Muhammed Ali’den bir yumruk da şu Vatan'dakilere!..

Muhammed Ali’den bir yumruk da şu Vatan'dakilere!..

Diyor ki 3 satır, her bir kelimesi alt alta verdiği başlığında: “Miras kavgası başladı”; üst başlığında rakamı da vermiş kırmızı boyalı olarak: “80 milyon Dolar” diye.
:

Bu ülkede yayın yapan bir gazete.

Adı: Vatan.

“4 eş ve 9 çocuk” diye de habere büyükçe ve gene kırmızı boyalı olarak girmiş.

Muhammed Ali’nin bir eşi yoktu!

Bu biiir!..

İkincisi de ahlaksızlığını “4 karı” boyutuna getirmesi.

Ali’nin sanki aynı anda 4 hanımı birden varmış gibi!.. -Ayrıca 4 değil 14 olsa sana ne!..(Buraya bir “Lan” da lazım ya neyse.)-

Pervasızlık, birinci sayfada ve manşetin hemen yanında 1.5 sütuna verilen haberde böyle başlıyor ve devam ediyor.

Okuyoruz:

“Efsanevi boksör Muhammed Ali cuma günü toprağa verilecek.” Nokta demiş!

Burada daha şu ilk cümlede, iki eşşeklik yan yana. 

Biri, Ali’yi “Efsanevi” diyerek güya büyütmüş gibi yaparken onu, “sadece bir boksör işte!..” derecesine indirmesi; öteki ise her yerde çokça yapılan bir tashih “Cuma”nın ve haftanın sair gün adlarının “Özel” olması sebebiyle “Büyük Harf”le başlaması gerektiğini bilmemek. Adı üstünde zaten aloo! “Gün Adı” Salı gibi Perşembe gibi Ordu’nun ilçesi olanından değil Cuma’dan önceki, Çarşamba’dan sonraki Perşembe! Bak “A-pos-turof” da kullanılıyor! 

Şu minnacık ilk cümlede, “Ali” ile o küçük “cuma” arasına virgül konması gerektiğini zaten hangi ilkokul çocuğuna sorsan söyler.

Şöyle soracaksın ha!.. Orada da aynı eşşekliği yapma da gülmesin çocuk.

8 kelimeden müteşekkil (“Bu ne biçim kelime” deme; ilkokul çocuğuna soracaksın ya! Sorarken öğretmelisin o yavruya da!..) bu cümlede, ‘virgül işareti’ nereye konur?”

*

Devam edelim “1. Sayfa Manşet yanındaki haber”e:

“Ali’nin 80 milyon dolarlık serveti için 4 eşi ve 9 çocuğu arasında miras kavgası başladı.”

Bu cümleden olarak… 

Zannedersiniz ki bir şey söyleyecek… “Elin gâvuru” yapmaz bunu Müslüman’a; Müslüman olduğunu da bilip-bilmeyerek.

Devam ediyor “3 kısa cümle”den oluşmuş baş sayfa haberi:

“Ali’nin gayri-meşru çocuklarının da kavgaya katılması bekleniyor.” Okla göstermiş, “Sayfa 2” demiş.

Yeri dar! Belli!..

Yani ki birinci sayfanın hemen arkasına bakmanız gerek hemen! Çevirin sayfayı.

Yani ki…

Ve belli ki renkli bir haber var içeride!.. (“TIK”layın!.. -Bu da internetteki kurnazlıkları-)

Gazetelerin hemen tamamına yakını ya da tamamı “Renkli” basılmasına rağmen, 2. Sayfa’ya nedense hep “Magazin türü” denilen haberler girer hâlâ.

Bunlar bir yana, asıl “Belli ki…” ve “Yani ki…”si şudur buradaki -benzer pek çok örnekleriyle de her Allah’ın günü, irisinden ufağına her birinde çokça karşılaştığımız- durumun; sondan başlayalım:

“… kavgaya katılması bekleniyor”muş!

Bekleyen kim!

Vatan.

Yani bu haberi oraya yapıştıran.

Ve de şu 3 cümleden de açıkça belli ki “Masabaşı” denilen türden bir haber.

İçeride ne dendiği, ne olduğu, önemli değil.

Hoş orada da aynı körlük, aynı bakış, aynı derme-çatma utanmazlık devam ediyor ya!..

Bunlar Ali’yi, çocukları üzerinden vurmaya niyetlenmişler ya!..

Dertleri büyük ya!

Peki, (Domuzluğuna bir ses “Canım o da insan! Tamam, herkes ne kadar BÜYÜK olduğunu biliyor; bunları da öğrensinler ne var ayol” diye araya karışmadan) biz dönelim gene şu “kavgaya katılması beklenen” (LER) kimmiş oraya!

Canım, hani başta dedik ya! “4 karısı olan Ali’nin bir de gayri-meşru çocukları” varmış (-kim bilir onlar da kaç tanedir artık!-) Zaten “9 çocuğu” olduğunu da belirttik ya!.. 

Bir adamın “gayri- meşru” çocuğu nasıl olur! Resmen bir nikâh olmadan çocuğu olmuşsa baba da ana da belli ise bu nasıl bir “gayri-meşru”luk durumudur. Yani, şu bizim İbrahim Tatlıses’in Derya hanımdan bir oğlu, Perihan hanımdan bir kızı var mesela! Kim, ayan-beyan bilinen böyle bir durum için  “gayri-meşru” diyebilir. 

“Piç” diyecek ya! Bu şekilde şuur altı ile yumuşatmaya çalışıyor… “Gayri-meşru çocuklarının da kavgaya katılması bekleniyor”muş!..

Utanmazlar.

Ali’nin vefatı ile de bu bizim medyada bir kere daha herkes rengini ortaya koydu ya.

Öldüğünün hemen ertesi günkü haberlerin gazete manşetlerindeki duruşuna bakın ve ondan bir sonraki güne dair (6 Haziran -Ramazan-ı Şerifi’in de ilk günü aynı zamanda) aldığımız şu örnekteki -günübirlik/alelacele- cahil “çalışma”ya bakın; kimin nerede durduğu ve nasıl nemalanmaya çalıştığı bir kere daha iyice anlaşılır.


Başlayan “Miras kavgası” değil, bizdekilerin öldüğü güne kadar görmedikleri ya da hep, her zamanki gibi yayın araçlarında kullanacakları büyük bir malzeme olarak baktıkları, (Gerçi Ali de bunların ağababası olan “Amerikan medya mantığı”nı  ve onların bu açıklarını, ta en başından beri çok iyi değerlendirerek “o kafa”ya bolca da malzeme yerdi ya neyse…) tutunduğu iş olan boksu da bu amacı için çok iyi kullanan dünya ölçeğinde bir müslümanın, aynen kadim dostu ve eski yol arkadaşı “Malcolm X” adıyla tanınıp bilinen “El-Hac Malik El Şahbaz” gibi, bir alemi kuşatan, alemi fetheden bir devrimcinin daha göçmesi üzerine yine depreşen sancılarının ortaya çıkması.

Ki…

Özellikle bu ülkede, birilerinin İslam’a ve Müslüman’a karşı bakışlarındaki o besbelli adı konulamayan tavıra küçücük bir örnektir bu da.
:
Yunus Fırat, dikGAZETE.com

Diyor ki 3 satır, her bir kelimesi alt alta verdiği başlığında: “Miras kavgası başladı”; üst başlığında rakamı da vermiş kırmızı boyalı olarak: “80 milyon Dolar” diye.
:

Bu ülkede yayın yapan bir gazete.

Adı: Vatan.

“4 eş ve 9 çocuk” diye de habere büyükçe ve gene kırmızı boyalı olarak girmiş.

Muhammed Ali’nin bir eşi yoktu!

Bu biiir!..

İkincisi de ahlaksızlığını “4 karı” boyutuna getirmesi.

Ali’nin sanki aynı anda 4 hanımı birden varmış gibi!.. -Ayrıca 4 değil 14 olsa sana ne!..(Buraya bir “Lan” da lazım ya neyse.)-

Pervasızlık, birinci sayfada ve manşetin hemen yanında 1.5 sütuna verilen haberde böyle başlıyor ve devam ediyor.

Okuyoruz:

“Efsanevi boksör Muhammed Ali cuma günü toprağa verilecek.” Nokta demiş!

Burada daha şu ilk cümlede, iki eşşeklik yan yana. 

Biri, Ali’yi “Efsanevi” diyerek güya büyütmüş gibi yaparken onu, “sadece bir boksör işte!..” derecesine indirmesi; öteki ise her yerde çokça yapılan bir tashih “Cuma”nın ve haftanın sair gün adlarının “Özel” olması sebebiyle “Büyük Harf”le başlaması gerektiğini bilmemek. Adı üstünde zaten aloo! “Gün Adı” Salı gibi Perşembe gibi Ordu’nun ilçesi olanından değil Cuma’dan önceki, Çarşamba’dan sonraki Perşembe! Bak “A-pos-turof” da kullanılıyor! 

Şu minnacık ilk cümlede, “Ali” ile o küçük “cuma” arasına virgül konması gerektiğini zaten hangi ilkokul çocuğuna sorsan söyler.

Şöyle soracaksın ha!.. Orada da aynı eşşekliği yapma da gülmesin çocuk.

8 kelimeden müteşekkil (“Bu ne biçim kelime” deme; ilkokul çocuğuna soracaksın ya! Sorarken öğretmelisin o yavruya da!..) bu cümlede, ‘virgül işareti’ nereye konur?”

*

Devam edelim “1. Sayfa Manşet yanındaki haber”e:

“Ali’nin 80 milyon dolarlık serveti için 4 eşi ve 9 çocuğu arasında miras kavgası başladı.”

Bu cümleden olarak… 

Zannedersiniz ki bir şey söyleyecek… “Elin gâvuru” yapmaz bunu Müslüman’a; Müslüman olduğunu da bilip-bilmeyerek.

Devam ediyor “3 kısa cümle”den oluşmuş baş sayfa haberi:

“Ali’nin gayri-meşru çocuklarının da kavgaya katılması bekleniyor.” Okla göstermiş, “Sayfa 2” demiş.

Yeri dar! Belli!..

Yani ki birinci sayfanın hemen arkasına bakmanız gerek hemen! Çevirin sayfayı.

Yani ki…

Ve belli ki renkli bir haber var içeride!.. (“TIK”layın!.. -Bu da internetteki kurnazlıkları-)

Gazetelerin hemen tamamına yakını ya da tamamı “Renkli” basılmasına rağmen, 2. Sayfa’ya nedense hep “Magazin türü” denilen haberler girer hâlâ.

Bunlar bir yana, asıl “Belli ki…” ve “Yani ki…”si şudur buradaki -benzer pek çok örnekleriyle de her Allah’ın günü, irisinden ufağına her birinde çokça karşılaştığımız- durumun; sondan başlayalım:

“… kavgaya katılması bekleniyor”muş!

Bekleyen kim!

Vatan.

Yani bu haberi oraya yapıştıran.

Ve de şu 3 cümleden de açıkça belli ki “Masabaşı” denilen türden bir haber.

İçeride ne dendiği, ne olduğu, önemli değil.

Hoş orada da aynı körlük, aynı bakış, aynı derme-çatma utanmazlık devam ediyor ya!..

Bunlar Ali’yi, çocukları üzerinden vurmaya niyetlenmişler ya!..

Dertleri büyük ya!

Peki, (Domuzluğuna bir ses “Canım o da insan! Tamam, herkes ne kadar BÜYÜK olduğunu biliyor; bunları da öğrensinler ne var ayol” diye araya karışmadan) biz dönelim gene şu “kavgaya katılması beklenen” (LER) kimmiş oraya!

Canım, hani başta dedik ya! “4 karısı olan Ali’nin bir de gayri-meşru çocukları” varmış (-kim bilir onlar da kaç tanedir artık!-) Zaten “9 çocuğu” olduğunu da belirttik ya!.. 

Bir adamın “gayri- meşru” çocuğu nasıl olur! Resmen bir nikâh olmadan çocuğu olmuşsa baba da ana da belli ise bu nasıl bir “gayri-meşru”luk durumudur. Yani, şu bizim İbrahim Tatlıses’in Derya hanımdan bir oğlu, Perihan hanımdan bir kızı var mesela! Kim, ayan-beyan bilinen böyle bir durum için  “gayri-meşru” diyebilir. 

“Piç” diyecek ya! Bu şekilde şuur altı ile yumuşatmaya çalışıyor… “Gayri-meşru çocuklarının da kavgaya katılması bekleniyor”muş!..

Utanmazlar.

Ali’nin vefatı ile de bu bizim medyada bir kere daha herkes rengini ortaya koydu ya.

Öldüğünün hemen ertesi günkü haberlerin gazete manşetlerindeki duruşuna bakın ve ondan bir sonraki güne dair (6 Haziran -Ramazan-ı Şerifi’in de ilk günü aynı zamanda) aldığımız şu örnekteki -günübirlik/alelacele- cahil “çalışma”ya bakın; kimin nerede durduğu ve nasıl nemalanmaya çalıştığı bir kere daha iyice anlaşılır.


Başlayan “Miras kavgası” değil, bizdekilerin öldüğü güne kadar görmedikleri ya da hep, her zamanki gibi yayın araçlarında kullanacakları büyük bir malzeme olarak baktıkları, (Gerçi Ali de bunların ağababası olan “Amerikan medya mantığı”nı  ve onların bu açıklarını, ta en başından beri çok iyi değerlendirerek “o kafa”ya bolca da malzeme yerdi ya neyse…) tutunduğu iş olan boksu da bu amacı için çok iyi kullanan dünya ölçeğinde bir müslümanın, aynen kadim dostu ve eski yol arkadaşı “Malcolm X” adıyla tanınıp bilinen “El-Hac Malik El Şahbaz” gibi, bir alemi kuşatan, alemi fetheden bir devrimcinin daha göçmesi üzerine yine depreşen sancılarının ortaya çıkması.

Ki…

Özellikle bu ülkede, birilerinin İslam’a ve Müslüman’a karşı bakışlarındaki o besbelli adı konulamayan tavıra küçücük bir örnektir bu da.
:
Yunus Fırat, dikGAZETE.com