TCMB Başkanı Kavcıoğlu: Veriler ikinci çeyrekte büyümenin oldukça yüksek oranda gerçekleşeceğine işaret ediyor

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, "Takip ettiğimiz yüksek frekanslı veriler, ikinci çeyrekte büyümenin baz etkisiyle oldukça yüksek oranda gerçekleşeceğine işaret ediyor." dedi.

ANKARA

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Şahap Kavcıoğlu, "Enflasyon Raporu 2021-III" bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada, temel varsayımları ve kısa vadeli öngörüleri doğrultusunda, politika faizinin güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edileceği bir görünüm altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngördüklerini belirtti.

Bu çerçevede, enflasyonun 2021 sonunda yüzde 14,1 olarak gerçekleşeceğini, 2022 sonunda yüzde 7,8'e, 2023 sonunda ise orta vadeli hedef olan yüzde 5 seviyesine gerileyerek istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini dile getiren Kavcıoğlu, "Böylece 2021 yıl sonu enflasyon tahminini 1,9 puanlık güncellemeyle yüzde 12,2'den yüzde 14,1'e yükselttik." ifadesini kullandı.

"Gelişmiş ülkelerin uzun vadeli faiz oranları dalgalı bir seyir izliyor"

Kavcıoğlu, küresel ekonominin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele kapsamında yürütülen aşılama faaliyetlerinin yanı sıra para ve maliye politikalarının desteğiyle toparlanmaya devam ettiğini söyledi.

Aşılama oranlarının yüksek seyrettiği ülkelerde sosyal hareketliliği kısıtlayan tedbirlerin yılın ilk çeyreğine kıyasla büyük oranda azaldığını belirten Kavcıoğlu, aşılamada ilerleme kaydeden ekonomilerin, kısıtlamaları hafifleterek iktisadi faaliyette daha güçlü bir performans sergilediğini dile getirdi.

Kavcıoğlu, öncü göstergelerin, kısıtlamalardan daha fazla etkilenen hizmetler sektörünün de imalat sektöründe devam eden toparlanmaya eşlik etmeye başladığına işaret ettiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:

"Başta salgının olumsuz etkilediği Avro Bölgesi olmak üzere hizmetler PMI endekslerindeki güçlü artışlar, küresel ekonominin genele yayılan bir toparlanma eğilimi sergilediğini gösteriyor. Bu gelişmeler, Türkiye'nin dış talep görünümünün nisan enflasyon raporu dönemine göre iyileştiğini ortaya koyuyor."

Özellikle tarımsal emtia fiyatlarındaki düşüşün enerji ve enerji dışı fiyatların farklılaşmasına yol açtığına dikkati çeken Kavcıoğlu, mart ve nisanda yatay bir seyir izleyen enerji fiyatlarının mayıstan itibaren tekrar artış kaydettiğini anlattı.

Kavcıoğlu, "Toparlanma dönemlerinde emtia fiyatlarında gözlenen artışlar, genel olarak hızla artan talebe üretimin aynı hızla yanıt vermemesinden ve arz tarafında meydana gelen lojistik kısıtlardan kaynaklanıyor." diye konuştu.

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, son dönemde üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki farkın birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede uzun dönem ortalamasının oldukça üzerine çıktığını gördüklerini belirterek şöyle devam etti:

"Arz yönlü faktörlerin enflasyon beklentilerinin üzerindeki ikincil etkileri ve finansal göstergelerle etkileşimleri, merkez bankaları tarafından yakinen takip ediliyor. Küresel enflasyon oranlarındaki artışın kalıcılığına dair belirsizlikler uluslararası finansal piyasalarda oynaklığa neden olurken, gelişmiş ülkelerin uzun vadeli faiz oranları bu dönemde dalgalı bir seyir izlemektedir.

Diğer yandan, yükselen enflasyon, merkez bankalarının aşırı destekleyici politikalarında öngörülenden daha erken bir normalleşme sürecinin başlayabileceğine yönelik beklenti yaratıyor."

Küresel piyasalardaki gelişmelerin bir yansımasının da gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımları üzerinde görüldüğünü dile getiren Kavcıoğlu, "Çin hariç tutulduğunda yılın ilk yarısında gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları görüldü. Gelişmiş ülkelerde para politikasının ne zaman ve ne ölçüde normalleşeceğine ilişkin öngörüler, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelerde portföy hareketleri ve finansal piyasalar üzerinde etkili olmayı sürdürecektir." dedi.

"Dış talep sanayi üretimini destekliyor"

Kavcıoğlu, yurt içindeki makro ekonomik görünüme değinirken şunları söyledi:

"2021 yılı ilk çeyreğinde milli gelir çeyreklik bazda yüzde 1,7, yıllık bazda ise yüzde 7 arttı. Birinci çeyrekte büyümenin sürükleyicisi iç talep olurken, net ihracat büyümeye 2009 yılı üçüncü çeyreğinden bu yana ilk defa pozitif katkı verdi. Diğer taraftan, nihai yurt içi talep, finansal koşullardaki sıkılaşma ve salgın kısıtlamalarının etkisiyle tüketim kaynaklı olarak çeyreklik büyümeyi sınırlarken, net ihracatın dönemlik büyümeye katkısı pozitif oldu.

Üretim yönünden baktığımızda, ilk çeyrekte yıllık büyümeye en yüksek katkı sanayi ve hizmet sektörlerinden gelirken dönemlik büyümenin temel belirleyicisi sanayi ve inşaat katma değeri oldu. Hizmetler katma değerinin büyümeye katkısı ise salgın kısıtlamalarının etkisiyle daha sınırlı kaldı."

Öncü göstergelerin, iktisadi faaliyetin yılın ikinci çeyreğinde de gücünü koruduğunu gösterdiğini belirten Kavcıoğlu, "Nisan-mayıs döneminde ilk çeyreğe göre sanayi üretimi artışı bir miktar ivme kaybetmiş olsa da ciro endeksleri, bu yavaşlamanın salgın tedbirleri ve finansal koşullardaki sıkılaşmaya bağlı olarak yurt içi talep kaynaklı olduğuna, dış talebin ise sanayi üretimini desteklediğine işaret ediyor. Bunun haricinde, başta taşıt sektörü olmak üzere bazı sektörlerde yaşanan tedarik kısıtlarının da bu dönemde üretimi sınırladığını gözlemliyoruz." dedi.

"Sıkı para politikası ve güçlü dış talep koşulları, cari işlemler dengesini olumlu etkiliyor"

Kavcıoğlu, güven endekslerinin hem haziran hem de temmuzda genele yayılan artışlar gösterdiğinin altını çizerek, bu toparlanmada hizmetler sektörünün sürükleyici olduğunu ifade etti.

Yüksek frekanslı verilerin, tam kapanma dönemi sonrasında kısıtlamaların kademeli olarak gevşetilmesiyle hareketliliğin ve hizmetlere yönelik harcamaların artış kaydettiğini gösterdiğini dile getiren Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Toparlanma, salgından en çok etkilenen hizmetler sektörü kalemlerinde daha kuvvetli olsa da bu sektörlerde faaliyet haziran ayı itibarıyla salgın öncesi seviyelerin halen altında bulunuyor. Takip ettiğimiz yüksek frekanslı veriler, ikinci çeyrekte büyümenin baz etkisiyle oldukça yüksek bir oranda gerçekleşeceğine işaret ediyor.

Yılın ikinci yarısında da iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle büyümeye devam edeceğini tahmin ediyoruz. Talepteki bu dengelenme, cari denge, enflasyon ve istihdam üzerindeki olumlu etkilerinden ötürü önem arz ediyor."

İhracatın, haziranda bir önceki aya göre yüksek oranlı bir artış sergilediğine ve yılın ikinci çeyreğinde ivmesini koruduğuna işaret eden Kavcıoğlu, Avrupa başta olmak üzere küresel sanayi üretimindeki toparlanma ve ihracat fiyatlarındaki artışın bu gelişmede etkili olduğunu söyledi.

Kavcıoğlu, ithalatın ise emtia fiyatlarındaki artışa rağmen finansal koşullardaki sıkılaşmanın etkisiyle ikinci çeyrekte daha ılımlı bir seyir izlediğini belirterek, "İhracatın ithalatı karşılama oranının 2011 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde artarak yüzde 85-90 seviyelerine ulaştığını görüyoruz. Bu gelişmenin cari işlemler dengesinde oluşturduğu yapısal iyileşme eğilimini, finansal istikrara katkısı açısından memnuniyetle karşıladığımızı ifade etmek isterim." diye konuştu.

"Uygulamakta olduğumuz sıkı para politikası ve güçlü dış talep koşulları, cari işlemler dengesini olumlu etkiliyor." diyen Kavcıoğlu, ihracattaki güçlü artış eğiliminin yanı sıra aşılamadaki kuvvetli ivmenin turizm faaliyetlerini canlandırmasıyla yılın geri kalanında cari işlemler hesabının fazla vermesini beklediklerini vurguladı.

Kavcıoğlu, altın ithalatının yılın ikinci çeyreğinde tarihsel ortalamaların belirgin olarak altına inmesinin de cari işlemler dengesindeki iyileşmenin belirleyicilerinden olduğuna işaret ederek, cari işlemler dengesindeki bu görünümün, önümüzdeki dönemde dış finansman ihtiyacını azaltarak ülke risk primini olumlu etkileyecek bir unsur olacağını bildirdi.

Bazı temel istatistiklerde revizyon planlanıyor

Kavcıoğlu, uluslararası standartlarda yapılan güncellemelere uyum ve yeni veriye erişim kapsamında bazı temel istatistiklerde revizyon planladıklarını belirterek şunları kaydetti:

"Bu revizyonla, kısa vadeli dış borç istatistikleri başta olmak üzere, Türkiye'nin brüt dış borcu, uluslararası yatırım pozisyonu, firmaların döviz varlık ve yükümlülükleri ile ödemeler dengesi istatistiklerindeki olası yanlılıkların düzeltilmesini amaçlıyoruz. Revizyon kapsamında yapılan en önemli geliştirme, vadeli dış ticaret işlemleri kaynaklı ihracat alacakları ve ithalat borçlarının firmalardan doğrudan raporlama yoluyla derlenmesi olacak.

Çalışma kapsamında elde edilen bulgular, bilhassa reel sektörün dış finansman ihtiyacına yönelik daha gerçekçi değerlendirmeler yapılabilmesine katkı sağlayacak. Uluslararası kuruluşlardan da teknik destek alarak yürüttüğümüz çalışmanın sonuçlarını 19 Ağustos'ta yayınlayacağımız 'Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri' ile birlikte kamuoyuyla paylaşmayı planlıyoruz."

"Küresel finansal koşullardaki dalgalanmalar gelişmekte olan ülkeler üzerinde daha fazla risk oluşturuyor"

Kavcıoğlu, kredilerin parasal sıkılaşmanın etkisiyle yavaşlayarak ikinci çeyrekte ılımlı bir seyir izlediğini söyledi.

Türkiye'de 29 Nisan-17 Mayıs arasında uygulanan tam kapanma tedbirleri sebebiyle yavaşlayan kredilerin, takip eden dönemde açılma ve ertelenmiş talebin etkisiyle büyük ölçüde tüketici kredileri kaynaklı olarak yeniden artmaya başladığını anlatan Kavcıoğlu, "Kredi kompozisyonu itibarıyla, firma ve konut kredileri ılımlı seyrini sürdürürken, konut hariç tüketici kredilerinde son dönemde göreli olarak daha güçlü bir artış görüldü. Tüketici kredilerinin dengeli büyümesini sağlamayı amaçlayan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kararlarının önümüzdeki dönemde bu artışı sınırlayacağını öngörüyoruz. Bireysel kredilerin daha ılımlı ve dengeli bir büyüme sergilemesinin, enflasyon görünümü ve dış denge üzerindeki riskleri sınırlamak için önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum." diye konuştu.

Kavcıoğlu, talep ve maliyet unsurlarının yanı sıra enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyeleri dikkate alarak politika faizini nisan ayından bu yana sabit tuttuklarının ve para politikasındaki sıkı duruşlarını koruduklarının altını çizdi.

Geçen 3 aylık dönemde TCMB fonlamasını sade bir operasyonel çerçevede açık piyasa ve kur takası işlemleri kanalıyla yaptıklarını hatırlatan Kavcıoğlu, para piyasasındaki gecelik faizlerin TCMB politika faizi etrafında oluşmaya devam ettiğini aktardı.

Küresel finansal piyasalarda veri akışına hassasiyetin arttığı bir dönemde ülke risk pirimi ve döviz kuru oynaklığının geçen enflasyon raporu dönemine göre gerilemekle beraber hala yüksek seviyelerini koruduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, "Küresel finansal koşullardaki dalgalanmalar, gelişmekte olan ülkeler üzerinde daha fazla risk oluşturuyor. Bu nedenle sıkı para politikası duruşunun enflasyondaki düşüşü sağlama önceliği doğrultusunda kararlılıkla sürdürülmesi, söz konusu oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi görmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

"Çekirdek enflasyon yılın ikinci çeyreğinde yıllık bazda yükseldi"

Kavcıoğlu, yılın ikinci çeyreğinde toplam talep koşulları daha ılımlı bir görünüm sergilerken, uluslararası gıda ve emtia fiyatlarındaki yükseliş, kurdaki gelişmeler ve enflasyon beklentileri seyrinin enflasyon görünümünü olumsuz etkilediğini kaydetti.

Tüketici enflasyonunun nisan ve mayıs aylarında nisan enflasyon raporu tahminleriyle uyumlu gerçekleştiğini ancak haziranda kontrollü normalleşmenin de etkisiyle tahmin aralığının üst sınırına yaklaşarak yüzde 17,53 seviyesine ulaştığını belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"Nisan-haziran döneminde enflasyondaki artışta temel mal, enerji ve gıda grupları belirleyici olurken, kısıtlamaların etkisiyle hizmetler sektörünün enflasyondaki yükselişe katkısı sınırlı oldu. Yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının net etkisi, eşel mobil uygulamasının da desteğiyle bu dönemde enflasyonu sınırlayıcı yönde oldu.

Çekirdek enflasyon, temel mal grubu ve işlenmiş gıda öncülüğünde yılın ikinci çeyreğinde yıllık bazda yükseldi. Temel mal grubundaki artışta döviz kuru gelişmeleri ve uluslararası endüstriyel metal fiyatlarındaki artış belirleyici oldu. Diğer yandan çekirdek göstergelerin ve alt grupların ana eğilimlerinin, son dönemde bir miktar düşüş göstermekle beraber, yüksek seviyelerini koruduğunu söyleyebiliriz."

Kavcıoğlu, ikinci çeyrek verilerinin, ekonominin döngüsel durumuna ilişkin geçmiş değerlendirmelerle uyumlu olarak toplam talebin eğilim üstünde seyrettiğine işaret etti. Bununla birlikte, toplam talebin daha ılımlı seviyelere yakınsamakta olduğunu tahmin ettiklerini aktaran Kavcıoğlu, "Bu dönemde iç talebin finansal koşullardaki sıkılaşmanın etkisiyle zayıfladığını ancak dış talebin küresel toparlanmayla uyumlu olarak Nisan Enflasyon Raporu öngörülerimizden daha güçlü seyrettiğini gözlemliyoruz. Merkez Bankası bünyesinde takip edilen çıktı açığı göstergeleri, ilk çeyreğe göre ikinci çeyrekte daha ılımlı bir talep görünümüne işaret ediyor" dedi.

Uluslararası finansal piyasalarda görülen oynaklıklara bağlı olarak döviz kurlarının yükselmesi, emtia fiyatlarındaki artış eğiliminin devam etmesi ve tedarik zincirlerindeki aksamaların, üretici ve tüketici fiyatlarının artışında önemli rol oynadığının altını çizen Kavcıoğlu, haziran ve temmuz aylarında tarımsal emtia ve endüstriyel metal fiyatları gerilemiş olsa da emtia fiyatlarının genel seviyesinin enerji grubunun etkisiyle yükseldiğine dikkati çekti.

Diğer yandan küresel ölçekte devam eden arz kısıtları, üretim darboğazları ve taşımacılık maliyetlerindeki artışın, tedarik sorunlarına yol açarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde üretici fiyatlarının artmasına neden olduğunu anlatan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Türkiye PMI verilerinin ayrıntıları, tedarikçilerin teslimat sürelerindeki artışın sürdüğüne ve söz konusu tedarik kısıtlarının son 1,5 yıldır devam ettiğine işaret ediyor.

Son olarak yılın ikinci çeyreğinde enflasyon beklentilerinin seyrine baktığımızda, Piyasa Katılımcıları Anketi’nden elde edilen enflasyon beklentilerinin arttığını görüyoruz. Diğer taraftan, piyasa bazlı enflasyon beklentileri, son dönemde bir miktar gerilese de tarihsel ortalamalarının üzerinde seyrediyor."

Enflasyonla mücadele için toplumsal mutabakat vurgusu

Para politikasının enflasyon tahminlerine ulaşma, beklentileri yönetme ve fiyat istikrarını sağlama açısından temel araç olduğuna vurgu yapan Kavcıoğlu, "Ancak enflasyonla mücadelede bugüne kadarki deneyimlerimiz, enflasyonu düşürmek için para politikasının tek başına yeterli olmayacağını da gösterdi. Bu nedenle, enflasyonu düşürmek ve kalıcı olarak daha düşük bir enflasyona ulaşmak için toplumsal mutabakat ve ortak çabanın büyük önem taşıdığını düşünüyoruz. Bu kapsamda, uygun bir parasal ve mali duruşun yanında, enflasyondaki düşüşü geciktiren veya zorlaştıran yapısal katılıkların azaltılması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı önleyecek rekabeti artırıcı önlemlerin alınması da önem arz ediyor." dedi.

Salgın dönemine özgü koşullar ve açılma-kapanma döngülerinin neden olduğu belirsizliklerin yanı sıra aşılamadaki ivmelenmeyle birlikte ertelenmiş talebin devreye girmesinin küresel olarak fiyatlama davranışlarında alışagelmişin dışında dinamiklere yol açtığına değinen Kavcıoğlu, söz konusu dinamiklerin Türkiye'de de neredeyse tüm sektörlerde gözlendiğini ve sağlıklı fiyat oluşumunu engelleyerek enflasyon beklentilerinde ilave bozulmalara yol açtığını söyledi.

Kavcıoğlu, fiyatlama davranışlarının mikro düzeyde analizinin döneme has koşulların enflasyon dinamikleri üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasında önemli rol oynadığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu doğrultuda, bir yandan enflasyonla mücadele için makroekonomik politikalarda gerekli adımları eş güdüm içerisinde atarken, diğer yandan da enflasyonla mücadelenin mikro boyutuna da eğilmeliyiz. Piyasa mekanizmasının etkin şekilde işlemesinin sağlanması, fiyatlama davranışlarını bozabilecek unsurların anlaşılması ve rekabetteki aksaklıkların enflasyonda katılık oluşturmasının engellenmesi için mikro düzeyde çalışmalar yapılmasının gerekli olduğunu görüyoruz. Elde edilen bulgular, alışılagelmişin dışındaki fiyatlamaların normalleşmesinde kurumlar arası eş güdümün önemini de açıkça ortaya koyuyor."

"2021'e ilişkin ithalat fiyatları varsayımımızı yukarı yönlü güncelledik"

Kavcıoğlu, ithalat ve gıda fiyatlarını, küresel büyüme ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımları gözden geçirdiklerini ve güncellediklerini söyledi.

Ham petrol fiyatı varsayımlarını yukarı yönlü güncellediklerini, tarımsal emtia daha sert olmak üzere bazı emtia fiyatlarında son dönemde geri çekilmeler görülse de ithalat fiyatlarının genel seviyesinin nisan ayı projeksiyonlarının üzerinde kaldığını belirten Kavcıoğlu, "Bu doğrultuda 2021'e ilişkin ithalat fiyatları varsayımımızı yukarı yönlü güncelledik. Diğer yandan, uluslararası piyasalarda oluşan vadeli fiyat eğrisi, 2022'de ithalat fiyatlarında mevcut seviyelerin korunacağına işaret ediyor. Gıda enflasyonu varsayımlarımızı döviz kuru gelişmeleri ve uluslararası fiyatlara ilişkin görünümü dikkate alarak 2021 ve 2022 yılları için bir miktar yukarı çektik." diye konuştu.

Kavcıoğlu, dış talep görünümüne ilişkin varsayımlarını ise yurt dışındaki olumlu büyüme görünümünü dikkate alarak yukarı yönlü güncellediklerini bildirdi.

Enflasyon ve çıktı açığı tahminlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"Temel varsayımlarımız ve kısa vadeli öngörülerimiz doğrultusunda, politika faizinin güçlü dezenflasyonist etkiyi muhafaza edecek şekilde, enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edeceği bir görünüm altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngörüyoruz. Bu çerçevede, enflasyonun 2021 yıl sonunda yüzde 14,1 olarak gerçekleşeceğini, 2022 yıl sonunda yüzde 7,8'e ve 2023 yıl sonunda ise orta vadeli hedef olan yüzde 5 seviyesine gerileyerek istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz."

Kavcıoğlu, bir önceki rapor dönemine göre Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları ve gıda fiyatları varsayımlarındaki güncellemelerin, enflasyon tahminini sırasıyla 0,8 puan ve 0,5 puan artırdığını, yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda ise büyük ölçüde elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki artışa bağlı olarak tahminlerini 0,3 puan yükselttiklerini söyledi.

Enflasyonun ana eğilimindeki artışın yıl sonu enflasyon tahminine 0,2 puan yukarı yönlü katkıda bulunduğunu, çıktı açığındaki güncelleme de tahmini 0,1 puan yukarı çektiğini ifade eden Kavcıoğlu, "Başlangıç koşullarındaki güncellemenin enflasyonun ana eğilimine etkileri, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 0,1 puan artırdı. Diğer yandan, gıda enflasyonu varsayımındaki güncelleme tahminini 0,1 puan artırırken, çıktı açığındaki değişiklik ise 0,1 puan yükseltici yönde katkıda bulundu." dedi.

"Enflasyon bu yaz aylarında oynak bir seyir izleyebilir"

Kavcıoğlu, enflasyonun bu yaz aylarında başta ithalat fiyatları ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar olmak üzere arz ve talep yönlü çeşitli unsurların etkisiyle oynak bir seyir izleyebileceğini belirterek şunları kaydetti:

"Para politikası duruşumuz bu oynaklıkların ana eğilime yansımasını engelleyebilecek bir sıkılıktadır. Öngörülerimiz, enflasyonda kısa vadede gözlenebilecek hareketin geçici olacağını ve enflasyonun yılın son çeyreğinde belirgin şekilde düşeceğini gösteriyor.

Mevcut görünüm çerçevesinde, enflasyonda kısa vadede belirleyici olan arızi unsurların üçüncü çeyrekten itibaren etkisini yitirmeye başlayacağını ve enflasyonun son çeyrekte yavaşlama eğilimine gireceğini tahmin ediyoruz. Enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki mevcut yüksek seviyeler, enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sıkı parasal duruşun kararlılıkla sürdürülmesini gerektiriyor."

"Sürdürülebilir büyüme ve istihdam artışı için makroekonomik istikrarın bir ön koşul olduğunun bilincindeyiz." diyen Kavcıoğlu, "Buradan hareketle, önümüzdeki dönemde de fiyat istikrarı temel amacımız doğrultusunda elimizdeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz. Para politikası kararlarımızı şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almayı sürdüreceğiz." ifadelerini kullandı.

Kavcıoğlu, para politikası duruşunun, enflasyon görünümüne yönelik yukarı yönlü riskler dikkate alınarak temkinli bir yaklaşımla enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirleneceğinin altını çizerek, "Sıkı parasal duruş, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve finansal piyasa gelişmeleri bağlamında dışsal ve geçici oynaklıklara karşı önemli bir tampon işlevi görecektir." dedi.

"Sıkı para politikası duruşumuz meyvelerini vermeye başladı"

TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlenen yılın üçüncü Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı'nın ardından ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Başkan Kavcıoğlu, göreve başlamasının ardından gerçekleştirilen ilk yüz yüze toplantı olması nedeniyle bu toplantının kendisi için ayrı bir önem taşıdığını söyledi.

Küresel enflasyondaki artış eğilimlerine rağmen kredilerde ve iç talepteki seyirle beraber enflasyon görünümünde yıl sonuna doğru önemli bir düşüş olacağını ifade eden Kavcıoğlu, kendi tahminlerinin tamamen veri odaklı ve bir bilgi setine dayanarak oluşturulduğunu ifade etti. Kavcıoğlu, "Bu anlamda da yılın son çeyreğinde beklenen enflasyon daha düşerek politika faizi enflasyonun üzerinde kalacaktır. Buna göre bütün planlamamızı yaptık. Sıkı para politikası duruşumuz da bunun gerçekleşmesi noktasında devam edecektir." diye konuştu.

Kavcıoğlu, küresel enflasyon gelişmelerinin arz ve talepten kaynaklandığını, bu yaşanan enflasyonun dünyada geçici olduğunu düşündüklerini söyledi. Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye olarak bakınca, biz daha önce enflasyon ve cari işlemler problemi nedeniyle çok önceden başladığımız sıkı para politikası duruşumuzun etkilerini yavaş yavaş görmeye başladık. Yılın son çeyreğinde enflasyonun belirgin şekilde düşüşe geçeceğini düşünüyoruz. Dünyada son çeyrekte biraz daha yükselme eğiliminde.

Bizim öncesinde enflasyon ve cari işlemler nedeniyle başlattığımız sıkı para politikası duruşumuz meyvelerini vermeye başladı. Bu duruşumuzu küresel risklere rağmen sürdürmeye devam edeceğiz. Bunu devam ettirirken olumlu gelişmeler de enflasyonun düşeceği noktasında hem de politika faizinin enflasyonun üzerinde kalacağı noktasında ümidimizi artırıyor.

Bunun en önemli göstergesi Türkiye'nin son dönemde cari fazla verecek olması, turizmin aşılamanın hızlı ivmesiyle canlanması. Bir önceki yılın, hatta 2019 yılının üzerine çıkacak yaklaşık 20 milyar doların üzerinde turizm geliri bekliyoruz.

Bununla beraber ihracatın artarak devam etmesi söz konusu. Bu yıl cari fazla vereceğimizi zaten Para Politikası Kurulu'nda da ifade etmiştik. Aynı beklentimizi devam ettiriyoruz. Yılın son çeyreğinde enflasyon belirgin şeklide düşüşe geçecek ve bu gelişmeler, özellikle cari fazla vermemiz, kur üzerinde önemli etki ederek enflasyonun düşmesine çok büyük katkı sağlamış olacak."

"Türkiye, pozitif ayrışarak önemli bir fark yarattı"

Enflasyonla mücadelede para politikasının tek başına yeterli olmasının mümkün olmayacağına işaret eden Kavcıoğlu, dolayısıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı ile kararları eş güdümlü olarak aldıklarını belirtti. Kavcıoğlu, Bakanlığın, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde elindeki mali alanı teşvik ve destekler için etkili şekilde kullandığını anımsatarak şunları kaydetti:

"Bu yıla bakınca dönem dönem yine teşvik ve desteklerle esnaf ve diğer kesimler desteklendi. Aşılamanın artmasıyla Türkiye, 3. çeyrekte hem turizmin açılması hem ihracatın çok büyük bir artış kaydetmesi ve iç piyasada sanayinin önemli bir ivme yakalaması dolayısıyla diğer ülkelerle pozitif anlamda ayrışarak önemli bir fark yaratmış durumda. Bu çerçevede bakınca Bakanlığın belirlediği bütçe açığı rakamı şu an için bizim açımızdan sıkıntı yaratmıyor."

Kavcıoğlu, Kovid-19'un Delta varyantına ilişkin risklerin sorulması üzerine, bu noktada aşılamanın öneminin ortaya çıktığını dile getirdi. Türkiye'nin aşılamada dünyada pozitif ayrışan ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, şunları ifade etti:

"Gelişmiş ülkeler aşılama noktasında önemli mesafe yakalıyorlar. Aşılamanın ilerlemesiyle beraber yeni bir tam kapanmaya ülkelerin gireceğini düşünmüyorum. Bazı ülkelerde kapanmalar devam ediyor ama aşılamanın çok önemli olduğunu görüyoruz. Buradan da Türkiye'de aşılama önemli olduğu halde hala aşılamayla ilgili tereddüdü olan vatandaşların aşı olmalarını önemle rica ediyorum.

Vaka sayıları, aşılanma oranı düşük illerde ve ülkelerde daha fazla. İnsanlarımızın bu konuda çok hassas olması lazım. 1,5 senedir herkes çok sıkıntılı günler yaşadı. Bu tecrübelerle de aşılanmayı iyi noktaya getirirsek önümüzdeki dönemde kapanma gibi tehlikenin söz konusu olmadığını düşünüyorum. Hem iç piyasadaki gelişmelerin olumlu olduğunu görüyoruz hem de Avrupa aşılamada önemli mesafe katetti. Bizim de ticaretimizin yoğun olduğu bir bölge. İvme kazanan dış ticaretin aksamadan devam edeceğini ve ekonomide sorun olmayacağını düşünüyorum."

"Rezervlerin güçlendirilmesi için çalışmalarımız var"

TCMB'nin tüm olaylarını kurumsal yapılanması içinde düşünmek gerektiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Faiz kararları Para Politikası Kurulunun (PPK) tüm veri setleri değerlendirilerek alınan kararlar. Yılın başında para politikasını belirlerken para ve kur politikası metnimizde belirlenen ilkeler doğrultusunda politikalarımızı yürütmeye çalışıyoruz. Faiz oranları Merkez Bankası başkanlarına göre değil, Merkez Bankasının kurumsal yapısı, Türkiye'nin ekonomik, ticari yapısı ve küresel yapı içinde oluşan nedenlere göre Para Politikası Kurulunun aldığı kararlardır."

TCMB'nin ve ülke ekonomisinin daha güçlü olması amacıyla politika değişikliklerine gidildiğini dile getiren Kavcıoğlu, Türk lirasının değerlenmesi konusunda atılan adımları anlattı.

Kavcıoğlu, rezerv opsiyon mekanizmasını sonlandıracaklarını bayram öncesinde açıkladıklarını anımsatarak, şu açıklamalarda bulundu:

"Türk lirasını daha güçlü haline getirmek ve banka bilançolarını daha Türk lirasına ağırlık veren bilançolar haline getirmek için yeni bir politikamız var. Rezervlerin daha güçlendirilmesi için çalışmalarımız var.

Bugün itibarıyla 105 milyar dolar brüt rezervimiz var. Bu konuda dışarıda yapılan eleştirilerin yıpratıcı ve gerçeği yansıtmadığını ifade edeyim. Bunlar ülkemiz açısından, TCMB açısından güçlü göstergelerdir. Özellikle rezervin artırılması, enflasyonun ve faizin düşürülmesinde, ekonomimizin daha güçlü hale gelmesinde önemli görev üstlenecektir."

Gündemde yeni swap anlaşması olup olmadığının sorulması üzerine Kavcıoğlu, ülkelerle görüşüldüğünü ve yeni anlaşmalar yapıldığında paylaşacaklarını bildirdi.

"Erken uyarı sistemine yönelik çalışmalar sürüyor"

Kavcıoğlu, yıl sonu enflasyonunun beklentileri aşması durumunda politika faizinde değişiklik yapılıp yapılmayacağına ilişkin soruya yönelik şunları kaydetti:

"Hiçbir zaman faiz artırımı ya da düşürümü noktasında bir ifademiz olmadı. Böyle bir şeyin doğru olduğunu da düşünmüyorum. Bütün politikalarımızı enflasyondaki düşüş ivmesine göre belirliyoruz. PPK'de de faizle ilgili kararlarımızı o güne kadar oluşmuş veri setini değerlendirerek alıyoruz. TCMB olarak yılın son çeyreğinde enflasyonda belirgin düşüş bekliyoruz. Faiz oranının da beklenen ve gerçekleşen enflasyon oranının üzerinde oluşacağını her zaman ifade ettik. Bizim enflasyonla mücadelemizde sıkı para politikası ve parasal duruşumuzun devam edeceğini de hedefimize ulaşmada önemli olduğunu ifade etmek istiyorum."

Erken uyarı sistemine yönelik çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Kavcıoğlu, enflasyonla mücadelenin sadece para politikasıyla verilecek bir mücadele olmadığını, gıda enflasyonunda erken uyarı sisteminin oluşturulmasının ve bunun sahada uygulanabilecek şekilde olmasının önemine işaret etti.

Kavcıoğlu, bu kapsamda veri tabanının güncellenmesi konusunda çalışmaların sürdüğünü belirterek, enflasyonla mücadelenin toplumsal mutabakatın sağlanarak verilmesi gerektiğini vurguladı.

"Tüm kurumların destek vermesi lazım"

Son dönemde küresel enflasyonun artmasının Türkiye'de de enflasyonun artışında etkili olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"Enflasyonla ilgili piyasa davranışları bozulmuş durumda. Bunun kontrol edilebilir hale gelmesi için ortak mutabakatın sağlanması lazım. Enflasyon konusunda TCMB yalnız kalmış durumda. Sıkı para politikası duruşumuzdan taviz vermeden enflasyonla mücadelemizi sürdüreceğiz ama toplumsal mutabakat anlamında bütün odaların, etkin kurumların aktif olması ve destek vermesi lazım. Çünkü bugün piyasada oluşan fiyatlama, enflasyonu doğru şekilde yansıtmıyor.

Bizim çalışmalarımız var, bunları da ileride paylaşacağız. Emtia fiyatlarından, döviz kuru geçişkenliğinden kaynaklandığı söyleniyor ama buna baktığımız zaman hiç ilgili olmayan sektörlerde de fiyat artışlarını görüyoruz. Para politikası konusunda bizi eleştirmeye devam edin, sorun yok ama enflasyonla mücadelemizde bizi desteklemeniz ve diğer bu mücadele içinde olması gereken kurumları da öne çıkarmanızı rica ediyorum. Bunun ülke açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum."

Kavcıoğlu, enflasyonda daha erken düşüş beklediklerini ancak küresel enflasyon artışından Türkiye'nin de etkilendiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Emtia fiyatlarındaki artışlar, arz kısıtları, tedarik zincirindeki aksamalar, navlun ücretlerindeki artışlar, bunların hepsi Türkiye’nin daha önceden başlattığı sıkı para politikası sonuçlarının gecikmesine neden oldu.

Bugün kur uzun süredir dengeli bir şekilde gidiyor. İnşallah olumlu mesajlarla daha da iyi bir noktaya gelecek. Nisan-mayıs ayında kapanma olmasaydı, turizm cari açığa ve kura katkı yapmış olsaydı, belki çok daha önceden enflasyon düşüşe geçecekti. Küresel gelişmeler, bizim daha önceden başlattığımız sıkı para politikası duruşumuzun sonuçlarını biraz geciktirse de önümüzdeki aylardan itibaren enflasyonda belirgin bir düşüşün olacağını ifade ediyoruz."

"Bu algı doğru değil"

Tüketici ve üretici enflasyonundaki farka ilişkin soru üzerine Kavcıoğlu, ÜFE’nin çok yükselmesinin TÜFE açısından da risk oluşturduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Türkiye'de zaten TÜFE'ye etkisinin şu ana kadar önemli bir kısmını gördük. Yurt içi Üretici Fiyat Endeksinde (Yİ-ÜFE) vergiler hariç satış fiyatı, TÜFE'de ise vergi dahil fiyatlar değerlendiriliyor. Kapsam anlamında da hizmetler tüketici fiyatları içinde. Buradaki gelişmelere baktığınız zaman benzinde artış olduğunda vergiden dolayı üretici fiyatlarında artış söz konusu ama tüketici tarafında büyük yansıması olmuyor. Eşel mobil sisteminde daha da kısıtlı bir yansıma oluyor. Dolayısıyla 'Üretici fiyatları yüzde 40'a çıktı, tüketici fiyatları da bu noktaya taşınacak.' gibi bir algı var, bunun doğru olmadığını ifade ediyorum."

Kavcıoğlu, enflasyon beklentisinin tüketici davranışlarını şekillendirdiğine işaret ederek, toplumsal mutabakatın oluşturulması noktasında fiyatların ani, olduğundan fazla yükseltilmemesi ve bunun iyi bir zeminde konuşulmasının enflasyonun geleceği açısından önemli olduğunu vurguladı.

"Herkes üzerine düşeni yapmalı"

Enflasyonla mücadelede atılması gereken adımlara ilişkin soru üzerine Kavcıoğlu, Bankanın enflasyonla mücadelede para politikası anlamında gerekli ve yeterli mücadeleyi verdiğini düşündüğünü söyledi.

Bankanın, enflasyonun düşmesi noktasında para politikasının gereklerini son derece önemli ve sıkı şekilde yerine getirdiğini belirten Kavcıoğlu, ancak yılbaşından beri yapılan zamlarla Türk lirasının değer kaybı arasında müthiş bir ayrışma olduğunu, zamların, Türk lirasındaki değer kaybının üzerinde gerçekleştiğini bildirdi.

Kavcıoğlu, TCMB'nin, para politikasıyla bu sorunu tek başına çözmesinin zor göründüğüne işaret ederek şu ifadeleri kullandı:

"'Bu konuda yalnız kaldık' derken, sahada vatandaş, odalar, kurumlar, firmalar anlamında bunun çok net şekilde içselleştirilmesi ve bu konuda herkesin mücadele vermesi gerekiyor. Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı olarak müthiş bir mücadele vermeye çalışıyoruz. Her şeyi serbest piyasa içinde hareket ettirmeye çalışıyoruz.

Odalara çok büyük görev düşüyor. Onların enflasyon konusunda biraz daha mücadeleci olmasını, firmaların daha duyarlı daha makul oranlarda zamlar yapmalarını özellikle rica ediyoruz.

Yapılan zamlara bakınca 'falanca zam yaptı ben de yapayım' şeklinde dönüyor. Bunların kendi içinde dengelenmesi gerekir. Bunun için de mikro düzeyde çalışmalar yaparak, bu işleri hep beraber toplumsal mutabakat şeklinde çözmemiz lazım. Bunun bir yapısal sorun şeklinde algılanarak herkesin üzerine düşeni yapması gerektiği anlamında söylüyorum. Para politikasıyla çözülemeyecek durumda olduğunu ifade etmek istiyorum."

Erken Uyarı Sistemi'ne ilişkin çalışmaların sürdüğünü ve sistemin oluşturulması konusunda çok yoğun çalıştıklarını dile getiren Kavcıoğlu, bu konuda kamuoyuna daha geniş düzeyde açıklamada bulunacaklarını söyledi.

Süresi dolacak Türk lirası mevduata stopaj indirimi uygulamasının da önemine değinen Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Bu konuda Hazine ve Maliye Bakanı'mız ile görüştük, umarım olumlu bir şey bekliyoruz oradan. Bakacaklar, çünkü bütçe tarafı var. Stopajın bize önemli fayda sağlayacağını düşünüyoruz. O konuda olumlu adım olursa bizim işimiz kolaylaşır ama olmaması noktasında da enflasyon zaten aşağı geleceği için para politikası anlamında çok büyük sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyoruz. Ama stopajın uzatılması elimizi rahatlatır, daha olumlu piyasaya yansır."

Kavcıoğlu, faiz kararları üzerinde baskı yaratılıp yaratılmadığına ilişkin soruya da şu yanıtı verdi:

"Bizim üzerimizde küresel anlamda enflasyon, emtia fiyatları ve tedarik zinciri problemleri daha fazla baskı yaratıyor. Biz sorunları çözdüğümüz sürece enflasyon düşecek. Para Politikası Kurulu olarak Kurul öncesi oluşan veri seti, piyasa gelişmeleri ve dünyadaki gelişmelere göre karar alarak uyguluyoruz. Dünyadaki gelişmeler ve küresel gelişmeler, bu kararlarımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkiliyor. Bizim tüm beklentimiz, yılın başından beri uyguladığımız politikaları sürdürmek ve hedeflediğimiz noktaya en kısa sürede gelmek."

Dijital paralarla ilgili çalışmaya değinen Kavcıoğlu, "Eylül ayından sonra açıklamayı yapacağız. Çok yoğun şekilde çalışma sürüyor. Eylül ayında pilot uygulamaya başlayacağız ve onunla ilgili açıklamayı zamanı gelince yapacağız." dedi.

"Swap anlaşmalarında tarih ya da tutar söz konusu değil"

Kavcıoğlu, bir başka soru üzerine de swap anlaşmalarının bitişiyle ilgili hedeflenen bir tarih ya da tutarın söz konusu olmadığını ifade etti.

Özellikle ticaret açığı verilen ülkelerle swap anlaşmaları yapmayı önemsediklerini ve bu konudaki çalışmaların yoğun şekilde yürütüldüğünü dile getiren Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Diğer ülkelerle de swap anlaşmaları için ya da merkez bankalarıyla teknik iş birliğini geliştirmek için görüşmeler ve anlaşmalar yapmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 'Şu kadar olursa bitiririz' gibi bir yaklaşımımız yok ama rezervlerimizin artırılması noktasında swap anlaşmalarının hem de reeskont kredilerinin artırılması ve kullanılması noktasında gayretimiz var ve olacak.

Cevherden altın alımına başladık. Orada bir şekilde yine rezervlere katkımız var. Rezervleri artırma noktasında her türlü imkanı kullanmak üzere çalışmalarımız yoğun şekilde devam ediyor. Merkez Bankasının güçlü olması anlamında rezervlerimizi artırma noktasında önemli çalışmalarımız var. Kısa sürede bunun 105 milyar dolara gelmiş olması da bu çalışmalarımızın sonucunu gösteriyor."

Kavcıoğlu, basın mensuplarıyla sohbeti sırasında da "Nisan ayından bu yana 20 milyar dolar dövizden Türk lirasına dönüş oldu." dedi.

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
...