Fatiha sûresi ile gelen şifa ve sırrı
Fatiha sûresi ile gelen şifa ve sırrı
- 10-08-2021 08:36
- 24041
- 10-08-2021 08:36
- 24041
Ebu Said El Hudri’den rivayetle, sahabeden bir grup, sefer sırasında reislerini akrep sokan bir kabile ile karşılaşırlar.
Kabiledekiler, onları misafir etmek istemezler başta, ancak, tedavi karşılığında sahabe, onlardan bir sürü koyun ister.
Kabul ederler…
Grubun öncüsü, Fatiha suresi ile kabile reisini tedavi eder. Rasulullah (s.a.v) bunu duyunca hoşuna gider, aldıkları ücreti meşru görür.
Hatta: “Fatiha’nın tesirli olduğunu nereden bildiniz?” şeklinde, yapılan bu uygulamayı onaylar.
Buhari ve sair hadis kitaplarındaki meşhur sahih kıssanın özeti bu şekilde.
Materyalist anlayışa oldukça ters bu hadisenin ana fikri Şuara suresinin 80. Ayetindeki şu ilke aslında;
“Hastalandığım zaman bana “O” şifa verir.”
Bazen bir sebebe bina eder, isterse sebebe de ihtiyaç duymaz.
Bir “Fatiha Suresi” şifanın kapısını aralar.
Peki Fatiha suresindeki sır nedir?
“Allah, en doğrusunu bilir” merkezinde yer alan şu ayet, olayı özetliyor:
“Biz yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz.”
İbadet; kulluk demek.
Yalnızca Allah’a yapılması gereken tüm fiilleri, olması gerektiği gibi yalnızca O’na yaptığımızın ilanı…
Uluhiyetin tüm sıfatlarını yalnızca O’na atfetmek…
Namazda, oruçta, kurbanda, nikahta, talakta, mirasta, hükümde kısacası ibadet hükmündeki tüm eylemler gibi Dua’yı da O’na has kılmak…
Bakara Suresi 186… Allah azze ve celle buyuruyor: “Kullarım beni sana sorarlarsa…” devamında; “Onlara de ki” buyurmuyor, direk söze giriyor, çünkü duada aracı yoktur:
“Ben onlara yakınım, dua ettikleri zaman dualarına icabet ederim.”
Allah azze ve celle, her kulunun duasına, ihlas, samimiyet gibi şartlar yerine geldikten sonra aracı olmadan icabet ettiğini öğretiyor.
Madem “hastaladığımızda şifayı ancak “O” veriyor”, madem “yalnız O’na ibadet edip, sadece O’na yalvarmamız” gerekiyor, o halde;
Şifayı meşru vesileler ile ararken, istemeyi yalnızca O’ndan yapmak; yatırdan, türbeden, şeyhlerden, şifacılardan, doktordan görmemek ve istememek gerekir.
Aksi halde dünyevi şifa, imtihan vesilesi olarak bize ulaşabilse de uhrevi olarak hüsrandan kurtulmak mümkün olmaz.
-Tıbb-ı Nebevi’den öğütler, 15-
.
Dr. Bekir Tok, dikGAZETE.com
Ebu Said El Hudri’den rivayetle, sahabeden bir grup, sefer sırasında reislerini akrep sokan bir kabile ile karşılaşırlar.
Kabiledekiler, onları misafir etmek istemezler başta, ancak, tedavi karşılığında sahabe, onlardan bir sürü koyun ister.
Kabul ederler…
Grubun öncüsü, Fatiha suresi ile kabile reisini tedavi eder. Rasulullah (s.a.v) bunu duyunca hoşuna gider, aldıkları ücreti meşru görür.
Hatta: “Fatiha’nın tesirli olduğunu nereden bildiniz?” şeklinde, yapılan bu uygulamayı onaylar.
Buhari ve sair hadis kitaplarındaki meşhur sahih kıssanın özeti bu şekilde.
Materyalist anlayışa oldukça ters bu hadisenin ana fikri Şuara suresinin 80. Ayetindeki şu ilke aslında;
“Hastalandığım zaman bana “O” şifa verir.”
Bazen bir sebebe bina eder, isterse sebebe de ihtiyaç duymaz.
Bir “Fatiha Suresi” şifanın kapısını aralar.
Peki Fatiha suresindeki sır nedir?
“Allah, en doğrusunu bilir” merkezinde yer alan şu ayet, olayı özetliyor:
“Biz yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz.”
İbadet; kulluk demek.
Yalnızca Allah’a yapılması gereken tüm fiilleri, olması gerektiği gibi yalnızca O’na yaptığımızın ilanı…
Uluhiyetin tüm sıfatlarını yalnızca O’na atfetmek…
Namazda, oruçta, kurbanda, nikahta, talakta, mirasta, hükümde kısacası ibadet hükmündeki tüm eylemler gibi Dua’yı da O’na has kılmak…
Bakara Suresi 186… Allah azze ve celle buyuruyor: “Kullarım beni sana sorarlarsa…” devamında; “Onlara de ki” buyurmuyor, direk söze giriyor, çünkü duada aracı yoktur:
“Ben onlara yakınım, dua ettikleri zaman dualarına icabet ederim.”
Allah azze ve celle, her kulunun duasına, ihlas, samimiyet gibi şartlar yerine geldikten sonra aracı olmadan icabet ettiğini öğretiyor.
Madem “hastaladığımızda şifayı ancak “O” veriyor”, madem “yalnız O’na ibadet edip, sadece O’na yalvarmamız” gerekiyor, o halde;
Şifayı meşru vesileler ile ararken, istemeyi yalnızca O’ndan yapmak; yatırdan, türbeden, şeyhlerden, şifacılardan, doktordan görmemek ve istememek gerekir.
Aksi halde dünyevi şifa, imtihan vesilesi olarak bize ulaşabilse de uhrevi olarak hüsrandan kurtulmak mümkün olmaz.
-Tıbb-ı Nebevi’den öğütler, 15-
.
Dr. Bekir Tok, dikGAZETE.com