- 05-03-2019 11:01
- 882
Kadın, nefsinin peşinde gidenler için bir bulunmaz bir araçtır.
Kadını afişlerde, podyumlarda, reklam filmlerinde ve cinsel obje olabileceği birçok yerde görebiliriz.
Toplum mühendisleri bu sebeple kadın cinselliğini ön planda tutmak için türlü yollar buluyorlar.
Kadın, toplumun vazgeçemeyeceği bir etken olduğundan dolayı kültürün, sanatın ve erkeğin merkezindedir.
Ailenin ana unsuru kadındır. Kadın olmadan aile olmaz.
Her türlü karışıklığın ve düzenin ana ekseninde kadın vardır.
Eşitlikten, adaletten, özgürlükten bahis açıyorsak bilinmelidir ki çözüm - sorun merkezi kadındır.
Kadın kavramı, bazıları için satılacak mal, töre ve namus uğruna öldürülecek bir av veya bir reklam, markadır.
Medeniyet akımları insanları maceraperest yapmıştır.
Kadının yok hükmünde olduğu bir toplumda medeniyetten söz etmek mümkün değildir.
Ne zaman ki kadın el üstünde tutulur; Medeniyet tohumları işte o zaman yeşermeye başlar.
Kadın bu kadar vazgeçilemez, değerli olduğundan dolayı; Kadın Hakları, Anneler Günü, Sevgililer Günü ve Dünya Kadınlar Günü gibi birçok anlamlı günü kutluyoruz!
Kapitalist sistemin, kadını marka ve reklam aracı olarak görmesi işte bu anlamlı günlerde daha çok ortaya çıkıyor.
Başkaca günlerde kadını, hiç hükmünde gören sistem, peydah ettiği bu günlerde nedense kadını göklere çıkartıyor.
Kapitalist sistem, kadını meta olarak görürken ülkemizde yapılan yasalarla kadın, koruma altına alınmaya çalışılıyor.
Ailenin korunması için özel bir çaba olduğu ortadadır lakin batı sisteminin entegre yasaları, ne yazık ki aile yapımıza ciddi zararlar veriyor.
Kapitalist sistemin şartlarına göre belirlenmiş yasalarla aileyi korumamız zaten mümkün değildir.
Bu sebeple, sokakta, çarşıda, pazarda, AVM’de, evde ve her yerde kadınımız, erkeğimize göre daha hür ve ayrıcalıklıdır.
Pozitif ayrımcılığa muhatap kadınların cüzi bir kısmı bu ayrıcalığı kötü amaçlı kullanıyor da olabilir.
Mevcut şartlarda ‘kadının fendi, erkeği değil herkesi’ daha kolay yenebiliyor.
“Kadın her daim haklıdır” anlayışı çoğu zaman yuva yıktığı gibi, sosyal adalet dengesini de paramparça edebiliyor.
Modernizm, kadını kendine köle ederken, kadın da erkeği kendine uşak ediyor.
Mevcut yaşama şartlarında, erkeğin aile yuvasını koruması için ‘kadına koşulsuz itaat etmesi’ şarta bağlanmış gibi görünüyor.
Kadın çalışıyor ve kendi rızkını temin ediyorsa erkeğe bağımlı olmadığından eşe ihtiyaç duymuyor, evlenme ihtiyacı hissetmiyor.
Evlenmiş olanlarsa, boşanma biletini cebinde taşıyor.
Kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler, “mobbing” uygulamaları gibi nahoş hadiseler ise kadının daha fazla erkek düşmanı olmasına yol açıyor.
Aile içi şiddete, tacize, tecavüze muhatap olmuş veya bu durumu gözlemlemiş kişilerin evliliğe bakışı değişiyor, bu kişiler evlilikten soğuyor.
Merhum Neşet Ertaş’ın “Kadınlar insandır, erkekler insanoğlu” tabiriyle anlatmaya çalıştığı kadın varlığını elbette ki yok sayamayız.
Madem “Cennet anaların ayağı altındadır” ona göre kadınlara (analara) sevgimiz, saygımız, hoşgörümüz, pozitif ayrımcılığımız olmalıdır.
Devletimize düşen görev, yasal düzenlemeler yaparken toplum şartlarını göz önüne alması, aile yapısını bozacak nüanslardan uzak durması ve kadını korurken erkeği kadına tutsak etmemesi gerekliliğidir.
Cumhurbaşkanlığı bir çalışma komisyonu kurarak (Aile Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, TİHEK, KDK vs.) bu konuyu tüm boyutlarıyla analiz etmelidir.
Devlet, kadın haklarını en üst düzeyde koruma altına alırken, erkeğe de eşdeğer hak ve yükümlülükler yüklemelidir.
Erken yaşta evliliğin oluşturduğu sosyal ve adli sıkıntıları çözerken, taciz ve tecavüz olaylarına karşı yaptırımları caydırıcı seviyelere taşırken, hakkaniyet unsurundan taviz vermemelidir.
Kadının markalaştırılmasının önüne geçecek yasal düzenlemeler yapılıp reklam unsuru olmasının şartları belirlenmelidir.
Aileyi çöp olarak görenler ve toplumu paramparça etmek isteyenler öncelikli olarak kadın faktörüne saldırmıştır.
Kadına bakış değişirse aile ve toplum da değişmektedir.
Modern anlayış, kadını değiştirip dönüştürürken aileyi parçalıyor, toplumu tarumar ediyor.
Yıllar sonra kadının dönüşümü tamamlanınca kadına ihtiyaç kalmayacaktır.
Tarihsel dönüşüm faktörü gereğince Arap toplumunda geçmişte olduğu gibi yarın yine kız çocukların toprağa gömülmesi, öldürülmesi meşru hale gelecektir.
Kadının fendi olanlar (modern değişime çanak tutanlar) bu tuzağa düşmemelidir.
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @leyli_serd , @dikgazete