Sizinki hangi din?

Sizinki hangi din?

SİZİNKİ HANGİ DİN?

İnsanların din ve inanç üzerinden kategorize edilmesi ilk insandan beri var olan bir gerçekliktir. Bu gerçeklik günümüzde de hükmünü bütün dünya coğrafyasında sürdürmektedir. İslam, Hıristiyanlık, Hinduizm, Brahmanizm, Şintoizm, Bahailik, Yahudilik vb. isimler altında bugün dünyada dört binden fazla din olduğunu dinler tarihi üzerinde çalışanlar dile getirmektedirler.

İnsanlar kabul ettikleri dini inançlarla dünya görüşlerini şekillendirir ve dünyaya geliş gayelerinin ne olduğunu anlamaya çalışırlar. Bu açıdan ilk insandan beri cevabı aranan en büyük sorular; “Ben Neyim?, Nereden Geldim?, Niçin Geldim? Nereye Gidiyorum?” şeklinde var olmuştur.

İnsanlar bugün var olan dinlerin bazılarını semavi, yani kutsal, tek tanrılı ve bir kutsal kitaba sahip olan dinler olarak kabul ederken, hiç din kabul etmeyenlerin sayısı da oldukça fazladır.

Din” genel olarak, “İrade ve akıl sahiplerini, kendi tercihleriyle dünya ve ahiret saadetine, iyiliğe ve mutluluğa yönlendiren, onların seçme özgürlüklerine bağlı fiillerini uhrevî kurtuluş ve saadetleri istikametinde düzenleyen ilahî kanunlar bütünü olarak tarif edilir.

İnsanların büyük çoğunluğunun semavi kaynaklı kabul ettiği dinler genel olarak inanç, ibadet, ahlaki değerler ve dünya görüşünü belirleyen ilkeler olarak şekillenmişlerdir.

İnsanların bir kısmı ise kendi istek ve arzularına dayanarak adına din demeseler de kendi yaşantıları içinde dinin görevlerini yerine getiren başka inanç sistemleri (dinler) icat etmişlerdir.

İnsanlar arasında “Semavi din” olarak kategorize edilen “İslam, Hıristiyanlık, Yahudilik vs.” dinler, genel olarak bütün varlığın bir Yaratıcı tarafından yaratıldığını, ilkeler koyduğunu ve insanların bu ilkelere uymakla sorumlu olduklarını kabul ederler. Bu açıdan dinlerin kutsal kitapları ve peygamberleri mevcuttur ve hayatlarını bu kitap ve peygamberlere göre şekillendirdiklerinden Müslüman, Hıristiyan, Yahudi vb. isimler ve sıfatlar almışlardır.

Bunca din arasında insan hangisini seçecektir?

İşte asıl imtihan da burada başlamakta ve insanın bunu isabetli tayin etmesi için nelere muhtaç olduğu ortaya çıkmaktadır.

İnsan diğer yaratılanlardan farklı olarak “Akıl ve irade” ile donatılmış bir varlıktır ve bu anlamda “Eşref-i Mahlûkat” olarak sıfatlanmıştır. İnsan bunca din arasından hak olanını ancak akıl ve iradesini en doğru şekilde çalıştırıp, gönderilen kitaba uyarak bulabilir.

Allah (cc), insanın akıl ve iradesiyle doğruyu bulabilmesi için kitaplar ve Resuller (rehberler) göndermiştir. Bu anlamda Allah’ın gönderdiği dinin aslı ve ismi tekdir ve bu İslam dininin tek kaynağı olan Kur’an’da şöyle açıklanmıştır:

Şüphesiz Allah katında tek din İslâm’dır. Ehl-i kitap, ancak kendilerine Peygamber’in hak olduğuna dair bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Artık kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, şunu bilsin ki Allah, elbette hesabı çok çabuk görendir.” (Al-i İmran 19)

İlk Resulden son resul olan Hz. Muhammed’e kadar inen vahyin mahiyeti aynıdır. Resullerin getirdikleri arasında, zamana ve şartlara bağlı olarak bazı farklı dünyevi hükümler bulunsa da esas bakımından hepsi, “Tevhit, Nübüvvet, Haşir ve Adalet/ibadet” gibi temel ilkeleri ihtiva eden bir dini tebliğ etmişlerdir. Bu dinin adı “İslam’dır” ve Kur’an’ın son ayetinde bu açık biçimde şöyle beyan edilmiştir:

Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslam’ı seçtim.” (Maide, 3)

Bu anlamda İslam, ilk resulden son resule kadar gelen bütün peygamberlerin tebliğ ettiği tevhit dininin ortak adıdır. Resullerin bütünü, Kur’an’ın ifadesiyle aynı misyonla gönderilmiştir ve aralarında bu anlamda hiçbir fark yoktur. İslam'da tevhid hem Allah’a inanmayı hem de tüm ibadetlerin yalnızca O'na yapılmasını ifade eder.

İslam dini, yalnızca bir inanç sistemi değil, aynı zamanda insanların hem ferdi hem de sosyal hayatlarını düzenleyen bir yaşayış biçimidir. Bu sebeple İslam, insanları sadece manevi değil, aynı zamanda maddi, sosyal, ahlaki ve hukuki açıdan da yönlendirir.

İslam inancında ise din anlayışı, Allah’ın resuller aracılığıyla bildirdiği dinî emir ve yasakların tama­mını bütün varlığıyla kabul etmek, gereğini yapmak ve bunu ortaya koyan bir teslimiyet içinde ol­maktır.” şeklinde tarif edilir.

İslam dini, ferdi hayatı tanzim ettiği gibi sosyal hayata ait ilkeler de koymuş, insanlar arası ilişkilerde barış ve huzuru temin edecek esaslar getirmiştir. Bu anlamda İslam’dan başka din ve dinin getirdiği ilkelerden başka yol arayanların hüsrana uğrayacakları da ayetlerde açık biçimde beyan edilmiştir:

“Yoksa onlar Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Hâlbuki göklerde ve yerde bulunan herkes isteyerek veya istemeyerek Allah’a boyun eğip teslim olmuş durumdadır ve hepsi O’na döndürülüp götürülmektedir.” (Al-i İmran, 83)

“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, şunu bilsin ki, aradığı din, ondan asla kabul edilmeyecektir; o, ahirette de kaybedenlerden olacaktır.” (Al-i İmran, 85)

Tarih boyunca merhameti sonsuz olan Allah’ın gönderdiği İslam dinine uymayanlar veya o dini tahrif ederek değişik şekillere sokanlar çıkmıştır. Bu sapmaların büyük olduğu dönemlerde Allah (cc) yeni Resuller göndererek sapıtanları hak yol olan İslam’a davet etmiştir. Hıristiyanlık, Yahudilik gibi insanlar tarafından din olarak kabul edilen inanç sistemleri de böyle ortaya çıkmıştır.

Yahudi ve Hıristiyanlar, gelen vahyi, bağlamından kopararak kendilerine yeni inanç sistemleri oluşturmuşlardır. Oluşan bu sistemler her ne kadar insanlar arasında “Semavi din” olarak isimlendirilse de asıl itibariyle beşeridir ve insanlar tarafından oluşturulmuştur.

Bu genel izahlardan sonra makalenin başlığında yer alan “Sizinki Hangi Din?” ifadesini niçin kullandığıma gelelim:

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de dini anlayışlar çeşitlidir. Her ne kadar genel olarak, “Halkın yüzde 99’u Müslümandır” dense de gerçekte böyle değildir. Ülkemiz nüfusunun kahir ekseriyetini oluşturan insanların dininin İslam olduğu açıktır. Ancak yapılan birçok araştırmaya göre nüfusun yüzde 89.5’ini oluşturduğu ortaya çıkmıştır.

2019 yılında Optimar isimli araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre ülkemizdeki insanlar, dini inanışlarına göre şöyle kategorize edilmiştir:

İslam dini; yüzde 89.5 (Müslümanların yüzde 74'ünü Sünniler oluştururken, Alevi kesimin genel nüfusa oranı yüzde 12,5'tur. Diğer Müslüman kabul edilen Caferiler ve Nusayrilerin nüfusa oranı ise yüzde 3'tür.)

Diğer dinler; Hıristiyanlık, Yahudilik, Bahailik, Tengricilik, Yezidilik vs. yüzde 0.5

Dinsizlik (Deizm); yüzde 4.5 (Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla tanrının varlığına dayalı bir felsefi görüş.)

Dinsizlik (Agnostizim); yüzde 2.7 (Yaratıcının varlığına inanmak ya da inanmamak konusunda insan aklının yetersiz kaldığını savunan felsefî anlayış)

Dinsizlik (Ateizm); yüzde 1.7

Diğer; yüzde 1,7

Ülkemizde nüfusun yüzde 89.5’i Müslüman olsa da bunların aynı inanç ve itikat içinde olduğunu söylemek oldukça zordur. Tarih içinde inen vahiyler bağlamından çıkarılarak beşeri dinler oluşturulduğu gibi İslam dini de indiği tarihten bu yana değişik tahrif hareketleriyle karşılaşmış ve saldırılara uğramıştır. Allah, adına “İslam dini” dediği inanç sistemini son ayetle kemale erdirdiğini bildirirken, onun kitabı olan Kur’an’ı koruyacağını da (Hicr, 9) beyan etmiştir. Ancak insanların, tarihte olduğu gibi Kur’an’ı da bağlamından çıkararak adeta kendi nefsi istek ve arzuları ile örülmüş bir din anlayışı ortaya koydukları açıktır. Bu tür davrananlar dinin özüne zarar veremeseler de kendi inanç sistemlerini temelden değiştiren sapkın düşünceler oluşturmuşlardır. Bunlar iletişim organlarının yaygınlaşmasıyla kendilerine yeni alanlar ve bağlılar bulmakta zorlanmamaktadırlar. Müslümanlar arasından çıkan bu sapkın inançların Allah tasavvuru, yaratan yaratılan ilişkisi, insanlar arası ilişkilerde ortaya konan ilkeler, İslam’ın temel kitabı olan Kur’an’dan referans alamamakta ve adeta ortaya uydurulmuş bir yeni din anlayışı çıkmaktadır.

Prof. Dr. Ali Rafet Özkan, “Kıyamet Tarikatları ve Yeni Dini Hareketler” ismini verdiği eserinde, ülkemizdeki bu itikadi sapmaların temelinde dünyadaki, “Osho Hareketi, Fıat Lux Tarikatı,  Hare Krişna Hareketi, Moonculuk, New Age Hareketi, Satanizim, Scientoloji Hareketi, Teosofi, Ananda Marga, Antroposofi, Brahma Kumaris, Evrensel Hayat, Real Hareketi, Sahaja Yoga, Tanrının Çocukları, Transandantal Meditasyon, Gül Haçı, Neo-Tantrizm, Reiki” isimli bazı dini hareketlerin tesirinin olduğunu ve bunların çoğunun ülkemizde yaygın faaliyette bulunduğunu delilleriyle ortaya koymuştur.

Kitap, yeni dini hareketlerin genellikle Hıristiyan dünyasında özellikle de ABD’de filizlendiğini ve halkı Müslüman olan ülkelere bulaştığını ve Türkiye’de de faaliyetleri bulunduğunu şu cümlelerle vurgulamaktadır.

“Özellikle gençleri hedef kitle seçen bu tür dini hareketler sınırsız zevk, ölümsüzlük gibi saçma vaatlerde bulunarak insanları kandırıyor. 19. Yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde dünyada yaşanan değişim ve gerilimler, bilhassa da savaşlar, insanları yeni inanç arayışlarına itmiştir. Sıkıntı ve bunalımlarını, icat ettikleri yeni yöntemlerle atmaya çalışan bu insanlar, ait oldukları önceki dini inançlardan tatmin olamadıkları için arayışa girmekte ve bu arayış, onları çoğu zaman geri dönüşü olmayan girdaba sürüklemektedir. Bu yeni dini oluşumlar, taraftarlarını bağımlı yapmak için beyin yıkama, ferdi ve grup terapileri, psikoterapileri, uyuşturucu bağımlılığını yaygınlaştırma, gençliğin cinselliğe olan zaafından yararlanma ve eğlenceye teşvik etme gibi yöntemlere başvuruyorlar.”

Ülkemizdeki Müslümanlar arasındaki dini tartışmaların ve ayrılıkların üzerinde dış faktörlerin tesiri böyle gerçekleşse de Müslümanlar, kendi içlerinde de tarikatlara, mezheplere, cemaatlere bölünerek Kur’an’dan uzak değişik itikadi anlayışlara yöneldikleri de aşikârdır. Kur’an, “Bir ve beraber olun, parçalanmayın. Allah’ın ipi olan Kur’an’a sarılın.” derken insanlar kendi istek ve arzularını tercih ederek yeni “Uydurulmuş dinler” üretmekte ne yazık ki son derece mahir hale gelmiştir. Değişik beşeri rivayetleri dinin esası sayma sapkınlığının bunda çok büyük tesiri olduğu açıktır. Allah, kitabında dinin tek kaynağının Kur’an olduğunu beyan ederken insanlar, buna ortak olarak Resulleri, mezhep imamlarını, hadisçileri, tarikat şeyhlerini de ilave etmekte ve gelinen noktada dinin asıl kaynağı adeta ortadan kaldırılmaktadır. Ortaya konan uyduruk din anlayışının Kur’an’dan referans alamayacağını bilen din uydurucuları, “Kur’an yetersiz bir kitaptır, küçük bir kitaptır. Kur’an yetmez, Kur’an Müslümanlığı sapıklıktır. Kur’an anlaşılmaz kitaptır, vb.” gibi sapık fikirleri sloganlaştırarak, insanların kafalarını karıştırmaya ve dinin temel kaynağı olan Kur’an’dan uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.

Dinin temel kitabı olan Kur’an devre dışı bırakılınca gelinen noktada adeta Müslüman sayısında dini ve itikadi anlayış türemiş ve her kafadan bir ses gelmeye başlamıştır. Kur’an, rehber olmaktan çıkarılınca artık insanlar kendilerine rehber ve kurtarıcı olarak tarikat şeyhlerini, Mehdileri, Mesihleri kurtarıcı olarak kabul etmekte ve haliyle ortaya sayısız Mehdiler, Şeyhler, Mesihler çıkmaktadır.

Uyduruk rivayetler ve inançlarla örülen din anlayışlarının insanları getirdiği noktada ortaya çıkan sahte peygamberler, paranoyak mehdiler insanların dini duygularını istismar etmekte ve her geçen gün mağdurların sayısı artmaktadır.

Gelinen nokta dini açıdan gerçekten korkunçtur. Artık günümüzde paranoyak Mehdi ve Mesihlere son zamanlarda kendini kadın peygamber olarak lanse edenler de eklenmiştir. Tarikat ve cemaatlerdeki mehdi ve Mesih beklentisi bu tür sapıkların ortaya çıkmasına alan açmaktadır. İstihbarat kaynaklarının verdiği bilgilere göre ülkemizde bugün üç yüzden fazla mehdi ve Mesih’in mevcut olduğu açıklanmıştır. Psikologlar bunların tamamının “Mistik paranoyak” olarak adlandırılan akıl hastaları oldukları hususunda fikir birliği içindedirler. “Mistik Paranoyak” hastaların zeki oldukları, çoğunun zekâları ile uygun ölçüde, hayatta başarı elde edememiş kişiler arasından çıktığını ve ne yazık ki bunlara tedavi açısından hiçbir şey yapılamadığını ve ömür boyu hezeyanları sürdürmekte olduklarını da yine psikologlar açıklamaktadır.

Din İslam’dır ve tek kaynağı da Kur’an’dır. Kur’an bize kendisini getiren Resulün misyonunu da açık biçimde ortaya koymuştur. Kur’an’a ve Kur’an’daki Resule uyanların hak din üzere olanlar olduğu açıktır. Allah, Kur’an’da bir ve beraber olunması gerektiğini, Müslümanların tutunacak tek iplerinin Kur’an olduğunu apaçık biçimde beyan etmekte ve bunu yapmayanların acıklı durumlarını da açıklamaktadır:

“Ey Resulüm, dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya; senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.” (En’am, 159)

Bu ayete benzer diğer Kur’an’ı mesajlar, Al-i İmran 103-105 / Enfâl 46 / Mü'minun 53 / Rum 30-32. ayetlerde de mevcuttur.

Müslümanlar artık uyanmalı ve kopmaz bir ip olan Kur’an’a sarılmalarıdır. Din, Kur’an’dadır. Kur’an dışında din arayanlar hüsrana uğrayanlar ve kendilerine yeni uyduruk beşeri dinler icat ederek sapıtanlardan başkası değildir.

Bugün Dünya Siyonizm’i, Vatikan ve küresel emperyalizmin bütün dinleri kendi amaçlarına hizmet eder hale getirmek üzere büyük çalışmalar yaptığını ve kendilerine yerli işbirlikçiler bulduklarını da burada belirtmek gerekir. Bunun sonucu olarak dünyada binlerce din anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu açıdan makalenin başlığında “Sizinki Hangi Din?” diye sormuştum.

Müslüman isek (ki Müslümanım diyenin bundan asla şüphesi olamaz) bugün geldiğimiz noktada durup düşünmek ve içinde bulunduğumuz kargaşadan çıkmak zorundayız.

Çıkış yolu tektir: Allah’ın kopmaz ipi olan Kur’an’a sarılmaktır.

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”

Başka yol bilmiyorum!

.

Selim Çoraklı, dikGAZETE.com

...