- 23-09-2025 09:19
- 564

Cabrón
Ahit külliyâtında, bilhâssa –âlimler nezdindeki müşterek tefsîrlere göre– Bereşit bara Elohim (Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı), sözüyle yaradılışın maksadına yönelik îzâhlar barındıran bu haşmetli külliyenin ilk kitabı olan Bereşit (בְּרֵאשִׁית, “Başlangıçta”, batı terminolojisinde “Genesis”, Türkçe'de “Yaradılış”)'de, “Hittî” yâhût Hitit'li Beeri'nin kız evlâdı «Yehudit» (Judith) adı karşımıza çıkarken, Yahudi dînî otoritelerince apokrif, yâni “kaynağı muğlak, aslına uygunluğundan tereddüd edilen, îtimâd edilmeyen, güven duyulmayan” ilân edilen; fâkat Hristiyan âleminde kanonik, meâlen “dînî mercîlerce kutsal” addedilen Yehudit veyâ Yudit'in Kitabı metninde bir diğer Judith adı geçer.
Judith, İbrânîce yehudit (יְהוּדִית) sözcüğünden gelir. Esâsen, «Yehuda» isminin, hakîkî, itibârî veyâ telâffuzu cihetiyle “müennes” hâli, femineni yâhût dişili. Batı toplumlarında Judith, Judithe, Judita, Jutta, Jodie, Jody, Judi, Judy ve benzer muhtelif versiyonlarıyla çoğunlukla kız çocukların isminde yaşayan; lâkin Jude ve June olarak erkek çocuklarının da kulağına fısıldanan biblical üslûblu veyâ Kitâb-ı Mukaddes'e dâir bir özel ad. “Rabbin övgüsü, medhi,” demek.
Mânen çağrıştırdığı anlam veyâhût –linguistik bir ifâdeyle– konotasyon, –Yahuda kavminin ikâmet ettiği şehrin etrâfını kuşatan ve dînî anlatıda gözü dönmüşlüğü, zâlimliği ve gaddarlığı ile tasvîr edilen Nebukadnezzar'ın ünlü kumandanı Holofernes'in güzelliğinden etkilenerek sofrasına dâvet ettiği kent eşrâfından cesûr bir kadın olan Yehudit'in tuzağına düşüp kafasının kesilmesi netîcesinde Betulya âhâlisinin Yehudit'in kahramanlığıyla halâs oluşu, selâmete ermesi veyâ kurtuluşu hâdisesine istinâden– “Kurtuluş”, yâni –ilâhiyatsal bir tâbirle– deliverance'dır.
Milâttan evvel 1.asırda neşredildiği düşünülen bu hamâsetin, bahâdırlığın veyâ kahramanlığın öyküsü, nefret söylemine üzerine kıymetli çalışmalarıyla tanınan filozof Judith Butler'ın, reşîd olmayan oğlundan tahtı devralarak târihin her şeye muktedir kadın imparatoriçelerinden Bavyera Düşesi Judith von Bayern'in ya da İngiliz aktör Jude Law'un adında yaşar.
Bu isim, Türkiye Yahudi toplumunda da, sıklıkla kız çocuklara konan adlardan. İsmin taşıdığı mânâ da geçen haftalarda rast geldiğim Metin Delevi'nin Judeo-Espanyol (Yahudi İspanyolcası) dilinde kaleme aldığı Una eroina de Hanuka (Bir Hanuka Kahramanı) makalesinin başlığında da görüldüğü gibi -eski bir deyişle- görkemli bir celâdeti ya da büyük bir kahramanlığı çağrıştırır. Makalede, (Yehudit'in) “meşhûr” keçi peyniri (“renomado” kezo de kavra)'nden bahsedilir. Hikâyeye göre o harâretli akşam, Yehudit, Holofernes'in vâkî olduğu ziyâfet çadırına girdiğinde karşılaştığı hâyli gösterişli sofra, türlü lezzetlerle doludur. General, konuğunu, memnûnîyyetle karşılar, Yehudit'e sâhip olma arzûsu her yanını sarmıştır ve onu şölene dâvet eder (Holofernes la envito a su tenta para selebrar), lâkin Yehudit, general Holofernes'e bu ziyâfet için hazırlattığı yemeğinden ve şarabından getirdiğini ifâde ederken –kimi têvillere göre yalnızca yemekler dense de– kendi îmâl ettiği “keçi peynirinin Betulya'da epey meşhûr olduğunu,” söyler.
Holofernes her şeyi kabûl eder, çünki Yehudit'in câzibesi gözünü kör etmiştir. Husûsen, hazır edilen bu keskin ve kuvvetli şarap, bu zâlim generali sarhoş edip yere serer. Holofernes, Yehudit tarafından indirilen ölümcül bir kılıç darbesiyle kafası kesilmek sûretiyle katledilir. Böylece, şehir, zâlimâne bir idâreden kurtulmuş olur.
Sefarad lisânında kavra olarak yazılıp telâffuz edilen, hattâ yavrusuna da kavretiko denen keçi, İspanyolca'da benzer anlamı taşıyan dişil kelime “cabra”dan gelir. Meselâ, pier de cabra (keçi derisi), cabreria (keçi sürüsü), cabrilla (küçük keçi) ve buna benzer nice sözcüğe hayat verirken, kaba argoda çok defâ kullanılan maskülen cabrón terimiyle de akrabâ olur.
*
Netflix platformunun İspanya ve Latin Amerika menşeili popüler dizilerinde eminim çok kere duymuşsunuzdur cabrónu... Çok yönlü bir terim.
Kimi zaman Narcos Mexico'da tekrâren duyacağınız gibi erkekler arasında -özellikle Meksika İspanyolca'sında- Hey, ahbap, kanka, dostum! Piç herif! Piç kurusu! Serseri! (¡Oye cabrón!) anlamında hem dostâne bir söz olarak kullanılır, hem de Oscuro Deseo'da korkunç gerçekleri öğrendiği ânda Alma'nın sarf ettiği “iğrenç, alçak, hâysiyetsiz, âdî, şerefsiz” anlamıyla ya da Raquel'in La Casa de Papel'deki o öfke dolu repliğinde duyulduğu üzre (cabrón de mierda “seni kahrolası piç!”) bir hakâret olarak kendini gösterir; kimi zamansa, İspanya İspanyolca'sındaki gibi hem “karısı tarafından aldatılan erkek” anlamını taşır, hem de daha soft hâliyle “bir yerde en istenmeyen, hoşlanılmayan veyâ sakıncalı kişi” bu terimle târif edilir.
Meksika İspanyolca'sının argo söz varlığından İspanyolca'nın genel konuşma diline yerleşen cabrón sözcüğü –şarkısında Cabrón, if you want me too, what else can I do, diyen Red Hot Chili Peppers'ın fazlasıyla sempati kokan ve hafîf serserîce kullanımının hâricinde– İngilizce argodaki asshole (g*t herif, sersem, aşağılık adam) ya da s.o.b (son of a bitch teriminin kısaltması “o* çocuğu”) sözcüklerine denk olup, şâyet bir münâkaşada, sert atışmada kullanılırsa muhtemelen kanlı bir kavgaya sebebiyet verecek olan bir deyiş. Kime ve hangi vakitte söylediğinize göre değişir. Örneğin, bir dostunuzun size gülümseyerek gerizekâlı demesiyle, tanımadığınız birinin hiddetli bir dille gerizekâlı demesi aynı olmaz.
Sözcüğün Portekizce'deki karşılığı da cabrão...
Peki, mânâsı ne?
“Boynuzlu,” demek.
Şöyle ki, (genellikle erkekler için) partneri tarafından aldatılmış kimse. Argoda, boynuzlanmak veyâ ren geyiğine dönmek gibi deyimlerin bir nevî anlam karşılığı.
Mânâya göre, “karısı tarafından aldatılan erkek, aldatılmış partner, boynuzlu koca.”
Bu argo ifâdenin Kitâb-ı Mukaddes külliyâtının Portekizce'sinde işi ne?
*
17.yy Avrupa'sının reformist Protestan pastörlerinden olup ismi, Portekiz Katolik dünyâsında nâm salmış João Ferreira, haşîn bir entelektüel serüvene girişmiş daha çocuk yaşlarındayken. Eski Ahit'in soluk kesici öyküleriyle büyümüş, o anlatıları sâhiplenmiş ve yürekten inanmış, o kıssalardan türlü hisseler çıkarmış ve bu devâsâ dînî metinler külliyâtındaki ibretlik hikâyeleri ve bir takım hükümleri dindar Portekizlilere anlatmayı kendine vazîfe edinmiş, ve külliyâtta yer alan kitapları cânhıraş bir çabayla Portekizce'ye çevirmiş.
Ferreira imzâlı Ahit tercemesinin 1850 târihli baskısında yer alan Levitico (Levililer) kitabında cabrão şu şekilde geçer:
Assim aquelle cabrão levará sobre si todas as iniquidades delles á terra apartada; e enviará o cabrão ao deserto.
(Ve ergeç onların bütün feryatlarını kendi üzerinde ıssız bir diyara taşıyacak; ve ergeçi çölde salıverecektir).
Sizce cabrão burada hangi sözcüğün karşılığı?
Bittabî, ergeç...
Erkek keçi.
Cabrão had safhada saldırgan bir küfür olarak kullanılırken, mâmâfih Portekiz lisânında, özel olarak da Brezilya Portekizce'sinde de “erkek keçi, teke, koç, erkeç, ergeç” meâllerini kazanıyor. Ferreira da tercüme esnâsında bu sözcüğü tercih etmiş tabiatıyla. Keçinin boynuzlarından yola çıkılarak boynuzlu, boynuzlanmış ve aldatılmış anlamına gelen “cuckold”a da buradan evrilerek müthiş bir mânâ değişimine uğramış ve argo literatüründe kullanılır hâle gelmiş.
Hattâ Türkçe argoda alavere dalavere olarak ifâde edilen sahtekârlık, kalleşlik, hîleli davranış veyâ “üçkâğıt” da cabronada kavramıyla karşılık bulmuş.
Ve böylece, bir keçiden on türlü sözcük doğmuş.
.
Sami Mert, dikGAZETE.com
*
Kaynakça
Elizabeth Reid, Charlene Lopez, Linton H. Robinson, “cabrão”, Mexican Slang plus Graffiti, Sunbelt Publications, 2003, p.37.
João Ferreira A. D'Almeida, A Biblia Sagrada contendo o Velho e o Novo Testamento, traduzida em portuguez, Sociedade Americana Da Biblia, Nova York, 1850, s.123.
Levililer, 16: 22.
Maria F. Allan, “cabrão”, The Routledge Portuguese Bilingual Dictionary, Routledge Publishing, London and New York, 2011, p.60.
Metin Delevi, “Una eroina de Hanuka”, Şalom, 15 Aralık 2021.
Yud, 12: 17-20; Jud, 12: 17-20.