Gönül Kaleminden Son Mektubat!..

Gönül Kaleminden Son Mektubat!..

Bir savaşçı…

Uğrunda her şeyi göze aldığı bir savaş… 

Kavramlar kifayetine kavuşur; bedel-i imtihanla… Kalbe hasret-i diyarla, duyguya beden-i kinayetle, şahsa vuslat cennet mekan!..

Diyeceklerimiz savaşın, savaşçıların mücadelesine ortak olmak.

Ortaklık ve dertdaşlık… 

Bir beden ki toprağa, cana ve sevdaya derya… 

Derya konuşsun, herkes, diller de onu zikretsin!...

Bir zaman, git zaman bir hatun…

Nece yavuz yiğidin görmediği bir hatun!.

Topraktan emmiş bir kere…

Helal sütüyle, muhtasar bir hayat keremi…

Coğrafyanın gökyüzünde hilalin yoldaşı…

Serpildiğin kadar parlıyorsun…

Gökyüzü seni öyle noktalamış ki…

Kuyruğun hilale elini uzatıyor…

“Hadi gel” dercesine…

O sıra yer, yerin; canı ve cananı oluyor…

Bereket bu olmalı…

Yerde yatanın, yerin altında uzananın…

Savaş dedik ya!..

Acımasız, nefesi kesen, yolculuğu ölüme ölümsüzlük yolculuğu…

Savaş bir canı senden alır…

Can canındır, canına candır…

Dersin toprak, toprak, toprak!..

Gönlün toprağa da, toprak da yiğide çoktan kavuştu!..

Öyle bir gün ki…

Kabullenmek, belki de kaderiyete razı olmak…

Sendin ki bağımsızlığın adına sevdaya düşmek…

Sevda, yiğidine son dem de…

Zihnin bitişlerin ve başlangıçların odağında…

Yitirdiğin son toprak, başladığın son “Savaş”…

Her atını sürdüğünde, senle süren razı gönüller…

Ölüm sana, sevda sana, toprak sana…

Sen hepsinin secdesinde…

Alnı ak, gönlü pak, zihni “al-ete” zilletsin…

Zillete düşerken, giderken zillete kan kusturan…

Atınla hiç bu kadar keskin gitmedin bir toprağa…

Seni götüren, senden aldıklarının sırrında yok olacak mı!..

O da kara sevdalı…

Sana sevdalı, tertemiz sevdaya karanlık karıştıran…

Kâinata zerre zerre işlemiş duadan da gerçeklememiş amelden de…

Bir haber!..

Haber geliyordu, öyle bir geliş ki…

Fesatlık bileği bükülmez ilahi adalete…

Kazanç muhasebesi güdenleri, güttüklerinde kaybettirmeyi…

Deva sandığı aşkı, sevgiyi, onsuz sevdayı kabullenmeye kirli yapıya…

Ders vermek, kini ferasetinle yoğurmak…

İntikamı vatanına, toprağına ve sevdalı yiğidine uzak eylemek…

Eylemeyi dilediğin rabbinden, toprağa, cana ve cananına vuslat bir kadın acziyetiyle…

Aciz kılındığın kadar beşersin, beşer olduğun kadar toprağın anasısın…

Bu vatan seni, sevdanla bir bütün kıldı…

Kıyama durduğun derya

:

HEPİMİZİN HASRETLE BULUŞMAK İSTEDİĞİ GÖNÜL SOFRASI!..

HEPİMİZİN DERDİNDE BİR PARÇA NASİPLENMEK İSTEDİĞİ ZİHİN!..

VE VATANI İÇİN YAŞAYIP, VATANIN DA GÖNLÜNE DOKANDIĞI BİR YİĞİTLE SONSUZA ULAŞMAK

...

BİR SEVDA GEREKSE…

DİLŞAD HATUN’LA, HOCA CİHAN MİSALİ…

Son kelâm!..

Vesselâm…

.

Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @TahacalikCal @dikgazete

                               

Bir savaşçı…

Uğrunda her şeyi göze aldığı bir savaş… 

Kavramlar kifayetine kavuşur; bedel-i imtihanla… Kalbe hasret-i diyarla, duyguya beden-i kinayetle, şahsa vuslat cennet mekan!..

Diyeceklerimiz savaşın, savaşçıların mücadelesine ortak olmak.

Ortaklık ve dertdaşlık… 

Bir beden ki toprağa, cana ve sevdaya derya… 

Derya konuşsun, herkes, diller de onu zikretsin!...

Bir zaman, git zaman bir hatun…

Nece yavuz yiğidin görmediği bir hatun!.

Topraktan emmiş bir kere…

Helal sütüyle, muhtasar bir hayat keremi…

Coğrafyanın gökyüzünde hilalin yoldaşı…

Serpildiğin kadar parlıyorsun…

Gökyüzü seni öyle noktalamış ki…

Kuyruğun hilale elini uzatıyor…

“Hadi gel” dercesine…

O sıra yer, yerin; canı ve cananı oluyor…

Bereket bu olmalı…

Yerde yatanın, yerin altında uzananın…

Savaş dedik ya!..

Acımasız, nefesi kesen, yolculuğu ölüme ölümsüzlük yolculuğu…

Savaş bir canı senden alır…

Can canındır, canına candır…

Dersin toprak, toprak, toprak!..

Gönlün toprağa da, toprak da yiğide çoktan kavuştu!..

Öyle bir gün ki…

Kabullenmek, belki de kaderiyete razı olmak…

Sendin ki bağımsızlığın adına sevdaya düşmek…

Sevda, yiğidine son dem de…

Zihnin bitişlerin ve başlangıçların odağında…

Yitirdiğin son toprak, başladığın son “Savaş”…

Her atını sürdüğünde, senle süren razı gönüller…

Ölüm sana, sevda sana, toprak sana…

Sen hepsinin secdesinde…

Alnı ak, gönlü pak, zihni “al-ete” zilletsin…

Zillete düşerken, giderken zillete kan kusturan…

Atınla hiç bu kadar keskin gitmedin bir toprağa…

Seni götüren, senden aldıklarının sırrında yok olacak mı!..

O da kara sevdalı…

Sana sevdalı, tertemiz sevdaya karanlık karıştıran…

Kâinata zerre zerre işlemiş duadan da gerçeklememiş amelden de…

Bir haber!..

Haber geliyordu, öyle bir geliş ki…

Fesatlık bileği bükülmez ilahi adalete…

Kazanç muhasebesi güdenleri, güttüklerinde kaybettirmeyi…

Deva sandığı aşkı, sevgiyi, onsuz sevdayı kabullenmeye kirli yapıya…

Ders vermek, kini ferasetinle yoğurmak…

İntikamı vatanına, toprağına ve sevdalı yiğidine uzak eylemek…

Eylemeyi dilediğin rabbinden, toprağa, cana ve cananına vuslat bir kadın acziyetiyle…

Aciz kılındığın kadar beşersin, beşer olduğun kadar toprağın anasısın…

Bu vatan seni, sevdanla bir bütün kıldı…

Kıyama durduğun derya

:

HEPİMİZİN HASRETLE BULUŞMAK İSTEDİĞİ GÖNÜL SOFRASI!..

HEPİMİZİN DERDİNDE BİR PARÇA NASİPLENMEK İSTEDİĞİ ZİHİN!..

VE VATANI İÇİN YAŞAYIP, VATANIN DA GÖNLÜNE DOKANDIĞI BİR YİĞİTLE SONSUZA ULAŞMAK

...

BİR SEVDA GEREKSE…

DİLŞAD HATUN’LA, HOCA CİHAN MİSALİ…

Son kelâm!..

Vesselâm…

.

Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @TahacalikCal @dikgazete