Hissedilen ihanet...
Hissedilen ihanet...
- 29-02-2016 17:50
- 18
- 29-02-2016 17:50
- 18
İhanetin de hissedilmeyeni makbuldür zaten.
Yoksa öyle göstere göstere “Geliyorum” diyen ihanet, olsa olsa biraz da maruz kalanın ahmaklığından olur.
Hissedilen ihanete karşı durmamak umuttansa, tedbire başvurmamak da ahmaklığın daniskasıdır. Hissedil(e)meyen ihanete karşı da zaten elden birşey gelmez.
Bağ ya da bağlantı ne kadar güçlüyse, üstüne bir de zamanın tozu bindiyse hep, ahmaklık da kaçınılmazdır.
İhanete uğramak, sadece kendi başına bir ahmaklıktan değil, uğrayanın çeşitli saiklerle ahmaklaştırılmasının da neticesidir.
Hele bir de hep diri tutulan bir umut varsa, ahmaklığın/ahmaklaştırılmanın farkına varıldığı nokta da o umudun tükendiği noktadır.
İhanete uğrayan açısından, ihanet edene karşı bir umudun kalmadığı o noktaya varıldığında, “Ah-vah” etmenin her iki tarafa da bir faydası yoktur artık.
İşte, adaletin tecelli etmesi gereken ve beklenen yer!
İhanete uğrayana karşı bir telafi olmadığı gibi haine ceza da mutlaktır.
İnsanoğlunun yeryüzüne sürgününden çok önce ortaya çıkan bu suç, bütün cürümlerin de ilki ve atası mertebesindedir.
İlk ihanet, Adem’e ruh üfürülmeden, İblis tarafından alenen ve bütün melekûtun önünde ortaya kondu.
İhaneti, diğer bütün günahlar içinde benzersiz kılan da budur.
Bir adına “Kahpelik” denmesinin uç noktası da bu.
:
- (Tam bu noktada, şu kısa not da yaygın bilinen bir yanlış için: Şeytan-ı Aleyh’il-lane, asla bir melek değildi ve hiç bir zaman da bir melek olmadı. -Melek, itaat ile malûldür. “İrade”si Allah’ın emrini yerine getirmektir-
Allah’û-zül Celal’in, “Adem’e secde et!” buyruğuna karşı gelene kadar “Azazil” adı ile meleklere “ders” anlatacak mertebeye ulaşmış -Bak; kıdem, kademe, ehliyet orada da varmış- “İnsan” ve “Melek” dışı taifeden “Nar”dan yaratılmış bir “Cin”sti. “Adem’e secde et”seydi “Azazil aleyhisselam” olarak kalır, “İblis”e dönüşmez; “Şeytan”laşmazdı.
Olmadı, “Sana secde ederim! Adem’e değil” itirazı ile -Bu arada, Şeytan bile O’na secde ediyorsa, bugün Şeytan’a uyup secdeye varmayanlar var ya hele onlar bir de ademoğluna secde ediyorsa, Azazil’in uymadığı emri mi hatırlıyorlar acaba!.. Hayır! O emir, orada ve o an uygulandı ve bitti, hükmü orada bulunanlar içindi, geçti!..- İhanet, böylesine apaçık, daha yeryüzüne inmeden ortaya kondu da orada kaldı mı!..
Hayır!..
Nasıl ki o ilk ihanet, cezasız kalmadı; soruldu da “Neden” diye!
-Bu soru ile “Savunma hakkı”nın kim, nasıl ve ne suç olursa olsun bir “Hak” olduğu da ilan edildi.- Gerekçe, yetersiz ve bencilce idi ki bu da her ihanetin bir şekilde nasıl da gerekçelendirilebileceğine dair bir başlangıç örneği idi.
İhanete karşı cezanın geldiği görülünce suçlunun, -Demek ki hainin bile yargısız infaz edilmesi diye bir şey yok ve çarptırıldığı “Cehennem” cezası karşısında bile bir “talep” hakkı var- “Mühlet” isteği de karşılandı.
İlk ihanet budur!..
Sonrası!..
Sonra Adem Baba, Havva Ana ile birlikte yerleştirildikleri “Cennet” içre iken, ihaneti “Yaklaşmayın” buyruğuna, bir “vesvese” sonucu karşı gelerek uyguladı!.. İşte ikinci ihanet.
-Bir not da buraya: Adem’in İbils’e üstünlüğü ve farkı da bu noktada ortaya çıktı. İblis diretti, Adem pişmanlık belirtti. Ama ikisinin de ihaneti cezasız kalmadı. İlkinde, ısrar edildi, suçun telafisi ve pişmanlık yerine, “Mühlet” istendi ve “kesin ceza” ertelendi. İkincisinde, pişmanlık ve af da dilenilmiş olsa ceza, “Sürgün” olarak belirlendi ve Adem’in Kıyamet’ e dek sürecek “Yeryüzü Sürgünü” başladı.-
Peki yeryüzünde nasıl devam etti bu hal!..
Habil-Kabil.. Aynı ana-babadan iki kardeş olarak yine bir başka ihanetin iki tarafı ve parçası oldular… -Üçüncü ihanet!..-
Ve ala silsileti… Sürüp gitmekte ihanet silsilesi de böylece ta bugünlere değin…)-
:
İhanete asıl anlamını katan maruz kalanın kıdemidir.
Kıdemdir ihanetin gerçek boyutunu belirleyen.
Ve “bir bilmecedir” diye de derler, uzun geceleri yaran.
Hiç de bilmece değil aslında ihanet; açığa çıkmışsa bilmece olmaktan da çıkmıştır. Muamma kısmını sorular ve geriye bakışlardaki ortaya serpilenler oluşturur. Bilmece falan kalmamış herşey belirginleşmiştir.
İdrak, ihaneti -o ihaneti- ve sebeplerini çözmüştür artık.
İhanetin dün de bugün de tek bir karşılığı vardır: Ölüm!..
Unutulmaz!..
Ancak ölürsen unutursun. Boyutuna/derecesine göre, ölümle de cezalandırılması boşuna değil.
:
Yunus Fırat, dikGAZETE.com
deneme bonusu veren siteler - güvenilir bahis siteleri - illegal bahis siteleri - canlı bahis siteleri - bahis siteleri - kaçak iddaa siteleri - kaçak bahis siteleri - canlı casino siteleri
İhanetin de hissedilmeyeni makbuldür zaten.
Yoksa öyle göstere göstere “Geliyorum” diyen ihanet, olsa olsa biraz da maruz kalanın ahmaklığından olur.
Hissedilen ihanete karşı durmamak umuttansa, tedbire başvurmamak da ahmaklığın daniskasıdır. Hissedil(e)meyen ihanete karşı da zaten elden birşey gelmez.
Bağ ya da bağlantı ne kadar güçlüyse, üstüne bir de zamanın tozu bindiyse hep, ahmaklık da kaçınılmazdır.
İhanete uğramak, sadece kendi başına bir ahmaklıktan değil, uğrayanın çeşitli saiklerle ahmaklaştırılmasının da neticesidir.
Hele bir de hep diri tutulan bir umut varsa, ahmaklığın/ahmaklaştırılmanın farkına varıldığı nokta da o umudun tükendiği noktadır.
İhanete uğrayan açısından, ihanet edene karşı bir umudun kalmadığı o noktaya varıldığında, “Ah-vah” etmenin her iki tarafa da bir faydası yoktur artık.
İşte, adaletin tecelli etmesi gereken ve beklenen yer!
İhanete uğrayana karşı bir telafi olmadığı gibi haine ceza da mutlaktır.
İnsanoğlunun yeryüzüne sürgününden çok önce ortaya çıkan bu suç, bütün cürümlerin de ilki ve atası mertebesindedir.
İlk ihanet, Adem’e ruh üfürülmeden, İblis tarafından alenen ve bütün melekûtun önünde ortaya kondu.
İhaneti, diğer bütün günahlar içinde benzersiz kılan da budur.
Bir adına “Kahpelik” denmesinin uç noktası da bu.
:
- (Tam bu noktada, şu kısa not da yaygın bilinen bir yanlış için: Şeytan-ı Aleyh’il-lane, asla bir melek değildi ve hiç bir zaman da bir melek olmadı. -Melek, itaat ile malûldür. “İrade”si Allah’ın emrini yerine getirmektir-
Allah’û-zül Celal’in, “Adem’e secde et!” buyruğuna karşı gelene kadar “Azazil” adı ile meleklere “ders” anlatacak mertebeye ulaşmış -Bak; kıdem, kademe, ehliyet orada da varmış- “İnsan” ve “Melek” dışı taifeden “Nar”dan yaratılmış bir “Cin”sti. “Adem’e secde et”seydi “Azazil aleyhisselam” olarak kalır, “İblis”e dönüşmez; “Şeytan”laşmazdı.
Olmadı, “Sana secde ederim! Adem’e değil” itirazı ile -Bu arada, Şeytan bile O’na secde ediyorsa, bugün Şeytan’a uyup secdeye varmayanlar var ya hele onlar bir de ademoğluna secde ediyorsa, Azazil’in uymadığı emri mi hatırlıyorlar acaba!.. Hayır! O emir, orada ve o an uygulandı ve bitti, hükmü orada bulunanlar içindi, geçti!..- İhanet, böylesine apaçık, daha yeryüzüne inmeden ortaya kondu da orada kaldı mı!..
Hayır!..
Nasıl ki o ilk ihanet, cezasız kalmadı; soruldu da “Neden” diye!
-Bu soru ile “Savunma hakkı”nın kim, nasıl ve ne suç olursa olsun bir “Hak” olduğu da ilan edildi.- Gerekçe, yetersiz ve bencilce idi ki bu da her ihanetin bir şekilde nasıl da gerekçelendirilebileceğine dair bir başlangıç örneği idi.
İhanete karşı cezanın geldiği görülünce suçlunun, -Demek ki hainin bile yargısız infaz edilmesi diye bir şey yok ve çarptırıldığı “Cehennem” cezası karşısında bile bir “talep” hakkı var- “Mühlet” isteği de karşılandı.
İlk ihanet budur!..
Sonrası!..
Sonra Adem Baba, Havva Ana ile birlikte yerleştirildikleri “Cennet” içre iken, ihaneti “Yaklaşmayın” buyruğuna, bir “vesvese” sonucu karşı gelerek uyguladı!.. İşte ikinci ihanet.
-Bir not da buraya: Adem’in İbils’e üstünlüğü ve farkı da bu noktada ortaya çıktı. İblis diretti, Adem pişmanlık belirtti. Ama ikisinin de ihaneti cezasız kalmadı. İlkinde, ısrar edildi, suçun telafisi ve pişmanlık yerine, “Mühlet” istendi ve “kesin ceza” ertelendi. İkincisinde, pişmanlık ve af da dilenilmiş olsa ceza, “Sürgün” olarak belirlendi ve Adem’in Kıyamet’ e dek sürecek “Yeryüzü Sürgünü” başladı.-
Peki yeryüzünde nasıl devam etti bu hal!..
Habil-Kabil.. Aynı ana-babadan iki kardeş olarak yine bir başka ihanetin iki tarafı ve parçası oldular… -Üçüncü ihanet!..-
Ve ala silsileti… Sürüp gitmekte ihanet silsilesi de böylece ta bugünlere değin…)-
:
İhanete asıl anlamını katan maruz kalanın kıdemidir.
Kıdemdir ihanetin gerçek boyutunu belirleyen.
Ve “bir bilmecedir” diye de derler, uzun geceleri yaran.
Hiç de bilmece değil aslında ihanet; açığa çıkmışsa bilmece olmaktan da çıkmıştır. Muamma kısmını sorular ve geriye bakışlardaki ortaya serpilenler oluşturur. Bilmece falan kalmamış herşey belirginleşmiştir.
İdrak, ihaneti -o ihaneti- ve sebeplerini çözmüştür artık.
İhanetin dün de bugün de tek bir karşılığı vardır: Ölüm!..
Unutulmaz!..
Ancak ölürsen unutursun. Boyutuna/derecesine göre, ölümle de cezalandırılması boşuna değil.
:
Yunus Fırat, dikGAZETE.com
deneme bonusu veren siteler - güvenilir bahis siteleri - illegal bahis siteleri - canlı bahis siteleri - bahis siteleri - kaçak iddaa siteleri - kaçak bahis siteleri - canlı casino siteleri