Müslüman kimlikleri ile de bilinen Romanların Balkanlar ve Avrupa’da Çingene karşıtlığı ve ayrımcılıkla mücadelesi
Uluslararası Sivil Toplum Koordinasyon Derneği “USKOM”un koordinatörlüğünde İHH insani yardım vakfı desteğiyle geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da “Uluslararası Balkan Roman Forumu” düzenlendi. Düzenlenen foruma 10 farklı ülkeden 26 roman siyasetçi, akademisyen milletvekilleri ve farklı temsilciler katıldı. (*)
Gerçekleştirilen forumun konusu Balkan ve Avrupa coğrafyasındaki Romanların karşılaştığı sorunlar ve çözüm önerileri, kültürel mirasın korunması için yapılabilecek çalışmalar, Romanların haklarının korunması için atılabilecek adımlar ile eğitim, kültür, sanat ve siyaset alanlarında iş birliği projelerinin geliştirilmesi gibi konular yer aldı.
Gerçekleşen formun sonunda tüm katılımcıların üzerinde ittifak ettikleri en önemli konu dışlanmışlık ve eğitim sorunu idi.
Bugün Avrupa ve Balkanlarda milyonlarca genç, enerjik nüfusu ile sessiz potansiyel olan Roman toplumunun karşılaştıkları en ciddi sorunların başında siyaset, eğitim, barınma, sağlık ve istihdamda sosyal yaşamın tüm alanlarında ayrımcılık problemiyle toplumsal hayattan izole edilmiş olduklarını görüyoruz.
Avrupa’nın azınlık toplulukları politikasının yanında sivil toplum kurumlarının insani yardım politikalarında, unutulan Roman toplumunun görmezden gelinmesi, önemli bir insan hakları ve ahlaki sorumluluk olarak göze çarpıyor.
Balkanlar’da ve Avrupa’da uzun yıllar sessiz, enerjik ve renkli bir yaşam mücadelesi veren Romanlar nedense birçok insan hakları örgütlerinin de ilgisini yeterince çekmiyor.
Bunun temel sebebi galiba Romanların siyaset, kültür-sanat, iş dünyasından soyutlanmış olmaları en belirgin olarak görülmektedir.
Oysa Romanlar, evrensel olarak ırkçılığa en çok maruz kalmış ve sosyokültürel ağıtlarını müzikle içselleştirmiş topluluklardan birisidir.
Bugün Avrupa ve Balkanlar’a baktığımızda hemen hemen her yerde Romanların izini görmemiz mümkündür.
Romanların nüfusu resmi veriler ile Avrupa Konseyi ve Roman Sivil Toplum Kuruluşlarının verdiği rakamlar arasında önemli farklılıklar oluşturmaktadır.
Günümüzde Türkiye, Trakya bölgesi dahil olmak üzere Balkanlar’da Türk ve Müslüman olan 8 milyon Romanın yaşadığı tahmin edilmektedir.
Avrupa’daki Roman halkının dağılımı (2007 Avrupa Konseyi “ortalama tahminleri”, toplam 9,8 milyondur.
Avrupa Konseyi, Romanlar ve Gezginler Birimi’nin 2009-2010 yıllarında hazırladığı tabloda, bugün Avrupa’da maksimum tahmini olarak 16 milyon 118 bin, ortalama tahmini 11 milyon 256 bin Roman yaşadığını kabul etmektedir.
Avrupa, uzun yıllardan beri Romanlar üzerindeki entegrasyon politikalarında istediği sonucu alamadığını vurgular. Tabii ki bu sorununun altında Romanlara olan negatif, ön yargılı, dışlayıcı bakış açıları yatmaktaydı.
Avrupa’yı en çok endişelendiren yabancı toplulukların başında gelen Romanların, gelenekleri, yaşama tarzı alışkanlıkları ve kontrol edilemeyen nüfus artışları büyük bir sorun olarak görülmektedir.
Dinler ile olan bağları pratikte sosyal yaşamda çok zayıf olarak bilinirken, günümüzde Balkanlar’da ve Avrupa’da yaşayan Romanların bir bölümü kendilerini Müslüman olarak tanımlar.
Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) tarafından 2011 yılında Çingene karşıtlığı ve Romanlara karşı ayrımcılıkla mücadele ile ilgili bir dizi tavsiye kararları alındı.
Bu kapsamda, Romanların maruz kaldıkları ayrımcılık ve hoşgörüsüzlükle mücadelede etkin önlemler alınması, okullarda verilen eğitimde ve bu eğitim yoluyla ırkçılık ve sosyal ayrımcılıkla mücadele edilmesi, polis hizmetlerinde ırkçılık ve ırk ayrımcılığıyla mücadele, Romanların maruz kaldıkları önyargılar, ayrımcılık, şiddet ve sosyal dışlama ile mücadele için tedbirler alınması tavsiye edildi.
Özellikle Avrupa’da kiliseler, Romanlar üzerinde misyonerlik çalışmalarına özel bir ilgi göstermektedir.
Balkanlar’da ve Avrupa’da yaşayan Romanların özellikle bir kısmının Müslüman kimliklerini ön plana çıkardıklarını görüyoruz.
Balkanlar’da ve Avrupa’da faaliyet gösteren Türkiye’nin sivil toplum kuruluşlarının, Romanlara yönelik sosyal, kültürel, eğitim ve sağlık projelerine bir pencere açmamaları aslında çok düşündürücü ve üzücü bir durum.
Türkiye’nin resmi ve sivil toplum kurumlarının Balkanlar’ın geleceğinde çok önemli bir potansiyel olan Romanlara yönelik muhakkak dayanışma yardımlaşma işbirliğinin geliştirilmesi gibi stratejik, hedefleri olmalıdır.
Küresel ve bölgesel rekabetlerde dinler ve ırklar üzerinden yürütülen çalışmaların günümüzde ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.
Tüm savaşların jeopolitik, jeostratejik yöntemlerinin temel taşları dinler ve ırklar üzerinden döşeniyor.
Türkiye devletinin resmi kurumları, Balkanlar’da ve Avrupa’da, Roman toplumunu asla unutmamalıdır.
Türkiye’de etnisite temelli nüfus sayımı yapılmadığı için Romanların nüfusu konusunda kesin bir veri bulunmamaktadır.
Türkiye’ye ilişkin sunulan veri, sahada çalışan uzmanların ve Roman STK çalışanlarının görüşleri doğrultusunda hesaplanan tahmini bir rakamı (3 milyon civarı) yansıtmaktadır.
Bu rakam, Türkiye’de Roman üst kimliği altında tanımlanan tüm grupları kapsamaktadır.
Kendi içerisinde Romanlar dil, kültür ve inanç bakımından çeşitlilik göstermektedir.
Romlar, Domlar, Lomlar ve Abdallar, Türkiye’nin Çingene nüfusunu oluşturmaktadır. Farklı açılardan birbirinden ayrılan bu grupları birleştiren ortak payda, sürdürdükleri meslekler, hayat tarzları ve yaşama alanlarıdır.
Türkiye’de ortalama 2 milyon 750 bin, Romanya’da 1 milyon 850 bin, Rusya Federasyonu’nda 1 milyon 250 bin, Bulgaristan’da 800 bin, İspanya’da 800 bin, Macaristan’da 1 milyon, Sırbistan’da 800 bin, Slovakya’da 500 bin, Fransa’da 500 bin, Almanya’da 140 bin, Yunanistan’da 350 bin, Ukrayna’da 400 bin, İngiltere’de 300 bin, Çek Cumhuriyeti’nde 250 bin, İtalya’da 170 bin ve diğer Doğu- Kuzey 48 ülkede Roman–Çingeneler ciddi bir azınlık toplumu olarak varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Üniversitelerde Romanlar/Çingeneler ile ilgili tez çalışmaları genç akademisyenlere tavsiye edilmeli ve Türkiyeli Romanlar ile Avrupa Balkan Romanları arasındaki ilişkileri güçlendirmekte fayda vardır.
Dünya çapında Roman nüfusunun resmi veya güvenilir bir sayımı yoktur. Birçok Roman, ayrımcılık korkusuyla resmi nüfus sayımlarında etnik kimliklerini kaydettirmeyi reddediyor. Diğerleri yerel nüfusla yapılan evliliklerin torunlarıdır ve artık yalnızca Roman olarak tanımlanmıyor veya hiç tanımlanmıyorlar.
Önemli Roman nüfusları Balkan yarımadasında, bazı Orta Avrupa ülkelerinde, İspanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna’da bulunmaktadır. Avrupa dışında yaşayan Romanların toplam sayısı, öncelikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika ile Amerika’dadır ve toplam sayının 2 milyondan fazla olduğu tahmin edilmektedir. Bazı ülkeler, etnik kökene göre veri toplamamaktadır.
Tarihsel süreçte Hindistan’ın Pencap-Sind nehri havzası boyunca Pakistan ve Afganistan’ın da içinde bulunduğu bölgelerden, İran ve Anadolu üzerinden dünyaya yayılmış Hint-Avrupa kökenli halkın adıdır.
Denizaşırı ülkelerdeki Roman nüfusunun çoğu 19. yüzyılda Avrupa’dan göçle kurulmuştur. Kristof Kolomb’un 1498’de Hispaniola’ya yaptığı üçüncü seyahatte Romanlar da vardı.
Roman halkı, kısmen bölgesel, dini, kültürel ve lehçe farklılıklarına ve kendi kendini tanımlamaya dayalı (Rom Aşkali, Mısır) olarak farklı etnik kökenler olarak tanımlanmaktadır.
Romanlar, iki kola ayrılarak yeryüzüne dağılmışlardır. Birinci kolun, İran ve Suriye topraklarını aşarak Mısır’a yerleştikleri daha sonra da buradan kopan bazı kolların deniz yoluyla İspanya ve Portekiz’e gittikleri kabul edilmektedir.
İkinci kolun ise Hazar denizinin kuzeyinden Karadeniz’in kuzeyini takip ederek, Balkanlar’a oradan da Avrupa’ya geldikleri kabul edilir.
Bu göç dalgasının dışında Türklerle birlikte Anadolu coğrafyasına ve buradan hareketle de Trakya ve Balkanlar’a yerleşen Romanlar da mevcuttur.
Bunların bir kısmı Selçuklu Türkleri döneminde Oğuzlarla beraber Anadolu’ya yerleşerek Müslüman Romanların ilk nüvesini oluşturanlardır.
Bu dönemde Anadolu’da yaşayan diğer Romanlardan da Müslüman olanlar mevcuttur.
Çok sayıda Roman, Osmanlı fetihleri döneminde ya doğrudan Akıncı birlikleri ile beraber orduya hizmet veren zanaatkârlar olarak ya da bu akınlar sonrasında bölgeye gelen halkın içinde Balkanlar’a geldiler.
Bunların bir kısmı Osmanlılar ile Avrupa içlerine kadar gittiyse de önemli kısmı Trakya ve Balkan topraklarında kalarak ya yerleşik hayata geçtiler ya da eskiden olduğu gibi göçebe olarak yaşadılar.
Böylece Romanlar, Türk toplulukları ile beraber yeni fethedilen yerlerde Müslüman nüfusun çoğalmasına katkı sağlamış oldular.
500 yıldan fazla bir süre, bu bölgenin kültürel ve tarihsel gelişimine damgasını vuran Osmanlı İmparatorluğu’nun Romanları bu şekilde Rumeli’ye yerleştirmesinden dolayı Trakya ve Balkanlar, Romanların Hindistan’dan sonra ikinci vatanları olarak kabul edilmektedir.
Balkan Romanları, Trakya’da yerleşenler hariç genelde üç dil (Slavca, Türkçe ve Romanca) dili üzerinden birbirleri ile anlaşır.
Balkanlar’da Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Hırvatistan ve Slovenya’da yaşantılarını sürdüren Balkan Romanları genelde şehir ve kasabalarda yaşamaktadır.
19. ve 20. yüzyılda Balkanlar’da yaşanan isyanlar ve savaşlar Müslüman Romanları da olumsuz yönde fazlasıyla etkilemiştir.
II. Dünya Savaşı sırasında Nazi kamplarında 600 bin Romanın katledilmesi, Romanların kültürel belleğinde silinmeyecek travmaya sebep olmuştur.
Yakın dönem Yugoslavya’da yaşanan iç savaşta binlerce Roman daha güvenli yerler arayışı ile başta Almanya, Fransa ve Avusturya olmak üzere AB üyesi ülkelere göç ettiler.
Günümüzde Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinin bir kısmının Avrupa Birliği üyesi haline gelmesiyle buralarda yaşayan Romanlar, AB vatandaşı hakkını elde etmiştir.
Bugün birçok Balkan ülkesinde Roman vatandaşların sosyal kültürel problemlerinin çözümü ağır-aksak işlemektedir.
Roman kökenli vatandaşların kendi kültürlerine ait olan kılık kıyafetlerinden ve kültürlerini yaşama biçimlerinden dolayı sosyal yaşamda ayrımcılığa tabi tutulmaya devam edildiği bir gerçekle karşı karşıyalar.
Karşılaştıkları en ciddi sorunların başında eğitim, sağlık ve istihdam problemleri geliyor.
Müslüman Romanlar, toplu olarak yaşadıkları yerlerde inançlarını ve kültürlerini daha rahat bir şekilde sürdürebilmektedirler.
Romanlarda gelenekler, aileler aracılığıyla, uzun yıllar boyunca aktarılmıştır. Yazılı olmaktan çok, sözlü olarak aktarılan yerel müzikler, adalet sistemi ve evlilik gelenekleri, bunlardan bazılarıdır.
Zulüm ve sürgün yılları boyunca ve bir asırdan diğerine süregelen aşağılamalara rağmen Romanlar, birbirlerine sıkıca bağlı aile toplulukları olarak kalmışlardır.
İster İtalyan, Rumen, Rus veya İskandinav olsun isterse Amerikan gruplarından olsun, ailenin gücü, Roman kültürünün süregelen hayat mücadelesinde en başta yer almaktadır.
Balkanlarda bazı ülkelerde Kuzey Makedonya, Bulgaristan, Romanya’da Romanların büyük çoğunluğu Türkçe konuşmakta ve kendi aralarında Türkçe üzerinden anlaştıkları söylenir.
Eğitimlerini o ülke dili üzerinden sürdürmektedirler.
Türkiye’nin, Balkanlar’da dindaş ve soydaş topluluklar üzerindeki sosyal, kültürel, sağlık ve eğitim alanında yardım politikalarındaki Boşnak, Arnavut, Türk penceresine Balkanlar’da çok önemli bir nüfusa, potansiyele sahip olan Müslüman Roman topluluğunu da dahil etmesi gerekiyor.
Sivil toplum kurumlarının insani yardım politikalarında, unutulan Roman toplumunu hatırlamaları çok önemli bir adalet hukuk ve ahlaki sorumluluk icab etmektedir.
BALKAN ROMANLARI FORUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
19 Ekim 2024 tarihinde Balkanlarda ve Avrupa’da yaşayan Romanların siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunlarının ele alındığı “Uluslararası Roman Forumu” sonuç bildirgesi, seçkin Roman katılımcıları tarafından üzerinde mutabakat ile vurguladıkları sorun ve çözüm önerileri bize, Romanların gerçek sorunlarını anlatan en önemli tespitlerdir. (*)
Balkanlar ve Avrupa’da Avrupa Gezgin Evi raporlarında yaklaşık 11 ile 18 milyon Roman’ın yaşadığı tahmin ediliyor. Forumda dile getirilen ortak problemler ve çözüm önerilerinden oluşan bu çalışma, Roman topluluğun yaşadıkları ülkelerdeki sorunlarını çözmeye odaklandı.
En temel sorun olarak eğitim konusu ilk sıralarda yer aldı.
Bir sonraki Roman formunun Kuzey Makedonya’da Romanların “Eğitim Okullaşma Sorunu” başlığı altında gerçekleşmesi kararı alındı.
Roman Topluluğun Temel Problemleri
- Ayrımcılık: Roman topluluğun yaşadıkları toplumlarda kötü muamele, önyargı, ayrımcılık ve dışlayıcılıkla maruz kalmaktadırlar.
- Anayasal Sorunlar: Birçok ülkede Roman topluluğu, etnik bir azınlık olarak tanınmamaktadır.
- Siyasi temsiliyet ve katılım: Roman topluluğunun genellikle devlet ve karar alma kurumlarında çok az temsili vardır ve bu da onların sorunlarının etkili bir şekilde çözülmesini engellemektedir.
- Eğitim: Roman çocukların birçoğu okula devam edemiyor. Okuma yazma sorunu var. Okullarda ayrımcılık ve dışlayıcılık eğitime engel oluyor. Ancak ekonomik koşullar da Roman çocukların okulu terk etmesi için önemli bir neden. Kış mevsiminde okula uygun kıyafet bulunamaması çoğu durumda okulu bırakmaya neden olan faktörlerden biridir. Roman topluluğun yüksek öğrenime erişimi neredeyse hiç yoktur.
- Yoksulluk: Roman topluluğun en kronik sorunların başında yoksulluk gelmektedir. Kalıcı çözüm önerilerin bulunması gerekiyor.
- İşsizlik: Çoğunlukla bu topluluğun üyeleri kayıt dışı sektörlerde çalışmakta ve ayrımcılık ve vasıf eksikliği nedeniyle kayıtlı işgücü piyasasına girmekte zorluklarla karşılaşmaktadır. Eşit olmayan ücretler de diğer bir sorunu teşkil ediyor.
- Sağlık: Roman topluluğu yaşadığı ülkedeki nüfuz oranıyla daha yüksek ve yaşam beklentileri bazı yerlerde 10 yıl kadar daha kısa. Bu durumu belirleyen nedenler arasında tıbbi bilgi eksikliği, tıbbi hizmetlerin yetersizliği, tıbbi hizmetlere ulaşmanın zorluğu, gelir düşüklüğü ve yaşam koşullarının kötü olması yer alıyor. Çoğunlukla topluluk üyelerinin sağlık sigortası yoktur ve sağlık sistemiyle ciddi zorluklar yaşar.
- Barınma: Balkanlar’da barınma sorunu yaşan en önemli topluluktur. İç içe geçmiş gettolaşan mahallelerde yaşayan Roman topluluğu aynı zamanda kalabalık aile ortamlarda yaşamını sürdürüyor.
- Kamu hizmetlerden faydalanamama: Romanlar genellikle su, elektrik veya gaz gibi kamu hizmetlerine yeterli erişime sahip değildir.
- Kadın: Kadınlar büyük çoğunluğu ev hanımıdır, meslekleri olmadığı için işgücü piyasasına entegrasyon şansları düşüktür. Roman toplumunun en önemli sorunu kadının topluma kazandırılmasıdır. Roman topluluğu, eğitimden sağlığa kadar kadının entegrasyonu olmadan hayatiyetini sürdürmektedir.
- Hijyen: Uygun kişisel hijyen koşulların ve aynı yaşama alanını paylaşan çok sayıda aile üyesinin yanı sıra kötü ekonomik koşullar, kişisel hijyenin uygun şekilde sağlanamamasına katkıda bulunuyor.
- Mülkiyet: Uzun dönem boyunca şehirlerin merkezinde yaşayan ve gecekondu tarzında yaşadıkları için tapu ile ilgili sorunları var. Topluluğunun pek çok üyesinin yaşadığı ev veya arazilere ilişkin uygun mülkiyet belgeleri yoktur. Çoğu zaman bu mülkler, inşaat izni veya tapu olmaksızın kamu veya özel arazi üzerine gayri resmi yerleşimler olarak inşa edilmiştir.
Çözüm Önerileri:
- Eğitimde eşitlik ve burs fırsatları ve özellikle yükseköğrenim için yeni olanak ve fırsatlar.
- Siyasette temsiliyet, karar alma mekanizmalarında aktif katılımını sağlayacak yeni yasal düzenlemeler.
- Roman topluluğunun anlatılması için yeni bir medya dilinin geliştirilmesi, ayrımcılığa karşı platformların kurulması ve Roman kültürünü olumlu anlamda tasvir edecek projelerin geliştirilmesi.
- Sosyal dayanışmayı güçlendirecek kapsayıcı programların geliştirilmesi.
- Roman bilimsel araştırmaları enstitülerin kurulması.
- Roman kültürü ve toplumuna yönelik bütçelerin arttırılması.
- Balkan ülkelerinde yapılan çalışmaları ve fonları koordine edecek bir koordinasyon ofisinin kurulması.
- Romanlardan oluşacak bir hukuk danışma organın kurulması
- ‘Antisemizm’ benzeri ve Roman topluluğun uğradığı ayrımcılığı sembolize eden uluslararası toplumun kabul edeceği bir kavramın inşası ve tanıtımı.