Deprem Sözlüğü! Bağış - Vergi; Helalleşme - Hesaplaşma

Deprem Sözlüğü! Bağış - Vergi; Helalleşme - Hesaplaşma

Deprem Sözlüğü! Bağış - Vergi; Helalleşme - Hesaplaşma Deprem Sözlüğü! Bağış - Vergi; Helalleşme - Hesaplaşma

Türkiye Diyanet Vakfı, depremzede vatandaşlarımıza konteyner için bağış topluyor. Topladığı parayla konteyner alıyor ve depremzedelere bedava veriyor.

Türkiye Kızılay Derneği, depremzede vatandaşına çadır için bağış topluyor. Topladığı parayla çadır satın alıyor ve depremzedelere dağıtması için başka bir derneğe yani vatandaşa, maliyeti karşılığında satıyor. Sadece derneklere değil devlete yani AFAD'a da satıyor. Ama sadece AHBAB'a değil devlete de para karşılığı satıyor; savunması gülünç. Devlet de bizden topladığı vergilerle satın alıyor Kızılay'dan çadırları. 

Yani ben, vatandaş olarak bir çadıra ulaşmak için Kızılay'a bağışta bulunuyorum; o, çadır alıyor sonra tekrar STK’lar ya da devlet kurumuna satıyor. Ben bir çadıra ulaşmak için hem bağış yapıyorum hem de ya bağış ya da vergimle tekrar ödeme yapıp, çadır sahibi oluyorum.

Benim bağışımla Kızılay derneği, 11 anonim şirket kurup, kâr ediyor, bu kârı da dolgun maaşlar olarak aralarında paylaşıyor yönetim ekibi.

Ben, hem çadır için bağış yapıyorum hem de çadırı satın alıyorum.

Tane tane anlatıyorum; umulur ki anlaşılır…

Bunu deyince şu zorlu günlerde “karşı taraf’a koz veren”, devletine ihanet edenlerden oluyorsun. 

Sussan, gönlünü razı edemiyorsun.

Devlet, direkt benden çadır, deprem anında ihtiyaç, acil durumlar için nevale vergisi de alsın!.. 

Asrın felaketlerinde direk bana getirsin bunları. Gayet sistemli ve güzel de yapar, Toki evleri gibi…

Neden ben, “11 şirket CEO’su”na onca maaş ödeyecek, onca çalışan masrafını karşılayacak en kötüsü de en kötü günümde benimle çadır pazarlığı yapıp, sinirlerimi bozacak bir kurumla, dernekle uğraşmak zorunda bırakılayım?

Kızılay dernektir, devletin değil” deniyor ama devletin görevi olan afetzede vatandaşlara çadır sağlama vazifesi sanki Kızılay’ınmış gibi lanse ediliyor. Eğer devletin çadır tedarikçisi Kızılay ise bağış da toplamasın, vergileri kullansın bunun için. Yok eğer dernekse ve bağış topluyor ise vatandaşın bağışlarıyla  tedarik ettiği çadırı tekrar vatandaşa satmasın.

Maden suyu satarak Kızılay gelir elde ediyor. Deprem gibi bir felakette bedava maden suyu dağıtmak yerine yine bana yani depremzede vatandaşına maden suyunu da mı satsın? 

Zor günler için bağış toplayıp, 11 şirket kurup, kâr eden Kızılay, asrın felaketinde yine para hesabı yapıyor STK’lara, AFAD’a yani devlete parayla soda, çadır satsın, normal mi?

Hobi bahçemiz için çadır talep etsek tabii ki satsın da OHAL’de yapılır mı bu?

OHAL'de devlet, vatandaşının menfaati gereği gerekirse vatandaşının özel mülkiyetine bile el koyar ama bizim Kızılay, bizimle çadır pazarlığı yapmış.

Olacak iş midir bu?

Helalleşme değil hesaplaşma gereği gereken yapılmalıdır.

Helalleşme kelimesi, haram kelimesinin zıddı olan ‘helal’den gelmektedir.

Haram; “Allah’ın yasakladığı işler” demektir, helal de haramlar dışında kalanlar. 

Birine Allah’ın yasakladığı bir işi yapan kişinin ona gidip bunu itiraf etmesi ondan özür dilemesi gerekiyorsa affı için bedel ödemesi, Allah’ın o günahı işleyen kişiyi affı için gereklidir. 

Allah’ın kul hakkını, kulu adına affı söz  konusu değil. Dolayısıyla kullar arasındaki hatalar ve özür dileme, af sürecinehesaplaşma’ demek daha doğrudur.  

Peygamberimizin hayatında helalleşme diye bir şey var mıdır; olmuş mudur? 

Kur’an’da helalleşme kavramı var mıdır?

Peygamberimizin dediği gibi; “kimin hakkını yediysem çıksın söylesin, bedelini ödemeye hazırım” diyerek ‘hesaplaşma’dır olması gereken.

Helalleşme ile ilgili bu yazıyı, Kılıçdaroğlu'nun helalleşme talebi üzerine yazmıştım.

Aileniz, sevdikleriniz, mensubiyetiniz sizi adaletten alıkoymasın” ilkesince paylaşma gereği duyuyorum. 

Evet dinimize göre; helalleşme, hesaplaşmadır.

Cumhurbaşkanı’nın sözle helalleşmenin ötesinde hesaplaşma adına da gerekeni yapmaya çalıştığını görüyoruz. 

Sorumlu ve sorunlu olanlara gereken yapılmalıdır. 

Sorun sadece müteahhitlerde değildir. 

Kâr için çürük bina yaparak, milletin canını yakanlara, çadır satarak milletin canını tekrar yakanlara gereken yapılmalıdır.

Bu kötü vaziyet, böyle devam etsin biz de bunu emsal gösterelim ve seçimler için aleyhte argümanlar olarak sunalım” diye fırsat kollayanları ve “yok öyle şey, ne çadırı ne satışı” diye aşikâr olanı, meşru kılmaya çalışanların durumlarını görüp mâkul ve hakkaniyetli olmalıdır yönetim.

.

Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com

Türkiye Diyanet Vakfı, depremzede vatandaşlarımıza konteyner için bağış topluyor. Topladığı parayla konteyner alıyor ve depremzedelere bedava veriyor.

Türkiye Kızılay Derneği, depremzede vatandaşına çadır için bağış topluyor. Topladığı parayla çadır satın alıyor ve depremzedelere dağıtması için başka bir derneğe yani vatandaşa, maliyeti karşılığında satıyor. Sadece derneklere değil devlete yani AFAD'a da satıyor. Ama sadece AHBAB'a değil devlete de para karşılığı satıyor; savunması gülünç. Devlet de bizden topladığı vergilerle satın alıyor Kızılay'dan çadırları. 

Yani ben, vatandaş olarak bir çadıra ulaşmak için Kızılay'a bağışta bulunuyorum; o, çadır alıyor sonra tekrar STK’lar ya da devlet kurumuna satıyor. Ben bir çadıra ulaşmak için hem bağış yapıyorum hem de ya bağış ya da vergimle tekrar ödeme yapıp, çadır sahibi oluyorum.

Benim bağışımla Kızılay derneği, 11 anonim şirket kurup, kâr ediyor, bu kârı da dolgun maaşlar olarak aralarında paylaşıyor yönetim ekibi.

Ben, hem çadır için bağış yapıyorum hem de çadırı satın alıyorum.

Tane tane anlatıyorum; umulur ki anlaşılır…

Bunu deyince şu zorlu günlerde “karşı taraf’a koz veren”, devletine ihanet edenlerden oluyorsun. 

Sussan, gönlünü razı edemiyorsun.

Devlet, direkt benden çadır, deprem anında ihtiyaç, acil durumlar için nevale vergisi de alsın!.. 

Asrın felaketlerinde direk bana getirsin bunları. Gayet sistemli ve güzel de yapar, Toki evleri gibi…

Neden ben, “11 şirket CEO’su”na onca maaş ödeyecek, onca çalışan masrafını karşılayacak en kötüsü de en kötü günümde benimle çadır pazarlığı yapıp, sinirlerimi bozacak bir kurumla, dernekle uğraşmak zorunda bırakılayım?

Kızılay dernektir, devletin değil” deniyor ama devletin görevi olan afetzede vatandaşlara çadır sağlama vazifesi sanki Kızılay’ınmış gibi lanse ediliyor. Eğer devletin çadır tedarikçisi Kızılay ise bağış da toplamasın, vergileri kullansın bunun için. Yok eğer dernekse ve bağış topluyor ise vatandaşın bağışlarıyla  tedarik ettiği çadırı tekrar vatandaşa satmasın.

Maden suyu satarak Kızılay gelir elde ediyor. Deprem gibi bir felakette bedava maden suyu dağıtmak yerine yine bana yani depremzede vatandaşına maden suyunu da mı satsın? 

Zor günler için bağış toplayıp, 11 şirket kurup, kâr eden Kızılay, asrın felaketinde yine para hesabı yapıyor STK’lara, AFAD’a yani devlete parayla soda, çadır satsın, normal mi?

Hobi bahçemiz için çadır talep etsek tabii ki satsın da OHAL’de yapılır mı bu?

OHAL'de devlet, vatandaşının menfaati gereği gerekirse vatandaşının özel mülkiyetine bile el koyar ama bizim Kızılay, bizimle çadır pazarlığı yapmış.

Olacak iş midir bu?

Helalleşme değil hesaplaşma gereği gereken yapılmalıdır.

Helalleşme kelimesi, haram kelimesinin zıddı olan ‘helal’den gelmektedir.

Haram; “Allah’ın yasakladığı işler” demektir, helal de haramlar dışında kalanlar. 

Birine Allah’ın yasakladığı bir işi yapan kişinin ona gidip bunu itiraf etmesi ondan özür dilemesi gerekiyorsa affı için bedel ödemesi, Allah’ın o günahı işleyen kişiyi affı için gereklidir. 

Allah’ın kul hakkını, kulu adına affı söz  konusu değil. Dolayısıyla kullar arasındaki hatalar ve özür dileme, af sürecinehesaplaşma’ demek daha doğrudur.  

Peygamberimizin hayatında helalleşme diye bir şey var mıdır; olmuş mudur? 

Kur’an’da helalleşme kavramı var mıdır?

Peygamberimizin dediği gibi; “kimin hakkını yediysem çıksın söylesin, bedelini ödemeye hazırım” diyerek ‘hesaplaşma’dır olması gereken.

Helalleşme ile ilgili bu yazıyı, Kılıçdaroğlu'nun helalleşme talebi üzerine yazmıştım.

Aileniz, sevdikleriniz, mensubiyetiniz sizi adaletten alıkoymasın” ilkesince paylaşma gereği duyuyorum. 

Evet dinimize göre; helalleşme, hesaplaşmadır.

Cumhurbaşkanı’nın sözle helalleşmenin ötesinde hesaplaşma adına da gerekeni yapmaya çalıştığını görüyoruz. 

Sorumlu ve sorunlu olanlara gereken yapılmalıdır. 

Sorun sadece müteahhitlerde değildir. 

Kâr için çürük bina yaparak, milletin canını yakanlara, çadır satarak milletin canını tekrar yakanlara gereken yapılmalıdır.

Bu kötü vaziyet, böyle devam etsin biz de bunu emsal gösterelim ve seçimler için aleyhte argümanlar olarak sunalım” diye fırsat kollayanları ve “yok öyle şey, ne çadırı ne satışı” diye aşikâr olanı, meşru kılmaya çalışanların durumlarını görüp mâkul ve hakkaniyetli olmalıdır yönetim.

.

Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com