- 30-05-2021 08:19
- 3139
-Birinci Bölüm-
Türkiye’de derin devlet var mı?
Evet var! Türk Milletinin bilinçaltına yerleştirilen hayali aksaçlı ve aksakallı motifleri ile bezenmiş heyetin yer aldığı derin devlet tasavvuru ile Berlin, Londra, Moskova, Roma, Paris, Pekin ve Washington eksenli derin devlet yapılanmaları var.
Bazı dizi senaryoları ve film karekterleri üzerinden derin devlet kavramlaştırması ile ecnebi istihbarat örgütlerinin halk nezdinde, gizemli Türk devletinin gizli yapılanması gibi algılanmasına yol açan bilinçaltı formatlanmasına kapı aralandı.
Türkleri kandırmak ve Oğuz saflığı
“Oğuz Saflığı”nı bilir misiniz? Olaylara bakarken arka plan aramamak. Biraz argosu; her gördüğün sakallıyı, deden sanmak! Bu saflığın bir ileriki derecesi de; her gördüğünü Hızır, her geceyi Kadir Gecesi bilmek.
Türklük ülküsünün önce İngilizler ve Almanlar sonra da Amerikalılar tarafından kullanışlı bulunmasının kültürel, siyasi ve sosyal psikolojik temel nedeni maalesef bu Oğuz Saflığı. Ne söylerseniz inanır, ne verirseniz yer.
Aksaçlı - Aksakallı efsanesi
Tarihi roman serilerinin iyi okuyucusu olduğumu söyleyebilirim. Eskilerden bir kaç isim sayayım, Bekir Büyükarkın, Abdullah Ziya Kozanoğlu, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Nihal Atsız ve Bahaeddin Özkişi .
Tarih bilincimin oluşmasında bu merhum yazarların katkısını inkar edemem. Atatürk ve cumhuriyet düşmanıYavuz Bahadıroğlu gibilerin bunların yanında esamesi okunmaz.
Son yirmi senedir derin devlet, derin millet söylemlerine Aksaçlı, Aksakallı ifadeleri de eklendi. Sonuçta J.R.R. Tolkien'ın dünyayı kasıp kavuran “Yüzüklerin Efendisi” serisinde olduğu gibi ortaya, tarihi köklere dayandırılmış şöyle uyduruk mitoloji çıktı:
“Börü budun göktürk hakanı Vezir Bilge Tonyukuk tarafından, İlteriş yani Kutluk Kağanın emriyle tahmini olarak 680’de kuruldu. Karşı ordular ve milletler hakkında çeşitli ajanlar kullanarak bilgi toplamak ve sabote etmek gibi işler için kullanıldı.
Toplamda 50 kişiye yakın oldukları söylenmekte. Henüz hükümdarlığını ilan etmemiş olan ve devlet kurma hazırlığında olan İlteriş kağan, Başta vezir Bilge Tonyukuk olmak üzere onyedi arkadaşı ile bir birlik oluşturmaya karar verdiğinde ortaya ilk teşkilat olarak börü budun çıktı.”
Murat Bardakçı'ya göre bu bilgiler internet çöplüğünden sadece bir örnek... Bu palavralara sadece gençler değil, koskoca adamlar bile inanıyorlar. Türkiye'de tarihi şimdi böyle palavralar, hatalar, hayaller ve yalanlar üzerine yeniden inşa etmek, pek bir moda!
Bu “aksakallılar”, “ak saçlılar” nereden çıktı?
Hadis ilminde, “mevzu hadis” babında “Allah rızası için hadis uydurma” gayretlerinden söz edilir.
Mesela insanları haram fiilllerden, günah işlemekten uzak tutmak ya da hayır hasenat işlemeye teşvik etmek için hadis uyduranlar vardır.
Başka motivasyonlarla da hadis uydurulduğu biliniyor. Mesela, soy sop övgüsü, mesela bir tüccarın elindeki malı satabilmek için elindeki ürüne dair hadis uydurmak gibi.
Hangi maksatla olursa olsun Hadis uydurmak hoş karşılanmıyorsa sözde yeni bir milli bilinç inşası için aksaçlı, aksakallı gibi maneviyat, akıl yüklü, hayali şahsiyetler uydurmak da doğru değil. Türk tarihinin, hayali zombi şahsiyetlete ihtiyacı yok.
Çünkü "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir."
Aksaçlıları uyduran kim biliyor musunuz? San Diego Üniversitesi’nde liderlik üzerine yüksek lisans yapmış, Harvard Üniversitesi’nde ve Massachusetts Institute of Technology'de pazarlık ve satış eğitimleri almış, dünyanın birçok ülkesinde çok uluslu şirketlerde çalışmış, yazar Mete Aksoy.
Şöyle anlatıyor; "Yıl 2006 olmalı. Ömer Lütfi Mete abi ile senaryo yazıyoruz. Bir gün geldi, Ümit Özdağ'dan bir fikir aldığını söyledi dizi için. 2000 yıllık bir Türk örgütü yazacaktık. Gizli bir örgüt. Dizi yapacaktık Kurtlar Vadisi gibi.
Bu kurgusal örgütün adını Anka koyduk. Ben buldum ismini. Fakat bu örgütün yöneticilerine ne diyelim diye tartıştık. Ben 'abi Azerbaycanda bilge insanlara aksakal ve bilge kadınlara da ağmirçek, yani aksaçlı/akkahküllü denir' dedim. O da 'Harika! Aksaçlı olsun' dedi.
Diziyi yazdık yapımcı kabul etmedi. Daha sonra Ömer abi Kurtlar Vadisi ekibine geçti bana da 'Mete bizim bu aksaçlı hikayesini Kurtlar Vadisi'nde kullanacağım' dedi. Ben de 'süper olur abi' dedim.
Kurtlar Vadisi'nde çıktıktan sonra Aksaçlılar aldı yürüdü. Şimdi devleti, Ömer abi ve benim uydurduğum bu adamların yönettiğine inanan milyonlarca insan var…"
Şimdi bunların hangi akla hizmet ettiklerini, kimin ekmeğine yağ sürdüklerini anladınız mı? Sonuçta bu tür modern hurafeler, güvenlik açığı oluşturuyor.
Türkiye’de kurulan yabancı masalar ve sahte Türk derin devletleri
Genç jenerasyon, komiteci/komitacı ne bilmez, hizip ne bilmez, şebeke ne bilmez, beşinci kol faaliyeti ne bilmez? Mafya dizilerinden aşina olduğu Masa yönetimini bilir. Jargonlarında ya masa kurarlar ya masa yıkarlar. Ülkeyi bu masalar yönetir.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletine zehirli sarmaşık misali dolanan sözde derin devlet görünümlü belli başlı yabancı masalar, Berlin, Londra, Moskova, Roma, Paris, Pekin ve Washington eksenli.
Bunların bir de yansımaları var. Sahte Türk derin devletleri var. Bu sahte Türk derin devletine hizmet eden, sağcılar, solcular ve cemaatler mevcut.
Masa deyince resmi istihbarat kurumlarındaki sorumluluk bölgelerini anlamayın. Ecnebilerin ülkemizde kurdukları iş dünyasını, cemaatleri, kayıt dışı ekonomiyi ve bürokrasiyi kapsayan gayri milli yapılardan söz ediyorum. Kronolojik değil ama alfabetik sıraya göre masaları anlatalım.
Berlin Masası
Önceden Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Prusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, günümüzde ise Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından idare edilen Viyana/Berlin Masası neredeyse 338 yıllık bir geçmişe sahip.
2. Viyana Kuşatmasının sonuçları, Osmanlı Devleti açısından ağır oldu. Bu kuşatma sonrasında devlet Duraklama Dönemi’ne girdi. Cermen devlet aklı, Osmanlı İmparatorluğu'nda, misyoner tüccarlar, Katolik papazlar ve Protestan rahipler, askeri danışmanlar üzerinden İstanbul Masasını kurdu.
Birinci Dünya Savaşı'nda Alman Genelkurmayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri ve mülki bürokrasisini iki politik hedefle yemledi.
İlki; Osmanlı İslam Halifesi imajından yola çıkılarak sistemleştirilen Panislamizm, dini jargonla İslam Ümmeti'nin Birliği fikri diğeri de "Adriyatikten Çin Seddine" uzanan uçsuz bucaksız coğrafyada yaşayan Türk halklarının ülkesi/ülküsü Turan ütopyası.
1923'te Cumhuriyet ilan edildikten sonra, Ankara - Berlin ilişkileri oldukça mesafeli idi. 1930’larla birlikte dünya siyaseti tekrardan ısındı. Almanya’da ve İtalya’da faşist yönetimler kuruldu. Türkiye de bu durumdan etkilendi. İtalya, Ankara’nın gözünde daima yayılmacı emperyalist emellere sahip bir devlet öngörülmüştür.
Nazi Almanyası, Türkiye’yi, Sovyetler ve İran’a doğru yayılmada önemli bir köprü görüyordu. Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye’nin önemli bir üs olması, emperyal bir politika izleyen Almanya için önemliydi.
İtalyan ve Alman tehdidine karşı Türkiye, Boğazlar Rejimi’nin değişmesini talep etti. Almanya ise Türkiye üzerindeki etkisini ticari ve sosyokültürel ilişkiler ile artırmaya çalıştı. Atatürk'ün ölümünden sonra Milli Şef İsmet İnönü döneminde Hitler Almanyası ile flört başladı. Berlin Masası, askeri direktifler dikte ediyordu.
Berlin Masasının lideri, Adolf Hitler'in 1933 yılında iktidara gelmesinde önemli rol oynayan, 1939-1944 yılları boyunca Türkiye'deki Alman Büyükelçisi Franz Joseph Hermann Michael Maria von Papen'di.
Berlin Masası askeri kadrolarına dini ve siyasi aktörler dahil edildi. Cumhuriyet gazetesi sahibi Yunus Nadi’ye Hitler’i desteklediği için Yunus Nazi deniliyordu.
Hatta Von Papen'in ricası ile Nazi destekçisi Yunus Nadi'nin Cumhuriyet Gazetesi’ne Almanya'dan yeni baskı makinesi hediye edilmişti.
1939’da Hitler’e “iyi ki doğdun” demek için Falih Rıfkı Atay, Ali Fuat Cebesoy, Berlin'e gitmişlerdi.
1943 yılında Ali Fuad Erden, Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet ile birlikte Almanya Devlet Başkanı Adolf Hitler'i ziyaret etti.
Alman üniversiteleri Türkiye'den gelen doktora öğrencilerini efsane Alman mühendisliği ile adeta büyüledi, gözlerini boyadı. Onlardan biri de Milli Görüş lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'dı.
Buna, sonraki yıllarda Mesut Yılmaz eklendi. 1980 ihtilalinden sonra MSP lideri Necmettin Erbakan tarafından Almanya merkezli Milli Görüş Teşkilatını toparlaması için gönderdiği Erzurum İspirli Adana Müftüsü Cemaleddin Kaplan, Avrupa Milli Görüş Teşkilatları’nın “İrşad ve Fetva Komisyonu Başkanı” oldu. 1983’de Milli Görüş tabanının yüzde 80’ini yanına alarak İslam Cemiyet ve Cemaatlar Birliği’ni kurdu. Oğlu Metin Kaplan ise Anadolu Federe İslam Devleti (AFİD) isimli örgütünü kurdu ve kendisini Halife ilan etti.
Pulitzer ödüllü Wall Street Journal yazarı Ian Johnson’dan muhteşem bir araştırma ürünü Münih'te Bir Cami kitabını okumadan Berlin Masasının faaliyetleri anlaşılmaz.
Berlin Masasının Türkiye'de elini kolunu sallaya sallaya rahat çalışmasının bir diğer nedeni de Teşkilatı Mahsusa ile Milli Amele Hizmet “MAH” kuruluşundaki Alman istihbarat aklı olabilir.
Londra Masası
Hiç düşündünüz mü? İyi düşündünüz mü? Günümüzde “İngiliz Muhipleri Cemiyeti”ni kimler temsil ediyor? İngiliz işgaline methiyeler düzen “İslam Teali Cemiyeti”ni kimler oluşturuyor? İngiliz emperyalizminin ileri karakolu “Kürt Teali Cemiyeti” şimdi kimlerden müteşekkil?
Sanayiciler, büyük tüccarlar ve bankacılardan oluşan İngiliz emperyalizminin saç ayağının İstanbulda örgütlenmesi neredeyse 500 yıllık. Türk Dışişlerinin kayıtlarına bakılırsa İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu nezdinde atadığı ilk Büyükelçisi William Harborne, 1583 yılında İstanbul’a gelmiş; Yusuf Agâh Efendi ise, neredeyse iki yüz sene sonra 1793 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Londra Büyükelçisi olarak göreve başlamıştır.
İngilizlerin Şark politikası, Rus Çarlığına göre ayarlanmıştı. Osmanlı İmparatorluğu, İngiliz çıkarlarına hizmet ettiği sürece ayakta tutulmalı veya yıkılmalıydı.
Vaka-i Hayriye denilerek Yeniçeri Ocağı, 15 Haziran 1826'da Sultan II. Mahmud tarafından kanlı bir operasyonla kaldırıldı. Ortada ordu falan kalmadı.
Bir yıl sonra Büyük Britanya, Rusya ve Fransa aralarında bir antlaşma yaparak Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler.
Sultan II. Mahmut'un bu isteği reddetmesi üzerine Baltık Denizi'ne açılan Rus donanmasından bir filo, İngilizlerle birleşip, Akdeniz'e girdi. Rus-İngiliz gemilerine Fransız filosu da katıldı. 1827’de Navarin’de Osmanlı donanması yakıldı.
1828-1829’da Tuna ve Kafkas bozgunlarının ardından Sultan II. Mahmut; 1829'da Rusya'yla yapılan savaşı sonuçlandıran ve ağır koşullar içeren Edirne Antlaşması’nı imzalamıştı.
Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Mora İsyanı’nın bastırılması karşılığında istediği Girit ve Mora valilikleri verilmeyince Fransızların kışkırtması ve desteği ile 1831’de Suriye’yi işgal etmiş, oğlu İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetleri, Antakya Belen ve Konya’da karşılarına çıkan Osmanlı ordusunu yenerek Kütahya’ya girmişti.
Sultan II. Mahmut, “denize düşen yılana sarılır” misali önce İngilizlerden, onlardan ses seda çıkmayınca Rus Çarı I. Nikola'dan yardım istedi. Sıcak denizlere inme fırsatını ayaklarına getiren bu teklifi ganimet bilen Rus Çarlığı, General Muravyef’i, İstanbul’a özel temsilci ve Rus donanmasını gönderdi.
Rusların İstanbul'da konuşlanmasından rahatsız olan İngilizlerin Şark politikası, bir kez daha revizyona uğrar. İngiliz aklı devreye girer, Osmanlı - Rus anlaşmazlığını körükler.
Önce, Kırım Harbi sonra 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında verdikleri destek, derde deva sadra şifa olmaz. Asıl hesaplarını 1. Dünya Savaşında görürler. En büyük darbeyi, Peygamberin torunu Şerif Hüseyin ile vururlar. 1. Dünya Savaşı sona erince İstanbul işgal edildi.
İngiliz Muhipleri Cemiyeti (İngiliz Dostları Derneği), Damat Ferit Paşa ve Sait Molla gibi üyeleri bünyesinde bulundurmuş ve hararetli bir şekilde İngiliz Mandasını savunan Türk millî varlığına düşmandı.
20 Mayıs 1919'da kurulan Cemiyet, İngilizlerden para yardımı alıyor ve Anadolu'da karışıklıklar çıkarmaya ve Kurtuluş Savaşı'nı engellemeye çalışıyordu.
Bu hain yapılanma Kurtuluş Savaşı'na karşı yapılan tüm yıkıcı eylemlerin ve örgütlenmelerin destekleyicisi oldu. İngiliz casusluğu görevini de yürüten Muhipler Cemiyeti üyeleri, İngiliz ajanı Frew’in talimatıyla, İstanbul’un en yoksul semtlerindeki Türk ailelerine her gün çok miktarda et dağıtarak işe başladı. Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile işbirliği yaptılar.
Cumhuriyet kurulduktan sonra bir süre Ankara'da diplomatik misyon açmazlar. Sovyetler Birliği ve yeni kurulan Cumhuriyet arasındaki sağlam dostluğu baltalamak için Ankara'ya nüfuz edebilmenin her yolunu denerler.
İngiliz Gizli İstihbarat Teşkilatı MI6’in 1909 -1949 arasındaki faaliyetlerini içeren belgelere göre 1919-1922 arası dönemde İstanbul, MI6'nın istihbaratının odaklandığı en önemli merkezlerden biridir ve ajanların Türkiye’deki varlıkları Lozan Anlaşması’ndan sonra da devam eder.
Atatürk ve Kemalist çevrelerle ilgili bilgi toplamakta en faydalı üç ajanın kod isimleri RV/5, JQ/6 ve Parsifal olarak biliniyor. 1920-1923 arasında MI6'nın İstanbul istasyonunu yöneten Valentine Vivian, Atatürk'ü takip edebilmek için birkaç MI6 ajanından yararlandı.
RV/5, 1921’de İstanbul’da açtığı terzi dükkanıyla İttihatçı çevrelerin ve Atatürk’e yakın isimlerin terzisi olmayı başardı. Türk Dışişleri’ne girip çıkabiliyordu. Elde ettiği bilgileri İngilizler’e aktarıyordu. Dışişleri’ndeki kaynaklarından biri yakalanınca İngiliz ajanlar tarafından Mısır’a kaçırıldı.
JQ/6 ise İngilizler’in en güvenilir ajanlarındandı, Avrupai görünümlü bir Türkmen'di. Çarlık ordusunda süvari olarak görev yapmış bu ajan Türkçe, Rusça, Tatarca, Romence, Almanca ve İngilizce biliyordu. İstanbul’da bir kahvehane işletiyordu.
Bu kahve, Mustafa Kemal’e yakın isimlerin uğrak yeriydi. Kemalistler’in tüm toplantıları burada gerçekleşiyordu. Konuşulan gizli planları kahveci ajan İngilizler’e aktarıyordu, o da 1923'te açığa çıkınca 1923'te Polonya pasaportuyla Romanya'ya kaçtı.
Vivian'ın elindeki en iyi ajanlarından biri olan JQ6, 1929'da Bağdat'ta ortadan kaybolana kadar Ortadoğu'da İngilizler için çalıştı. Hainliğinin bedelini, Türk devletinin fedaileri tarafından infaz edilerek ödedi.
Londra Masasının en az üç yüz yıllık tarihi var. Atatürk döneminde Türk devletine nüfuz etmekte zorlanan Birleşik Krallık, II. Dünya Savaşının sona ermesinden sonra Ankara'ya yönelik baskı politikası ile önemli tavizler koparmakla kalmadı, bugün bile çıkarılamayan bir tasma taktı.
İngiliz istihbaratının Türkiye’deki paravan kuruluşu; İngiliz Arkeoloji Enstitüsü...
The British Institute at Ankara BIAA / Ankara'daki İngiliz Enstitüsü 1947'de kuruldu ve 1956 Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık kültür anlaşmasına dahil edildi. Beşeri bilimler ve sosyal bilimlerde Türkiye ve Karadeniz bölgesinde dünya standartlarında araştırmalar yürütmesi ile ünlü.
İngiliz Akademisi tarafından desteklenen İngiliz Uluslararası Araştırma Enstitülerinden biri olan BIAA,İngiltere'ye bağlı akademisyenlerin Türkiye'deki çalışmalarını kolaylaştırıyor (ajanlık yapmalarına yardımcı oluyor gerekli yasal prosedürü uyguluyor) ve Türkiye ve Karadeniz bölgesindeki akademisyenlerle işbirliğini teşvik ediyor.
Ankara ve Londra'da ofisleri ve farklı disiplinlerden gelen uzmanlardan oluşan bir kadrosu var. BIAA, Birleşik Krallık'taki bir Yönetim Konseyi tarafından gözlenen tescilli bir Birleşik Krallık Hayır (Vakıf görünümlü paravan istihbarat) Kurumudur.
Ankara'daki tesisleri, küçük bir idari ve araştırma personeli tarafından sürdürülmekte ve doktora sonrası bursiyerler, araştırma akademisyenleri ve misafir araştırmacılar için mükemmel bir araştırma merkezi lüksü sunuyor.
Arkeolog Dr. Lutgarde Vandeput 2006'dan beri BIAA'nın Direktörü. Bilgi akışı sağlam, süreklilik esas, kurumsal hafıza mükemmel. Yayınları var.
Bunlardan “Anadolu Çalışmaları”, Ankara'daki İngiliz Enstitüsü'nün amiral gemisi dergisidir. Enstitü tarafından desteklenen çalışmaların yanı sıra insan mesleği ve tarihiyle ilgili sanat, beşeri bilimler, sosyal bilimler ve çevre bilimlerindeki tüm akademik disiplinlerde Türkiye ve Karadeniz bölgesine odaklanan hakemli makaleler yayınlamaktadır.
“Miras Türkiye” ise BIAA'nın desteklediği araştırmalarla ilgili yıllık raporudur. Kısa makaleler, proje yöneticileri ve akademisyenler tarafından yazılır ve renkli olarak resmedilir.
Enstitünün temel fikrinin patenti, Liverpool Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü'nün de kurucusu John BE Garstang’ait.
22 Kasım 1947'de Türk Bakanlar Kurulu, CHP’li Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Hasan Saka, Ankara'da İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nün kuruluşunu onayladı ve Ocak 1948'de açılış töreni yapıldı. Garstang, BIAA'nın ilk Direktörü oldu. 2004 yılında enstitünün adı, yeni disiplinler arası araştırma yönünü yansıtmak için “Ankara'daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü”nden “Ankara'daki İngiliz Enstitüsü” olarak değiştirildi.
İngiliz emperyalizminin keşif gücü şirketler
Mayıs 2015’te, Azerbaycan İngiliz Hukuk Derneği'nin direktörü ve Türk İngiliz Hukuk Derneği'nin Başkanı, Türk - İngiliz Ticaret ve Sanayi Odası (TBCCI) Başkanı Emma Edhem, Türkiye - İngiltere arasındaki karşılıklı ticaret ilişkilerini, yatırım rakamlarını ve öne çıkan yatırım fırsatları ile ilgili şu değerlendirmede bulunmuştu:
“2014 yılı sonu itibarı ile Türkiye’de faaliyet gösteren İngiliz firmalarının sayısı yaklaşık 2 bin 750 civarında. Bu firmaların yarısına yakını gayrimenkul, ticaret, inşaat, otel ve restoran alanlarında, 200’ün üzerinde firma ise imalat sektöründe faaliyet gösteriyor. İngiltere firma sayısı açısından Türkiye’de en fazla firmaya sahip ikinci ülke konumunda. İngiliz yatırımcıların Türkiye pazarına olumlu bakışları devam ediyor.
İngiliz şirketlerinin Türkiye’deki doğrudan yatırımlarının değeri 21 milyar dolar değerinde. İngiltere, bu yatırım stoku ile Türkiye’de en fazla yatırım yapan ikinci ülke konumunda. İngiltere’nin Türkiye’ye getirdiği doğrudan yabancı yatırım sermayesine baktığımızda, son 12 yılda yaklaşık 8 milyar dolar tutarında kümülatif bir girişin olduğunu görüyoruz. Vodafone’nun Hollanda üzerinden gelen sermayesi göz önüne alındığında ise bu rakam 12,5 milyar dolara çıkıyor.”
Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık arasında ikili Kültür anlaşması ile T.C. İçişleri Bakanlığı’na tabi olarak 1951 yılında kurulan Türk-İngiliz Kültür Derneği / The Turco-British Association (TBA).
2017'de Türkiye’deki İngiliz firma sayısı 3.000 olmuştu. İngiliz şirketleri neden bu kadar fazla?
Türkiye'de İngiliz Ticaret Odasının faaliyetleri
İngilizler günümüzde Ankara'yı Berlin, Moskova, Paris, Roma ve Washington yörüngesinden çıkarıp, Londra - Pekin hattına oturtmak istiyorlar.
Projeleri, Anglo Türkistan İmparatorluğunun taşlarını döşemek amaçlı kurgulanan “Doğu Avrupa ve Orta Asya Ağı” -EECAN. Proje sorumlusu kuruluş, İstanbul'daki İngiltere Uluslararası Ticaret Ajansı (DIT). Bu projenin bir de sağlık ayağı var. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından yürütülmekte olan “Ulusal Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Ağı”nın dahil olduğu Orta Asya ve Doğu Avrupa Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Ağı/ Central Asian and Eastern European Surveillance of Antimicrobial Resistance - CAESAR. Her ne ise…
Şubat 2020’de Türkiye'de İngiliz Ticaret Odası Başkanı Christopher William James Gaunt bu Anglo Türkistan İmparatorluğu hakkında önemli bilgi vermiş; “Türkiye ve İstanbul, Doğu Avrupa ve Orta Asya Ağı içerisinde yer alan 14 ülkenin merkezi olacak. Türk şirketleri ile İngiliz şirketlerin bu 14 ülkeye erişmesini sağlamak için çalışacağız." demişti.
Christopher William James Gaunt, iki ülke arasındaki ilişkilerin giderek güçlü hale geldiğini gördüğünü belirterek, Ankara'daki diplomatik ekipleri, İstanbul'daki İngiltere Uluslararası Ticaret Ajansı (DIT) ekipleri, Türkiye'nin Ticaret Bakanlığı ve ilgili bakanlarla Brexit'in ardından "kusursuz bir geçişin" sağlanması için çalıştıklarını söylüyor.
Adam, İngiltere Kralı III. Henry'nin oğlu Gauntlu John tarafından kurulmuş, Plantagenet Hanedanı'nın alt kolu, Lancaster Hanedanına mensup. Bizdeki tabirle saraylı. Aile, çok geniş bir coğrafyada yaşıyor. ABD, İngiltere, Türkiye, Yeni Zelanda ve Güney Afrika’da. Chris Gaunt, OBE İngiltere’deki Leeds Üniversitesi Modern Tarih diplomasıyla mezun oldu.
Kariyerine 1973’te Whitbread Brewery Group’un Şarap ve İçki bölümünde başladı. 1992’de Coopers ve Lybrand’de danışman olarak Hırvatistan’da uluslararası kariyerini sürdürdü.
1994’de Hırvatistan'da Coca-Cola’ya katıldı. Takiben Doğu Avrupa ve Orta Asya başlangıç operasyonlarında Kıdemli Genel Müdür olarak görev aldı. 2001’de Güney Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Doğu Efes Yatırım’ın, Coca-Cola Şişeleme operasyonlarından sorumlu başkanı olarak atandı.
Efes Yatırım ve Coca-Cola İçecek (CCİ) Türkiye’nin birleşmesinden sonra, yeni oluşumun Operasyon Müdürü olarak atandı. Sonrasında ise “East India Company,” adı altında İstanbul’da kendi danışmanlık şirketini kurdu.
Halen Türkiye’deki İngiliz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı, Dublin’deki Brandtone Holdings’in şubesi olan Brandtone Turkiye’nin yöneticiliği görevlerini yürütüyor.
Christopher Gaunt, bir dizi önemli iş sektöründe paha biçilmez uluslararası deneyime sahip, son derece başarılı ve saygın bir iş adamı.
İngiltere'de Modern Tarih bölümünden mezun olduktan sonra kariyerine 1973 yılında Whitbread Brewery Group'un Wine and Spirit Bölümü'nde başladı ve HP Bulmer ve Allied Domecq ile üst düzey yönetim pozisyonlarına yükselen önde gelen İngiliz İçecek şirketlerinde çalışmaya devam etti.
1992'de Christopher, uluslararası kariyerine başladı ve yeni özelleştirilen bir FMCG şirketleri grubu için büyük bir yeniden yapılandırma projesi üzerinde çalışmak üzere Coopers ve Lybrand ile danışman olarak Hırvatistan'a taşındı.
1994 yılında Coca-Cola'ya ilk olarak Hırvatistan'da katıldı, ardından Doğu Avrupa'da Üst Yönetim / GM pozisyonları ve Orta Asya'daki start-up operasyonları izledi. 1999-2000 yılları arasında Bay Gaunt, Efes İçecek Grubu'na katılmadan önce Panonska Pivovara Hırvatistan'ın (Carlsberg International) CEO'su olarak görev yaptı. İstanbul merkezli Anadolu Holding'in bir iştiraki olup, Bulgaristan operasyonları Genel Müdürü olarak görev yapmaktadır. Daha sonra 2001 yılında Güney Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu'daki Coca-Cola Şişeleme operasyonlarından sorumlu Efes Invest'in (Anadolu / Coca-Cola ortak girişimi) Başkanlığına getirildi.
2005 yılında Efes Invest ve Coca-Cola İçecek (CCİ) Türkiye'nin birleşmesi ve müteakip halka arzın ardından, Newco'nun Operasyon Direktörü oldu.
2007 yılında, 2010 yılında CCİ'den emekli olduğu CCİ Uluslararası Operasyonlar (10 ülke) Başkanlığına atanan Gaunt, daha sonra İstanbul merkezli kendi danışmanlık şirketi “Euroasia Consultancy” 'yi kurdu.
Londra Masasının Türk aktörleri
Türk kamuoyunda Exeter Üniversitesi’nde mezun olanların İngiliz çıkarlarına hizmet ettiğine dair bir kanaat olduğu söylenebilir.
Fehmi Koru, Abdullah Gül ve Şükrü Karatepe'nin, 1976-1978 yılları arasında Milli Kültür Vakfı’nın bursuyla İngiltere’nin güneybatısında yer alan Exeter kentinde bulunan Exeter Üniversitesi’nde okuduğu yıllarda günümüz Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da İngiltere de bulunuyordu.
Londra Masasına bağlı sahte Türk Derin Devletinin her zümreden her meslekten üst düzey mensupları var. Asker, polis, istihbaratçı, siyasi, akademisyen, gazeteci, yazar, hacı, hoca ve Şeyhler…
Kraliçe’nin etekleri altına gizlenen İngiliz Şiası, İngiliz Sünniliği İngiliz Sufiliği, İngiliz Siyasal İslamcılığı ve İngiliz Solculuğu ile İngiliz Turancılığı daha ne tür bir ensest ilişki içinde varın siz takdir edin.
İslam’a, fitne tohumu ekenlerin ayak izinden yürüyen İngiliz oryantalistler, İslam kardeşliğini üç ana akımla etkisizleştirdiler.
İlki bizim saf salakların “İmamı Rabbani” diye yere göğe sığdıramadıkları Müceddilik Hareketi. Ki bu şahıs, Müslüman’ı Müslüman’a düşman etmek konusundaki genel tavrı Hindistan’ı işgal eden İngilizler’in (British East India Company) sömürgeleştirme politikalarına hizmet etmiştir.
Rabbani, yaşadığı dönemde putperest Hinduların, İslam’la tanışmaları için hiçbir çalışma ve gayrete girmezken, “Sufilik” kisvesi altında, Şiiler hakkında verdiği fetvalarla ve yazdığı eserlerle Sünni Müslümanları, Şiilere karşı kışkırtmıştı.
Yine bu ekolden gelen ve Türkiye’deki Nakşibendi şubelerinin silsilesinde yer alan Nakşi Şeyhi Halid Bağdadi’nin de hakkında “İngiliz casusu” olduğuna dair kuvvetli rivayetler bulunuyor.
Türkiye’de cemaatler ve “İngiliz İslamcılığı”nın tarihi kodlarını çözmek için, ülkemize dal-budak salmış, İngilizler’in sömürgesi Hindistan kökenli tarikat hiyerarşisi anlaşılmadan özellikle İngilizler’in “espiyonaj/casusluk faaliyeti” anlaşılamaz.
İngiliz istihbaratının faaliyetinin sadece Arabistan ile sınırlı olmadığı ortada. Hindistan Müslümanları üzerinden Orta Asya ve Osmanlı İmparatorluğu’na nüfuz edebilmek için sözde dini cemaatler, özellikle sufizm ve tarikatlarla, İslam dünyasında faaliyet göstermediler mi?
Dolayısıyla yabancı istihbarat servislerinin espiyonaj faaliyetlerine karşı koyma çalışmaları/ Kontrespiyonaj’da -Karşı İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma- başarılı olunmak isteniyorsa bu yerden mantar gibi çıkan, din adı altında sapkınlıkları meşrulaştıran yapılar tasfiye edilmeli.
Günümüzde “Erenköy Cemaati” veya “Altınolukçular” olarak tanınan tarikatın silsilesinde yer alan Erbilli Esat Efendi’nin İngilizlerle teması, bu nedenle ibret verici.
Erbilli Esat Efendi’nin İngilizlerle irtibatını İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucusu ve İngiliz ajanı, 1880 İstanbul doğumlu Sait Molla sağlıyordu ve onunla İstanbul bürokrasisinden tanışıyordu.
Bazı kaynaklarda Erbilli Şeyh Esat’ın, İngiliz Muhibleri Cemiyeti üyesi olduğu belirtilir. Ancak kurucu üyeliği konusunda net bir bilgi yoktur. Cemiyette görev alan ve cemiyetle irtibatlı birçok dostu olduğu da gerçektir.
Müritleri içerisinde bazılarının, adı geçen cemiyetle aktif ilişki içinde olmaları onu da Cumhuriyet karşıtı hedefe dönüştürmüş olmalı. Örneğin Menemen eski Belediye Başkanı Şeyh Sükûti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesiydi. Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat’ın müridiydi.
Şeyh Sükûti de Türkiye’den kaçtı. Manisa Mutasarrıfı Hüsnüyadis ile 1925 yılında Yunanistan’da yolları kesişti.
Yunan işgal döneminin Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükuti ise Menemen’e 1901 yılında başçavuş olarak gelmiş, kendisini “Sükuti”, “Şamlı Sükuti” ve “Süleyman Sırrı” olarak tanıtmıştı.
İngiliz Muhipleri Cemiyet üyesi ve İstanbul Erenköy Şevki Paşa Köşkü’nde ikamet eden Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat’ın müridiydi.
Şeyh Esat, “Menemen olaylarının tertipçisi” olarak idama mahkûm edilir ama yaşı 65’ten büyük olduğundan Erbilli Esat’ın cezası 24 yıla indirilir. Şeyh Esat, üre hastasıydı, hastaneye kaldırılmıştı. Cezası onaylanmadan önce 3-4 Mart 1931 gecesi hastanede vefat etti.
Nakşi Şeyhi Erbilli Esad, “İngilizler tekkelere karışmıyor” demişti!
Ölümünden önce Erbilli Nakşi Şeyhi Esat, “Hilafet komitesiyle alakasına dair bir itiraf hazırladığını, bu münasebet ile İngiliz casus Lawrens ile münasebetleri bulunduğuna” ilişkin açıklamasını Askeri Mahkeme Başkanı General Mustafa Muğlalı ile paylaşmıştı.
Askeri Mahkeme Başkanı General Mustafa Muğlalı, Şeyh Esat’ın yurt dışı bağlantısı ile ilgili olarak şunları söylemişti: “Şeyh Esat, hilafet komitesiyle alakasına dair bir itirafname hazırlıyordu. Bu münasebetle İngiliz casusu Lawrence ile münasebette bulunduğunu da doğrulamaktaydı. Fakat hastalığı bunu yazıp bitirmesine mani oldu.”
Menemen hadisesinde yargılandığı sırada Erbil’de bulunduğu dönemde İngilizlerle irtibatı sorulmuş, İngilizlerin tekkelere karışmadığını, yalnız kendi menfaatini (esas) aldıklarını söylemişti.
Bu konuda Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu’nun, merhumu aklamak için Sultan Abdulhamid’in, Erbil’e Irak’a İngilizler’in petrol oyunuyla mücadele etmek üzere gönderdiği gibi mesnetsiz yorumları söz konusu.
Müslüman olmayan Danimarkalı Parapsikolog Carl Vett’i Avrupa’ya “Kelami Dergâhı”nın halifesi olarak atayan Erbilli Esat Efendi’nin yolundan gidenler günümüzde Türkiye’nin para trafiğini kontrol ettikleri gibi, özel okulları, dergileri, turizm şirketleri aracılığıyla da bürokraside çok önemli konumdalar. Bu konuda Siyasal İslamcıların en önemli müttefikleri arasındadırlar.
Osmanlı’nın son döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ülkede patlak veren isyanların, Nakşibendi tarikatı kollarınca gerçekleştirilmesi ve bunların İngiliz istihbaratı ile ilişkileri malûm.
Modern Türkiye’nin İslamcıları ve İngiltere!
“Ümmet sevdalısı bir düşünür… -Ak Saçlı Bilge- Alınıp satılamayan, hüviyeti mezata konulamayan adam!” klişesiyle Atasoy Müftüoğlu’nu İslamcı kuşak çok yakından tanır.
“Bireysel dindarlığa ikna edildik. Milli dindarlığa ikna edildik. Ulus dindarlığına ikna edildik!..” çıkışı meşhurdur.
Oğlu Yusuf Said Müftüoğlu’nun da “MGK bildirgesinin benim zaviyemden özeti; "Ein volk, ein Reich, ein Führer…” Trajik olan, Kürt sorununda 'Führer'liğin TSK'ya geçmiş olması…” diye çıkışı da babasından geri kalmaz.
Atasoy Müftüoğlu’nun “Vakti Kuşanmak” kitabı, bir zamanlar en çok satanlar listesindeydi. Diğer kitapları da öyle. Kadir Mısıroğlu, Sadık Albayrak gibi o da Trabzonlu. 1942 Trabzon, Çaykara doğumlu.
1980’den itibaren İngiltere, İran, Pakistan, Hindistan, Almanya, İsviçre ve Fransa’da çeşitli uluslararası konferans, seminer, sohbet ve etkinliklere katıldı.
Türkiye’de özellikle 1980 sonrası Siyasal İslamcı düşüncenin şekillenmesinde emeği büyük. Vahiy merkezli bir din anlayışının temellendirilmesinde gayretleri var.
Kitaplarından bazılarını okudum ve birkaç kez konuşmalarını dinleme fırsatı buldum. Özgün muharrirlerden mütefekkir seviyesinde olabilen birkaç kişiden biri. Siyasal İslamcılığın duayeni.
İslamcı Atasoy Müftüoğlu’nun, İngiliz istihbaratıyla ne işi olabilir?
Allah var! Böyle bir şey demek mümkün değil.
Zaten bu ilişki varsa bir zamanlar arkadaşı Fikret Ertan sayesindedir. Çünkü onunla aynı büroyu kullanacak kadar yakındı. Çünkü Fikret Ertan'la Eskişehir’de Odunpazarı Arifiye Mahallesinde Reşadiye Camisi karşında Zeyrek İşhanı'nın üçüncü katında, tek odayı müşterek kullanıyorlardı.
1948 Eskişehir doğumlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden sonra İngiltere'ye giden ve Middlesex Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde okuyan, 1986’da Zaman Gazetesi'nin kurucuları arasında yer alan, bu gazetede uzun yıllar dış haberler müdürü, Ankara haber müdürü olarak çalışan 3 Şubat 2015’te geçirdiği kalp krizi sonucu ölen Fikret Ertan’ın İngilizlerle olası irtibatta katkısı belki vardır?
Atasoy Müftüoğlu’nun oğlu Yusuf Said Müftüoğlu kimdir?
Yusuf Said Müftüoğlu, 69 ülkede 106 ofisi ve 2 bin 500’ün üzerinde çalışanı ile marka pazarlama, kurumsal ilişkiler, lobicilik ve kamu ilişkileri, gıda, beslenme, sağlık ve teknoloji alanlarında dünyanın en büyük iletişim networklerinden birisi Bersay İletişim Ajansı’nda işe başladı.
Ajansta, kıdemli danışman olarak çalıştı. Ajansın kurucusu Ali Saydam. Şimdilerde Yeni Şafak’ta yazıyor. Müftüoğlu, London School Of Economics and Political Science’de medya ve iletişim alanında lisansüstü eğitimi aldıktan sonra 2010’da Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde danışman olarak göreve başladı.
Müftüoğlu, “Twitter”daki hesabında, Kieran Doherty (Hapishanedeki açlık grevinde ölen İRA üyesi) takma adını kullandı.
Duayen siyasal İslamcı Atasoy Müftüoğlu'nun mahdumu Yusuf Said Müftüoğlu’nun İngiliz Dış İstihbarat Başkanıyla ilişkisi nasıl ortaya çıktı?
Eğer okursanız, 27 Ağustos 2016 Cumartesi tarihli Yeni Söz gazetesinde Can Kemal Özer’in “MI6 Başkanıyla Çalışan Türk!” başlıklı yazısında ilginç bilgiler mevcut.
Yazıya konu olan Yusuf Said Müftüoğlu, cumhurbaşkanlığı döneminde Abdullah Gül'ün danışmanıydı. Kamuoyunun yakından tanıdığı “Atasoy Müftüoğlu'nun da mahdumu” olduğu bilgisi veriliyordu.
Yazıdan öğrendiğimize göre, kendisi London School of Economics and Political Science mezunuydu.
London School of Economics and Political Science ya da kısaca “LSE” olarak da bilinen London School of Economics, 1895 yılında Fabian Derneği üyeleri olan İngiliz Sosyalist ekonomistler (karı koca) Beatrice ve Sidney Webb tarafından Londra'da kuruldu.
Okul, bugün Londra Üniversitesi'ne bağlı kolejlerden. Bayan Martha Beatrice’ın Sömürge Bakanlığında çalışmışlığı var. Can Kemal Özer, Yusuf Said Müftüoğlu’nun “2016’da 1 Kasım 2009 - 1 Kasım 2014 arasında İngiliz Dış istihbarat kurumu MI6 (Secret Intelligence Service)'in başkanlığı yapmış olan Sir Robert John Sawers ile birlikte çalıştığını” gündeme taşıdı.
MI6'in eski başkanı John Sawers’ın İngiliz The Global Network of Macro Advisory Partners (Makro Danışmanlık Ortaklığı) adlı enstitünün başkanı olduğunu, bu düşünce kuruluşunun (think tank) Türkiye ve Orta Afrika hariç neredeyse dünyanın her yerinde faaliyet yaptığını belirtmişti.
Yusuf Said Müftüoğlu'nun yanı sıra BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, Hilary Clinton'un âşık olduğu söylenen İngiltere eski Dış İşleri Bakanı David Miliband, İranlı Prof Seyyid Hüseyin Nasr'ın oğlu Vali Nasr, J.P. Morgan and Morgan Stanley'den David Claydon, Mona Sutphen, Vikram Mehta, William j. Burns, Mala Gaonkar, Vikram Mehta, Nader Mousavızadeh, John Sawers gibi isimler de bu kuruluştalar.
İnsanların merak ettiği şey şu, MI6 Başkanının yönettiği bir kurumda Atasoy Müftüoğlu'nun oğlunun ne işi var? Seyyid Hüseyin Nasr'ın oğlunun ne işi var?
David Rockefeller diyor ki: “Oltadaki balığa yem gerekmez!” Şeytan daha ne desin?
Yusuf Said Müftüoğlu da Can Kemal Özer’e cevabında Londra'daki bu Macro Advisory Partners Şirketinin bir danışmanlık şirketi olduğunu, müşterilerine stratejik danışmanlık hizmetleri sunduğunu kendisinin Türkiye’de olanı biteni güvenilen açık kaynaklardan -gazetelerden, medya organlarından- alıp bir araya getirerek kendi yorumlarıyla yazdığını, gizli saklı mahrem bir şey yazmadığını belirtmişti.
İngiliz İstihbarat sisteminin nasıl çalıştığını bilenler için bu cevapların inandırıcılığı tartışılır.
Demek istediğim, İngiliz İstihbaratının nüfuz ettiği zümre, cemaat, dernek, vakıf ve şirketler aracılığı ile Türkiye’deki Londra Masasına hizmet edenler ne yazık ki sahte derin devlete çalıştıklarının farkında dahi olmazlar.
Roma, Paris, Pekin, Washington derin devlet yapılanmasını bir sonraki yazıda okuyacaksınız
-devam edecek-
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete
Seçilmiş Kaynakça
https://odatv4.com/meger-aksaclilar-orgutu-nasil-ortaya-cikmis-17111833.html
https://www.infopaylasim.com/viyana-kusatmasi/
https://guneyturkistan.wordpress.com/2007/01/08/gizli-turk-orgutu-boru-budun/
https://www.milliyet.com.tr/gundem/aksakallilar-kimdir-iste-aksakallilar-tarihcesi-6324457
https://m.dw.com/tr/yüzüklerin-efendisi-yazarı-tolkien-125-yaşında/g-37005879
https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/223952-boru-budun-palavrasi
https://www.muasir.org/2017/05/21/1930larda-turkiyede-alman-etkisi-hikmet-aslan/
https://kafkassam.com/mit-hitlere-karsi-general-francoyu-neden-destekledi.html
https://konya.diyanet.gov.tr/sayfalar/contentdetail.aspx?ContentId=91&MenuCategory=Kurumsal
https://arsiv.ntv.com.tr/news/124364.asp
https://www.mfa.gov.tr/turkiye-ingiltere-siyasi-iliskileri.tr.mfa
https://t24.com.tr/haber/ingiliz-casuslar-terzi-ve-kahveci-ile-ataturku-izledi,100045
https://www.ktb.gov.tr/TR-96294/10-yil-nutku.html
https://www.dikgazete.com/cin-istihbarati-mss-nin-turkiye-faaliyetleri-ve-mit-makale,3269.html
https://www.dikgazete.com/cok-partili-kaotik-sistem-kontrollu-kaos-makale,3305.html
https://www.chinavitae.com/biography/Chen_Wenqing https://www.voltairenet.org/article184712.html
https://politikaakademisi.org/2019/08/14/cin-istihbarati/
https://www.diplomatikstrateji.com/cin-istihbarati-mss-yapilanmasi-ve-faaliyetleri/
https://ghostofthedoll.co.uk/tracingghosts/my_family_tree/maternal-grandmother-elkins-tree/gaunt-james/
https://clustrmaps.com/persons/Christopher-Gaunt
https://ghostofthedoll.co.uk/tracingghosts/my_family_tree/maternal-grandmother-elkins-tree/gaunt-james/
https://www.suzer.com/web/17-66-1-1/tr/suzer-grubu/yonetim-kadrosu/chris-gaunt-obe
https://www.bcct.org.tr/chamber-news/chris-gaunt-awarded-obe-for-services-to-international-trade-investment-and-exporting/69112
https://www.bcct.org.tr/chamber-news/tv-interview-how-close-are-turkey-and-the-uk-to-a-free-trade-agreement/70451
https://globalthinkersmentors.org/chris-w-j-gaunt
https://www.thebritishacademy.ac.uk/publishing/review/34/british-academy-review-34-revealing-romes-hidden-frontier-in-eastern-turkey/
https://biaa.ac.uk/about-the-biaa
https://catalogue.nla.gov.au/Record/7765486
https://www.ox.ac.uk/news/2018-08-20-british-academy-honours-six-oxford-academics
https://www.tba.org.tr/hakkimizda/
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/sosyal-medyada-cok-konusulan-kare-hulusi-akar-abdullah-gul-40442158