- 21-07-2019 06:29
- 473
“Dezavantajlı” olarak tanımlanan engelli vatandaşların, toplum içine katılımı sağlanıp, hayatlarını kaliteli bir şekilde sürdürmeleri önem taşımaktadır.
Hareketle ve egzersizle başlayan bu süreç, kurallı hareketler bütünü olan sporla yol alınmasıyla devam etmektedir.
Sporu meslek haline getiren (performans sporuyla ilgilenen) birey sayısı, bir toplulukta bir elin parmakları kadardır.
Serbest zaman içerisinde gerçekleştirilen ve kişiyi fiziksel ve ruhsal açıdan zinde tutan spor faaliyetlerine katılanların sayısı azımsanacak kadar düşük seviyede.
Hal böyle olunca da kişi, bir yerden sonra hayatını idame ettirme, kaliteli şekilde sürdürme durumunda kalıyor. O andan itibaren ise istihdamın önemi ortaya çıkıyor…
Kişinin sağlıklı olması tamam, sonrasında ise yapabileceği ve elde edeceği maddi gelirle düzenli (yeme, içme, evlenme, barınma v.b.) bir hayat sürmesinin süreci başlıyor.
Bilimde bunun adı “Sosyal Politikalar” olarak tanımlanmaktadır.
Engelli bireyler için uygulamaya koyulacak bu ‘politikalar’ sayesinde, engelli bireyin mevcut potansiyeli (yeteneksizlikten daha çok, keşfedilmeyen yetenekler vardır) değerlendirilip, sosyoekonomik kazanımlarla toplumla bütünleşme, kaliteli bir hayat sürdürme sürecine taşıyacaktır…
Bu bağlamda “Bana balık ısmarlamayın, balık tutmasını öğretin” sözünü hatırladığımızda, söylenenlerinin önemi daha iyi anlaşılmış olacak.
“Dün dündür, bugün bugündür” sözü, anlık/politik düşünmenin bir yansıması olarak günümüzde geçerliliğini/inanılırlığını yitirmiş olmalı.
Şimdilerde önem taşıyan, dünden gerekli dersi çıkarmak ve geleceği bugünden inşa etmektir.
Engelli bireylerin iş hayatı içerisinde yer almalarını düşünürsek, böyle bir durum onların çalışıp kazanıp, ekonomik yönden ‘ayakları’ üzerinde durmaları, istihdamlarıyla mümkün olacaktır…
Engelli bireylerin çalışma hayatının içerisine girmelerini, devamlı/sürdürülebilir kılmak için kanunlar çıkarılmaktadır. (5378 Sayılı Engelliler Kanunu, 4857 İş Kanunu, 657 Sayılı Memurlar Kanunu).
Kanun ve yönetmeliklerle belirlenen bu sürecin sağlıklı işleyip/işletilmemesi ayrı bir tartışma konusu olsa da bizim üzerinde durduğumuz konu, kişinin ‘engelli’ diye bir kenara itilmeden, çalışma hayatının içerisinde yer alarak, kendi hayatını bağımsız şekilde sürdürebilmesi ve toplum için kazanıma dönüşmesi.
Bu durum, engelini sporla unutan bir birey için ayrı bir önem taşımaktadır.
Kamu veya özel şirketlerde çalışan engelli bireyler için, engel durumuna göre aktif rol almaları ve üretim safhasında yer almaları da önemli bir ayrıntı…
Hareket ve egzersiz aracılığıyla engelini unutan bireylerin, istihdam ve sosyal hayatın içinde yer almaları, “tüketici” durumundan, “üreten” konumuna geçileceği için, o kişinin olduğu gibi, kamunun da yararına olacaktır.
Bu aşamada, aktif performans sporunun içinde yer alan engelli bireylerin, ileriki süreçlerde yönetici, antrenör olarak görev alma hassasiyeti dikkat çekecektir.
Sürecin önemi, sporcuların ulusal ve uluslararası spor organizasyonlarında aldığı dereceleri ve o sürece gelene kadarki örnek gösterilebilecek azim ve kararlılık, aynı ‘kaderi’ paylaşan diğer bireylere de yansıyacaktır.
Böylelikle, spor sayesinde, bağımlık ve dışlanmışlık algısının yerinde yerler esmeye başlanırken, üretimin içinde yer almaları da toplum için ‘külfet’ yerine ‘takdir’ edilen pozisyona ulaşılmış olmalarının ispatı olacaktır…
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @ahmetgulumseyen , @dikgazete