cikmayan-diyanet-1872682
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/aytunc-erkin/cinayeti-kor-bir-kayikci-gordu-6649579/
https://www.milliyet.com.tr/pembenar/kuran-kursu-cinayetine-15-yil-sonra-dava-227655
https://www.gazetevatan.com/yasam/ismailaga-liderine-kursunlu-mesaj-142449
https://www.gazetevatan.com/arsiv/kanli-tarikat-176700
https://www.komplohaber.com/komplo-galerileri/ismailaga-cinayetleri-6-komplo-teorisi-h11998.html
https://www.haberler.com/guncel/kurtarmaya-25-gun-kala-dava-haberi/
https://hyd.org.tr/tr/calismalar/tartisilan-kurum-diyanet/1114-yazi-diyanet-in-unuttugu-cinayet
https://www.medyafaresi.com/haber/cemaatte-panik-ismailaga-cemaati-olmasa-istanbulu-kaybederdik/971531
https://t24.com.tr/haber/cihaner-belgede-sahtecilik-suclamasiyla-tutuklanmis,74899
https://www.birgun.net/amp/haber/tarikatlarin-korkunc-sirlari-361641
https://www.internethaber.com/cemaat-gazetecileri-linc-ediyordu-139585h.htm
https://www.islamdairesi.com/turkce/arsiv.htm
https://arsiv.sabah.com.tr/1998/05/18/r03.html
https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/A'r%C3%A2f-suresi/1109/155-156-ayet-tefsiri