Zihinsel İstiklal Manifestosu

Zihinsel İstiklal Manifestosu

ZİHİNSEL İSTİKLAL MANİFESTOSU

1. Yazı: Zihinsel Sömürgecilik Nedir?

Bugün bu topraklarda hâlâ "özne", "sembolik düzen", "arzu" gibi ithal kavramlarla konuşup düşünmeye çalışan, her fikrini Batı'nın kuramlarıyla meşrulaştırmaya çalışan bir zihin tipiyle karşı karşıyayız.

Bu tipler, kendi medeniyetini unutmuş, kendi kültürünü aşağılamayı entelektüel duruş zanneden Herodian’lardır. Yani hâkim olana hayranlıkla bakan, kendi geçmişine ve değerlerine yabancılaşmış bireylerdir.

Onlara göre gerçeklik Batı'nın tanımladığı kadar, arzu Lacan'ın söylediği kadar, eksiklik Freud’un yazdığı kadardır. Oysa biz, arzunun da eksikliğin de sabrın da aşkın da ne olduğunu Yunus’tan, Mevlana’dan, Sezai Karakoç’tan öğrendik. Batı'nın ruh çözümlemeleriyle değil; Anadolu’nun hakikat arayışıyla yoğrulduk.

Zihinleri işgal edilmiş bu entel sömürgeciler, kendi toplumuna değil, egemen kültürlere hizmet eder. Bunlar satılmış değildir ama kiralanmıştır. Kiraya verdikleri şey akılları değil, aidiyetleridir.

Fakat biz buradayız. Medeniyetimizin üstünü örtmeye çalışan her kavramın altını çiziyoruz. Eksiklik yok bizde; bastırılmış değiliz, bastırılmaya çalışılmışız. Ama artık bu örtüler yırtılıyor.

Bu halk uyanıyor. Bu millet yeniden kendi kelimeleriyle, kendi irfanıyla konuşmaya başlıyor.

Bu yüzden çağrımız nettir:

Zihinsel işgale karşı direniş, medeniyetimizin yeniden ayağa kalkışıdır.

Ve biz bu kalkışın tam içindeyiz.

2. Yazı: Herodian Tipin Teşhisi

Modern görünümlü ama Batı'nın kavramsal tortularıyla düşünmeye alışmış bir tip var bu coğrafyada. Özüyle, diliyle, inancıyla bağı kopmuş; ama kendini ilerici, sorgulayıcı ve 'evrensel' zanneden bir tip.

Toynbee, bu tiplemeye “Herodian” derdi. Yani; egemen medeniyet karşısında kendi değerlerini terk edip, yeni efendinin kültürel kodlarına hayranlıkla boyun eğen kişi.

Herodian:

- İngilizce yazmayı yazarlık zanneder.

- Türkçe düşünemez, çünkü düşüncesi baştan ithaldir.

- Dinine mesafeli, Batı'nın seküler dinine içten bağlıdır.

- Kendi toplumuna karşı şüpheci, dışarıya karşı şakşakçıdır.

- 'Öteki'ne merhametli, 'kendine' zalimdir.

Bu tipler asıl olarak korkaktır. Kendi medeniyetinin sorumluluğunu taşımaktan korkar. Onun yerine hazır kavramlar, hazır sistemler, hazır kimlikler giyer. Çünkü bu hem konforlu hem de popülerdir. Ama tarih, bu tipleri hep not etmiştir. Çünkü çöküşler sadece dış saldırılarla değil, bu içerideki Herodianlarla başlar.

Fakat artık bu tipleme teşhis edildi. Adını koyuyoruz. Ve en önemlisi, bunlara teslim olmuyoruz.

Kendi öz benliğimizi, kendi kelimelerimizle savunma zamanıdır.

İthal akıllarla değil, yerli hikmetle ayağa kalkma vaktidir.

3. Yazı: Millî Zihniyetin Dirilişi

Modernleşmenin maskesi altında ne kadar kimlik kaybı yaşandığını gördük.

Ama artık başka bir ses yükseliyor:

Kendi ruh köklerine dönen, kendi kavramlarıyla düşünen, kendi medeniyetine yeniden bağ kuran bir ses...

Bu ses:

- Eflatun yerine İbn Sina okuyor,

- Freud yerine Gazali’ye eğiliyor,

- Nietzsche’nin çığlığını değil, Yunus’un suskunluğunu dinliyor.

- Kapitalist rekabeti değil, ahlaklı kazancı savunuyor.

- Demokrasi vaazı değil, adaletin özünü arıyor.

Bu diriliş ne nostaljik bir muhafazakârlık ne de reaksiyoner bir öfke…

Bu diriliş; aklın, kalbin ve ruhun yeniden millîleşmesidir.

Bu diriliş; zihinsel sömürgeciliğe karşı topyekûn bir istiklal mücadelesidir.

Gerçek ilericilik, kendi geçmişini anlayarak geleceği inşa etmektir.

Ve biz bu kalkışın tam ortasındayız.

4. Yazı: Arzunun İslamileştirilmesi

Batı psikolojisi, arzuyu bir boşluk, bir eksiklik üzerinden tanımlar.

Freud için arzu, bastırılan bir dürtüdür. Lacan için eksikliğin dilde yeniden üretimidir.

Hepsi ortak bir zeminde buluşur: İnsan, arzulayan bir varlıktır çünkü eksiktir.

Oysa biz böyle mi inanırız?

Hayır. Biz, insanı eksik değil, emanet taşıyan bir varlık olarak görürüz.

Arzu bizim için heva değildir;

Allah’a yaklaşma arzusudur.

İyiliği istemek, hakikati aramak, adaleti yaşatmak arzusudur.

Bizde arzu, nefsin kör dürtülerine teslim olmak değil; nefsin terbiyesiyle ruhu özgürleştirmektir.

Batılı psikolog, insanın içindeki çelişkiyi çözmeye çalışır.

Bizse o çelişkinin hikmetini anlar, onunla terbiye oluruz.

Batı, arzunun kaynağını cinsellikte ararken; biz, arzumuzu secdede diz çökerken buluruz.

Arzuyu kutsayan modern zihne karşı diyoruz ki:

Biz, arzunun peşinden değil, emanetin izinden gideriz.

Biz, eksik değiliz. Biz tamamlanmak üzere yaratıldık.

5. Yazı: Kavramlarımızı Geri Almak

Bir milletin zihnini işgal etmek için ordulara gerek yoktur.

Kavramlarını çalmak, kelimelerini ters yüz etmek, anlamlarını boşaltmak yeterlidir.

Bugün “özgürlük” dediğinizde Batı’nın bireyci, Tanrı’sız, toplumdan kopuk insan modeli gelir akla.

Kadın hakları” denince anneliği ve iffet kavramını aşağılayan bir ideoloji fısıldanır.

Aydın” dediğinizde kendi milletine tepeden bakan, Batı’nın aklını kutsayan biri düşünülür.

Hukuk” denince ahlakı dışlayan, adaleti prosedürlere boğan bir sistem akla gelir.

İnsan” dediğinizde sadece biyolojik bir varlık konuşur; ruh, kalp, irade unutulur.

Ama biz şimdi o kavramları geri alıyoruz…

Bu bir sözlük savaşıdır.

Ve bu savaşı kazanırsak, milletin zihni yeniden dirilir.

6. Yazı: Akademik İşgal

Bir milletin kalbine hançer saplamak için üniversitelerine birkaç ithal fikir profesörü yerleştirmek yeterlidir.

Bugün Türkiye’de nice genç, üniversiteye kendi hakikat arayışıyla giriyor;

fakat orada, kendi medeniyetini inkâr etmeyi marifet sanan akademik gardiyanlar tarafından dönüştürülüyor...

Kurtuluş, sadece tankla değil, tezle de olur.

İstiklal, sadece sokakta değil, sınıfta da kazanılır.

7. Yazı: Dijital Tapınaklar

Eskiden işgaller toprakla başlardı. Şimdi zihinle başlıyor.

Ve artık savaşlar cephede değil, ekranda yapılıyor...

Bu, sadece bir teknolojik dönüşüm değil;

bir tapınaktır bu: Dijital tanrıların hüküm sürdüğü, insanların “beğeni” ile ibadet ettiği bir düzen.

Bu çağda en büyük cihat:

Dikkatini, zihnini ve yönünü korumaktır.

8. Yazı: Yerli Olanı İtibarsızlaştıranlar

Milli proje dersen “gösteri” derler.

Savunma sanayi dersin “şov.”

İnsansız uçak yaparsın, “parçası ithal zaten” der geçer...

Ama artık bu zihinlere karşı sözümüz net:

Hakikat yerlidir.

Ve yerli olan, gelecektir.

9. Yazı: Yeni Neslin İnşası

Her nesil, bir öncekinin mirasını devralır.

Ama bu çağda, bizden sonraki nesle bırakacağımız şey sadece yıkılmış kavramlar, sömürülmüş zihinler olmasın istiyoruz...

Bu sadece pedagojik değil, medeniyetî bir inşadır.

Ve bu inşa, okul duvarlarıyla sınırlı değil.

Çünkü her bir çocuk, bir milleti yeniden başlatma potansiyelidir.

10. Yazı: Medeniyet Aklı

İlk dokuz yazı; bir teşhis, bir direniş ve bir inşa çağrısıydı. 

Ama şimdi bir adım daha atıyoruz: Artık sadece dirilmek değil, kurmak zorundayız.

Medeniyet aklı:

- Sadece günü değil, çağı inşa etmeye taliptir.

- Sadece kendi halkını değil, insanlığı taşımaya adaydır.

- Sadece kültür üretmez, değer ve yön üretir.

- Sadece mukavemet göstermez, medenî bir sistem kurar.

Bu çağın ötesine seslenen bir medeniyet yürüyüşüdür. 

Ve biz bu yürüyüşe geç kaldık.

Ama artık yürüyoruz.

Ve asla geri dönmeyeceğiz.

.

Barbaros Nasün, dikGAZETE.com

 

...