Kudüs
İşgal altındaki Doğu Kudüs'teki "Educational Bookshop" isimli kitapçı, şehrin sakinleri, ziyaretçileri, diplomatları, akademisyenleri ve gazetecilerin Filistin, İsrail, bölgeyi kitaplardan öğrenmek istediklerinde uğradıkları en önemli adresler arasında yer alıyor.
Yaklaşık 40 yıllık geçmişe sahip Doğu Kudüs'teki bu küçük işletme, kitap okuma alanı, kültürel faaliyetleriyle şehre gelenlerin uğrak noktaları arasında bulunuyor.
İsrail polisi, 9 Şubat'ta içeride "şiddete tahrik edici eserler satıldığı" gerekçesiyle kitapçıya baskın düzenledi. İsrail polisinin içerideki kitaplara el koyduğu, daha sonra dükkanın çalışanları amca ve yeğen, Filistinli Mahmud ile Ahmed Muna'yı gözaltına aldığı güvenlik kamerası görüntüleri paylaşıldı.
İsrail mahkemesine çıkartılan Filistinli Mahmud ve Ahmed Muna, "kamu düzenini bozmak" suçlarından iki gün gözaltında tutuldu.
Doğu Kudüs'teki diplomatik misyonların yanı sıra, akademisyenler, edebiyatçılar, gazeteciler ve aktivistler iki Filistinli kitapçının davasını mahkeme salonunda takip etti.
Filistinli Mahmud ve Ahmed hakkında İsrail mahkemesi 5 gün ev hapsi, 20 gün de kitapçı dükkanından uzaklaştırma kararı verdi.
Serbest kaldıktan sonra AA'ya konuşan Filistinli kitapçılar, İsrail'in Filistinlilere baskısını pasifist kültürel alana da taşıdığına işaret ederek İsrail tutukevlerinde Filistinlilerin uğradığı muamelenin "aşağılayıcı, insanlığa aykırı, sivil bir polis ve hapishane kavramına uzak olduğunu" vurguladı.
"İsrail polisi çok ilkel yöntemlere başvurdu"
Filistinli Mahmud Muna (42), İsrailli sivil polislerin sivil araçlarla işgal altındaki Doğu Kudüs'teki dükkanlarına gelerek, "şiddete tahrik edici eserler satıldığı" şüphesiyle arama yaptıklarını anlattı.
Üçüncü kuşak kitapçı olarak 40 yıllık mesleki tecrübeyle endişelenmediğini ancak "şüphe duyduğunu" belirten Mahmud, kitapçıda arama yapmaya başladıklarında durumun daha iyi anlaşıldığını, "Filistin, işgal yazan harita ya da Filistin kimliğini yansıtan renklerin bulunduğu her kitabı toplamaya başladıklarını" kaydetti.
Mahmud, polislerin çok ilkel yönteme başvurduklarının altını çizerek, memurların kitapları, arama motorunun çeviri uygulamasından anlamaya çalıştıklarını, kitapların resimlerini çekip, telefonla başka bir kişiye attıklarını, "burası siyasi bir kitap evi olduğu için sonunda 200'den fazla kitabı siyah çöp torbalarında toplamak zorunda kaldıklarını" paylaştı.
Filistinli kitapçı, İsrail polisine el koyduğu kitapları karton kutuya düzenli bir şekilde koymayı teklif ettiğini ancak reddedildiğini söyledi.
Doğu Kudüs'te İsrail makamlarının kitapçıya baskınının "iki Filistinlinin barışçıl ve katılımcı biçimde görüşlerin, fikirlerin alışverişinin yapılacağı bir mekan sağlamasına karşı bir girişim olduğunu" belirten Mahmud, "Ben kitapçı olarak bir hayat seçerken yer altı zindanlarında soğukta iki gece geçireceğimi hiç hayal etmezdim." diye konuştu.
Mahmud, İsrail savcılığının kendilerine yönelttiği suçlamanın önce "şiddete teşvik edici içerikli eserler satmak" olduğunu, fakat daha sonra bunu "kamu düzenini bozma" olarak değiştirdiğini vurguladı.
"Kitapçıda hakettiğimiz özgürlüğün tadını çıkarıyorduk"
Filistinli kitapçı Mahmud, 7 Ekim'deki baskı ortamını hissetmesine rağmen kitapçı dükkanında bundan uzak yaşadığına dikkati çekerek şunları anlattı:
"Her zaman iki dünyada yaşadım. Kitapçı dükkanının içinde güzel bir kozada, kelimeler, fikirler, edebiyatla dolu güzel bir dünyadaydım. Her zaman, medeni bir diyalog kurmak isteyen insanların arasında olduğunu hissediyorsun. Dükkanı bu şekilde kurguladık. Aynı zamanda sürekli baskı altındaki işgal altındaki bir şehirde yaşıyorum. İsrail hükümeti, belediye, iskan dairesi, vergi idaresi, diğer kurumlar her taraftan bir baskı var. Bizler kendi vahamızı bir kitapçı dükkanı olarak kurmuştuk, bunun içinde sağladığımız ve hakkettiğimiz özgürlüğün tadını çıkarıyorduk."
İsrail'in bir demokrasi olduğuna ilişkin algıyla kitaplara ilişkin bir hassasiyet gösterileceği, kitapçıların da baskı ve bu tür sindirme adımlarından muaf tutulacağını sandıklarını ancak bunu yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini değerlendiren Mahmud, "Belki İsrail için insanlık adına kutsal sayılabilecek kitapçı, dini kurumlar, akademik kuruluşlar bunlar artık korumasız. Artık herkesin sınırsız bir baskıya maruz kaldığı dünyada yaşıyoruz. Bu çok endişe verici. Sadece Filistin fikri, renkleri, bir tahrik olarak sayılıyor. Ne yaparsanız yapın 6-7-8 milyon Filistinli bu bölgede yaşıyor ve Filistinli olmaya devam edecekler. Bunların ulusal kimliği, bugün bir kışkırtıcı unsur sayılıyor." ifadesini kullandı.
"Kitap sizi kışkırtıyorsa iyi bir kitaptır"
Mahmud, tarihler boyunca ulusların olağanüstü durumlardan geçerken sert tedbirlere başvurduğunu bunu meşru bulmadığını ama anladığını belirterek, "Bir kitapçıya saldırmak, kitapları yasaklamak, kitapları kışkırtıcı diye işaretlemek, bu çok garip kriter. Kitap eğer ki sizin görüşlerinizi kışkırtıyorsa bu entellektüel anlamda iyi bir kitaptır. Bizler insanların düşünmesini ve onları entellektüel olarak kışkırtmak isteriz. Bu iyi bir kitabın özelliğidir." diye konuştu.
İsrail polisinin baskında teknikten, bilgiden, zekadan yoksun olduğunu, sadece başlık ve belirli kelimelere odaklandığını anlatan Mahmud, şöyle devam etti:
"Bir deyiş vardır bi kitabı asla kapağına göre değerlendirme. Polislerse tamamen bunu yapıyordu. Kitapları kapaklarına göre değerlendiriyorlardı. Kitabın mesajını anlamak için okumak gerekiyor. Ama hiçbir soruşturmacı kitapçı için bunu bir yılda bile yapmaz. Ama asıl korkuncu kitapların yasaklanması tarihte ne zaman bu olduysa hep feci sonuçlara yol açmıştır. Bu geçilmemesi gereken bir kırmızı çizgi."
Mahmud, İsrail polisinin aldıkları tüm kitapların arasından sadece 4 kitaba el koyduğunu sonunda savcılığın da bundan bir dava inşa edemediğini belirtti.
İsrail polisinin tüm uygulamalarının aşağılayıcı olduğunu aktaran Mahmud, "kanıtlanana kadar masum değil suçlu gibi muamele edildiklerini" söyledi.
"Filistinlilerin hücrelerde nasıl muameleye maruz kaldığını gördük"
Mahmud, Filistinlilerin İsrail'de demir parmaklıklar arkasında geçirdikleri sürece ilişkin şunları kaydetti:
"Benim adıma da çok aydınlatıcı bir deneyim oldu. Filistinlilerin bu hücrelerde nasıl bir muameleye maruz kaldığını da böylece gördük. Burası kanunsuz bir yer. İnsanlar, aşağılanıyor, itiliyor, kakılıyor, sözlü sataşmalara maruz kalıyor. Tutuklu insanlar, polis, hapishane, gardiyan bunlardan çok uzak bir muameleye uğruyor. Şok edici, iki gün maruz kaldım, çok karanlık bir yer, hala daha beni ürpertiyor."
İsrail polis ve yargısının "kitapları inceleyecek, zaman, zeka, kritik düşünce yeterliliğinden yoksun olduklarını" aktaran Mahmud, "Ben bir kitapçı olarak yapabileceğim en kötü şey sevdiğim kitapları satmaktır. Kitapları, eleştirel düşünceyi sağlayacak şeyler olarak satarım. Eğer ki sevdiğim kitapları satarsam bu kişisel kütüphane olur. El koydukları kitapları inceleyecek zamanları yok. Okuyacaklarını da düşünmüyorum. Umarım ki okurlar böylece biraz eleştirel düşünce kazanabilirler. Eğer okumayacaklarsa da umarım ki geri getirirler." diye konuştu.
"İsrail polisi kitaplara değer vermeyen insanlarla dolu"
Mahmud, "İsrail polisleri kitapçıda bir hafta geçirirse bize destek olacaklardır. Okuyan ve kitapları seven insanlar, dükkanımızı kapatmaktansa bizim yaptığımıza, burada sağladığımız ortama değer verir. Ne yazık ki İsrail polisi kitaplara değer vermeyen insanlar, okumayı bilmeyen insanlarla dolu. Kudüs nihayetinde 'kitap' şehri ama anlaşılan onlar kitap insanı değil." ifadesini kullandı.
Babasının dükkanı olduğunu, üç jenerasyondur bu işi yaptıklarını ve uluslararası desteği takdir ettiğini paylaşan Mahmud, polis ve yargının hikayelerinin bu kadar yayılmasına şaşırdığın değerlendirdi.
Mahmud, "Düşünmeden edemiyorum İsrail sisteminde uluslararası dayanışma ve tepkiden yoksun biçimde kaç tane dosya geçiyor, kaç tane insan İsrail zindanlarında kaç gece geçiriyor." dedi.
İsrail polisi baskında telefondan yardım aldı
Filistinli kitapçı Ahmed Muna (34), İsrail polisinin baskınında dükkanı kapattıklarını müşterileri de kabaca dışarı çıkardıklarını belirtti.
Ahmed, İsrail polisinin arama yaptığı bir buçuk saat içinde dükkanın "perişan hale geldiğini" vurgulayarak dükkanı düzenlemek istediğindeyse güç kullanılarak engellendiğini söyledi.
İsrail polisinin "bulamayacağı şeyleri aradığını, bu sırada denk gelenleri toplamaya başladığını" belirten Ahmed, Filistin bayrağı, resmi, sembolü yer alan kitapları ayırdığını kaydetti.
"Günlük İsrail gazetelerini aldılar"
Ahmed, İsrail polisinin kitapçıda satışta olmayan "Nehirden Denize" başlıklı çocuk boyama kitabını incelemeye aldıklarını anlattı.
Baskında komik bulduğu anekdota değinen Ahmed, "İsrail polisi, üzerinde Gazze Şeridi'nde serbest bırakılan İsrailli esirlerin resimleri olduğu için ülkede ulusal yayım yapan Jerusalem Post ve Haaretz gazetelerini aldı. Bunun ulusal gazete olduğunu söyledim ama fayda etmedi. Sonunda telefonda konuştukları biri sanırım 'beyler saçmalamayın bunları bırakın' dedi. Bunları almaktan vazgeçtiler." ifadesini kullandı.
Ahmed, İsrail polisinin genel olarak muamelesinin "vahşice" olduğunu özetledi.
"Burası çok derin ve karanlık bir kuyu"
Ahmed, İsrail tutukevinde geçirdiği iki günü "hayatının en zor iki günü" olarak tanımlarken, şunları anlattı:
"Hücreye girdiğin zaman her şeyden soyutlanıyorsun. Zamanı bilmiyorsun, saat yok, ışık, pencere yok. Soğuk, uyumak çok rahatsız edici. Hücreler beton ve demirden yapılmış, çok ince bir yoga matı gibi bir örtünün üzerinde uyuyorsun. Yastık, tuvalet kağıdı yok. Soğuk su, ellerini yıkayabileceğin sabun yok. Tuvalet hücrenin içinde. İlk gün ışık açık uyudum. İkinci gün karanlıktı, dışarısı gündüz, gece farkını bilmiyordum. Koşullar feciydi. Buraya girdiğinde tamamıyla dış dünyayla bağlantın kesiliyor. Burası çok derin ve karanlık bir kuyu. Burada başına her şey gelebilir."
İsrail savcılığının haklarında dava hazırlayacağını mahkemeye bildirdiğini ancak yeterli delil olmadığının anlaşıldığını aktaran Ahmed, buna rağmen gözaltında bir gün daha tutulduklarını paylaştı.
Ahmed, "Kitap satmak suç değildir. Kitap satmak, ışıktır, kültür, fikir, akademi satmak, bilgiyi yaymaktır, hiçbir şekilde suç teşkil edemez. Ancak son yıllarda değişen özgürlüklerin daha da kısıtlandığı bir yerde yaşıyoruz. Özgür bir dünyada ifade, hareket, istediğini yaşayabilme özgürlüğünün daha da kısıtlandığını görüyoruz." diye konuştu.
Kitapçı dükkanlarının bir kültür merkezi niteliği de taşıdığını aktaran Ahmed, dükkanlarının her kimlik, her kültür, her görüşe açık olduğunu ekledi.
Ahmed, sadece Filistin, İsrail içinden değil uluslararası alandan kendileriyle dayanışma gösteren herkese teşekkür ettiğini kaydetti.
Kaynak: AA