Trump’ın moraran eli, şişen bacağı sağlık kılıfında suikast senaryosu mu?

Trump’ın moraran eli, şişen bacağı sağlık kılıfında suikast senaryosu mu?

Küreselciler ve Federal Rezervcilerden ABD Başkanı Donald Trump’a sağlık suikastı düzenlenmiş olabileceğine dair iddialar ve kanıtlar mevcut. Bu kapsamda aşağıda yer alan bilgiler, Donald Trump'ın ilk başkanlık döneminde, 17 Ocak 2018 tarihinde Walter Reed Ulusal Askerî Tıp Merkezi’nde yapılan kapsamlı sağlık muayenesine ilişkin Beyaz Saray kaynaklı açıklamalara dayanmaktadır. Trump’ın mevcut sağlık durumuna dair komplo teorilerinin yeniden gündeme geldiği bu günlerde, geçmiş tıbbi veriler hem karşılaştırma imkânı sunmakta hem de kamuoyunun hafızasını tazelemek açısından önem taşımaktadır.

Trump’a biyopolitik suikast mi?

ABD Başkanı Donald Trump’ın 2025 yazında ortaya çıkan fiziksel semptomları -ellerde morarma ve alt bacaklarda belirgin şişlik- Beyaz Saray tarafından “kronik venöz yetmezlik” teşhisiyle açıklansa da bu tıbbi vaka, sıradan bir sağlık sorunu olmanın ötesinde bir şeyler söylüyor olabilir. Özellikle seçimlere aylar kala ortaya çıkan bu klinik tablo, biyografik istihbarat/ BIOINT ve tıbbi istihbarat/MEDINT perspektifinden incelendiğinde, bazı “gizli el”leri akla getirecek izler taşıyor.

I. Walter Reed Raporları: Genetik zafer mi, kurumsal maske mi?

Trump’ın ilk başkanlık döneminde 17 Ocak 2018’de Walter Reed Ulusal Askerî Tıp Merkezi’nde yapılan sağlık muayenesinde, Beyaz Saray doktoru Dr. Ronny Jackson, onun fiziksel sağlığını “mükemmel” olarak nitelendirmiş, “Başkan Trump’a, son 20 yıldır daha sağlıklı beslenseydi 200 yaşına kadar yaşayabileceğini söyledim” demişti.

Bu açıklama, sıradan bir doktor yorumundan çok daha fazlasıydı: ABD başkanının biyolojik yapısına duyulan güven, devletin liderine dair kamuoyuna verilen bir “güvence belgesi” gibiydi. Jackson’ın vurguladığı üç faktör öne çıkıyordu: Sigara ve alkol kullanmaması, Ailevi genetik avantaj Bilişsel testlerden tam puan alması (MoCA: 30/30)

Ancak 2025 yazına geldiğimizde, aynı Trump artık elleri mosmor, bacakları ise ödemli bir görünüm sergiliyor. Bu dönüşüm sadece “yaş faktörü” ile açıklanabilir mi?

II. Kronik venöz yetmezlik mi, biyokimyasal müdahale mi?

Kronik venöz yetmezlik, genellikle yaşla birlikte gelişen ve toplardamarlarda kan birikmesine yol açan bir dolaşım sorunudur. Ancak Trump’ın el sırtlarında gözlemlenen simetrik morluklar, bu tabloyla birebir uyuşmuyor. Aspirin kullanımının neden gösterilmesi ise yetersiz bir açıklama olabilir.

Simetrik hematomlar, genellikle dışarıdan müdahale edilen damar geçirgenliği ile ilişkilidir. Yavaş etkili toksinler veya damar yapısını zayıflatan peptit bazlı biyolojik ajanlar, bu tabloyu ortaya çıkarabilir. Özellikle el sırtında görülen morluklar, enjeksiyonla uygulanan mikrotoksinlerin veya damar içi mikrokanama yapan maddelerin belirtisi olabilir.

Tıbbi istihbarat literatüründe, bu tür semptomlara “sub-klinik müdahale” adı verilir. Klinik olarak açıkça teşhis koyulamaz ama hedef kişiyi zayıflatmak için sistematik olarak vücut direnci kırılır.

III. Trump neden hedefte? Biyografik istihbarat ne diyor?

BIOINT, yani biyografik istihbarat; bir liderin yaşam öyküsünü, karakter tipolojisini ve sağlık geçmişini analiz ederek, onu etkisizleştirmenin yollarını araştırır.

Trump’ın bu bağlamda dosyası kalabalık: Federal Rezerv politikalarına doğrudan müdahale eden ilk başkanlardan biri, NATO ve Pentagon içindeki savaş lobilerine mesafe koyan tek Cumhuriyetçi, Elon Musk, RFK Jr. gibi sistem dışı figürlerle açık ittifak, Davos elitleri, WHO (DSÖ) ve CDC gibi uluslararası kurumlara karşı restleşme, İklim politikaları, göç ve Çin dosyasında küresel konsensüse aykırı duruş.

İşte tüm bunlar ve Trump’ın biyografik dosyası, onu yalnızca siyasi bir aktör değil; yapısal bir “rejim dışılaştırma” hedefi haline getiriyor.

IV. Kontrollü zehirlenme ihtimali: Sessiz biyolojik vuruşlar!..

Biyolojik suikastlar, günümüzde çoğu zaman “öldürmeyen ama süründüren” formatta gerçekleştirilir. Tıbbi ve istihbari açıdan en dikkat çeken örnekler:

Yasser Arafat: Radyoaktif Polonyum-210 iddiası, Hugo Chavez: Bağışıklık sistemine yönelik dış kaynaklı tetiklenmiş kanser, Slobodan Milošević: Lahey'deki tıbbi ihmalle yavaş ölüm, Alexey Navalny: Novichok ile sinir sistemi hedefli zehirlenme.

Trump’ın durumunda da benzer bir “soft-kill” mekanizmasının işletilmiş olması olasılık dahilinde.

V. Rusya medyasının tavrı: Moskova’dan gelen uyarı mı?

İlginç bir biçimde, Kremlin’e yakın bazı medya organları, Trump’ın morluklarını ve şişliklerini “yavaş etkili ajanlar”a bağlayan yorumlar yayımladı. Bu yorumlar, doğrudan suçlayıcı değil ama uyarı niteliğindeydi: “Bu bir damar sağlığı bozukluğu değil; biyolojik mühendisliğin sonucu olabilir.” “Mikrovasküler düzeyde manipülasyon izleri açıkça gözlenebilir.” Putin’in eski danışmanlarından Sergey Glazyev’in şu sözü, bu bağlamda yeniden gündemde: “Batı, rakibini yenemiyorsa onu sistem dışına düşürür. Bu bazen sandıkla, bazen de serumla olur.”

VI. CIA-MOSSAD-Pentagon ekseninde derin devlet senaryosu…

Beyaz Saray doktoru Sean Barbabella'nın “sistemik hastalık yok” açıklaması, klasik MEDINT perspektifinden şüpheli bir “teminat beyanı” olarak yorumlanabilir.

Eğer gerçekten bir dış müdahale söz konusuysa: Pentagon’un Trump’ın nükleer silah yetkisini yeniden kazanmasından duyduğu rahatsızlık, CIA ve MOSSAD gibi istihbarat birimlerinin biyolojik tekniklerle hedef alma kabiliyeti, Trump’ın iktidara dönmesi halinde birçok kurumda kadro değişimi yapacak olması gibi  durumlar, Trump’ın sadece siyasi değil, biyolojik bir tehdit olarak algılandığını gösteriyor olabilir.

VII. Sonuç: Morluklar tıbbi değil, jeopolitik kodlar mı taşıyor?

Donald Trump, tokalaşmalardan dolayı tahriş olduğu için elinde makyajla görülüyor.

Trump’ın bacaklarındaki şişlik, ellerindeki morluklar yalnızca yaşa ve aspirine bağlanamayacak kadar anlam yüklü. Bunlar belki de bir istihbarat dosyasının fiziksel çıktısı, bir suikast senaryosunun ilk satırlarıdır.

Donald Trump'ın Oval Ofis'teki şişmiş ayağı.

2025 başkanlık seçimleri, artık sadece partiler arası bir mücadele değil; “hangi Amerika”nın galip geleceğini belirleyecek bir sistem savaşına dönüşmüştür. Ve bu savaş, artık sadece ekranlarda değil, damar içinde, hücre düzeyinde yürütülmektedir. Nitekim ABD’li bir istihbarat yetkilisinin değerlendirmesine göre “Trump sandığı değil, serumu geçemezse seçimleri değil, rejimi kaybedebilir.”

Yeri gelmişken Trump ve benzerlerine dervişane bir dörtlükle seslenelim: