?>

Nerede arıyoruz ki dermanı başka!

Yağmur Mirzayeva

4 yıl önce

Yüreğin sıkılıyor, gözlerin dalıp gidiyor.  
Yaşın kaç olursa olsun, ruhuna yapışan ve günden güne canını kemiren o dertler senin de aklından çıkmıyor.
Olmuyor,
Bitmiyor,
Sonu gelmiyor..
Biliyorum…
Ama sen de bilmelisin ki; kaygılandıkça, bunaldıkça, düşündükçe kendi üzerine çıkış kapılarını kapatıyor, yarana merhem yerine zehir döküyorsun.
Oysa her birine iman ettiğimiz peygamberlerimiz de bunların mislini taşıdı yüreklerinde.
Yakub Aleyhisselam'dan bahsedelim biraz…
Canparesi, kuzusu, biricik Yusuf'u ile imtihana tutulan Yakub Aleyhisselam, yavrusunu kaybettiğinde; çok kaygılandı. 
Hatta günümüz tabiri ile bunalıma girecek kadar streslendi, ağladı, ağladı, ağladı…
Taa ki gözlerini kaybedecek kadar ağladı.. 
Oysa kaybettiği Yusuf’u, evinin yakınında bir kuyuda idi.. 
Kaygıları çok iken evinin yakınındaki Yusuf'unu bulamıyor, onun yakınındaki varlığını hissedemiyordu.
Ama ne zaman ki  kaygılarını attı, sabrı en had seviyeye ulaştı, streslerinden arındı, işte o zaman başka bir diyardaki Yusuf'unun kokusunu almaya başladı.
Yakınındayken hissedemediği Yusuf'unu, başka bir diyardayken hisseder oldu!
Peygamber bile olsa, Rabbi tarafından bir imtihana tabi tutulmuştu.
Bu verdiğim misal, bizlere ibret olsun diye Rabbimiz tarafından bildirilmiş peygamber kıssalarından sadece biridir. 
Bizler, çoğu zaman içine düştüğümüz buhranlar sebebiyle sağlıklı düşünemiyor ve neticesinde maneviyatımızı kaybediyoruz.
Sabr, sebat, tevekkül gerçeğine tutunamadığımız anda, artık beden sağlığımızdan da oluyor ve her birimiz antidepresan ağına düşüyor, kendi ellerimizle kendimizi yok etmeye başlıyoruz.
Oysa biz Peygamber lisanıyla iman etmedik mi;
“Bil ki! Eğer bütün ümmet sana fayda vermek için toplansa, Allah’ın senin için yazdığından başka sana fayda veremez. Ve eğer bütün ümmet sana zarar vermek için toplansa, Allah’ın senin için yazdığından başka sana zarar veremez. Kalemler kaldırıldı ve sayfalar kurudu.” (Tirmizi)
Rabbimize sımsıkı sarılmak, olana ve olmayana hamd etmek, gelmemiş gelecek için dertlenip, sabrımızı şimdiden tüketmemek ve sürekli kalbimizi güçlendirmek, yapacağımız en güzel korunmadır aslında…

Bir gece yarısı buluşalım Rabbimizle..
Hiç seccademiz ıslanmamışsa gözyaşımızla, bu en büyük dert değil midir aslında?
Nerede arıyoruz ki dermanı başka!?.
Gidelim secdeye, fısıldayalım derdimizi..
Ağlayalım, ıslansın seccademiz akan sımsıcak gözyaşlarımızla..
Derdimizi Rabbimize anlatmak nasıl da lezzetli gelecektir o an sana.
Gıybetimizi yapmaz, bizi kınamaz, ayıplamaz, kusurumuzu yüzümüze vurmaz…
Yine "kulum" der…
Affettim” der..
Ol” der, ve gidiverir her dert ve keder..
Öyleyse bekletmeyelim Rabbimizi..
Başımızı secdeden kaldırdığımız an, omuzlarımızda bulunan tüm dert yüklerini döktüğümüzü bilmenin ferahlığı ile artık üzmeyelim batıp gidecek bu dünya için ne kendimizi, ne Rabbimizi.. 
.
Yağmur (Mirzayeva) İbiç, dikGAZETE.com

YAZARIN DİĞER YAZILARI