- 20-09-2025 06:06
- 672

Milli İstihbarat Akademisi perspektifinden ‘Terörsüz Türkiye’ süreci!
Milli İstihbarat Akademisi Başkanı Prof. Dr. Talha Köse, 18 Eylül 2025’te, Meclis Milli Dayanışma, Demokrasi ve Kardeşlik Komisyonu’nun akademisyenlerin dinlendiği 10’uncu toplantısında bir sunum yaptı. Bu sunum, T.C. Hükümetinin PKK ile yürüttüğü “Terörsüz Türkiye” sürecinin geldiği aşamayı ve stratejik yönelimleri ortaya koyuyor.
Kurumsal perspektif kurumlar arası mutabakat…
Hiç şüphesiz, MİT Akademisi Başkanı Prof. Dr. Talha Köse’nin yaptığı sunum, sadece kendi kişisel görüşünü yansıtmamaktadır. Bu sunum, Akademi bünyesinde yürütülen kapsamlı çalışmaların ve MİT’in diğer başkanlıklarının ortak analizlerinin bir ürünü olarak ortaya konmuştur.
Sunumda dile getirilen perspektif, ilgili diğer istihbarat ve güvenlik unsurlarının değerlendirmeleriyle paralellik gösteriyor gibi görünse de MİT ile diğer güvenlik birimlerinin bu konuda tam olarak mutabık olup olmadığı sorusu akıllarda kalmaktadır.
Dolayısıyla, ortaya konan değerlendirmeler ve stratejik yönelimler genel bir kurumsal çerçeveyi yansıtsa da, bazı kurumların sürece farklı yaklaşımlar geliştirme eğiliminde olabileceği veya kamuoyunda bu yönde bir imaj oluşturulmak isteniyor olabileceği ihtimali de göz ardı edilmemelidir.
Süt, yoğurt, ayran…
Buna ek olarak, “sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” misali, yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermek istemediğimden özellikle belirtmek istediğim bir husus var. Bu metin, yalnızca tarihsel ve güncel gelişmelerin analitik değerlendirmesini sunmakta olup, hiçbir şekilde “halkı kin ve nefrete tahrik, bölücülük, fitne fesat çıkarma veya suç teşvik edici nitelik” taşımamaktadır; tamamen hukuki ve güvenli bir analiz niteliğindedir.
Negatif barıştan pozitif barışa…
Prof. Dr. Talha Köse, çözüm sürecinin “negatif barış”tan, yani çatışmasızlıktan; “pozitif barış”a, yani toplumsal uzlaşı, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğüne doğru evrildiğini vurguluyor. Barışın kalıcı olabilmesi için hukuki garanti altına alınmasının zorunlu olduğunu ifade ediyor.
Köse’ye göre devlet, süreci yalnızca güvenlik boyutuyla değil, aynı zamanda demokratik uzlaşı ve yasal çerçeveyle de sahiplendi. Bu durum, kritik bir eşik olarak görülüyor. PKK’nın silah bırakma ve kendini feshetme yönünde adım atması ise derinlikli stratejinin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Türkiye’nin bu süreci sadece iç barış açısından değil, aynı zamanda bölgesel istikrar açısından da ele aldığı aktarılıyor. MİT Başkanı İbrahim Kalın ve devlet yetkililerinin yürüttüğü temaslar, bu yönüyle önem kazanıyor. Süreci sabote etmeye çalışan iç ve dış aktörlere karşı titiz bir takip yürütüldüğü de belirtiliyor.
Prof. Köse, ideolojik ayrımların kurumsallaşması yerine toplumsal bütünleşmenin kurumsallaşmasına yönelik hukuki adımların planlandığını vurguluyor. Bu da Türkiye’nin modelini diğer barış süreçlerinden ayıran en önemli fark olarak öne çıkıyor.
Devletin sıklet merkezi Rumeli’den Güney’e mi?
Tarihsel açıdan bakıldığında, devletin sıklet merkezini, tehditlerin yönüne göre değiştirmesi yeni bir durum değildir. Osmanlı’nın son döneminde Rumeli bürokrasisi ve komitacılar, Hareket Ordusu ile İstanbul’a yürüyerek, devletin kaderini tayin etmişti. O dönemde Rumelili unsurlar ön plana çıkmış, modernleşme hamleleriyle beraber, bürokrasi ve siyaset kadroları bu çevrelerden şekillenmişti.
Bugün ise benzer bir güç kaymasının farklı bir eksende yaşandığı görülüyor. Devletin yükünü, bu kez Kürt ve Arap unsurların daha fazla taşıyacağına dair işaretler belirmekte. Çünkü tehdit algısı artık kuzeyden ya da batıdan değil, doğrudan güneyden gelmektedir. Suriye ve Irak merkezli gelişmeler, PKK meselesi ve bölgesel istikrarsızlık, devletin sıklet merkezini doğal olarak güneye kaydırıyor.
Toplumsal bütünleşmenin kurumsallaşması örgüt unsurlarının güvenlik aygıtına entegrasyonunu ima ediyor mu?
Nitekim, iktidara yakın ve iktidarın fonladığı bazı düşünce kuruluşlarında, özellikle Suriye’de PKK ile bağlantılı/irtibatlı ve ayrıca ABD destekli bazı örgütlerin Suriye ordusuna entegrasyonunun hem Şera yönetiminin konsolidasyonuna hem de Türkiye’nin güvenlik çıkarlarına hizmet edebileceğine dair analiz raporları hazırlandığı bilinmektedir. Bu raporların, bölgedeki güç dengelerini değerlendirmek ve Türkiye’nin stratejik seçeneklerini şekillendirmek amacıyla hazırlandığı da belirtilmektedir.
Buna ek olarak, MİT Akademisi Başkanı Prof. Dr. Talha Köse’nin vurguladığı “ideolojik ayrımların kurumsallaşmasından ziyade toplumsal bütünleşmenin kurumsallaşmasına yönelik hukuki adımların planlandığı” ifadesi, örgüt unsurlarının bir şekilde hem Suriye hem de Türkiye’deki güvenlik aygıtına entegrasyonu yönünde bir stratejik perspektifin ima edilip edilmediği sorusunu akla getirebilir.
Taşıyıcı kolonlar ve devletin esnekliği…
“Devleti taşıtmak” metaforu, tarih boyunca uygulanan stratejik esnekliğin bir yansımasıdır. Devlet, kendi sürekliliğini güvence altına almak için farklı dönemlerde farklı toplumsal kesimlere yük bindirmiştir. Rumeli kökenli kadrolar, bir dönem bu yükü sırtlamıştı. Bugün gelinen noktada ise doğulu unsurların bürokrasi ve siyasette daha görünür hale gelmesi, bu tarihsel sürekliliğin yeni bir safhası olarak okunabilir.
Devletin sıklet merkezi, daima tehditlerin yönüyle ilişkilidir. 20. yüzyılın başında tehdit Batı’dan geldiğinde modernleşme ve merkezileşme Batılı kadrolarla yürütülmüştü. Bugün ise tehdit Güney’den geldiği için, devletin bu yükü Kürt ve Arap unsurlara daha fazla taşıtması şaşırtıcı değildir. Burada belirleyici olan, kimlerin devletin asli “taşıyıcı kolonları” rolünü üstleneceğidir.
MİT Akademisi Başkanı Talha Köse’nin çözüm sürecine dair yaptığı açıklamalarda vurgulanan “toplumsal bütünleşmenin kurumsallaşması” fikri, bu tarihsel kaymanın hukuki ve siyasi zeminini oluşturma çabasına işaret ediyor. Mesele sadece güvenlik boyutuyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda devletin sosyolojik yapısının yeniden kurgulanması anlamını da taşıyor.
Köse; akademisyen bürokrat zaviyesinden Türkiye’de yürütülen çözüm sürecinin kapsamını ve hedeflerini aktarıyor. Sürecin yalnızca güvenlik önlemlerinden ibaret olmadığı, toplumsal barış ve hukuki temellerle kalıcı hâle getirilmesinin amaçlandığı vurgulanıyor. Öcalan ve örgütüyle yürütülen temasların kesintisiz sürdüğü, PKK’nın sürece aktif olarak katıldığı ifade ediliyor.
Barışın kalıcı olabilmesi için hukuki güvence gerektiği, bunun askeri ve toplumsal boyutlarla desteklenmesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca sürecin güvenliğini sağlamak ve olası sabotajları önlemek için titiz takip mekanizmaları yürütüldüğü aktarılıyor. Türkiye’nin bu süreci bölgesel barış açısından da değerlendirdiği ve bürokrasi, siyaset ile akademik kapasiteyi sürece entegre ettiği ifade ediliyor.
Milliyetçi tepkiler ve iktidarın güvenlik hamlesi…
PKK ile yürütülen ‘Terörsüz Türkiye’ süreci bazı Türk milliyetçisi gruplar tarafından sert şekilde eleştiriliyor; süreci benimsemeyenler ve terörle fiilen mücadele etmiş emekli askerler, güvenlik gerekçesiyle gözaltına alınabiliyor.
Hukuki çerçeve açısından doğrudan Türk Milliyetçiliği ideolojisine baskı söz konusu olmasa da devletin stratejik esnekliği ve sıklet merkezini tehditlerin yönüne göre kaydırma kapasitesi, milliyetçi eleştirilerin sürecin dinamiklerinden biri olduğunu ortaya koyuyor.
Türkçüler aman dikkat etsin!
Tarihsel olarak 3 Mayıs 1944’teki “Irkçılık ve Turancılık” soruşturmalarıyla karşılaştırıldığında, günümüzde uygulanan tedbirler, hukuka dayanıyor olsa da devlet erkini elinde tutan hükümetin, güvenlik gerekçelerini gerekçe göstererek toplumsal muhalefeti sınırlandırma eğilimi dikkat çekiyor.
Umarım 1944’teki gibi ‘Tabutluk’ hadiseleri tekrarlanmaz. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın tek adam, tek parti iktidarındaki uygulamalarına dönüşmez. Bu millete bu topluma, bu halka yeni kırılmalar yaşatılmamalı. Temennim, ilerleyen yıllarda Türkçü çevrelerin yeni bir Türkçülük Günü ilan etmeye gerek kalmamasıdır.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
омюр челикдёнмез, Дикгазете
Seçilmiş Kaynakça
https://www.mfa.gov.tr/pkk.de.mfa
https://www.akademiktarihtr.com/31martvakasi/
https://islamansiklopedisi.org.tr/hareket-ordusu
https://www.otuken.com.tr/turkculer-gunu-3-mayis
https://www.bbc.com/turkce/articles/cz69gn8z78go
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/detay/160/31-Mart-Vakası
https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/1709202530
https://www.osmanlidevletigen.com/31-mart-darbesi-ve-sonuclari/
https://www.nachrichtenleicht.de/pkk-aufloesung-tuerkei-102.html
https://www.setav.org/en/can-turkiye-end-its-decades-long-conflict-with-the-pkk
https://www.eurotopics.net/de/338728/tuerkei-was-bedeutet-das-ende-der-pkk
https://www.hurriyetdailynews.com/anti-terror-commission-hears-academics-ngos-next-213704
https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/winds-change-ankaras-subtle-shifts-towards-reconciliation-kurdish-elements-turkey
https://www.veryansintv.com/mit-akademisi-baskani-koseden-komisyonda-ocalan-mesaji-barisin-kalici-hale-gelmesi-hukuki-olarak-garanti-altina-alinmali
https://www.t24.com.tr/haber/mit-akademisi-baskani-kose-ocalan-in-orgutuyle-temaslarinda-duraksama-yok-barisin-kalici-hale-gelmesi-hukuki-olarak-garanti-altina-alinmali,1262065
https://www.gov.uk/government/publications/turkey-country-policy-and-information-notes/country-policy-and-information-note-kurdistan-workers-party-pkk-turkey-october-2023-accessible