“Ebubekir” bizde neden “Aboubakar”a dönmüştü dersiniz?

“Ebubekir” bizde neden “Aboubakar”a dönmüştü dersiniz?

"Başlığa bakıp da futboldan bahsedeceğimi zannetmeyin; futbolu ne bilirim ne de merak ederim…” diye başladığı yazısına, “Beşiktaşlı Abubakar neyin nesidir?” diye soru işaretli bir başlık atan Murat Bardakçı, Türkçe’de hem söyleniş hem de yazılışta nasıl nasıl bir istila ile karşı karşıya kalındığının altını örneklerle çizdi. İşte yazısı
:

Futboldan anlamıyorum ama hemen her gün maç sohbetlerine maruz kalıyorum! Filânca oyuncu topa nasıl beceriksizce vurmuşmuş, gerisindekine pas verseymiş gole gidip bilmem kaç puan daha alırlarmış, falanca antrenörün basiretsizliği çoktaaan ortaya çıkmışmış, hele feşmekân klübün başkanı var ya, bilseniz nasıl bir herifmiş, vesaire, vesaire...

Ve, son günlerin futbol sohbetlerinde bir “Abou” yahut “Aboubakar”dır gidiyor! Gazetelerde de, TV’lerde de varsa-yoksa Aboubakar!

ARAPÇA'DAKİ YAZILIŞI...
Türkiye’deki profesyonel futbolcuların artık neredeyse tamamı ithal malı olmak üzere ve millî takımımız da senelerdir maaşallah Birleşmiş Milletler gibi ya; “Abou”yu ve “Aboubakar”ı işitince önce bir “Abooooouuu”dedim; “Adamın adı galiba Ebubekir” diye düşündüm, sonra emin olmak için internetteki Arapça futbol sitelerine baktım ve yanılmadığımı gördüm: İsmi “elif-bevav-be-kef” ve “re” ile, yani “Ebubekir” diye yazmış, “elif”in üstüne de âdet üzre bir “hemze” koymuşlardı.

                                        Ebubekir’den bahseden Arapça bir spor sayfası.

ANGLOSAKSON İSTİLÂSI

Mutlaka biliyorsunuzdur ama sözün havada kalmaması için söyleyeyim: Kamerunluymuş, Müslü- man’mış fakat geçmişte Fransa ile İngiltere arasında paylaşılan ve ancak 1960’ta bağımsız olabilen memleketindeki isim kargaşası sebebiyle ilk adı “Vincent” olmuş. Yuande’de doğmuş, şimdi 26 yaşındaymış, epey bir memleket dolaşmış ve şimdi Beşiktaş’ta oynuyormuş...

“Ebubekir” bizde neden “Aboubakar”a dönmüştü dersiniz?

Gazetelerimizin ve televizyonlarımızın dış haber servisleri İslâmî isimleri Anglosakson basın nasıl yazıyorsa aynen öyle naklettikleri için!

Yabancı basın, asırlardır âşina olduğumuz ve çoğu bizde de kullanılan bazı İslâmî isimleri kendi imlâlarına ve eğip bükerek telâffuz etme âdetlerine göre yazar, yani tanınmayacak hâle getirirler. Dış habercilerimiz de bu isimleri Türkçe’de kullanılıp kullanılmadıklarını düşünmeden yabancı basından olduğu gibi alıverir ve sanki Türk değil, Amerikan yahut İngiliz gazetesi çıkartıyormuşçasına “Mustafa”yı “Moustapha”“Ayşe”yi “Aisha”, “Said”“Saeed”, “Ömer”“Omar”“Hanım”ı “Hanoum”“Han”ı “Khan, “Leylâ”yı “Laila”“Ruşen”“Rushan”“Rıza”yı da “Ridha”, hattâ “Humeynî”yi bile “Khomeini” yaparlar.

ASIL GÜLÜNECEK BİZİZ!

Bir müddet önce New York’ta gözaltına alınınca Amerika’da epey bir gündeme gelen Iraklı mülteci Hamid Halid Derviş’in ismi bu yüzden “Hameed Khalid Darweesh”e dönmüş; Faslı futbolcu Mustafa el-Kebirde “Moestafa Al-Kabir” olmuştu. “Büyük” mânâsına gelen “Kebir”“Kabir”e, yani “mezar”a çevirip adamla aklımız sıra “kabir azabı” diye dalgamızı da geçiyorduk ama ortada gülmemiz değil, utanmamız gereken bir vaziyetin bulunduğunun farkında değildik!

Garabetin son örneğini, işte bu “Aboubakar” saçmalığı teşkil ediyor...
ARAPÇA BİLENLER RAHATÇA OKUYABİLİRLER...

Bu köşede, Beşiktaşlı futbolcu Ebubekir hakkında internetteki Arapça bir spor sitesinden aldığım haberin görüntüsünü veriyorum. Başlıkta “Kamerunlu yavru, arslan Eto’o’nun tahtına oturma rüyası görüyor”deniyor; altını kırmızı ile çizdiğim yerlerde de “Vincent Ebubekir” yazıyor. Arapça bilenler rahatça okuyabilirler...

Apaçık bir cehalet beyanı olan ve gün geçtikçe daha da vahim hâl alan bu isim umursamazlığı bilmem nasıl halledilecek? Diline muhabbet ve saygı gösterenlerin senelerdir yaptıkları uyarılar hiçbir netice vermediğine göre son çare KHK gibisinden bir şey mi olmalı dersiniz?
Murat Bardakçı, Haberturk -22 Mart 2017, Çarşamba-
:
Yazıda, -ilki ve sonuncusu- iki ara başlık bize aittir...
dikGAZETE.com

"Başlığa bakıp da futboldan bahsedeceğimi zannetmeyin; futbolu ne bilirim ne de merak ederim…” diye başladığı yazısına, “Beşiktaşlı Abubakar neyin nesidir?” diye soru işaretli bir başlık atan Murat Bardakçı, Türkçe’de hem söyleniş hem de yazılışta nasıl nasıl bir istila ile karşı karşıya kalındığının altını örneklerle çizdi. İşte yazısı
:

Futboldan anlamıyorum ama hemen her gün maç sohbetlerine maruz kalıyorum! Filânca oyuncu topa nasıl beceriksizce vurmuşmuş, gerisindekine pas verseymiş gole gidip bilmem kaç puan daha alırlarmış, falanca antrenörün basiretsizliği çoktaaan ortaya çıkmışmış, hele feşmekân klübün başkanı var ya, bilseniz nasıl bir herifmiş, vesaire, vesaire...

Ve, son günlerin futbol sohbetlerinde bir “Abou” yahut “Aboubakar”dır gidiyor! Gazetelerde de, TV’lerde de varsa-yoksa Aboubakar!

ARAPÇA'DAKİ YAZILIŞI...
Türkiye’deki profesyonel futbolcuların artık neredeyse tamamı ithal malı olmak üzere ve millî takımımız da senelerdir maaşallah Birleşmiş Milletler gibi ya; “Abou”yu ve “Aboubakar”ı işitince önce bir “Abooooouuu”dedim; “Adamın adı galiba Ebubekir” diye düşündüm, sonra emin olmak için internetteki Arapça futbol sitelerine baktım ve yanılmadığımı gördüm: İsmi “elif-bevav-be-kef” ve “re” ile, yani “Ebubekir” diye yazmış, “elif”in üstüne de âdet üzre bir “hemze” koymuşlardı.

                                        Ebubekir’den bahseden Arapça bir spor sayfası.

ANGLOSAKSON İSTİLÂSI

Mutlaka biliyorsunuzdur ama sözün havada kalmaması için söyleyeyim: Kamerunluymuş, Müslü- man’mış fakat geçmişte Fransa ile İngiltere arasında paylaşılan ve ancak 1960’ta bağımsız olabilen memleketindeki isim kargaşası sebebiyle ilk adı “Vincent” olmuş. Yuande’de doğmuş, şimdi 26 yaşındaymış, epey bir memleket dolaşmış ve şimdi Beşiktaş’ta oynuyormuş...

“Ebubekir” bizde neden “Aboubakar”a dönmüştü dersiniz?

Gazetelerimizin ve televizyonlarımızın dış haber servisleri İslâmî isimleri Anglosakson basın nasıl yazıyorsa aynen öyle naklettikleri için!

Yabancı basın, asırlardır âşina olduğumuz ve çoğu bizde de kullanılan bazı İslâmî isimleri kendi imlâlarına ve eğip bükerek telâffuz etme âdetlerine göre yazar, yani tanınmayacak hâle getirirler. Dış habercilerimiz de bu isimleri Türkçe’de kullanılıp kullanılmadıklarını düşünmeden yabancı basından olduğu gibi alıverir ve sanki Türk değil, Amerikan yahut İngiliz gazetesi çıkartıyormuşçasına “Mustafa”yı “Moustapha”“Ayşe”yi “Aisha”, “Said”“Saeed”, “Ömer”“Omar”“Hanım”ı “Hanoum”“Han”ı “Khan, “Leylâ”yı “Laila”“Ruşen”“Rushan”“Rıza”yı da “Ridha”, hattâ “Humeynî”yi bile “Khomeini” yaparlar.

ASIL GÜLÜNECEK BİZİZ!

Bir müddet önce New York’ta gözaltına alınınca Amerika’da epey bir gündeme gelen Iraklı mülteci Hamid Halid Derviş’in ismi bu yüzden “Hameed Khalid Darweesh”e dönmüş; Faslı futbolcu Mustafa el-Kebirde “Moestafa Al-Kabir” olmuştu. “Büyük” mânâsına gelen “Kebir”“Kabir”e, yani “mezar”a çevirip adamla aklımız sıra “kabir azabı” diye dalgamızı da geçiyorduk ama ortada gülmemiz değil, utanmamız gereken bir vaziyetin bulunduğunun farkında değildik!

Garabetin son örneğini, işte bu “Aboubakar” saçmalığı teşkil ediyor...
ARAPÇA BİLENLER RAHATÇA OKUYABİLİRLER...

Bu köşede, Beşiktaşlı futbolcu Ebubekir hakkında internetteki Arapça bir spor sitesinden aldığım haberin görüntüsünü veriyorum. Başlıkta “Kamerunlu yavru, arslan Eto’o’nun tahtına oturma rüyası görüyor”deniyor; altını kırmızı ile çizdiğim yerlerde de “Vincent Ebubekir” yazıyor. Arapça bilenler rahatça okuyabilirler...

Apaçık bir cehalet beyanı olan ve gün geçtikçe daha da vahim hâl alan bu isim umursamazlığı bilmem nasıl halledilecek? Diline muhabbet ve saygı gösterenlerin senelerdir yaptıkları uyarılar hiçbir netice vermediğine göre son çare KHK gibisinden bir şey mi olmalı dersiniz?
Murat Bardakçı, Haberturk -22 Mart 2017, Çarşamba-
:
Yazıda, -ilki ve sonuncusu- iki ara başlık bize aittir...
dikGAZETE.com