Sorun sistemde mi iktidarlarda mı?!.

Sorun sistemde mi iktidarlarda mı?!.

Sorun sistemde mi iktidarlarda mı?!.

Demokrasiyle yönetilen Batılı ülkeler ki; ülkemizde her ne kadar son 15 yıla gelinceye kadar askeri vesayetle yönetiliyor olsa da, aynı sınıfta değerlendirilir!

Yüzyılı geçen bu sistemde tek parti dönemini saymaz ve tahmini 10-15 yılı da darbe dönemleri kabul edersek, geriye kalan 60 yılda demokrasiyle yönetiliyoruz diyelim!

Günümüzde yaşayanların ortalamasının da 1970’lerden itibaren hayatın içinde olduğunu kabul edelim ve değerlendirelim.

74’teki CHP-MSP koalisyon hükümetinin ardından iktidar Bülent Ecevit’in genel başkan olduğu CHP ile Süleyman Demirel’in genel başkan olduğu AP arasında sürekli el değiştirdi!..

Terörün kol kezdiği ve sokaklarda insanların öldürüldüğü kaos dönemlerinde kısa aralıklarla iktidar değişmesine rağmen iki tarafın söylediği de aynıydı!..

Seçilmeden önce: “Ekonomiyi düzelteceğiz!..”, Seçildikten sonra: “Enkaz devraldık!..

Halk, hem terör korkusundan hem şeker, yağ ve tüpgaz gibi ihtiyacı olan şeyleri almak için kuyruklar oluştururken ya da bulamadığı için alamazken, dönemin hükümetleri herhangi bir çalışma yapmıyor/yapamıyordu.

Can güvenliğinin olmadığı, temel ihtiyaçların bulunup, alınamadığı yıllarda, halk, ekonomik sıkıntı çekiyordu fakat diğer sıkıntılar ekonominin ilk sırada yer almasını engelliyordu.

Birinci sırada yer almasa da ekonominin bozuk olduğu ortadaydı fakat halk, daha sonraki yıllarda hissedeceği gibi bu durumu hissetmiyordu!

12 Eylül darbesiyle birlikte başlatılan biçme ve sindirme politikası o kadar etkili oldu ki, cuntacıların anayasası halk oylamasında yüzde 91.37 ile kabul edildi!

Darbe döneminde de hissedilen ekonomik sıkıntı, sindirilmiş halkın bunu dillendirmesine engel oldu!..

Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı sonrası bazı yasaklarla birlikte yeniden tek partili sisteme geçilirken, Kenan Evren destekli ‘Generallerin partisi’ olarak bilinen ve emekli general Turgut Sunalp’a kurdurulan Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) sahaya sürüldü.

Fakat seçimleri asker destekli MDP değil de, Turgut Özal’ın kurduğu Anavatan Partisi (ANAP) kazandı!

Özal ile birlikte ülkede her yönden bir değişim/kalkınma yaşanmaya başladı ve Avrupa’ya entegre olundu.

Bu değişim ve gelişme insanların büyük çoğunluğunu memnun ederken, şikayet 12 Eylül öncesi olduğu gibi zamlar/hayat pahalılığı yani ekonominin kötü oluşuydu!..

Eskisi gibi kuyruk yoktu… Avrupa’dan ithal edilmiş ve ülkemizde bulunmayan ürünler, vitrinleri süslüyordu ama alım gücü, belirli bir kesim hariç, kimsede yoktu!..

Özal, başbakan olduğu dönemde yaptığı bütün atılımlara rağmen ekonomik sıkıntıya çare olup, çözemedi!

Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte de önce Yıldırım Akbulut daha sonra Mesut Yılmaz, hükümetin başı olarak ülkeyi ekonomik sıkıntıdan kurtaramadığı gibi, Yılmaz, Özal dönemini mumla aratacak duruma getirdi ülkeyi!

Bu dönemde de ekonomi düzeltilemedi!..

12 Eylül’den sonra siyaset yasağı devam eden ve 6 Eylül 1987’deki halk oylaması sonucunda bu yasağı kaldırılan ve daha önce kurdurduğu Doğru Yol Partisi’nin (DYP) başına geçen Süleyman Demirel, “Kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim” diyerek, bir kez daha iktidara gelip başbakan olduktan sonra da 12 Eylül öncesi olduğu gibi yine çare olamadı!

Demirel’in cumhurbaşkanı seçilmesiyle yerine gelen Tansu Çiller, “herkese biri ev biri araba olmak üzere iki anahtar” sözüyle iktidara gelmesine rağmen, anahtarı unutturduğu gibi o da ekonomik sıkıntılara çare olup halkı memnun edemedi!..

Ardı sıra başlayan koalisyon dönemlerinde de benzer durumlar yaşandı!..

En son DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in başbakan olduğu, Devlet Bahçeli genel başkanlığında MHP, Mesut Yılmaz genel başkanlığındaki ANAP’ın bir araya gelerek kurduğu ANASOL-M hükümeti döneminde de ekonomik sıkıntılar devam etti ve bir esnaf, başbakanlık yakınlarında yazar kasa fırlatarak durumu protesto etmesinin yanısıra, ekonomik sıkıntı o boyutlara ulaştı ki, halk isyan noktasına geldi!..

Açıkçası ülke ekonomik olarak battı!..

Devlet Bahçeli’nin seçim istemesiyle seçim kararı alındı.

Öncesinde hazırlıklar yaparak Adalet ve Kalkınma Partisini (AK Parti) kuran Recep Tayyip Erdoğan ve ekibi liderleri Erdoğan öncülüğünde, seçimden birinci parti olarak çıktı!

Konuşmaları, vaatleri ve yapması imkansız görünen söylemleriyle AK Parti iktidara gelirken, koalisyon ortakları seçim barajı altında kaldı!

Netice itibariyle tek başına iktidar olan Erdoğan önderliğindeki AK Parti hükümeti, Turgut Özal döneminden daha hızlı ve aktif bir çalışma başlattı. Gerçekten de “olamaz, yapılamaz!..” denilen ve burada sayamayacağımız işlere imza attı!..

Özellikle halkı rahatlatıcı çalışmalarıyla yoğun ilgi gördü ve bu ilginin karşılığı olarak girdiği seçimleri kazandı!

Halk çoğunluğunun oylarıyla iktidara gelen parti, ekonomik olarak da halkı rahatlatmış olmalıydı ki, son dönemlere kadar geniş çaplı bir şikayet söz konusu olmadı!

Son dönemlerde hayat pahalılığı başta olmak üzere asgari ücretli, küçük esnaf, emekli yani halkın alt tabakası ekonomik kriz yaşamaya başladı!

Günlük hatta saatlik yapılan zamlarla alım gücünün azalması/yok olması ve hükümetin özellikle asgari ücretli ile emeklileri, geçinme imkanı olmayan maaşlara mahkum etmesinin yanı sıra enflasyonun yükselmesine mani olamaması bir kez daha ekonomik sıkıntının çözülememesini ortaya koydu!

23 yıldır iktidarda olan AK Parti, ülke için yaptığı bütün hizmetlere rağmen neredeyse ekonomiyi ANASOL-M hükümetinden aldığı döneme getirdi!..

İlginç olan ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 23 yılın ardından sabır istemesi oldu!..

Demokrasiyle yönetilen Batılı ülkelerin son 60 yılı değerlendirildiğinde, Türkiye’de olduğu gibi, sürekli ekonomik dengesizlik yaşadığını göremiyoruz!

Üstelik 60 yıldır bizim ülkemizde iktidarlar, ekonomik yönden başarısız olduğu için eleştirildiği veya farklı söylemler dillendirildiği zaman hükümetler ve onlara destek veren siyasi ya da sivil toplumlardan suçlayıcı, korkutucu ve sanki ülkenin ilerlemesini, ekonomisini bozmuş gibi; “Ülkemizin birlik ve baraberliğe ihtiyaç duyduğu bir dönemde”; “Darboğazdan geçtiğimiz şu günlerde”; “Ekonomiyi tam da rayına oturttuğumuz bir zamanda”; “Ülkemizin etrafı ateş çemberiyken”; “Kardeşlik bağımızın güçlendiği bir zamanda fitne ateşi yakarak”; “Düşmanlarımızın ekmeğine yak sürmek…” vs… gibi saldırıya geçmektedirler!

Batı’da çok yaşanmayan ve bizde süreklilik arzeden bu ekonomik krizleri 60 yıldır hiç bir iktidar çözemiyorsa; sorun sistemde mi, uygulamada mı yoksa iktidarlarda mı diye bir araştırma yapmak gerekir!..

.

Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com

...