Standartların bir bedeli vardır evet

Resmi gazeteden ilan edilen standartlar vardır.

Bir de dağarcıklarda, vicdanlarda ve ruhta standartlar oluşur.

Ver her basamakta sadece birazımız durabiliriz.

Her yetkin kurum, hitap ettiği insanlara yahut alanına alma zorunluluğu duyduğu insanlara bir standart koyar; bu genellikle dünya standartıdır.

Ama dünyanın bir standartı aslında yok!

Her medeniyetin bir standartı vardır ama…

Sevgili Alev Alatlı’nın “her hak helal değildir” dediği gibi her dünya standartı da sizin medeniyetinize uymayabilir.

İnsanın mecbur bırakıldığı yükselişler, genellikle farklı bir düzlemde kendini zorluğa dönüştürür.

Bu o yükseliş, bir tepki yahut kaçış olarak kendini gösterdiği gibi birikmişlik ve patlamalara da yol açabilir.

Vatandaş bir firmayla çalışır sonra kurumlar o firmanın (neresi ilgi alanlarına giriyorsa ) denetlenmesi suretiyle başka bir firmayla anlaşır.

O firmanın denetlenmesi için de başka bir kurum devreye girer…

Bu yol, su, elektrik, asansör, altyapı, estetik bakım olabileceği gibi hak, hukuk, eşitlik, özdeğer, saygınlık konularında da olabilmelidir.

Sadece işin takip edilmesi değil yarattığı duygu da bir o kadar mühimdir çünkü.

Herkes bedelini ödeyebildiği standarttadır.

Ve bedelini ödediğimiz her şeyin muamelesini, bedelini ödeyen belirler; bedel alan değil.

Hayat, topyekün bedenlerden oluşur.

Nasıl ki insan bedeni bir çok farklı beden katmanlarından oluşuyorsa toplum da bu şekildedir.

Eterik bedenlerimize ulaşamayan, bizim sadece ceset bedenimize ulaşır.

Aklımıza ulaşan, ruhumuza ulaşamayabilir. 

Ve bu ruhumuza ulaşamayan bize ulaşmamıştır.

Benim bir standartım vardır ve yetindiklerim çoğu zaman bunu gösterir; mağlup olmak yahut mecbur bırakılmak, standartımdan geri durmama mani olsa bile…

Yetkin kişilerle muhatap olmak (olamamak) zordur; çünkü yetkinliği ona veren standart sizinkinden değildir; bu durumda kendi basamağınızda sizinkini anlamasını beklersiniz…

İçler acısıdır.

Oysa toplum, kişiden öte aidiyeti de getirdiğinden, ait olduğunuz yerin bedelini ödersiniz.

Bundan kaçamazsınız.

Site düzenlemesi sizin için yapılır, faturalarınızdan ayrı olarak o sitede oturmanın da bir maliyeti vardır ve o faturayı ödemeye devam eden oraya aittir.

Daha iyisini hak ettiğinizi düşündüğünüzde o sitenin standartından çıkmanız gerekir.

Ama vatan öyle değildir!

Vatanınızdan çıkmazsınız!

Tıpkı dünyada durma zorunluluğu gibi, bir annenin yavrusunu -neye benzerse benzesin- sevmesi gibi.

Hepimiz bir bedel ödemek zorundayız; lakin ödeyeceğimiz bedelin ne olacağını seçmek bize kalmıştır.

Treni kaçırdıysanız mecburen bir sonrakine bineceksiniz; raylara atlamaya gerek yok!

Eli titremeden ateşi tutabilene...

İstiyorsak bedelini ödemeliyiz, istiyorlarsa bedelini ödemeliler.

İnsanlığın ödediği en ağır bedel, hayali, günahları için çektiği mahkumiyettir.” -Geliş ve Gidiş, Arthur Koestler-

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com

...