Aynada sızı

Aynada sızı

-Sırrına sır diye bak da hayal deme, yüzünü gör aynada bile mahrem deme.-

.

Yüzünü çevir, aynaya bak!

Neredesin!

Gördüğün, başkalarının gördüğü değil.

Başkalarına görünen de başa geçenler de değil.

Pasını-karasını sil at, iyice bir bak.

İnsan, sevdiği neyse, onu görür aynada da.

Gözbebeğinden taşan, kalbinde olan yansır o çerçeveye de.

Kişi, sevdiği ile beraberse…

Sen sen değilsen, ne ister, ne dilersen…

Aksi değil, aslı istersen…

Kalbine dön!

Aşkile bak da gör!

Aynada bile sen aslında sen değilsen…

Sevdiğindir aynada beliren yüzde yüz.

Zahire odaklı değil, ayna odaklı bir hayatla, kalbine bak ve gönlünü ferah tut.

Kendine değil, kendinde olana bak da ayırma kendinden gönlünü de sevdiğini de.

O kalbi, sen kendinin sanma; sen sen ol da ayırma kendini gönül ayinesinden de.

Ayrılığı da uzaklık-yakınlık değil, gönül sızısı diye görmezsen; hicranı bir de koyu, kopkoyu demlersen…

Üstüne bir de hasreti eklersen…

Dem o dem, işte firak…

Bir de nerede, kim bilir neylersen…

Hem de öylesi biçare bekletirsen…

Aynaya nazarda görünensen…

Ötesi neyse ne de…

Akiste demlenensen…

Böyleyken, böyleyse, lâl olsun dil, har olsun sine, sevse de dövse de sinersen…

Yaratılmışları razı etmek için yaratılmış değilsen!..

Ve beklersen…

Riyakâr bakışlarla değil, gözlere sokulanı görmeden, yürekten yansıyana uyarlanmalı bir yol ki yokluğu zehir gibi, varlığı ile ferahlık veren, yansıyanı yansıttığında, ne buruk bir tad, ne bir acı yaslanır görürsen.

Kalbin sahibine asılı aynaya tutulana, desen de demlesen de o cânâ sultan sen o zaman…

Hal bu ise ol dem üstüne dem ola…

Hamd ola, aşk ola…

Karanın keffaretinden…

Kalbinin penahından…

Öyleyse madem;

de:

Allah’ım!.. Nazargâhın olan kalplerimizin, kendi yaktığımız ateşlerde kararmış birer taş parçası haline gelmesine izin verme

Aysultaaanım!..

Verir mi ki.

Sakın surette kalma, aldanırsın!” der ya Gâlib, hayırlar fethine, yüreğin yelkenlisiyle o cihetten sürmeli insan kendini mahşere de tenhaya da.

Kalbi bilenin de izniyle; tenhasında tek iken, kalbine ayan olanda bir olmalı öylece bir de.

Aynada varsa bir sızı, insan kalbinin ıssızı…

.

Yunus Fırat, dikGAZETE.com

-Sırrına sır diye bak da hayal deme, yüzünü gör aynada bile mahrem deme.-

.

Yüzünü çevir, aynaya bak!

Neredesin!

Gördüğün, başkalarının gördüğü değil.

Başkalarına görünen de başa geçenler de değil.

Pasını-karasını sil at, iyice bir bak.

İnsan, sevdiği neyse, onu görür aynada da.

Gözbebeğinden taşan, kalbinde olan yansır o çerçeveye de.

Kişi, sevdiği ile beraberse…

Sen sen değilsen, ne ister, ne dilersen…

Aksi değil, aslı istersen…

Kalbine dön!

Aşkile bak da gör!

Aynada bile sen aslında sen değilsen…

Sevdiğindir aynada beliren yüzde yüz.

Zahire odaklı değil, ayna odaklı bir hayatla, kalbine bak ve gönlünü ferah tut.

Kendine değil, kendinde olana bak da ayırma kendinden gönlünü de sevdiğini de.

O kalbi, sen kendinin sanma; sen sen ol da ayırma kendini gönül ayinesinden de.

Ayrılığı da uzaklık-yakınlık değil, gönül sızısı diye görmezsen; hicranı bir de koyu, kopkoyu demlersen…

Üstüne bir de hasreti eklersen…

Dem o dem, işte firak…

Bir de nerede, kim bilir neylersen…

Hem de öylesi biçare bekletirsen…

Aynaya nazarda görünensen…

Ötesi neyse ne de…

Akiste demlenensen…

Böyleyken, böyleyse, lâl olsun dil, har olsun sine, sevse de dövse de sinersen…

Yaratılmışları razı etmek için yaratılmış değilsen!..

Ve beklersen…

Riyakâr bakışlarla değil, gözlere sokulanı görmeden, yürekten yansıyana uyarlanmalı bir yol ki yokluğu zehir gibi, varlığı ile ferahlık veren, yansıyanı yansıttığında, ne buruk bir tad, ne bir acı yaslanır görürsen.

Kalbin sahibine asılı aynaya tutulana, desen de demlesen de o cânâ sultan sen o zaman…

Hal bu ise ol dem üstüne dem ola…

Hamd ola, aşk ola…

Karanın keffaretinden…

Kalbinin penahından…

Öyleyse madem;

de:

Allah’ım!.. Nazargâhın olan kalplerimizin, kendi yaktığımız ateşlerde kararmış birer taş parçası haline gelmesine izin verme

Aysultaaanım!..

Verir mi ki.

Sakın surette kalma, aldanırsın!” der ya Gâlib, hayırlar fethine, yüreğin yelkenlisiyle o cihetten sürmeli insan kendini mahşere de tenhaya da.

Kalbi bilenin de izniyle; tenhasında tek iken, kalbine ayan olanda bir olmalı öylece bir de.

Aynada varsa bir sızı, insan kalbinin ıssızı…

.

Yunus Fırat, dikGAZETE.com