‘Göndereceğin her hayra muhtacız…'

‘Göndereceğin her hayra muhtacız…'

‘Göndereceğin her hayra muhtacız…' ‘Göndereceğin her hayra muhtacız…'

Oğlu ve eşi, kendisine inanmadığı halde eşine “oğlanı da kendine benzettin” demeyip, sabırla evliliğini sürdüren bir eş ve kendisine inanmayan oğlunu tufandan kurtarmak için son ana kadar mücadele eden bir baba olan Hz. Nuh’u;

Sebe Melikesi Belkıs'ı envai çeşit hediyelerle İslam’a ve sarayına davet eden, kendisi gelmeden tahtını sarayına ışınlattırarak Belkıs'a hayatının sürprizini yapan, O’nun saraya girer girmez cam zeminin altından akan suyu görünce ‘ıslanmasın’ diye eteklerini toplayışındaki zarafete kayıtsız kalamayıp gülümseyen, rüzgarın, tüm canlıların ve özellikle kadın kalbinin dilinden anlayan Hz. Süleyman'ı;

Sürülerini sulamak için erkek çobanlardan uzakta, sıra bekleyen iki kızkardeşin halini gören Musa, -ki kendisi; “Allahım, göndereceğin her hayra muhtacım" diyecek kadar- zor durumdayken üstelik, bu halde bile iki zavallı, mahçup, erkeklerin hoyratça haksızlık ettiği bu iki kızın haline acıyıp, sürülerini sulayan Hz. Musa’yı;

Babalarına “bir delikanlı bize bugün yardım etti, onu çoban tutalım” deyince, “siz elin adamıyla nasıl konuşursunuz” deyip kınamayan, ona “eğer 8 ya da 10 yıl bana çobanlık yaparsan kızımın seninle evlenmesine onay vereceğim” deyip, damat adayını yakinen tanıma gayreti içinde olan Hz. Şuayb’ı;

Karısının, evlatlığına aşık olduğunu ve onunla birlikte olmak istediğini bile bile, “Yusuf sen bunu unut!.. Kadın sen de tevbe et günahkârsın” diyen Vezir’i;

Sare'nin “ben sana bir çocuk veremedim” deyip, kocasının Hacer’le evlenmesine müsade edip, çocukları İsmail doğunca onları kıskanan ve “al bunları götür, gözüm görmesin” deyince tek kelam etmeden  karısının dediğini yapan Hz. İbrahim'i;

Karnındaki bebeğini erkek olacağı temennisiyle onu Allah'a adayan, kızı olduğunu görünce “kız, erkek gibi değildir” diyerek mahcubiyetini dile getiren anneannesine bir ders olsun diye bakire kızı Meryem'den bir erkek torun olarak babasız dünyaya gelen Hz. İsa'yı;

Evliliği ve kocası hakkında Peygamber Efendimiz ile tartışan, sonra Allah'a müracaat eden, yuvasını kurtarma çabasına ayetlerle mukabele edilip, cahiliye adetinden yuvasını kurtaran Hz. Havle'yi bize anlatan;

Kendisine iftira edildiği için çok üzülen, baba evine giden, ayetle aklanınca anne-babasının “git Muhammed'e teşekkür et” sözüne “Vallahi ona teşekkür etmem; ben beni aklayan Allah'a hamd ederim” diyen Hz. Âişe'yi aklarken, ona iftira atan ve bu iftiraya inanan ya da susanları ağır bir dille kınayan Allah’ım!

Göndereceğin her hayra muhtacız!

.

Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com

Oğlu ve eşi, kendisine inanmadığı halde eşine “oğlanı da kendine benzettin” demeyip, sabırla evliliğini sürdüren bir eş ve kendisine inanmayan oğlunu tufandan kurtarmak için son ana kadar mücadele eden bir baba olan Hz. Nuh’u;

Sebe Melikesi Belkıs'ı envai çeşit hediyelerle İslam’a ve sarayına davet eden, kendisi gelmeden tahtını sarayına ışınlattırarak Belkıs'a hayatının sürprizini yapan, O’nun saraya girer girmez cam zeminin altından akan suyu görünce ‘ıslanmasın’ diye eteklerini toplayışındaki zarafete kayıtsız kalamayıp gülümseyen, rüzgarın, tüm canlıların ve özellikle kadın kalbinin dilinden anlayan Hz. Süleyman'ı;

Sürülerini sulamak için erkek çobanlardan uzakta, sıra bekleyen iki kızkardeşin halini gören Musa, -ki kendisi; “Allahım, göndereceğin her hayra muhtacım" diyecek kadar- zor durumdayken üstelik, bu halde bile iki zavallı, mahçup, erkeklerin hoyratça haksızlık ettiği bu iki kızın haline acıyıp, sürülerini sulayan Hz. Musa’yı;

Babalarına “bir delikanlı bize bugün yardım etti, onu çoban tutalım” deyince, “siz elin adamıyla nasıl konuşursunuz” deyip kınamayan, ona “eğer 8 ya da 10 yıl bana çobanlık yaparsan kızımın seninle evlenmesine onay vereceğim” deyip, damat adayını yakinen tanıma gayreti içinde olan Hz. Şuayb’ı;

Karısının, evlatlığına aşık olduğunu ve onunla birlikte olmak istediğini bile bile, “Yusuf sen bunu unut!.. Kadın sen de tevbe et günahkârsın” diyen Vezir’i;

Sare'nin “ben sana bir çocuk veremedim” deyip, kocasının Hacer’le evlenmesine müsade edip, çocukları İsmail doğunca onları kıskanan ve “al bunları götür, gözüm görmesin” deyince tek kelam etmeden  karısının dediğini yapan Hz. İbrahim'i;

Karnındaki bebeğini erkek olacağı temennisiyle onu Allah'a adayan, kızı olduğunu görünce “kız, erkek gibi değildir” diyerek mahcubiyetini dile getiren anneannesine bir ders olsun diye bakire kızı Meryem'den bir erkek torun olarak babasız dünyaya gelen Hz. İsa'yı;

Evliliği ve kocası hakkında Peygamber Efendimiz ile tartışan, sonra Allah'a müracaat eden, yuvasını kurtarma çabasına ayetlerle mukabele edilip, cahiliye adetinden yuvasını kurtaran Hz. Havle'yi bize anlatan;

Kendisine iftira edildiği için çok üzülen, baba evine giden, ayetle aklanınca anne-babasının “git Muhammed'e teşekkür et” sözüne “Vallahi ona teşekkür etmem; ben beni aklayan Allah'a hamd ederim” diyen Hz. Âişe'yi aklarken, ona iftira atan ve bu iftiraya inanan ya da susanları ağır bir dille kınayan Allah’ım!

Göndereceğin her hayra muhtacız!

.

Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com