İkinci evlilik yasal olmak zorunda!

İkinci evlilik yasal olmak zorunda!

"Cinselliğin Afrikası Türkiye” diye başlık attığı, sosyal medya hesabı üzerinden takipçileri tarafından çeşitli yorumlarla karşılanan yazılarının sonuncusunda Ezgi Akgül, Türkiye’deki yaygınlaştırılmış belli anlayışa karşı, sadece bazı kadınlara değil, feminist erkeklere de inat, gene öyle eleştiriler getirdi ve “antifeminist” bir yaklaşımla mevcut kanuni düzenlemelere, adalete, kadın-erkek ilişkilerindeki duruma dikkat çekerken sebeplerle sonuç ilişkisini de vurguladıktan sonra, bazı hanım takipçileri tarafından da alkışlanan önerisini bir Müslüman hanım olarak İslâmî açıdan açıkça ortaya koydu.

İşte, Ezgi Akgül’ün, "Hemcinslerim tarafından taşlanacağımı bilerek doğruyu söylemekten vazgeçmeyeceğim...” diyerek yazdığı o yazı

:

Bunun altında yatan sebeplere bakarken, ister erkek fizyolojisinin modern toplum yasaları çerçevesinde baskı altına alınmasını gösterebilirsiniz; ister yine erkek fizyolojisine yapılan tahrik unsurlarının çoğalmasını ve bu tahrik unsurları sebebi ile erkek fizyolojisine yapılan tecavüzü gösterebilirsiniz.

Bu ne demek?

Kul olmaktan sonra üremek ve soyunu devam ettirmek için yaratılan her canlı, bunu yapmak isteyecektir. 

Tek eşliliği yasal hale getiren modern toplumlar yüzünden artan fuhşiyat yine modern yasaların marifeti. 

Bir adamın kırk sevgilisi olmasına herkes "ihtiyaç" nazarı ile bakarken, ikinci evliliğini yapan adamlara herkes sapık muamelesi yapıyor bu toplumda.

Burada bir terslik var.

Cinsel yönden tatmin olmayan erkek zihni, eğer dini hassasiyetleri varsa ya da genel ahlak yasalarını kendine yol edinmişse sabrı seçiyor, oruç tutuyor, başını çeviriyor günaha bulaşmamaya çalışıyor, fıtratını eziyor.

Ya dini hassayetleri yoksa ne oluyor?

İşte o zaman otobüste taciz ediliyor, tenha sokakta kıstırılıyor, kaçırılıyor, tecavüz ediliyoruz.

Sadece biz mi?

Hayvanlar, çocuklar hatta yaşlılar da bu cinsel saldırıdan nasibini alıyor.

İşte orada devreye "kadın beyanı esastır" garabeti giriyor.

Cinsel suçlar, ispatlaması çok zor olan suçlar. 

Yani biri sizi dövse morluk gösterir "aha şuramı uf etti" der işlem başlatırsınız ama biri sizi taciz etse nasıl ispat edeceksiniz?

Kadının beyanının esas olması noktası suçun karara bağlanma noktasında değil, dava açmak için yeterli sayılan bir uygulama.

Yani bir kadın "şu herif beni elledi sayın savcım” derse, dava açabilir.

Eskiden böyle değilmiş. 

Aslında burada sıkıntı yok, sıkıntı, dava açıldıktan sonra adamın taciz etmediğini nasıl ispat edeceği noktası.

Yani siz "taciz suçu ispatı çok zor, o yüzden kadın gelsin tek sözü ile dava açsın istediği adamı istediği keyfiyette rezil etsin" diyorsunuz ama adama "hayır taciz etmedim" deme alanı bırakmıyorsunuz.

“Ekmek kuran çarpsın elledi beni" demesine kadının izin verilip "iki gözüm önüme aksın ellemedim" demesine izin vermemek bu kanun.

Taciz edildiğini ispat edemediği için beyanı esas alıp, taciz etmediğini ispat edemeyen bir adamı hem toplumun hem yasaların önünde mahkum ediyorsunuz.

Bunun neresi adil?

Hiç bir yasa, modern toplumsal normlar insan fıtratını dizginleyemez. Boşa kürek çekmek bu.

Hemcinslerim tarafından taşlanacağımı bilerek doğruyu söylemekten vazgeçmeyeceğim.

İkinci evlilik yasal olmak zorunda. 

Toplumdaki bu ahlaksızlığın, bu pespayeliğin, bu mağduriyetin ancak önüne bu yöntemle geçilir.

İslâm dini, bunu kişilerin hak ve özgürlükleri bağlamında değerlendirmiş tek eşliliği övüp dörde kadar izin vermiş. 

Yani sınırları belirleyip işi kişilerin, mekanların ve zamanların değişen şartlarına bağlamış. 

Savaş, hastalık gibi değişen yaşam koşulları ve ihtiyaçları göz önüne almış Allah.

Ama biz İslam toplumu feminist kadınları olarak Allah'tan daha çok bildiğimizi falan düşünüyoruz.

İşimize gelmiyor, nefse ağır…

Ezgi Akgül, Facebook sayfası -30 Kasım 2018, Cuma-

.

Yazıda, -rahat okutma amaçlı- fazladan bazı paragraf açmalar ve bir-iki imla düzeltmesi bize aittir.

dikGAZETE.com

"Cinselliğin Afrikası Türkiye” diye başlık attığı, sosyal medya hesabı üzerinden takipçileri tarafından çeşitli yorumlarla karşılanan yazılarının sonuncusunda Ezgi Akgül, Türkiye’deki yaygınlaştırılmış belli anlayışa karşı, sadece bazı kadınlara değil, feminist erkeklere de inat, gene öyle eleştiriler getirdi ve “antifeminist” bir yaklaşımla mevcut kanuni düzenlemelere, adalete, kadın-erkek ilişkilerindeki duruma dikkat çekerken sebeplerle sonuç ilişkisini de vurguladıktan sonra, bazı hanım takipçileri tarafından da alkışlanan önerisini bir Müslüman hanım olarak İslâmî açıdan açıkça ortaya koydu.

İşte, Ezgi Akgül’ün, "Hemcinslerim tarafından taşlanacağımı bilerek doğruyu söylemekten vazgeçmeyeceğim...” diyerek yazdığı o yazı

:

Bunun altında yatan sebeplere bakarken, ister erkek fizyolojisinin modern toplum yasaları çerçevesinde baskı altına alınmasını gösterebilirsiniz; ister yine erkek fizyolojisine yapılan tahrik unsurlarının çoğalmasını ve bu tahrik unsurları sebebi ile erkek fizyolojisine yapılan tecavüzü gösterebilirsiniz.

Bu ne demek?

Kul olmaktan sonra üremek ve soyunu devam ettirmek için yaratılan her canlı, bunu yapmak isteyecektir. 

Tek eşliliği yasal hale getiren modern toplumlar yüzünden artan fuhşiyat yine modern yasaların marifeti. 

Bir adamın kırk sevgilisi olmasına herkes "ihtiyaç" nazarı ile bakarken, ikinci evliliğini yapan adamlara herkes sapık muamelesi yapıyor bu toplumda.

Burada bir terslik var.

Cinsel yönden tatmin olmayan erkek zihni, eğer dini hassasiyetleri varsa ya da genel ahlak yasalarını kendine yol edinmişse sabrı seçiyor, oruç tutuyor, başını çeviriyor günaha bulaşmamaya çalışıyor, fıtratını eziyor.

Ya dini hassayetleri yoksa ne oluyor?

İşte o zaman otobüste taciz ediliyor, tenha sokakta kıstırılıyor, kaçırılıyor, tecavüz ediliyoruz.

Sadece biz mi?

Hayvanlar, çocuklar hatta yaşlılar da bu cinsel saldırıdan nasibini alıyor.

İşte orada devreye "kadın beyanı esastır" garabeti giriyor.

Cinsel suçlar, ispatlaması çok zor olan suçlar. 

Yani biri sizi dövse morluk gösterir "aha şuramı uf etti" der işlem başlatırsınız ama biri sizi taciz etse nasıl ispat edeceksiniz?

Kadının beyanının esas olması noktası suçun karara bağlanma noktasında değil, dava açmak için yeterli sayılan bir uygulama.

Yani bir kadın "şu herif beni elledi sayın savcım” derse, dava açabilir.

Eskiden böyle değilmiş. 

Aslında burada sıkıntı yok, sıkıntı, dava açıldıktan sonra adamın taciz etmediğini nasıl ispat edeceği noktası.

Yani siz "taciz suçu ispatı çok zor, o yüzden kadın gelsin tek sözü ile dava açsın istediği adamı istediği keyfiyette rezil etsin" diyorsunuz ama adama "hayır taciz etmedim" deme alanı bırakmıyorsunuz.

“Ekmek kuran çarpsın elledi beni" demesine kadının izin verilip "iki gözüm önüme aksın ellemedim" demesine izin vermemek bu kanun.

Taciz edildiğini ispat edemediği için beyanı esas alıp, taciz etmediğini ispat edemeyen bir adamı hem toplumun hem yasaların önünde mahkum ediyorsunuz.

Bunun neresi adil?

Hiç bir yasa, modern toplumsal normlar insan fıtratını dizginleyemez. Boşa kürek çekmek bu.

Hemcinslerim tarafından taşlanacağımı bilerek doğruyu söylemekten vazgeçmeyeceğim.

İkinci evlilik yasal olmak zorunda. 

Toplumdaki bu ahlaksızlığın, bu pespayeliğin, bu mağduriyetin ancak önüne bu yöntemle geçilir.

İslâm dini, bunu kişilerin hak ve özgürlükleri bağlamında değerlendirmiş tek eşliliği övüp dörde kadar izin vermiş. 

Yani sınırları belirleyip işi kişilerin, mekanların ve zamanların değişen şartlarına bağlamış. 

Savaş, hastalık gibi değişen yaşam koşulları ve ihtiyaçları göz önüne almış Allah.

Ama biz İslam toplumu feminist kadınları olarak Allah'tan daha çok bildiğimizi falan düşünüyoruz.

İşimize gelmiyor, nefse ağır…

Ezgi Akgül, Facebook sayfası -30 Kasım 2018, Cuma-

.

Yazıda, -rahat okutma amaçlı- fazladan bazı paragraf açmalar ve bir-iki imla düzeltmesi bize aittir.

dikGAZETE.com