Bunun bir parti, bir ideoloji, yalakalık savaşı olduğunu sananlara rağmen...
Bunun bir parti, bir ideoloji, yalakalık savaşı olduğunu sananlara rağmen...
- 10-02-2018 12:58
- 618
- 10-02-2018 12:58
- 618
Leyla İpekçi, "Aynı duanın içinden" diye başlık attığı ve 21. gününe denk gelen bir günde yayımlanan ve Afrin harekatında görevli bir uzman çavuşun anlattıklarından hareketle başladığı yazısında, sanılanların ve gerçekteki durumun ne oluğuna birinci ağızdan aktardıklarıyla işaret etti; neyin ne olduğuna dikkat çekti, arada duygu yüklü cümleler kurdu; sonunda da yazısını Cumhurbaşkanı'na verilen mesajın son cümlesi ile şöyle noktaladı:
“Dik dursun eğilmesin, biz onunla birlikteyiz!” Bunun bir parti, bir ideoloji, yalakalık savaşı olduğunu sananlara rağmen, evet aynı duanın içinde, külli vücudda biriz kardeşim. Sen mutmain ol.
İşte yazısı
:
Dağ komando tugay komutanlığında görevli uzman çavuş Volkan Uçar, 18 gün boyunca Afrin’de mücadele etmiş.
Beş metreden sıcak temas sağlıyorduk diyor saldırganlarla.
Ama ağaçlık olduğu için sızıp bekliyorlar.
Önce roket veya Kalaşnikof kullanıyor sonra mevzilere sızıp çatışmaya giriyorlar diyor.
Köylerin içinden havan atıyorlar, diye anlatıyor.
"Ana babasına bir bardak su getirmeye üşenen gençler..." DER DURURDUK...
Volkan çavuşu dinlerken genç neslin nasıl da tembel, uyuşuk, tüketim düşkünü, asosyal, şiddet tutkunu, burnundan kıl aldırmayan, vericiliği hiç bilmeyen, bireyci, egosu yüksek bir nesil olduğundan dem vurup dururduk diye düşündüm.
Ana babasına bir bardak su getirmeye üşenen gençler sokağa çıkıp tankın önünde siper oldular diyordum 15 Temmuz günlerinde.
Çocukları gazi olan, şehit olan analarla konuştuğumda bu içimizdeki gaza duygusunun tecelli etmek için böyle sıcak zamanları beklediğinde birleşiyordu hepsi.
Anadolu’nun sinesindeki bu aşk ve irfan mayası (canını feda etme kudreti) öyle Işid mantığı ile canlı bomba olup sivilleri katletmek gibi bir şey değildi.
Canını hiçe sayarak zulmeti durdurma mücahadesi, sonunda can vermek bile olsa gerçek bir dirim zaferiydi.
***
"ELİNDE SİLAH GÖRMEDEN ATEŞ ETMİYORUZ... ONLAR HAİNLİKLE GELİYOR BİZ BEKLİYORUZ..." DİYOR VOLKAN ÇAVUŞ, "HAMASET... VE "DUYGU SÖMÜRÜSÜ..." DİYOR BAZILARI...
Volkan çavuş “Biz onlar gibi değiliz” diyordu nitekim.
“Amerika İsrail gibi değiliz. Hiçbir sivile zarar vermemek için kuşkumuz varsa onlar bize ateş etsin diye bekliyoruz. Her yerde sivil kılığında dolaşıyorlar çünkü. Elinde silah görmeden ateş etmiyoruz. Gerekirse üç metreye kadar bekliyoruz temasa girmeden.”
Geçtiğimiz dönemdeki Güneydoğu’da kurgulanan korkunç hendek saldırganlığı döneminde de olan buydu.
Fakat böylesine hileli yöntemlerle savaşmak sonucu ne olursa olsun zafer getirebilir mi diye sorup durdum hep.
“Onlar hainliklerle geliyor. Biz bekliyoruz.” Böyle diyor nitekim Volkan çavuş.
Yüzüne bakıyorum.
Ne kadar dinç.
Yorgun ama mert.
Benliğiyle, egosuyla bir derdi yok.
Sevdiğini (ki vatan ve içindeki her şey dahil) yaşatma kaygısı onun adaletli davranma dürtüsünü elinden alamamış.
Şehitlerin kanıyla sulanmış topraklarda gerekirse canımızı vereceğiz diyor.
Seyrederken veya okurken hamaset diyor kimileri.
Duygu sömürüsü diyorlar.
Fakat orada canhıraş bir mücadele veriliyor.
Kendini değil herkesi koruma arzusu nasıl da büyük bir kudret.
Biz burada hayata kaldığımız yerden devam ediyorsak, onların kanı bize can verdiğinden.
***
BUNCA DÜŞMANLIK OLUŞTURMAK İÇİN...
Afrin dağlarındaki betonarme tünellerin görüntüsüne bakakalıyorum derken.
90 cm kalınlıkta beton tüneller.
Dehlizler, gözetleme kuleleri, irtibat hendekleri, sığınaklar, depolar, mazgallar, silah yığınakları, tanklar, mayın bölgeleri...
Daha aklımın ermediği pek çok ateş üssü, gözlem noktaları, gizli mevziler...
Ne yüksek maddi imkan sağlanmış.
Ne çok ülkenin parmağı var bu işte.
Ne büyük bir nefret savaşı bu.
Böylesine yüksek teknolojiyle böylesine algı yönetimi, sosyal ve dahi siyasi emek!
Bunca düşmanlık oluşturmak için!
Nasıl da uğraştılar Türk Kürt iç savaşı çıksın diye bu memlekette.
Otuz yıldır hemen her gün.
Onca provokasyon, onca sivil katliamı, onca fitne fesat moderasyonu.
Yine de başaramadılar.
Ama şimdi sınır ötesinden çeşitli örgütler halinde geliyorlar.
Hepsi birden.
"DİKTATÖRLE MÜCADELE..." DİYEREK OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILAN VE TERÖRİSTİN CEBİNDEN ÇIKAN NOT...
Parti eş başkanının sözleriyle 6-8 Ekim’de katledilen masum gençleri, son derece sinsi planlar ve hilelerle dolu hendek savaşını, bitip tükenmeyen canlı bomba katliamlarını ve sınır ötesinden gelen terör saldırılarını gördükçe, hükümetin onca sabotaja rağmen devlet adına kararlılıkla devam ettirdiği barış müzakerelerini neden halk savaşı vereceğiz diyerek kestiklerini daha iyi anlıyorum.
Türkiye’yi Suriye’ye çevirme ihalesini alanların “diktatörle mücadele” diyerek meşrulaştırdığı korkunç kirli bir saldırı doktriniydi bu.
Her gün pratiğini yaşıyoruz kan ter ve gözyaşı içinde.
Nitekim Volkan çavuş yakalanmış bir teröristin cebinden çıkan mektupta yazılanı okuduğunu söylüyor.
“Sınıra yüz metre ötede yaşıyorlar. Adam bizim ülkemize bakarak bi gün gelecek bu ışıkları biz söndüreceğiz diyor!”
Bütün bunların içindeyiz, gerçek bir savaş bu.
Kimileri kendimizi savunmamızı bile savaşa karşı olma bahanesiyle istemiyor.
Savaş bütün ideolojileri, doktrinleri, dünya görüşlerini içinde eritiyor oysa.
Sosyolojik analizlerinizde istediğiniz kadar isabetli olun, yatağınızda roketle imha edilmenizi önleyemiyor hiçbiri!
***
SÖYLEMLERİ AÇIĞA DÜŞENLER... NEFRETİYLE BÜTÜN MAHLUKATI TARAYANLAR VE AŞK ERLERİ...
Geçtiğimiz yıl, mesela henüz bizim için savaş bu kadar sıcak değilken, bu bölgenin hamisiymişiz gibi davranmamızın ne kadar gereksiz olduğunu, bizi dört gözle bekleyen halklar vesaire diyerek kendimizi dolduruşa getirdiğimizi söyleyen çok kişi vardı.
Haklılıkları içinde.
Lakin kötü oyunlar, tuzaklı saldırılar çoktan başlamıştı ve bunun kesilmeyeceği gün gibi aşikardı.
Şimdi Arakan’da, Suriye’de, Somali’de mağdurlar için neler yaptığımıza (fiili savaş durumunda) nasıl sömürgecilikle mücadele ettiğimize bakıyorum da.
Bütün bu oryantalizme dönüşeceği farz edilen söylemler açığa düşmüş çoktan.
“Tünelden çıkıp bir el ateş edip geri kaçıyorlar” diyor Volkan çavuş. “Bizimle karşı karşıya gelemiyorlar. Bize ateş edemiyorlar. Tanklarımıza ateş ediyorlar. Öso aracını lazer güdümlü roketli silahlarla imha ettiler!”
Evet yüz yüze gelmek kolay mı?
Nefretiyle bütün kıpırdayan mahlukatı tarayıp geçerek değil, masuma zarar vermemeye çalışarak kılıcını sallamayı ahdetmiş aşk erleri karşısına hangi yüzle çıkacak tünel kazan teröristler!
***
AYNI DUANIN İÇİNDE KÜLLİ VUCUDDA BİRİZ...
Volkan çavuşun kendi gibi uzman çavuş arkadaşı cephede bir sabah “rüyamda bir otobüsün içindeydim, ben gidiyorum ama siz gelmiyorsunuz” demiş.
Akşam olmadan şehit düşmüş.
“Bizim halkımızın duasına ihtiyacımız var. Başka bir şeye değil” diyor Volkan çavuş.
Ve ekliyor:
“Milletimizin derdiyle uğraşamazdık şimdi ümmetin derdiyle uğraşıyoruz.”
Bu yakıcı gerçek, her tür oryantalizm tuzağının ötesine geçmiş işte çoktan.
Bundan sonrası dua.
Niyaz.
Himmet.
Cumhurbaşkanına da mesaj yolluyor.
Onun baş eğmeyelim diye tutturması yüzünden burada ölüp duruyoruz demiyor.
Aksine.
“Dik dursun eğilmesin, biz onunla birlikteyiz!”
Bunun bir parti, bir ideoloji, yalakalık savaşı olduğunu sananlara rağmen, evet aynı duanın içinde, külli vücudda biriz kardeşim.
Sen mutmain ol.
Leyla İpekçi, Yeni Şafak -10 Şubat, 2018 Cumartesi-
:
Yazıda bazı paragraf açmalarla siyahlaştırma ve ara başlıklar bize aittir.
dikGAZETE.com
Leyla İpekçi, "Aynı duanın içinden" diye başlık attığı ve 21. gününe denk gelen bir günde yayımlanan ve Afrin harekatında görevli bir uzman çavuşun anlattıklarından hareketle başladığı yazısında, sanılanların ve gerçekteki durumun ne oluğuna birinci ağızdan aktardıklarıyla işaret etti; neyin ne olduğuna dikkat çekti, arada duygu yüklü cümleler kurdu; sonunda da yazısını Cumhurbaşkanı'na verilen mesajın son cümlesi ile şöyle noktaladı:
“Dik dursun eğilmesin, biz onunla birlikteyiz!” Bunun bir parti, bir ideoloji, yalakalık savaşı olduğunu sananlara rağmen, evet aynı duanın içinde, külli vücudda biriz kardeşim. Sen mutmain ol.
İşte yazısı
:
Dağ komando tugay komutanlığında görevli uzman çavuş Volkan Uçar, 18 gün boyunca Afrin’de mücadele etmiş.
Beş metreden sıcak temas sağlıyorduk diyor saldırganlarla.
Ama ağaçlık olduğu için sızıp bekliyorlar.
Önce roket veya Kalaşnikof kullanıyor sonra mevzilere sızıp çatışmaya giriyorlar diyor.
Köylerin içinden havan atıyorlar, diye anlatıyor.
"Ana babasına bir bardak su getirmeye üşenen gençler..." DER DURURDUK...
Volkan çavuşu dinlerken genç neslin nasıl da tembel, uyuşuk, tüketim düşkünü, asosyal, şiddet tutkunu, burnundan kıl aldırmayan, vericiliği hiç bilmeyen, bireyci, egosu yüksek bir nesil olduğundan dem vurup dururduk diye düşündüm.
Ana babasına bir bardak su getirmeye üşenen gençler sokağa çıkıp tankın önünde siper oldular diyordum 15 Temmuz günlerinde.
Çocukları gazi olan, şehit olan analarla konuştuğumda bu içimizdeki gaza duygusunun tecelli etmek için böyle sıcak zamanları beklediğinde birleşiyordu hepsi.
Anadolu’nun sinesindeki bu aşk ve irfan mayası (canını feda etme kudreti) öyle Işid mantığı ile canlı bomba olup sivilleri katletmek gibi bir şey değildi.
Canını hiçe sayarak zulmeti durdurma mücahadesi, sonunda can vermek bile olsa gerçek bir dirim zaferiydi.
***
"ELİNDE SİLAH GÖRMEDEN ATEŞ ETMİYORUZ... ONLAR HAİNLİKLE GELİYOR BİZ BEKLİYORUZ..." DİYOR VOLKAN ÇAVUŞ, "HAMASET... VE "DUYGU SÖMÜRÜSÜ..." DİYOR BAZILARI...
Volkan çavuş “Biz onlar gibi değiliz” diyordu nitekim.
“Amerika İsrail gibi değiliz. Hiçbir sivile zarar vermemek için kuşkumuz varsa onlar bize ateş etsin diye bekliyoruz. Her yerde sivil kılığında dolaşıyorlar çünkü. Elinde silah görmeden ateş etmiyoruz. Gerekirse üç metreye kadar bekliyoruz temasa girmeden.”
Geçtiğimiz dönemdeki Güneydoğu’da kurgulanan korkunç hendek saldırganlığı döneminde de olan buydu.
Fakat böylesine hileli yöntemlerle savaşmak sonucu ne olursa olsun zafer getirebilir mi diye sorup durdum hep.
“Onlar hainliklerle geliyor. Biz bekliyoruz.” Böyle diyor nitekim Volkan çavuş.
Yüzüne bakıyorum.
Ne kadar dinç.
Yorgun ama mert.
Benliğiyle, egosuyla bir derdi yok.
Sevdiğini (ki vatan ve içindeki her şey dahil) yaşatma kaygısı onun adaletli davranma dürtüsünü elinden alamamış.
Şehitlerin kanıyla sulanmış topraklarda gerekirse canımızı vereceğiz diyor.
Seyrederken veya okurken hamaset diyor kimileri.
Duygu sömürüsü diyorlar.
Fakat orada canhıraş bir mücadele veriliyor.
Kendini değil herkesi koruma arzusu nasıl da büyük bir kudret.
Biz burada hayata kaldığımız yerden devam ediyorsak, onların kanı bize can verdiğinden.
***
BUNCA DÜŞMANLIK OLUŞTURMAK İÇİN...
Afrin dağlarındaki betonarme tünellerin görüntüsüne bakakalıyorum derken.
90 cm kalınlıkta beton tüneller.
Dehlizler, gözetleme kuleleri, irtibat hendekleri, sığınaklar, depolar, mazgallar, silah yığınakları, tanklar, mayın bölgeleri...
Daha aklımın ermediği pek çok ateş üssü, gözlem noktaları, gizli mevziler...
Ne yüksek maddi imkan sağlanmış.
Ne çok ülkenin parmağı var bu işte.
Ne büyük bir nefret savaşı bu.
Böylesine yüksek teknolojiyle böylesine algı yönetimi, sosyal ve dahi siyasi emek!
Bunca düşmanlık oluşturmak için!
Nasıl da uğraştılar Türk Kürt iç savaşı çıksın diye bu memlekette.
Otuz yıldır hemen her gün.
Onca provokasyon, onca sivil katliamı, onca fitne fesat moderasyonu.
Yine de başaramadılar.
Ama şimdi sınır ötesinden çeşitli örgütler halinde geliyorlar.
Hepsi birden.
"DİKTATÖRLE MÜCADELE..." DİYEREK OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILAN VE TERÖRİSTİN CEBİNDEN ÇIKAN NOT...
Parti eş başkanının sözleriyle 6-8 Ekim’de katledilen masum gençleri, son derece sinsi planlar ve hilelerle dolu hendek savaşını, bitip tükenmeyen canlı bomba katliamlarını ve sınır ötesinden gelen terör saldırılarını gördükçe, hükümetin onca sabotaja rağmen devlet adına kararlılıkla devam ettirdiği barış müzakerelerini neden halk savaşı vereceğiz diyerek kestiklerini daha iyi anlıyorum.
Türkiye’yi Suriye’ye çevirme ihalesini alanların “diktatörle mücadele” diyerek meşrulaştırdığı korkunç kirli bir saldırı doktriniydi bu.
Her gün pratiğini yaşıyoruz kan ter ve gözyaşı içinde.
Nitekim Volkan çavuş yakalanmış bir teröristin cebinden çıkan mektupta yazılanı okuduğunu söylüyor.
“Sınıra yüz metre ötede yaşıyorlar. Adam bizim ülkemize bakarak bi gün gelecek bu ışıkları biz söndüreceğiz diyor!”
Bütün bunların içindeyiz, gerçek bir savaş bu.
Kimileri kendimizi savunmamızı bile savaşa karşı olma bahanesiyle istemiyor.
Savaş bütün ideolojileri, doktrinleri, dünya görüşlerini içinde eritiyor oysa.
Sosyolojik analizlerinizde istediğiniz kadar isabetli olun, yatağınızda roketle imha edilmenizi önleyemiyor hiçbiri!
***
SÖYLEMLERİ AÇIĞA DÜŞENLER... NEFRETİYLE BÜTÜN MAHLUKATI TARAYANLAR VE AŞK ERLERİ...
Geçtiğimiz yıl, mesela henüz bizim için savaş bu kadar sıcak değilken, bu bölgenin hamisiymişiz gibi davranmamızın ne kadar gereksiz olduğunu, bizi dört gözle bekleyen halklar vesaire diyerek kendimizi dolduruşa getirdiğimizi söyleyen çok kişi vardı.
Haklılıkları içinde.
Lakin kötü oyunlar, tuzaklı saldırılar çoktan başlamıştı ve bunun kesilmeyeceği gün gibi aşikardı.
Şimdi Arakan’da, Suriye’de, Somali’de mağdurlar için neler yaptığımıza (fiili savaş durumunda) nasıl sömürgecilikle mücadele ettiğimize bakıyorum da.
Bütün bu oryantalizme dönüşeceği farz edilen söylemler açığa düşmüş çoktan.
“Tünelden çıkıp bir el ateş edip geri kaçıyorlar” diyor Volkan çavuş. “Bizimle karşı karşıya gelemiyorlar. Bize ateş edemiyorlar. Tanklarımıza ateş ediyorlar. Öso aracını lazer güdümlü roketli silahlarla imha ettiler!”
Evet yüz yüze gelmek kolay mı?
Nefretiyle bütün kıpırdayan mahlukatı tarayıp geçerek değil, masuma zarar vermemeye çalışarak kılıcını sallamayı ahdetmiş aşk erleri karşısına hangi yüzle çıkacak tünel kazan teröristler!
***
AYNI DUANIN İÇİNDE KÜLLİ VUCUDDA BİRİZ...
Volkan çavuşun kendi gibi uzman çavuş arkadaşı cephede bir sabah “rüyamda bir otobüsün içindeydim, ben gidiyorum ama siz gelmiyorsunuz” demiş.
Akşam olmadan şehit düşmüş.
“Bizim halkımızın duasına ihtiyacımız var. Başka bir şeye değil” diyor Volkan çavuş.
Ve ekliyor:
“Milletimizin derdiyle uğraşamazdık şimdi ümmetin derdiyle uğraşıyoruz.”
Bu yakıcı gerçek, her tür oryantalizm tuzağının ötesine geçmiş işte çoktan.
Bundan sonrası dua.
Niyaz.
Himmet.
Cumhurbaşkanına da mesaj yolluyor.
Onun baş eğmeyelim diye tutturması yüzünden burada ölüp duruyoruz demiyor.
Aksine.
“Dik dursun eğilmesin, biz onunla birlikteyiz!”
Bunun bir parti, bir ideoloji, yalakalık savaşı olduğunu sananlara rağmen, evet aynı duanın içinde, külli vücudda biriz kardeşim.
Sen mutmain ol.
Leyla İpekçi, Yeni Şafak -10 Şubat, 2018 Cumartesi-
:
Yazıda bazı paragraf açmalarla siyahlaştırma ve ara başlıklar bize aittir.
dikGAZETE.com