epigraflar…
epigraflar…
- 28-03-2021 09:19
- 1848
- 28-03-2021 09:19
- 1848
Herkesin kendi çapına, duruşuna, bakışına, görüş alanına göre anlamlar çıkarabileceği paragraf ya da cümleler vardır…
Bazan bir girizgâh, bazan metin içinde bir ifade, bazan hiçbir anlamı yokmuş gibi görünse de yer aldığı bütünlükten farklı boyutlara taşınıp çekilebilecek ifadeler…
Bağımsız, bağlantısız, bütünlükten kopartılıp her şeyden ayrı olarak da tek bir metin içinde de okunsa gelip-geçen bazı cümleler…
Bir bütünü her yönüyle kabul etmek değil de seçip bazı noktalarına bakmak mı yoksa, bütün olarak görmek mi ya da her ikisi birden mi!
Bir bütünün içersinden koparılıp alınanlar, onun bütünü olamayacağı gibi, bütüne dair işaretleri de ele verir belki, belki de bütünden ayrı duruştadır.
İşte, ayrı metinlerden ayrı ayrı cümleler ya da aynı metinden ayrı ayrı paragraf ya da sıralı cümlelerden tek tek kesilip, bir kenarda dursun için, -virgülüne dokunmadan- geçmiş vakitlerden bir bir ve birebir -asıl metnin adresiyle de- öylesine karışık bir derleme..
-Zahire odaklı değil, ayna odaklı bir hayatla, kalbine bak ve gönlünü ferah tut.
Kendine değil, kendinde olana bak da ayırma kendinden gönlünü de sevdiğini de.
*
-“Bardağın yarısı boş mu dolu mu” bakışından süregiden çıkarsamalar üretme yanıltmacası değil; o baktırılan bardakta “bir damla da olsa, var mı yok mu” meselesi doğrusu.
“Ve biz, her canlı şeyi sudan yarattık” demesine de zıt değil mi bir damla suya da ziyan.
*
-Aşıklara ve sadıklara, her biri ve her ikisi arası farka da ikisini bir bütüne sarana da inancın ve itimadın gücüne de aşk olsun!..
*
Övülene, övgüye mazhar olana ve övülebildikçe övülene bak da selam dur sevgiliye de onu da onun sevdiğini de sev sevebildiğince.
*
Aşkın gözü kör değil, aşkile bak da gör!
Aşık-ı sadıkın gözü de gönlü de net ha…
*
“Bütün aşklar Allah’a” madem, insanı diri tutan da o aşkın vesileleri değil mi ya.
*
-Sırrına sır diye bak da hayal deme, yüzünü gör aynada bile mahrem deme.
***
- Aslında insanın -muhatabı olan- insana verdiği değerin tek bir karşılığı var; söylediğinin ya da -muhatabın ölçüsüne göre- en basit ‘istek’lerinin, küçücük de olsa bir karşılık bulmasıdır o da.
*
Biraz ar varsa, değil birbirinden istemek, insan her şeyi bahşeden Allah’tan istemeye bile utanır ya!
*
- Hava gibi olmaktan, varlığı bilinen amma görünmeden yaşatmaya çalışmaktan; toprak gibi alıp içine sindirmekten ve her tür pisliği verimle fışkırtmaktan öte yapılabilecek ne var ki!..
*
Mahremiyet bir yana, kendisine vahşi kediler gibi idrarıyla sınırlar çizerek “Alanıma kimse müdahale etmesin” mantığı, “işime kimse karışmasın” havası, mahremiyeti de deşifre ederek bir yandan, hep kendi başına buyruk tavır takınması, her söylenenden kendi mantık çerçevesinde akl-etmeden sonuç devşirmeye kalkması, muhatabı rencide ettiği gibi ona hiçbir değer vermediğinin de göstergesi bir anlamda.
***
Ölmemeye bunca hırs niye!..
...
Kalbe hüzün, göze yaş doldurandan öte, esas acı ayrılıksa ve büyük bahane de o acıysa…
Vuslatı da yok mudur her ayrılığın bir biçimde nasılsa…
Ömür törpüleriyle ömrü sürdürüp, tüketip, yaşayamadan; ya yaşadığının hissine varamadan, ya yaralanmış bir yanınla gene de fani selamete kavuşma sevdası ile yanıp tutuşma yolunda olmanın borcu ne ki.
Ol yalnızlığın girdabında; “Rabbena zalemna…”
*
- Oyun ortada, oyuncular ve oyunu ortaya sürenler de birbiri ile bağlantılı ve kimi az, kim çok, kimi sahnede, kimi sahne gerisinde de olsa sonuçta herkes her şeyi görüyor!
Herkesin görüp bildiği de kademe kademe belli yer ve şekillerde kendince bir vücut buluyor.
*
Çoğu kez, görülen ya da gösterilenlerle, bilinen ve bilinmesi gerekenlerin birbirine karışması ile de herkes, gördüğünü sandığı her şeyi bildiğini de sanıyor.
*
- Kulaktan dolma ve değişik başlıklardan yahut bir-iki görüntüden hareketle her şeyi bilme noktasına gelenin bilemediği ise haddini bilmemekle sonuçlanıyor.
*
Sonuçta şu zamanda herkesin her şeyi biliyor gibi olması, çoğunu da haddi aşmış bir halde tutuyor.
Her şeyi bilmenin bir adım ilerisi ise kendini, her şeyi yapabilme kudretinde sanmakla sonuçlanıyor ki o boyut ise had bilmemenin de ötesinde “şizoid vaka” ya da ‘şizofreni’ diye tanımlanıyor.
*
- Varlığının ilhamını kudret-i haktan alan büyüklük bir yana, her dönem, zındık bir bakışla her şeyi kendine yontmaya, her şeyden kendine pay koparmaya çabalayan, beceremediğinde suçlayan, karalayan da aynı bütünün tanıdık ve tanınmış küçük bir parçası.
*
- O-bu-şu değil, nesneye, eşyaya, yerden biten, gökten yağana değil, ta en öteden bu yana, aynı kalıbın sabunları sanki bazı insan suretleri.
*
- En zorlu zannettiğin demlerde nerede durur, nereye nasıl bakarsan oradasın; bu hal, sandığın gibi değil.
*
- Ömrünün en verimli dönemlerinde hay-huyla neyin peşinde olduğunu bilerek veya bilmeyerek elde ettikleri ve edinemedikleriyle, bir cenderede takılıp kaldığını sandıktan sonra, her şey sükuna erdiğinde anlayacak insan, neyi kaçırıp kaybettiği ile eline ne geçip neyin elinde kaldığını.
*
- Feda edip geçtikleriyle yahut kendini feda ettiği yolda, geri dönüp baktığında insan, pişmanlıklarıyla baş başa kalırsa ne fena; değilse zaten yolun sonunda muradın da hasıl olması ne âlâ.
*
Ve her şey nihayete erdiğinde, geride kalan, ne o tükenmişlik, bezginlik, şaşkınlık, eziyet, ihanetler ne de başka bilinmezler değil, bir vakit “Hiç” diyebildiği ne varsa o olacak her şey de belki.
*
- Ayrı ayrı duruşların battığı, batırdığı yerde olunca insan, küçük küçük ayrıntılar, ayrılıklar ve boş vehimler sonucu da BİR olamayınca, herkes tek tek kendi batağının mahkumu; bütün iri-ufak bütünlerde de umum taifede de hal bu hal.
*
- Asıl savaş, hedefte ya da açıkça seni hedefine alan düşmanla değil, içeride olanla.
*
- Kimi leylayı ararken bulur Mevla’yı, kimi Mevla’dadır da Leylâ da der Mevlâ diye.
*
Beraber azaba-günaha değil, cennete gireceğiyle “BİR" olmalı insan.
*
- Kiminin boğazından haram geçmez, kiminin nasibi de haramdan öteye geçmez!
*
Çizgi-si-nin nerede bittiğini kestiremeyen insan, kendini büyük görünce, bilgi ve bilgeliğin de yetenek ve ilgi alanlarının da yanlışa sürüklendiğini fark edemiyor.
*
Herkesin kendine ait gördüğü aklını, bir fikir sahibi olarak da görmesi, yanlışta da ısrarı ile sonuçlanıyor. Kimsenin kimseyi dinlemeye tahammülünün olmaması da bundan.
*
-Her insan bir âlemdir ve her insan da bir âleme değer, her bir insan âlemde bir değerdir… Ki, Hazreti İnsandır bu!..-
*
İnsanların kendilerini büyük görmesi sonucunda, var olan yetenekleri de yok ediliyor ya da o yetenekler yanlış kullanılıyor veya yanlışa yönlendiriliyor.
*
- Herkesin her konuda fikrinin olduğu, herkesin kendine ait bir büyüklük oluşturduğu yerde, birlikteliğin de önüne geçilmiş olması, fertleri o “fikir” ve büyüklükleri ile başıboş bireyler haline getiriyor. İnsanın yalnızlaşması ve yalnızlığın bir sebebi de bu.
*
- Nimetlerin kıymetini bilmeyene her şey kahır gelir; insan o halde kahrolurken, kıymet bilenin önüne, kahır gibi gelip-görünenin her biri de bir lütuftur esasen.
*
- Aklın ve gönlün uyumsuzluğu, cehaletin önüne geçemediği gibi, manaya ulaşılmasına, asıl anlamın hak ile kavranılmasına da engeldir.
*
- Kurnazlıkla işleyen ZEKÂ, çoğunlukla AKIL olarak algılanır, öyle zannedilir, öyle zannedilmesi hissettirilir.
Zekâ, hakka evrilmiyorsa şeytanidir, akılsa rahmani. Her ikisini veren de her ikisni birleştirip buluşturan da ayrı tutan da yoksun kılan da tek bir Allah.
*
- Hak verilir mi, alınır mı!.. Verilmezse nasıl alınır; alınırsa hak yerini bulmuş olur mu! Öyle adalet olur mu!
*
- Her şeyin çöp haline getirildiği bir alemde, çöp kadar da değeri olmayan insan tekleri, tek tek neyin peşinde ne için, sonu ne…
*
Birbirine karşı olsa da olmasa da duydukları yeter insana.
Kahreden eziyetlerle işitilmedik daha hangi küfür, azar, hakaret kaldı etrafta bir bak.
*
“Bu da bir imtihanmış!.. Her şeyin daha beteri var… Bundan daha beteri ne olur ki!..” desen de dahası da vardır ve çoktur…
*
Bütün olan-bitene gene de şükür en iyisi, en doğrusu…
.
Yunus Fırat, dikGAZETE.com
Foto: -New Mexico’da kadraja giren, “hilal ve çocuk” ikilisini, ABD’li fotoğrafçı Colleen Pinski, objektifine almış ve “Bir seyirci” ismini vererek fotoğrafını kayıt altına almış.-
***
https://www.dikgazete.com/aynada-sizi-makale,2957.html
https://www.dikgazete.com/demadem-ask-ile-makale,2622.html
https://www.dikgazete.com/insanin-degeri-makale,3257.html
https://www.dikgazete.com/aman-kimse-olmesin-makale,3155.html
https://www.dikgazete.com/herkes-her-seyi-biliyor-makale,2864.html
https://www.dikgazete.com/herkes-birbirini-taniyor-makale,2601.html
https://www.dikgazete.com/kim-ki-bunlar-makale,2471.html
https://www.dikgazete.com/her-seyin-yalan-oldugu-anlasildiginda-makale,2413.html
https://www.dikgazete.com/sana-kim-anlasma-teklifi-ile-gelirse-hain-odur-makale,2222.html
https://www.dikgazete.com/senin-icin-olurum-makale,1973.html
https://www.dikgazete.com/liyakat-de-ne-ki-her-sey-nasip-azizim-makale,1917.html
https://www.dikgazete.com/fikir-makale,986.html
https://www.dikgazete.com/kahretmeden-makale,3374.html
https://www.dikgazete.com/yavsak-makale,570.html
https://www.dikgazete.com/adaletin-tecellisi-degil-tesisi-once-gelir-o-ki-haktir-makale,111.html
Herkesin kendi çapına, duruşuna, bakışına, görüş alanına göre anlamlar çıkarabileceği paragraf ya da cümleler vardır…
Bazan bir girizgâh, bazan metin içinde bir ifade, bazan hiçbir anlamı yokmuş gibi görünse de yer aldığı bütünlükten farklı boyutlara taşınıp çekilebilecek ifadeler…
Bağımsız, bağlantısız, bütünlükten kopartılıp her şeyden ayrı olarak da tek bir metin içinde de okunsa gelip-geçen bazı cümleler…
Bir bütünü her yönüyle kabul etmek değil de seçip bazı noktalarına bakmak mı yoksa, bütün olarak görmek mi ya da her ikisi birden mi!
Bir bütünün içersinden koparılıp alınanlar, onun bütünü olamayacağı gibi, bütüne dair işaretleri de ele verir belki, belki de bütünden ayrı duruştadır.
İşte, ayrı metinlerden ayrı ayrı cümleler ya da aynı metinden ayrı ayrı paragraf ya da sıralı cümlelerden tek tek kesilip, bir kenarda dursun için, -virgülüne dokunmadan- geçmiş vakitlerden bir bir ve birebir -asıl metnin adresiyle de- öylesine karışık bir derleme..
-Zahire odaklı değil, ayna odaklı bir hayatla, kalbine bak ve gönlünü ferah tut.
Kendine değil, kendinde olana bak da ayırma kendinden gönlünü de sevdiğini de.
*
-“Bardağın yarısı boş mu dolu mu” bakışından süregiden çıkarsamalar üretme yanıltmacası değil; o baktırılan bardakta “bir damla da olsa, var mı yok mu” meselesi doğrusu.
“Ve biz, her canlı şeyi sudan yarattık” demesine de zıt değil mi bir damla suya da ziyan.
*
-Aşıklara ve sadıklara, her biri ve her ikisi arası farka da ikisini bir bütüne sarana da inancın ve itimadın gücüne de aşk olsun!..
*
Övülene, övgüye mazhar olana ve övülebildikçe övülene bak da selam dur sevgiliye de onu da onun sevdiğini de sev sevebildiğince.
*
Aşkın gözü kör değil, aşkile bak da gör!
Aşık-ı sadıkın gözü de gönlü de net ha…
*
“Bütün aşklar Allah’a” madem, insanı diri tutan da o aşkın vesileleri değil mi ya.
*
-Sırrına sır diye bak da hayal deme, yüzünü gör aynada bile mahrem deme.
***
- Aslında insanın -muhatabı olan- insana verdiği değerin tek bir karşılığı var; söylediğinin ya da -muhatabın ölçüsüne göre- en basit ‘istek’lerinin, küçücük de olsa bir karşılık bulmasıdır o da.
*
Biraz ar varsa, değil birbirinden istemek, insan her şeyi bahşeden Allah’tan istemeye bile utanır ya!
*
- Hava gibi olmaktan, varlığı bilinen amma görünmeden yaşatmaya çalışmaktan; toprak gibi alıp içine sindirmekten ve her tür pisliği verimle fışkırtmaktan öte yapılabilecek ne var ki!..
*
Mahremiyet bir yana, kendisine vahşi kediler gibi idrarıyla sınırlar çizerek “Alanıma kimse müdahale etmesin” mantığı, “işime kimse karışmasın” havası, mahremiyeti de deşifre ederek bir yandan, hep kendi başına buyruk tavır takınması, her söylenenden kendi mantık çerçevesinde akl-etmeden sonuç devşirmeye kalkması, muhatabı rencide ettiği gibi ona hiçbir değer vermediğinin de göstergesi bir anlamda.
***
Ölmemeye bunca hırs niye!..
...
Kalbe hüzün, göze yaş doldurandan öte, esas acı ayrılıksa ve büyük bahane de o acıysa…
Vuslatı da yok mudur her ayrılığın bir biçimde nasılsa…
Ömür törpüleriyle ömrü sürdürüp, tüketip, yaşayamadan; ya yaşadığının hissine varamadan, ya yaralanmış bir yanınla gene de fani selamete kavuşma sevdası ile yanıp tutuşma yolunda olmanın borcu ne ki.
Ol yalnızlığın girdabında; “Rabbena zalemna…”
*
- Oyun ortada, oyuncular ve oyunu ortaya sürenler de birbiri ile bağlantılı ve kimi az, kim çok, kimi sahnede, kimi sahne gerisinde de olsa sonuçta herkes her şeyi görüyor!
Herkesin görüp bildiği de kademe kademe belli yer ve şekillerde kendince bir vücut buluyor.
*
Çoğu kez, görülen ya da gösterilenlerle, bilinen ve bilinmesi gerekenlerin birbirine karışması ile de herkes, gördüğünü sandığı her şeyi bildiğini de sanıyor.
*
- Kulaktan dolma ve değişik başlıklardan yahut bir-iki görüntüden hareketle her şeyi bilme noktasına gelenin bilemediği ise haddini bilmemekle sonuçlanıyor.
*
Sonuçta şu zamanda herkesin her şeyi biliyor gibi olması, çoğunu da haddi aşmış bir halde tutuyor.
Her şeyi bilmenin bir adım ilerisi ise kendini, her şeyi yapabilme kudretinde sanmakla sonuçlanıyor ki o boyut ise had bilmemenin de ötesinde “şizoid vaka” ya da ‘şizofreni’ diye tanımlanıyor.
*
- Varlığının ilhamını kudret-i haktan alan büyüklük bir yana, her dönem, zındık bir bakışla her şeyi kendine yontmaya, her şeyden kendine pay koparmaya çabalayan, beceremediğinde suçlayan, karalayan da aynı bütünün tanıdık ve tanınmış küçük bir parçası.
*
- O-bu-şu değil, nesneye, eşyaya, yerden biten, gökten yağana değil, ta en öteden bu yana, aynı kalıbın sabunları sanki bazı insan suretleri.
*
- En zorlu zannettiğin demlerde nerede durur, nereye nasıl bakarsan oradasın; bu hal, sandığın gibi değil.
*
- Ömrünün en verimli dönemlerinde hay-huyla neyin peşinde olduğunu bilerek veya bilmeyerek elde ettikleri ve edinemedikleriyle, bir cenderede takılıp kaldığını sandıktan sonra, her şey sükuna erdiğinde anlayacak insan, neyi kaçırıp kaybettiği ile eline ne geçip neyin elinde kaldığını.
*
- Feda edip geçtikleriyle yahut kendini feda ettiği yolda, geri dönüp baktığında insan, pişmanlıklarıyla baş başa kalırsa ne fena; değilse zaten yolun sonunda muradın da hasıl olması ne âlâ.
*
Ve her şey nihayete erdiğinde, geride kalan, ne o tükenmişlik, bezginlik, şaşkınlık, eziyet, ihanetler ne de başka bilinmezler değil, bir vakit “Hiç” diyebildiği ne varsa o olacak her şey de belki.
*
- Ayrı ayrı duruşların battığı, batırdığı yerde olunca insan, küçük küçük ayrıntılar, ayrılıklar ve boş vehimler sonucu da BİR olamayınca, herkes tek tek kendi batağının mahkumu; bütün iri-ufak bütünlerde de umum taifede de hal bu hal.
*
- Asıl savaş, hedefte ya da açıkça seni hedefine alan düşmanla değil, içeride olanla.
*
- Kimi leylayı ararken bulur Mevla’yı, kimi Mevla’dadır da Leylâ da der Mevlâ diye.
*
Beraber azaba-günaha değil, cennete gireceğiyle “BİR" olmalı insan.
*
- Kiminin boğazından haram geçmez, kiminin nasibi de haramdan öteye geçmez!
*
Çizgi-si-nin nerede bittiğini kestiremeyen insan, kendini büyük görünce, bilgi ve bilgeliğin de yetenek ve ilgi alanlarının da yanlışa sürüklendiğini fark edemiyor.
*
Herkesin kendine ait gördüğü aklını, bir fikir sahibi olarak da görmesi, yanlışta da ısrarı ile sonuçlanıyor. Kimsenin kimseyi dinlemeye tahammülünün olmaması da bundan.
*
-Her insan bir âlemdir ve her insan da bir âleme değer, her bir insan âlemde bir değerdir… Ki, Hazreti İnsandır bu!..-
*
İnsanların kendilerini büyük görmesi sonucunda, var olan yetenekleri de yok ediliyor ya da o yetenekler yanlış kullanılıyor veya yanlışa yönlendiriliyor.
*
- Herkesin her konuda fikrinin olduğu, herkesin kendine ait bir büyüklük oluşturduğu yerde, birlikteliğin de önüne geçilmiş olması, fertleri o “fikir” ve büyüklükleri ile başıboş bireyler haline getiriyor. İnsanın yalnızlaşması ve yalnızlığın bir sebebi de bu.
*
- Nimetlerin kıymetini bilmeyene her şey kahır gelir; insan o halde kahrolurken, kıymet bilenin önüne, kahır gibi gelip-görünenin her biri de bir lütuftur esasen.
*
- Aklın ve gönlün uyumsuzluğu, cehaletin önüne geçemediği gibi, manaya ulaşılmasına, asıl anlamın hak ile kavranılmasına da engeldir.
*
- Kurnazlıkla işleyen ZEKÂ, çoğunlukla AKIL olarak algılanır, öyle zannedilir, öyle zannedilmesi hissettirilir.
Zekâ, hakka evrilmiyorsa şeytanidir, akılsa rahmani. Her ikisini veren de her ikisni birleştirip buluşturan da ayrı tutan da yoksun kılan da tek bir Allah.
*
- Hak verilir mi, alınır mı!.. Verilmezse nasıl alınır; alınırsa hak yerini bulmuş olur mu! Öyle adalet olur mu!
*
- Her şeyin çöp haline getirildiği bir alemde, çöp kadar da değeri olmayan insan tekleri, tek tek neyin peşinde ne için, sonu ne…
*
Birbirine karşı olsa da olmasa da duydukları yeter insana.
Kahreden eziyetlerle işitilmedik daha hangi küfür, azar, hakaret kaldı etrafta bir bak.
*
“Bu da bir imtihanmış!.. Her şeyin daha beteri var… Bundan daha beteri ne olur ki!..” desen de dahası da vardır ve çoktur…
*
Bütün olan-bitene gene de şükür en iyisi, en doğrusu…
.
Yunus Fırat, dikGAZETE.com
Foto: -New Mexico’da kadraja giren, “hilal ve çocuk” ikilisini, ABD’li fotoğrafçı Colleen Pinski, objektifine almış ve “Bir seyirci” ismini vererek fotoğrafını kayıt altına almış.-
***
https://www.dikgazete.com/aynada-sizi-makale,2957.html
https://www.dikgazete.com/demadem-ask-ile-makale,2622.html
https://www.dikgazete.com/insanin-degeri-makale,3257.html
https://www.dikgazete.com/aman-kimse-olmesin-makale,3155.html
https://www.dikgazete.com/herkes-her-seyi-biliyor-makale,2864.html
https://www.dikgazete.com/herkes-birbirini-taniyor-makale,2601.html
https://www.dikgazete.com/kim-ki-bunlar-makale,2471.html
https://www.dikgazete.com/her-seyin-yalan-oldugu-anlasildiginda-makale,2413.html
https://www.dikgazete.com/sana-kim-anlasma-teklifi-ile-gelirse-hain-odur-makale,2222.html
https://www.dikgazete.com/senin-icin-olurum-makale,1973.html
https://www.dikgazete.com/liyakat-de-ne-ki-her-sey-nasip-azizim-makale,1917.html
https://www.dikgazete.com/fikir-makale,986.html
https://www.dikgazete.com/kahretmeden-makale,3374.html
https://www.dikgazete.com/yavsak-makale,570.html
https://www.dikgazete.com/adaletin-tecellisi-degil-tesisi-once-gelir-o-ki-haktir-makale,111.html