Aydın Doğan cemaati ve yüzde 20’lik o “Kitle”!..
Aydın Doğan cemaati ve yüzde 20’lik o “Kitle”!..
- 31-10-2015 07:55
- 20
- 31-10-2015 07:55
- 20
Kim ne derse desin, bu ülkede yüzde 20’lik bir kesim var ve o kesim, adına bugünlerde “Aydın Doğan Medyası” denilen “Malûm zihniyet”in kontrolünde.
Her zaman (-seçim ve seçim öncesi/sonrası zamanlarda daha bir pervasızlıkla-) yaptıkları özel operasyonlarda, kendilerine ait bu kitleyi, ne yöne isterlerse o yönde hareket ettirebiliyorlar.
Bütün marifetleri de bu!
“Aydın Doğan Medyası” belirgin bir “Medya Grubu” olmanın çok daha ötesinde bir “ŞEY”dir!
Nasıl ki “Futbol sadece futbol değildir” aynen, Aydın Doğan Medyası da sadece Aydın Doğan Medyası değildir.
Bu işleyişin adı, dün başka bir şeydi, yarın başka bir “şey” olabilir.
Burada maksat, "Aydın Doğan Medyası"nı topa tutmak değil; bu ülkenin öteden beri “Kaymak Tabaka” denilen ve kendilerini “Ülkenin gerçek sahipleri” olarak gören “üçyüz-beşyüz kişilik bir aile” ile “Parayı ve zihin kontrolü”nü elinde tutan o “Küçük cemaat”e dikkat çekmektir.
Merkez’deki bu küçük ve kendi arasında ufak-tefek çatışmaları da olduğu hissini veren cemaat, asla kendi dışından ve kendisinin üstünde yer alacak herhangi bir “organizma”ya geçit vermedi hiç bir zaman; vermeyecek de (Bkz: Başta, Uzan ailesi ve gelmiş-geçmiş önce onların yanında yer alıp sonra isimleri unutulup gitmiş daha başkaları…) bu cemaatten kopup gidenler bir daha bu ülkede asla barınamadı da.
Bu “küçük cemaat”, etrafında giderek genişletmeye çalıştığı ve şu an yüzde 20’lerde tuttuğu “halka ihtiyacı" gereği, belli bir taban da tutacak elbette!
O tabanın nereden ve kimlerden oluşacağı önemli de değil. Sürekli değişebilir, değiştirilebilir olmaları önemli.
İşte bu açıdan, propagandistliğini "Merkez Medya" da denilen o yapının çektiği "Kitle"nin oy oranı olarak, yüzde 20’ye tekabül etmesi demek, sayılarının çokluğunu göstermiyor; aksine bu "Yüzde 20" içinde, kontrol sahibi denebilecek sayının, o 20’nin 1’i, 2’si bile olmadığını gösteriyor.
Ayan-beyan ortadadır ki tuttukları "Yüzde 20'lik kitle"ye, ne denli “Elit/üst sınıf” ve aslında “Bu ülkenin gerçek sahipleri” ve de, “kendi aklı-mantığı ile hareket eden okumuş-yazmış... Ülkesini seven bireyler...” oldukları hissini sürekli pohpohlayan bir “Medya organı”dır bu.
Bunun sebebi de “Yapının fikir ve sermaye ayakları”nın kendilerini öyle görmesindendir.
O “yüzde yirmi”nin “Beyin” ve “Motor” gücünü oluşturan “üçyüz-beşyüz aile”lik bir azınlık, nasıl oluyor da kendi dışında kalan ve gerektiğinde hiç gözünün yaşına da bakmadığı koskoca bir yüzde 20’yi böylesine evirip-çevirebiliyor! (Bkz. Gezi eşkıyalığı sırasında, ota-bota bile pek karışmayan zavallı bazı orta sınıf tiplerinin nasıl da birer “Malûm sermaye” şakşakçısı kesildikleri örneğine..)
Kâh, işlerine öyle geldiği...
Kâh, maddi ve "manevi" olarak o "kaynak"tan beslendikleri...
Kâh, kendilerini "Bir yere ait" görmek istemelerinin gereği...
Kâh, içine nasıl sürüklendiklerinin bile farkında olmadıkları ve bir türlü kurtulamadıkları nefret sarmalı gereği...
Zavallı ve biçare bir "Yüzde 20"lik "gürûh"!..
Dedik ya (dinozorları ve kemikleşmiş bir azınlığı hariç) bu "gürûh" akışkan ve değişken de değil; ama çok çabuk yer ve taraf da değiştirebiliyor!
Yer ve taraf değiştirebilme kabiliyetleri nedense hep de "Ana Kumanda Merkezi"nin menfaatleri doğrultusunda.
Mesela zihin kontrolü, "Merkez Medya"nın elinde olan bu kitle, görünürde ona tabi olmuş değildir! Bu kitlede avukat, mühendis, doktor, bankacı, işçi, memur, yönetici veya tamirci görebilirsiniz ve aslında hepsi de birer "birey"dir ama farkında olmadıkları bir "organizma"nın parçasıdırlar; ortak hareket noktaları, üstteki o "üçyüz-beşyüz aileli merkez cemaat"in çıkarları doğrultusunda ne yöne istenirse o yöne doğru sürülmeleri ve cemaat merkezinin genişleyen halkaları olmalarının ötesinde değildir.
Genel nüfus içersindeki oranları asla "Yüzde 20"nin üstüne çıkamadı ama kendilerini büyük bir maharetle çoğu zaman "Yüzde 60 - 70"lerde gösterip iyi de pazarladılar.
Ve yüzde 20, az bir oran değil!
Bu "oran"ladır ki, diğerleri "o yana-bu yana" dağıtılarak "belirleyici olmak" ve "Biz ne dersek o olur!" sonucuna ulaşmak da bu sayede çok iyi beceriliyor!
Her zaman kaybetmeye ve kaybetse de kâr gütmeye "mahkûm" bir yüzdelik dilim...
Kim ne derse desin, bu ülkede yüzde 20’lik bir kesim var ve o kesim, adına bugünlerde “Aydın Doğan Medyası” denilen “Malûm zihniyet”in kontrolünde.
Her zaman (-seçim ve seçim öncesi/sonrası zamanlarda daha bir pervasızlıkla-) yaptıkları özel operasyonlarda, kendilerine ait bu kitleyi, ne yöne isterlerse o yönde hareket ettirebiliyorlar.
Bütün marifetleri de bu!
“Aydın Doğan Medyası” belirgin bir “Medya Grubu” olmanın çok daha ötesinde bir “ŞEY”dir!
Nasıl ki “Futbol sadece futbol değildir” aynen, Aydın Doğan Medyası da sadece Aydın Doğan Medyası değildir.
Bu işleyişin adı, dün başka bir şeydi, yarın başka bir “şey” olabilir.
Burada maksat, "Aydın Doğan Medyası"nı topa tutmak değil; bu ülkenin öteden beri “Kaymak Tabaka” denilen ve kendilerini “Ülkenin gerçek sahipleri” olarak gören “üçyüz-beşyüz kişilik bir aile” ile “Parayı ve zihin kontrolü”nü elinde tutan o “Küçük cemaat”e dikkat çekmektir.
Merkez’deki bu küçük ve kendi arasında ufak-tefek çatışmaları da olduğu hissini veren cemaat, asla kendi dışından ve kendisinin üstünde yer alacak herhangi bir “organizma”ya geçit vermedi hiç bir zaman; vermeyecek de (Bkz: Başta, Uzan ailesi ve gelmiş-geçmiş önce onların yanında yer alıp sonra isimleri unutulup gitmiş daha başkaları…) bu cemaatten kopup gidenler bir daha bu ülkede asla barınamadı da.
Bu “küçük cemaat”, etrafında giderek genişletmeye çalıştığı ve şu an yüzde 20’lerde tuttuğu “halka ihtiyacı" gereği, belli bir taban da tutacak elbette!
O tabanın nereden ve kimlerden oluşacağı önemli de değil. Sürekli değişebilir, değiştirilebilir olmaları önemli.
İşte bu açıdan, propagandistliğini "Merkez Medya" da denilen o yapının çektiği "Kitle"nin oy oranı olarak, yüzde 20’ye tekabül etmesi demek, sayılarının çokluğunu göstermiyor; aksine bu "Yüzde 20" içinde, kontrol sahibi denebilecek sayının, o 20’nin 1’i, 2’si bile olmadığını gösteriyor.
Ayan-beyan ortadadır ki tuttukları "Yüzde 20'lik kitle"ye, ne denli “Elit/üst sınıf” ve aslında “Bu ülkenin gerçek sahipleri” ve de, “kendi aklı-mantığı ile hareket eden okumuş-yazmış... Ülkesini seven bireyler...” oldukları hissini sürekli pohpohlayan bir “Medya organı”dır bu.
Bunun sebebi de “Yapının fikir ve sermaye ayakları”nın kendilerini öyle görmesindendir.
O “yüzde yirmi”nin “Beyin” ve “Motor” gücünü oluşturan “üçyüz-beşyüz aile”lik bir azınlık, nasıl oluyor da kendi dışında kalan ve gerektiğinde hiç gözünün yaşına da bakmadığı koskoca bir yüzde 20’yi böylesine evirip-çevirebiliyor! (Bkz. Gezi eşkıyalığı sırasında, ota-bota bile pek karışmayan zavallı bazı orta sınıf tiplerinin nasıl da birer “Malûm sermaye” şakşakçısı kesildikleri örneğine..)
Kâh, işlerine öyle geldiği...
Kâh, maddi ve "manevi" olarak o "kaynak"tan beslendikleri...
Kâh, kendilerini "Bir yere ait" görmek istemelerinin gereği...
Kâh, içine nasıl sürüklendiklerinin bile farkında olmadıkları ve bir türlü kurtulamadıkları nefret sarmalı gereği...
Zavallı ve biçare bir "Yüzde 20"lik "gürûh"!..
Dedik ya (dinozorları ve kemikleşmiş bir azınlığı hariç) bu "gürûh" akışkan ve değişken de değil; ama çok çabuk yer ve taraf da değiştirebiliyor!
Yer ve taraf değiştirebilme kabiliyetleri nedense hep de "Ana Kumanda Merkezi"nin menfaatleri doğrultusunda.
Mesela zihin kontrolü, "Merkez Medya"nın elinde olan bu kitle, görünürde ona tabi olmuş değildir! Bu kitlede avukat, mühendis, doktor, bankacı, işçi, memur, yönetici veya tamirci görebilirsiniz ve aslında hepsi de birer "birey"dir ama farkında olmadıkları bir "organizma"nın parçasıdırlar; ortak hareket noktaları, üstteki o "üçyüz-beşyüz aileli merkez cemaat"in çıkarları doğrultusunda ne yöne istenirse o yöne doğru sürülmeleri ve cemaat merkezinin genişleyen halkaları olmalarının ötesinde değildir.
Genel nüfus içersindeki oranları asla "Yüzde 20"nin üstüne çıkamadı ama kendilerini büyük bir maharetle çoğu zaman "Yüzde 60 - 70"lerde gösterip iyi de pazarladılar.
Ve yüzde 20, az bir oran değil!
Bu "oran"ladır ki, diğerleri "o yana-bu yana" dağıtılarak "belirleyici olmak" ve "Biz ne dersek o olur!" sonucuna ulaşmak da bu sayede çok iyi beceriliyor!
Her zaman kaybetmeye ve kaybetse de kâr gütmeye "mahkûm" bir yüzdelik dilim...