Necip Fazıl’a çaldık bugün!

Necip Fazıl’a çaldık bugün!

Necip Fazıl çalalım bugün, mürekkebin tonuna ve tavrın odağına bir düş de biz koyalım.

Hayatım 40’ından sonra başladı” der.

Hayat nedir ki böyle söylemiş.

Hangi yöne vursam bu çentikçi, hudutsuz ve mahşerî yanı elimde kalır. 

Çentik atsan bir kuple sözün nazarı elimde kalır. 

Huduttan bir bukle nağme sergileyelim desem ele uzanmış dua eksik kalır.  

Mahşeri merkeze yürüse bir neslin nefesinde bir şiir olur. 

Bir sözün katığında toprağa ve suya can olur. 

Bir yolun koşusunda kitlenin özünde bir hükmün davası olur. 

Nece şahit koysan onca hayatın ağzında “hûşû” şenlenir.

Ey kalemde sözü esirgetmeden çalan yaradan; nice üstadın izinde hoşnut olur. 

Bir havaya vurgun, bir şühedaya ve gama

Yaz gamı, çek kâğıdın selini, dökülsün gözyaşının nemi…

Esse şair ses verir, zikre dursa vurgun alem erir, hay da huy olmazsa zalimin toprağında toynaklasın kelamın, titretsin kelamın şiddeti, vur rüzgâra düşman da toprak da ezilsin.

Esse bir kükrese kelamda nice Hüdai erir. 

Bir cenge koysan kelamın nurunu, bir hakikat edası yükselir. 

Esma’ya vursam, bir Hüsna dökülür, Esma-ül Hüsna’ya has koku ser mürekkep ile, alem zerdeçal koksun. 

Bir âdem de nece ruh, Havva kokuyor cennet, gel sevgiye koş, alem Mevlevi olsun. 

Sevgide hasret, imanda sıfat aranmaz.

Cenneti gözeten nefse değil, enbiyayı da ruha hitap etsin.

Ruhun doygusu, yeter de yeteri, kıvam da çokluğu görmez.

Fersah fersah nakşetmek marifettir. 

Fedada veda gözetilmez, hayatı koy başına, ortasına cefa, sona da başladığın bir nefesin sefasını…

Toprak aratana yaratanadır ki gayede hoşnut etmezsen, mekânda da hoşnut edilmezsin. 

Sarıyı beyaza çal, vurgun vurulsun. 

Güneşimsiyi yakala sıfatın coşsun. 

Manada ismini yaşat ki hayatın nasihat misali bir varmış bir yokmuştan öte olsun. 

Beyazı siyaha değişme, fırçanın kirinde siyaha dönüşme, bir çizgide şaşan değil, beşerde ötesinde berisinde kadim ol, davaya kot koy, hırsında cümbüş ol. 

Hey yoksan, alem de yoksun.

Çaldığın şarkıda bir beste yorgun…

Yoku var edene var ol, gerisinde hicaza yol ol…

Bestede hâl perişan, serapda insan hal-u perişan…

Dün bugün neydi ki yarın ne olsun…

Seni aramayan gözler, ne olsun…

Bir bestede hiç olsun.

Nağmede sesini duyan şen olsun…

Namahrem eli değen ‘def’e-‘ney’e hiç olsun…

Gel sar hututa, koş hayata, vur platformun ekseniz haksızlığına…

Necesi yok oldu, beşerin lehçesinde hayat yok oldu.

Bir göz, gözcüsüne edebi vuslatı koy…

Şaşan şaşsın, dik yokuşunda huşu şahlansın…

Nece yokuşu saran cümle kalıbında yorulsun. 

Necibe vuranın kalemi yorulmasın!       

.

Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com

Foto; "Bir Şiir Bir Hayat Çile” sergisi..ve Necip Fazıl, böyle geçti fuardan...

Necip Fazıl çalalım bugün, mürekkebin tonuna ve tavrın odağına bir düş de biz koyalım.

Hayatım 40’ından sonra başladı” der.

Hayat nedir ki böyle söylemiş.

Hangi yöne vursam bu çentikçi, hudutsuz ve mahşerî yanı elimde kalır. 

Çentik atsan bir kuple sözün nazarı elimde kalır. 

Huduttan bir bukle nağme sergileyelim desem ele uzanmış dua eksik kalır.  

Mahşeri merkeze yürüse bir neslin nefesinde bir şiir olur. 

Bir sözün katığında toprağa ve suya can olur. 

Bir yolun koşusunda kitlenin özünde bir hükmün davası olur. 

Nece şahit koysan onca hayatın ağzında “hûşû” şenlenir.

Ey kalemde sözü esirgetmeden çalan yaradan; nice üstadın izinde hoşnut olur. 

Bir havaya vurgun, bir şühedaya ve gama

Yaz gamı, çek kâğıdın selini, dökülsün gözyaşının nemi…

Esse şair ses verir, zikre dursa vurgun alem erir, hay da huy olmazsa zalimin toprağında toynaklasın kelamın, titretsin kelamın şiddeti, vur rüzgâra düşman da toprak da ezilsin.

Esse bir kükrese kelamda nice Hüdai erir. 

Bir cenge koysan kelamın nurunu, bir hakikat edası yükselir. 

Esma’ya vursam, bir Hüsna dökülür, Esma-ül Hüsna’ya has koku ser mürekkep ile, alem zerdeçal koksun. 

Bir âdem de nece ruh, Havva kokuyor cennet, gel sevgiye koş, alem Mevlevi olsun. 

Sevgide hasret, imanda sıfat aranmaz.

Cenneti gözeten nefse değil, enbiyayı da ruha hitap etsin.

Ruhun doygusu, yeter de yeteri, kıvam da çokluğu görmez.

Fersah fersah nakşetmek marifettir. 

Fedada veda gözetilmez, hayatı koy başına, ortasına cefa, sona da başladığın bir nefesin sefasını…

Toprak aratana yaratanadır ki gayede hoşnut etmezsen, mekânda da hoşnut edilmezsin. 

Sarıyı beyaza çal, vurgun vurulsun. 

Güneşimsiyi yakala sıfatın coşsun. 

Manada ismini yaşat ki hayatın nasihat misali bir varmış bir yokmuştan öte olsun. 

Beyazı siyaha değişme, fırçanın kirinde siyaha dönüşme, bir çizgide şaşan değil, beşerde ötesinde berisinde kadim ol, davaya kot koy, hırsında cümbüş ol. 

Hey yoksan, alem de yoksun.

Çaldığın şarkıda bir beste yorgun…

Yoku var edene var ol, gerisinde hicaza yol ol…

Bestede hâl perişan, serapda insan hal-u perişan…

Dün bugün neydi ki yarın ne olsun…

Seni aramayan gözler, ne olsun…

Bir bestede hiç olsun.

Nağmede sesini duyan şen olsun…

Namahrem eli değen ‘def’e-‘ney’e hiç olsun…

Gel sar hututa, koş hayata, vur platformun ekseniz haksızlığına…

Necesi yok oldu, beşerin lehçesinde hayat yok oldu.

Bir göz, gözcüsüne edebi vuslatı koy…

Şaşan şaşsın, dik yokuşunda huşu şahlansın…

Nece yokuşu saran cümle kalıbında yorulsun. 

Necibe vuranın kalemi yorulmasın!       

.

Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com

Foto; "Bir Şiir Bir Hayat Çile” sergisi..ve Necip Fazıl, böyle geçti fuardan...