“Kutlu Doğum Haftası”nın iki zamanda birden olmasında hiç bir sakınca yoktu!

“Kutlu Doğum Haftası”nın iki zamanda birden olmasında hiç bir sakınca yoktu!

"Mevlid Kandili”ne dair yazan Hayrettin Karaman, "dünyada yeni bir devrin başladığı gece” olarak nitelenen Sevgili Peygamberimiz’in dünyayı teşrif ettiği gecenin önemine işaret ederek başladığı ve Kur’an-ı Kerim’de “Leyle-i Mübareke…” olarak geçen gecelerle ilgili işaretlere, -bir köşe yazısı içersinde- tek tek açıklık getirmedi ama bu gecenin de “tek bir gece” olarak kalmasının ötesine geçilmesi gerektiğini de belirtti.

Prof. Karaman, bu seneden itibaren "Hicrî Takvim”e göre bir hafta olarak kutlanacağını kaydeden Diyanet İşleri Başkanlığı açıklamasından da bir pasaj aktardı ve “Gereksiz ve kasıtlı bir tartışma sonucu” iptal edilen -ve birilerinin histerik çığırtkanlıklarına kurban edilen- miladi takvime göre gerçekleştirilen kutlamaların kalmasında bir sakınca olmadığını da ayrıca ifade ettikten sonra asıl “önemli olan”a işaret etti.

İşte yazısı

:

Mübarek olan veya halkın öyle olduğuna inandığı gecelerin şerefine kandiller yakıldığı ve o gecelerde ibadet ve âdet kabilinden bazı şeyler yapıldığı için o gecelere 'kandil geceleri' denmiş olmalıdır.

Sevgili Peygamberimiz’in (s. a.) dünyaya geldiği gece hiç şüphe yok ki, dünyada yeni bir devrin başladığı gecedir ve rivayetlere göre bu gecenin önemi olağan dışı tabiat olayları ile de belli olmuştur.

“BEREKETLİ VE MÜSTESNA GECELERDİR ANCAK…"

Regâib, Berat ve Kadir gecelerinin kutlu, bereketli ve müstesna geceler olduğuna dair -Kadir gecesi için- âyet, diğerleri için ise işaretler ve rivayetler vardır.

Mirac ve Mevlid gecelerinin kutsal, kutlu, mübarek olduğuna dair böyle bir ifade ve işaret yoktur.

Evet şüphesiz gerek Mirac ve gerekse Peygamberimiz’in doğumu biz müminler için çok önemli, değerli, kutlu olaylardır; ama bu konu başkadır, bir geceye dinî bakımdan özellik vermek, o gecede ibadet olarak şunlar yapılacaktır demek başkadır; bu ikincisi beşerin yapacağı bir şey değildir, ancak Allah’ın ve Resulü’nün bileceği ve açıklayacağı konulara dahildir.

ALLAH’IN SEVGİLİSİ’Nİ ANMAK İBADETTİR...

Demek istediğim inşallah yanlış anlaşılmaz; şöyle ki:

Peygamberimiz’in doğumunun vaki olduğu gecenin üzerinden her bir yıl geçtikçe o geceye ve güne denk düşen zaman parçasında o muhteşem ve kutlu doğumu, bu doğumla dünyayı teşrif eden Allah Sevgilisi'ni anmak, onun şemailini, ahlakını, hayatını, tebliğ ettiği dini farklı hedef kitlelere uygun diller ve iletişimle anlatmak bir manada ibadettir, ama bu ibadet o geceye ve bir geceye ait ve mahsus değildir, olmamalıdır.

Nitekim yıllar sonra bu husus anlaşıldı ve kutlama hiç değilse bir haftayaçıkarıldı.

DİYANET AÇIKLAMASI İLE “KUTLU DOĞUM HAFTASI…"

Diyanet İşleri Başkanı'mızın açıklamasına göre, “Kutlu Doğum Haftası bu yıl 29 Kasım haftasındakutlanacak. Tarih Mevlid Kandili'ne göre belirlenecek. Yeryüzünü teşrifleriyle insanlığın istikbalini aydınlatan, hicretiyle medeniyet kuran Hz. Peygamber’in (s. a.) doğum günü Mevlid-i Nebi (12 Rebiulevvel), Hicretle başlayan medeniyet inşasını daha iyi anlamak adına bir hafta boyunca yurt içinde ve yurt dışında önemli etkinlikler ve özellikle gençlerimize yönelik programlarla ihya edilecektir.”

İKİ ZAMANDA YAPILAN FAALİYETLERİN KALMASINDA HİÇ BİR SAKINCA YOKTU…

Yakın zamanlarda, Hicrî Kamerî takvime göre yapılan mevlid kandiline ek olarak yılın belli bir haftasını Efendimiz’i anmaya tahsis eden Kutlu Doğum Haftası hakkında gereksiz ve muhtemelen kasıtlı bir tartışmayapıldı.

Bana göre bu iki zamanda yapılan faaliyetlerin aynen kalmasında hiçbir sakınca yoktu.

Sonunda mevlid kandilini bir hafta uzatarak da olsa bulunan formül inşallah maksadı hasıl edecektir.

SÜNNET’E RİAYET EDEREK YAŞAYAN HER MÜ’MİN, HER AN O’NU ANMAKTA...

Önemli olan, Allah Teâlâ tarafından müminlere örnek gösterilen, Allah’ın, “böyle olursanız, onun yolunu izlerseniz sizi severim” buyurduğu Allah Sevgilisi'ni daha fazla anmak, daha iyi tanımak ve hayatımıza örnek kılmaktır.

Esasen Sünnet'e riayet ederek yaşayan bir mümin uykuya yatarken, uyanınca, helaya girerken ve oradan çıkarken, abdest alırken, namaz kılarken (özellikle tahiyyatta), giyinirken, hep sağı kullanırken, diş temizliği yaparken (misvak kullanırken), sokağa çıktığında insanlara selam verirken, hasta ziyaret ederken, muhtaçlara yardım ederken,

işine besmele ile başlarken,

helali-haramı ayırt ederken…

hep onu anmakta, hatırında tutmakta, arkasından gitmektedir; yani böyle olmalı; o, mümin hayatının tamamında örnek alınmalı ve anılmalıdır.

Hayrettin Karaman, Yeni Şafak -26 Kasım 2017, Pazar-

:

Yazıda, bazı paragraf ayırmalar ve siyahlaştırmalar ile ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com

"Mevlid Kandili”ne dair yazan Hayrettin Karaman, "dünyada yeni bir devrin başladığı gece” olarak nitelenen Sevgili Peygamberimiz’in dünyayı teşrif ettiği gecenin önemine işaret ederek başladığı ve Kur’an-ı Kerim’de “Leyle-i Mübareke…” olarak geçen gecelerle ilgili işaretlere, -bir köşe yazısı içersinde- tek tek açıklık getirmedi ama bu gecenin de “tek bir gece” olarak kalmasının ötesine geçilmesi gerektiğini de belirtti.

Prof. Karaman, bu seneden itibaren "Hicrî Takvim”e göre bir hafta olarak kutlanacağını kaydeden Diyanet İşleri Başkanlığı açıklamasından da bir pasaj aktardı ve “Gereksiz ve kasıtlı bir tartışma sonucu” iptal edilen -ve birilerinin histerik çığırtkanlıklarına kurban edilen- miladi takvime göre gerçekleştirilen kutlamaların kalmasında bir sakınca olmadığını da ayrıca ifade ettikten sonra asıl “önemli olan”a işaret etti.

İşte yazısı

:

Mübarek olan veya halkın öyle olduğuna inandığı gecelerin şerefine kandiller yakıldığı ve o gecelerde ibadet ve âdet kabilinden bazı şeyler yapıldığı için o gecelere 'kandil geceleri' denmiş olmalıdır.

Sevgili Peygamberimiz’in (s. a.) dünyaya geldiği gece hiç şüphe yok ki, dünyada yeni bir devrin başladığı gecedir ve rivayetlere göre bu gecenin önemi olağan dışı tabiat olayları ile de belli olmuştur.

“BEREKETLİ VE MÜSTESNA GECELERDİR ANCAK…"

Regâib, Berat ve Kadir gecelerinin kutlu, bereketli ve müstesna geceler olduğuna dair -Kadir gecesi için- âyet, diğerleri için ise işaretler ve rivayetler vardır.

Mirac ve Mevlid gecelerinin kutsal, kutlu, mübarek olduğuna dair böyle bir ifade ve işaret yoktur.

Evet şüphesiz gerek Mirac ve gerekse Peygamberimiz’in doğumu biz müminler için çok önemli, değerli, kutlu olaylardır; ama bu konu başkadır, bir geceye dinî bakımdan özellik vermek, o gecede ibadet olarak şunlar yapılacaktır demek başkadır; bu ikincisi beşerin yapacağı bir şey değildir, ancak Allah’ın ve Resulü’nün bileceği ve açıklayacağı konulara dahildir.

ALLAH’IN SEVGİLİSİ’Nİ ANMAK İBADETTİR...

Demek istediğim inşallah yanlış anlaşılmaz; şöyle ki:

Peygamberimiz’in doğumunun vaki olduğu gecenin üzerinden her bir yıl geçtikçe o geceye ve güne denk düşen zaman parçasında o muhteşem ve kutlu doğumu, bu doğumla dünyayı teşrif eden Allah Sevgilisi'ni anmak, onun şemailini, ahlakını, hayatını, tebliğ ettiği dini farklı hedef kitlelere uygun diller ve iletişimle anlatmak bir manada ibadettir, ama bu ibadet o geceye ve bir geceye ait ve mahsus değildir, olmamalıdır.

Nitekim yıllar sonra bu husus anlaşıldı ve kutlama hiç değilse bir haftayaçıkarıldı.

DİYANET AÇIKLAMASI İLE “KUTLU DOĞUM HAFTASI…"

Diyanet İşleri Başkanı'mızın açıklamasına göre, “Kutlu Doğum Haftası bu yıl 29 Kasım haftasındakutlanacak. Tarih Mevlid Kandili'ne göre belirlenecek. Yeryüzünü teşrifleriyle insanlığın istikbalini aydınlatan, hicretiyle medeniyet kuran Hz. Peygamber’in (s. a.) doğum günü Mevlid-i Nebi (12 Rebiulevvel), Hicretle başlayan medeniyet inşasını daha iyi anlamak adına bir hafta boyunca yurt içinde ve yurt dışında önemli etkinlikler ve özellikle gençlerimize yönelik programlarla ihya edilecektir.”

İKİ ZAMANDA YAPILAN FAALİYETLERİN KALMASINDA HİÇ BİR SAKINCA YOKTU…

Yakın zamanlarda, Hicrî Kamerî takvime göre yapılan mevlid kandiline ek olarak yılın belli bir haftasını Efendimiz’i anmaya tahsis eden Kutlu Doğum Haftası hakkında gereksiz ve muhtemelen kasıtlı bir tartışmayapıldı.

Bana göre bu iki zamanda yapılan faaliyetlerin aynen kalmasında hiçbir sakınca yoktu.

Sonunda mevlid kandilini bir hafta uzatarak da olsa bulunan formül inşallah maksadı hasıl edecektir.

SÜNNET’E RİAYET EDEREK YAŞAYAN HER MÜ’MİN, HER AN O’NU ANMAKTA...

Önemli olan, Allah Teâlâ tarafından müminlere örnek gösterilen, Allah’ın, “böyle olursanız, onun yolunu izlerseniz sizi severim” buyurduğu Allah Sevgilisi'ni daha fazla anmak, daha iyi tanımak ve hayatımıza örnek kılmaktır.

Esasen Sünnet'e riayet ederek yaşayan bir mümin uykuya yatarken, uyanınca, helaya girerken ve oradan çıkarken, abdest alırken, namaz kılarken (özellikle tahiyyatta), giyinirken, hep sağı kullanırken, diş temizliği yaparken (misvak kullanırken), sokağa çıktığında insanlara selam verirken, hasta ziyaret ederken, muhtaçlara yardım ederken,

işine besmele ile başlarken,

helali-haramı ayırt ederken…

hep onu anmakta, hatırında tutmakta, arkasından gitmektedir; yani böyle olmalı; o, mümin hayatının tamamında örnek alınmalı ve anılmalıdır.

Hayrettin Karaman, Yeni Şafak -26 Kasım 2017, Pazar-

:

Yazıda, bazı paragraf ayırmalar ve siyahlaştırmalar ile ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com