AHDE VEFA ZAMANI...
AHDE VEFA ZAMANI...
- 29-03-2019 11:21
- 1666
- 29-03-2019 11:21
- 1666
Hayat geleceğe doğru yaşanır ama geçmişe doğru anlaşılır..
Şeyh Edebali:
“Geçmişini bilmeyen
geleceğini de bilemez.
Geçmişini iyi bil ki,
geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki,
nereye gideceğini unutmayasın” derken halkların tarihi süreçlere hakim olmasının önemini vurguluyor.
Büyük bedeller ödeyerek bu günlere gelen bu kadim millet üzerinde oynanan oyunlar hiç bitmedi; bitecek gibi de görünmüyor.
Hal böyle olunca, kompozisyonu doğru yorumlamak için hangi süreçlerden nasıl geçtiğimizi bilmek zorundayız!
Bir filmi, son on dakika üzerinden değil, tamamını izleyerek sağlıklı bir bakış açısı ile yorumlayabiliriz.
Türk kavminin kutlu tarihi yolculuğu arkasındaki derin iradenin stratejik kararı ile...
Orta Asya’dan başlayan göçün amacı “Türk milletinin varlık ve bütünlüğünü tarih sahnesinde korumak, Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve sonra da İslamlaştırılması politikaları ile geliştirerek, kurulacak Türk devletinin bekasını garanti altına almaktı. Mütevazi bir üç beyliğinden devletleşmeye ve imparatorluğa kadar uzanarak 1.800.000 kilometrekare ile üç kıtada 623 sene hüküm sürmüş olan Türkler; çağ kapatıp çağ açan tarihsel kırılma noktalarında, kritik karar aşamalarında güçlü bir siyasi irade ile ayakta kalmayı başarmışlardır.
Her Milletin bir kozmo-politiği vardır. Milletler, dünya içinde kendilerini nerede konumlandırırlarsa “Devlet" algıları ve politikaları da o algı üzerinde şekillenir. Türkler, hiç bir zaman kendilerini sıradan bir kavim olarak görmemiş, hürriyetlerine düşkünlükleri ve esir edilemezlikleri ile tarihin her döneminde bağımsızlık mücadelesi vermiş, hiç bir dönem esaret altına alınamamıştır.
Türk milleti olarak kendilerine “Âleme nizam verecek kavim" misyonu biçmişler; ayak bastıkları her yere “Kızılelma” demişlerdir.
Gazi Mustafa Kemal’in Anadolu’ya ricat kararını anlamak, cumhuriyet tarihi ile yeni periyotta yaşananları doğru analiz etmek, ülkenin içinde bulunduğu durumu "son 16 yıl" üzerinden değerlendirmeye çalışmak yanılgısından kurtulmak için tarihimizi bilmek zorundayız..
Türk devlet geleneğinde ideolojiler ve rejimler, devletin makyajıdır tek ilkesi devletin ve milletin bekasıdır ve bunun dışında her şey talidir..
Tüm bu tarihi gelişme ve alınan kararlardaki gerekçelerde en önemli vurgu “beka” üzerine yapılmıştır..
Şimdilerde seçim çalışmaları boyunca liderlerin ağzından düşürmedikleri "BEKA"..
Tarihimizden de şunu anlayabiliriz ki Türkler, ezelden ebede devam eden bir beka sorunu ile hep karşı karşıya kalmışlardır.
Yüzyıllık planları bozan, tarihin kurgulanan seyrini değiştiren Türk milletini işgal etmeye kalkmak ise düşünce bazında bile beyhude bir çırpınışın hiç bir zaman doğmayacak hayali tezahürüdür..
Ülkemiz üzerindeki hain emellerine ulaşmak isteyen dış güçler, başarıya ulaştıkları dönemlerde ise içerideki hainler tarafından beslenmiş, satılık müsveddeler yolu ile birlik ve beraberliğimize kast etmeye kalkmışlardır..
Yakın dönemde yaşadıklarımız, “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü doğrular nitelikte ne yazık ki..
Ülkemizin bekasına kast eden harici ve dahili işbirlikçiler ve kronolojik sıralamayı kısaca hatırlayalım..
Roboski olayı…
28 Aralık 2011 akşamı TSK ya ait F-16 savaş uçaklarının sınır kaçakçılığı yapan Şırnak’ın Uludere ilçesinde 34 sivilin "PKK’lı terörist grup geliyor" denilerek vurulmasının planlı bir şekilde gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu katliamı gerçekleştiren Jandarma Binbaşı Hüseyin Erten 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası, FETÖ ile olan bağlantısı ve işbirliğinden dolayı açığa alınıp ardından da gözaltına alındı. Darbe girişiminde de aynı Roboski olayında “PKK’lı terörist grup geliyor” denildiği gibi erlerin “Tatbikat var, IŞİD operasyonu var” gibi emirlerle kandırıldığı görüldü.
Yıl 2012...
Günlerden 7 Şubat...
Saat 16:30...
Başbakan Erdoğan, İstanbul'da makam arabasına binmiş, her şeyden habersiz bıçak altına yatacağı hastaneye gidiyordu.
Milli iradenin tasfiyesi için bu günü özellikle seçen ihanet şebekesi terör örgütü FETÖ, uzun yıllardır hazırlandıkları savaşta meydana iniyordu.
7 Şubat 2012 günü, özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya, KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner, eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş ve iki MİT görevlisini ifade vermeye çağırdı.
İlk dalganın artçıları ile sahneye inen FETÖ militanları, Pensilvanya’nın dayileri, devlete parmak sallama cesareti ile uluslararası arenada ülkemizi zor duruma sokacak her türlü ihaneti gözlerini kırpmadan yapabileceklerini göstermişlerdi...
Tarihler 17 Aralık 2013'ü gösteriyordu...
Yerel seçimlere yaklaşık 3,5 ay vardı.. İnsanlar, güne televizyon kanallarının "Son Dakika" olarak duyurduğu bir dizi operasyonla uyandı. Operasyonun talimatını verenler, İstanbul Adalet Sarayı'ndaki eski özel yetkili savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Fikret Seçen'di. Gün içinde, operasyonlara ilişkin bilgiler netleşti. Emniyet ve yargıdaki FETÖ ekibi, 3 yıldır hukuk dışı yöntemlerle dinleyip izledikleri hükümet üyeleri ve çevresiyle ilgili dosyalar hazırlamış, montaj kayıtlarla algı operasyonuna kalkışmıştı. Üç ayrı soruşturma dosyasını o sabah paket yapıp operasyona dönüştürdükleri ortaya çıktı. Kumpas dosyalarını yıllarca adliyede kendilerinden olmayan herkesten gizlemişlerdi.
Bitmedi..
FETÖ, bir hafta sonra, 25 Aralık'ta başka bir dosyayı devreye soktu ve ikinci bir operasyona kalkıştı. Bu kez, operasyonun başındaki, özel yetkili savcı Muammer Akkaş'tı. Akkaş'ın listesindeki operasyon yapılacak isimler ise Türkiye'de dev projelere imza atan şirketler ve işadamlarıydı. Akkaş, ilk başta 41 işadamının gözaltına alınması emrini vermişti..
Gezi olayları...
27 Mayıs 2013'te başlayan olaylarda, Taksim Gezi Parkı'ndaki boş alanda yapımı düşünülen Topçu Kışlası için bölgedeki birkaç ağacın yerinden kaldırılarak başka yere taşınması ve yerine yaklaşık 150 ağaç dikilmesi bahane edilerek, hükümeti devirmeye yönelik bir kalkışma denendi. Çıkan olaylar sonrası ülke, milyonlarca dolar zarar etti.
1 Ocak 2014'te...
Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) gözetimindeki tırlar Adana ve Hatay’da durduruldu. FETÖ’cü savcının yürüttüğü operasyon, kısa süre içinde uluslararası medya organlarına servis edildi. MİT tırlarının durdurulmasıyla eş zamanlı şekilde, Türkiye’nin terör örgütlerine destek olduğu yönünde kara propaganda çalışmaları başladı.
24 Kasım 2015'te Rus uçağının düşürülmesi...
16 Aralık 2016, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti...
Ve ülkenin felakete sürüklenmesindeki bir çok olayda FETÖ militanları aracılığıyla ülkemiz beka tehlikesi yaşadı...
15 Temmuz 2016'da bir fiili işgal girişimi ile vatanımıza milletimizin birlik ve bütünlüğüne kasteden hainlere hiç beklemedikleri karşılık yine milletimizin ferasetiyle sağlandı..
İktidara millet iradesi ile gelemeyeceğini anlayan satılık bazı siyasi görünümlülerin, milli iradenin tasfiyesi için, bebek katilleri ile ortaklık yapmaktan geri kalmayacak kadar gözleri dönmüş kirli ittifaklarına şahit oluyoruz...
Sokaklarda "Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek dolaşanların; sırtını kandile yaslayan, şehitlerimizin katilleri terör militanları ile yaptıkları akıl almaz işbirliği de ne kadar tehlikeli bir süreçten geçtiğimizi kanıtlar nitelikte..
İşgal girişimi döneminde bile Meclis’i bombalanmayan bu ülkenin 15 Temmuz gecesi Meclis’ini bombalayan FETÖ’ye sırtını yaslayan, “ülkücü" geçinen bir başka gurubu ise yine bir çok bölgede PKK nın siyasi koridoru içinde koltuk kapma sevdasına, ülkenin bekasını kurban etmekten çekinmemiştir..
Ülkenin bekası için gözünü kırpmadan dağ taş demeden vatan aşkıyla terörist avındaki TSK’nin yiğit evlatlarının şerefli mücadelesinden utanmayanlar, ülkenin bekasını tehlikeye atmaktan çekinmeden Batı’ya ve batıla uşaklık etme yarışına girmişlerdir..
Çok büyük badireler atlatan bir çok defa siyasi ve ekonomik darbe ile yıkılmak istenen ülkemizde süreçlerden başarı ile çıkan..
Etrafı koltuk ve makam sevdalıları ile kuşatılmış olsa da her defasında “Ben yalnızım" diyen Cumhurbaşkanımız ise tek başına tarihi bir destan yazıyor! Kör değilseniz görebilirsiniz..
"Dünya beşten büyüktür" diyerek mazlumlara ışık olan..
"Türk beklenendir" sözünü gerçeğe dönüştüren..
Uluslararası arenada islam ve Türk coğrafyaları adına tek başına cenk eden bir liderimiz var..
Bu kadar sorun ile başa çıkacak bir adam var mı aranızda beyler..
"Pireye kızıp yorganı yakarım" dersen beraber üşüyeceğiz..
Yok; "Aynı gemideyiz, rotamız aynı" diyorsanız beraber mücadele edeceğiz
Hak ile batılın...
Hilal ile haçın savaşında...
Hira dağının çocukları olarak...
Olimpos dağının çocuklarına karşı, son nefesimize kadar savaşmak zorundayız..
Çünkü biliyoruz ki bu savaşta kaybeden TÜRKLER VE İSLAM OLMAYACAK..
“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür”
Herkes aklını başına almakla kalmasın fikir ve feraset süzgecinden geçirsin..
Ya kıyama kalkacağız ya kıyımı seçeceğiz..
Okyanusu geçtik, derede avlanmayalım..
"İ'lây-ı kelimetullah” şuuruyla...
Kırgınlıklardan, kızgınlıklardan sıyrılma, oyunu bozma vakti..
"Biz sırtımızı PKK’ya yaslıyoruz" diyen Kandil kevaşelerinin, rakıcı dostlarıyla atacakları zılgıtlı halaylı şehir turlarını kursaklarında bırakma zamanı..
Ellerini ovuşturan, etrafımızda koğuşlanan işgal birliklerini milli irademizle bertaraf etme zamanı..
Ve..
16 yıldır mücadele eden Cumhurbaşkanımıza sahip çıkma zamanı..
Bir kez daha “ahde vefa” zamanı..
.
Elif Rana, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @ElfRana_ , @dikgazete
Hayat geleceğe doğru yaşanır ama geçmişe doğru anlaşılır..
Şeyh Edebali:
“Geçmişini bilmeyen
geleceğini de bilemez.
Geçmişini iyi bil ki,
geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki,
nereye gideceğini unutmayasın” derken halkların tarihi süreçlere hakim olmasının önemini vurguluyor.
Büyük bedeller ödeyerek bu günlere gelen bu kadim millet üzerinde oynanan oyunlar hiç bitmedi; bitecek gibi de görünmüyor.
Hal böyle olunca, kompozisyonu doğru yorumlamak için hangi süreçlerden nasıl geçtiğimizi bilmek zorundayız!
Bir filmi, son on dakika üzerinden değil, tamamını izleyerek sağlıklı bir bakış açısı ile yorumlayabiliriz.
Türk kavminin kutlu tarihi yolculuğu arkasındaki derin iradenin stratejik kararı ile...
Orta Asya’dan başlayan göçün amacı “Türk milletinin varlık ve bütünlüğünü tarih sahnesinde korumak, Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve sonra da İslamlaştırılması politikaları ile geliştirerek, kurulacak Türk devletinin bekasını garanti altına almaktı. Mütevazi bir üç beyliğinden devletleşmeye ve imparatorluğa kadar uzanarak 1.800.000 kilometrekare ile üç kıtada 623 sene hüküm sürmüş olan Türkler; çağ kapatıp çağ açan tarihsel kırılma noktalarında, kritik karar aşamalarında güçlü bir siyasi irade ile ayakta kalmayı başarmışlardır.
Her Milletin bir kozmo-politiği vardır. Milletler, dünya içinde kendilerini nerede konumlandırırlarsa “Devlet" algıları ve politikaları da o algı üzerinde şekillenir. Türkler, hiç bir zaman kendilerini sıradan bir kavim olarak görmemiş, hürriyetlerine düşkünlükleri ve esir edilemezlikleri ile tarihin her döneminde bağımsızlık mücadelesi vermiş, hiç bir dönem esaret altına alınamamıştır.
Türk milleti olarak kendilerine “Âleme nizam verecek kavim" misyonu biçmişler; ayak bastıkları her yere “Kızılelma” demişlerdir.
Gazi Mustafa Kemal’in Anadolu’ya ricat kararını anlamak, cumhuriyet tarihi ile yeni periyotta yaşananları doğru analiz etmek, ülkenin içinde bulunduğu durumu "son 16 yıl" üzerinden değerlendirmeye çalışmak yanılgısından kurtulmak için tarihimizi bilmek zorundayız..
Türk devlet geleneğinde ideolojiler ve rejimler, devletin makyajıdır tek ilkesi devletin ve milletin bekasıdır ve bunun dışında her şey talidir..
Tüm bu tarihi gelişme ve alınan kararlardaki gerekçelerde en önemli vurgu “beka” üzerine yapılmıştır..
Şimdilerde seçim çalışmaları boyunca liderlerin ağzından düşürmedikleri "BEKA"..
Tarihimizden de şunu anlayabiliriz ki Türkler, ezelden ebede devam eden bir beka sorunu ile hep karşı karşıya kalmışlardır.
Yüzyıllık planları bozan, tarihin kurgulanan seyrini değiştiren Türk milletini işgal etmeye kalkmak ise düşünce bazında bile beyhude bir çırpınışın hiç bir zaman doğmayacak hayali tezahürüdür..
Ülkemiz üzerindeki hain emellerine ulaşmak isteyen dış güçler, başarıya ulaştıkları dönemlerde ise içerideki hainler tarafından beslenmiş, satılık müsveddeler yolu ile birlik ve beraberliğimize kast etmeye kalkmışlardır..
Yakın dönemde yaşadıklarımız, “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü doğrular nitelikte ne yazık ki..
Ülkemizin bekasına kast eden harici ve dahili işbirlikçiler ve kronolojik sıralamayı kısaca hatırlayalım..
Roboski olayı…
28 Aralık 2011 akşamı TSK ya ait F-16 savaş uçaklarının sınır kaçakçılığı yapan Şırnak’ın Uludere ilçesinde 34 sivilin "PKK’lı terörist grup geliyor" denilerek vurulmasının planlı bir şekilde gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu katliamı gerçekleştiren Jandarma Binbaşı Hüseyin Erten 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası, FETÖ ile olan bağlantısı ve işbirliğinden dolayı açığa alınıp ardından da gözaltına alındı. Darbe girişiminde de aynı Roboski olayında “PKK’lı terörist grup geliyor” denildiği gibi erlerin “Tatbikat var, IŞİD operasyonu var” gibi emirlerle kandırıldığı görüldü.
Yıl 2012...
Günlerden 7 Şubat...
Saat 16:30...
Başbakan Erdoğan, İstanbul'da makam arabasına binmiş, her şeyden habersiz bıçak altına yatacağı hastaneye gidiyordu.
Milli iradenin tasfiyesi için bu günü özellikle seçen ihanet şebekesi terör örgütü FETÖ, uzun yıllardır hazırlandıkları savaşta meydana iniyordu.
7 Şubat 2012 günü, özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya, KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner, eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş ve iki MİT görevlisini ifade vermeye çağırdı.
İlk dalganın artçıları ile sahneye inen FETÖ militanları, Pensilvanya’nın dayileri, devlete parmak sallama cesareti ile uluslararası arenada ülkemizi zor duruma sokacak her türlü ihaneti gözlerini kırpmadan yapabileceklerini göstermişlerdi...
Tarihler 17 Aralık 2013'ü gösteriyordu...
Yerel seçimlere yaklaşık 3,5 ay vardı.. İnsanlar, güne televizyon kanallarının "Son Dakika" olarak duyurduğu bir dizi operasyonla uyandı. Operasyonun talimatını verenler, İstanbul Adalet Sarayı'ndaki eski özel yetkili savcılar Zekeriya Öz, Celal Kara ve Fikret Seçen'di. Gün içinde, operasyonlara ilişkin bilgiler netleşti. Emniyet ve yargıdaki FETÖ ekibi, 3 yıldır hukuk dışı yöntemlerle dinleyip izledikleri hükümet üyeleri ve çevresiyle ilgili dosyalar hazırlamış, montaj kayıtlarla algı operasyonuna kalkışmıştı. Üç ayrı soruşturma dosyasını o sabah paket yapıp operasyona dönüştürdükleri ortaya çıktı. Kumpas dosyalarını yıllarca adliyede kendilerinden olmayan herkesten gizlemişlerdi.
Bitmedi..
FETÖ, bir hafta sonra, 25 Aralık'ta başka bir dosyayı devreye soktu ve ikinci bir operasyona kalkıştı. Bu kez, operasyonun başındaki, özel yetkili savcı Muammer Akkaş'tı. Akkaş'ın listesindeki operasyon yapılacak isimler ise Türkiye'de dev projelere imza atan şirketler ve işadamlarıydı. Akkaş, ilk başta 41 işadamının gözaltına alınması emrini vermişti..
Gezi olayları...
27 Mayıs 2013'te başlayan olaylarda, Taksim Gezi Parkı'ndaki boş alanda yapımı düşünülen Topçu Kışlası için bölgedeki birkaç ağacın yerinden kaldırılarak başka yere taşınması ve yerine yaklaşık 150 ağaç dikilmesi bahane edilerek, hükümeti devirmeye yönelik bir kalkışma denendi. Çıkan olaylar sonrası ülke, milyonlarca dolar zarar etti.
1 Ocak 2014'te...
Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) gözetimindeki tırlar Adana ve Hatay’da durduruldu. FETÖ’cü savcının yürüttüğü operasyon, kısa süre içinde uluslararası medya organlarına servis edildi. MİT tırlarının durdurulmasıyla eş zamanlı şekilde, Türkiye’nin terör örgütlerine destek olduğu yönünde kara propaganda çalışmaları başladı.
24 Kasım 2015'te Rus uçağının düşürülmesi...
16 Aralık 2016, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti...
Ve ülkenin felakete sürüklenmesindeki bir çok olayda FETÖ militanları aracılığıyla ülkemiz beka tehlikesi yaşadı...
15 Temmuz 2016'da bir fiili işgal girişimi ile vatanımıza milletimizin birlik ve bütünlüğüne kasteden hainlere hiç beklemedikleri karşılık yine milletimizin ferasetiyle sağlandı..
İktidara millet iradesi ile gelemeyeceğini anlayan satılık bazı siyasi görünümlülerin, milli iradenin tasfiyesi için, bebek katilleri ile ortaklık yapmaktan geri kalmayacak kadar gözleri dönmüş kirli ittifaklarına şahit oluyoruz...
Sokaklarda "Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek dolaşanların; sırtını kandile yaslayan, şehitlerimizin katilleri terör militanları ile yaptıkları akıl almaz işbirliği de ne kadar tehlikeli bir süreçten geçtiğimizi kanıtlar nitelikte..
İşgal girişimi döneminde bile Meclis’i bombalanmayan bu ülkenin 15 Temmuz gecesi Meclis’ini bombalayan FETÖ’ye sırtını yaslayan, “ülkücü" geçinen bir başka gurubu ise yine bir çok bölgede PKK nın siyasi koridoru içinde koltuk kapma sevdasına, ülkenin bekasını kurban etmekten çekinmemiştir..
Ülkenin bekası için gözünü kırpmadan dağ taş demeden vatan aşkıyla terörist avındaki TSK’nin yiğit evlatlarının şerefli mücadelesinden utanmayanlar, ülkenin bekasını tehlikeye atmaktan çekinmeden Batı’ya ve batıla uşaklık etme yarışına girmişlerdir..
Çok büyük badireler atlatan bir çok defa siyasi ve ekonomik darbe ile yıkılmak istenen ülkemizde süreçlerden başarı ile çıkan..
Etrafı koltuk ve makam sevdalıları ile kuşatılmış olsa da her defasında “Ben yalnızım" diyen Cumhurbaşkanımız ise tek başına tarihi bir destan yazıyor! Kör değilseniz görebilirsiniz..
"Dünya beşten büyüktür" diyerek mazlumlara ışık olan..
"Türk beklenendir" sözünü gerçeğe dönüştüren..
Uluslararası arenada islam ve Türk coğrafyaları adına tek başına cenk eden bir liderimiz var..
Bu kadar sorun ile başa çıkacak bir adam var mı aranızda beyler..
"Pireye kızıp yorganı yakarım" dersen beraber üşüyeceğiz..
Yok; "Aynı gemideyiz, rotamız aynı" diyorsanız beraber mücadele edeceğiz
Hak ile batılın...
Hilal ile haçın savaşında...
Hira dağının çocukları olarak...
Olimpos dağının çocuklarına karşı, son nefesimize kadar savaşmak zorundayız..
Çünkü biliyoruz ki bu savaşta kaybeden TÜRKLER VE İSLAM OLMAYACAK..
“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür”
Herkes aklını başına almakla kalmasın fikir ve feraset süzgecinden geçirsin..
Ya kıyama kalkacağız ya kıyımı seçeceğiz..
Okyanusu geçtik, derede avlanmayalım..
"İ'lây-ı kelimetullah” şuuruyla...
Kırgınlıklardan, kızgınlıklardan sıyrılma, oyunu bozma vakti..
"Biz sırtımızı PKK’ya yaslıyoruz" diyen Kandil kevaşelerinin, rakıcı dostlarıyla atacakları zılgıtlı halaylı şehir turlarını kursaklarında bırakma zamanı..
Ellerini ovuşturan, etrafımızda koğuşlanan işgal birliklerini milli irademizle bertaraf etme zamanı..
Ve..
16 yıldır mücadele eden Cumhurbaşkanımıza sahip çıkma zamanı..
Bir kez daha “ahde vefa” zamanı..
.
Elif Rana, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @ElfRana_ , @dikgazete