O FETÖ’cü katil, sağ ve devletin elinde hadi buyrun!

O FETÖ’cü katil, sağ ve devletin elinde hadi buyrun!

"Danıştay katilini konuşturalım, son suikasti çözelim! diye net bir başlık attığı yazısında işlendiği günlerde bir takım çevrelerce üzerinde yapılmadık manipülasyon kalmayan, üstelik faili de sağ ve devletin elinde olan o cinayet ile son cinayet arasındaki benzerliklere dikkat çeken Ali Karahasanoğlu, gene bir takım ucuz eleştirilerle işi başka mecralara çekmeye çalışanlara seslendi: Hadi buyrun!.. 

O yıllarda, Emniyet içindeki duruma, araştırılmayan şifreli mesajlara dikkat çeken dahası peş peşe sorular sıralayan Karahasanoğlu, öldürülen Rus Büyükelçi’nin katilinin sağ olarak elde bulunanı ve oradaki benzer şifrelerle her iki cinayet üzerindeki sis perdesinin kalkabileceğini kaydetti.

İşte yazısı

:

Rus Büyükelçisi’ni vuran Mert Altıntaş, Danıştay cinayetini işleyen avukat Alparslan Arslan’a ne kadar da benziyor!

Düzgün kıyafet..

Takım elbise.

Silahı çekerken, birisinde “Osmanlı’nın askeriyiz” sloganı..

Diğerinde “Suriye’de insanlar ölüyor” ile başlayan ve devam eden, saldırıya “dini görüntü” verme amaçlı, aslında gerçek faili gizleyeceksloganlar..

Danıştay cinayeti faili Alparslan Arslan’da, FETÖ bağlantıları çıkmıştı..

Arslan’ın Fetullah Gülen’in yeğeni ile arkadaş olduğu..

Bir ara FETÖ evlerine takıldığı..

Aracı için, FETÖ’nün çiftlik gibi kullandığı emniyetten hizmet aracı kartıaldığı..

Ve benzeri ayrıntılar,  Danıştay katilinin FETÖ ile ilişkisini gösteriyordu.

Ama o günkü konjonktürde, bu bağlantıların üzerine yeterince gidilememişti..

AMERİKAN KOLEJLİ FETÖ’CÜ KATİL...

Son suikastin faili Mert Altıntaş’ın da FETÖ dershanelerine gittiği, dayısının zaten FETÖ okullarından birisinde müdür olduğu ortaya çıktı.

Hatta okulun ismi, sadece FETÖ’yü değil, FETÖ’nün de nihai noktada hizmet ettiği, uşağı olduğu devleti deklare eden bir isim taşıyor: 

“Amerikan Koleji..”

Tam bu noktada..

Bazı yorumcular diyorlar ki: “Büyükelçi’yi vuran suikastçı niye canlı ele geçirilmedi?”

FETÖ mensupları hemen bu ucuz eleştirinin üstüne atlıyorlar: 

“Fail, öldürülerek susturuldu.”

Cumhurbaşkanı’nın hatırlattığı gibi, Dolmabahçe’de “Polis canlı bombanın üzerine niye gitti? Uzaktan etkisiz hale getirmeli idi.. Acemice canlı bombanın üzerine gittiler.. Ve can verdiler” der, Çankaya’da ise “Saldırganı vuracağınıza, canlı ele geçirmeliydiniz. Niye öldürdünüz ki?” derseniz..

Ucuz eleştiri yapmış olursunuz.

Aslında bu vesile ile..

Hem ucuz eleştiriyi yapanlara bir cevap olması için..

Hem de Danıştay cinayetinin arka planının ortaya çıkarılması için..

Benim bir önerim var..

2006’daki Danıştay cinayetini gerçekleştiren Alparslan Arslan, konuşturulsun..

Canlı ele geçirildi ya!..

O CİNAYETTEN BU CİNAYETE FETÖ TAKTİKLERİ...

“Faili öldürmek, aslında onu susturmaktır” deniyor ya..

Buyrun, Rus Büyükelçisi’ne yönelik suikast kadar derin bir cinayet olan Danıştay’daki olayın failini, cezaevinden alıp, konuşturalım..

Kimbilir, belki o cinayetten..

Bugünkü Rus Büyükelçisi cinayetini de aydınlatacak, benzer taktiklerin izdüşümlerini elde ederiz.

“Ne gibi” mi?

FETÖ’nün “klasik taktikleri” gibi..

Danıştay cinayetinde, kendilerine bağlı bir adamı..

Ergenekon üyesi gibi gösterdiler..

Ergenekon sanıklarının suçları cezaevine girmeleri için yeterli idi ama..

Bir de böyle suni bir olay icat ettiler..

İşi sulandırdılar..

Şimdi ise, 2006’daki taktiğin benzerini tekrarlıyorlar..

Rus Büyükelçisi’nin, kendilerine bağlı katilini, El Nusra mensubu gibi göstermeye çalışıyorlar..

Ne kadar ucuz..

Ama birbirine benzeyen taktikler..

2006’da da aynı taktik.. 2016’da da aynı taktik..

Biri çözülürse, eminim diğerindeki üstü örtülü ayrıntılar, kolayca çözülür.

10 YIL ÖNCEKİ ŞİFRELİ "CEP MESAJLARI"NA BAKALIM...

“Danıştay cinayetinin üzerinden 10 yıl geçmiş.. Her şey tartışıldı.. O olayda karanlık ne kaldı ki, araştırılsın?” diyenler çıkabilir..

Daha önceki tarihlerde de, defalarca yazdığım sisli konulardan birini hatırlatayım..

Gerisini siz tahmin edin..

Alparslan Arslan’ın Danıştay’daki cinayetten hemen önceki gün, kızkardeşine attığı ileri sürülen cep telefonu mesajları vardı.

Mesajların yollandığı numara, kızkardeşine ait görünüyordu ama..

Kızkardeşi ifadesinde, “Ben bu mesajlardan bir şey anlamamıştım”cevabını veriyordu.. 

Daha önemlisi...

Atılan mesajlara, failin telefonunda dönüş olup olmadığına ilişkin, resmi tutanaklara bir not düşülmemişti.

Düşünsenize.

Birisine mesaj atıyorsunuz.

Danıştay’daki olay bağlamında somut mesajı hatırlatayım..

“Yolcuyu görmeli miyim” diyorsunuz..

Yani “Öldüreceğim adamı görmeli miyim” diye birisine soruyorsunuz..

O cevap vermeden, tekrar başka mesaj atıyorsunuz:

“İçerde mi, dışarda mı?”

Yani, “İçerde mi öldüreyim, dışarda mı” diye soruyorsunuz..

İlk soruya cevap verilmeden, ikinci soru sorulur mu?

Akıl kârı mı bu?

Tabii ki değil.

Ama bu mantıksızlık, Danıştay cinayeti gibi çok önemli bir suikastte, çok normal bir şeymiş gibi, üzerine hiç gidilmeden örtbas edildi.

Katilden, irtibatlı olunan kişiye giden mesajlar var..

Ama gelen mesajlar yok..

(Makul tek izah, kızkardeşe ait cep telefonunun klonlandığı ihtimali idi. Fail Arslan’ın mesajları, hem kızkardeşe, hem de irtibatta olduğu kişiye gidiyor, ama araştırıldığında, sadece kızkardeşe gitmiş gibi üstü örtülüyordu. Esas mesajlaşılan kişi deşifre edilmiyordu.)

O yıllarda, emniyete FETÖ hakim idi.

DANIŞTAY CİNAYETİ DOSYASINI YENİDEN AÇALIM!..

Danıştay katilinin kendi aleyhlerine konuşmasını önlemek için, bu mesajların üzerine gitmemiş olabilirler..

Peki şimdi niye, bu mesajların arka planı araştırılmıyor?

Alparslan Arslan yaşadığına göre, niçin ifadesi tekrar alınmıyor?

Arslan’ın FETÖ ile irtibatı, niçin araştırılmıyor?

GSM şirketinden, ayrıntılı bilgi niçin istenmiyor?

Büyükelçi suikasti vesilesi ile..

Unutulan Danıştay cinayeti dosyasını, yeniden açalım..

FETÖ’nün üzerindeki sis perdesini kaldıralım..

Ali Karahasanoğlu, Yeni Akit -22 Aralık 2016, Perşembe-

:

Yazıda, bir-iki siyahlaştırma ile ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com

"Danıştay katilini konuşturalım, son suikasti çözelim! diye net bir başlık attığı yazısında işlendiği günlerde bir takım çevrelerce üzerinde yapılmadık manipülasyon kalmayan, üstelik faili de sağ ve devletin elinde olan o cinayet ile son cinayet arasındaki benzerliklere dikkat çeken Ali Karahasanoğlu, gene bir takım ucuz eleştirilerle işi başka mecralara çekmeye çalışanlara seslendi: Hadi buyrun!.. 

O yıllarda, Emniyet içindeki duruma, araştırılmayan şifreli mesajlara dikkat çeken dahası peş peşe sorular sıralayan Karahasanoğlu, öldürülen Rus Büyükelçi’nin katilinin sağ olarak elde bulunanı ve oradaki benzer şifrelerle her iki cinayet üzerindeki sis perdesinin kalkabileceğini kaydetti.

İşte yazısı

:

Rus Büyükelçisi’ni vuran Mert Altıntaş, Danıştay cinayetini işleyen avukat Alparslan Arslan’a ne kadar da benziyor!

Düzgün kıyafet..

Takım elbise.

Silahı çekerken, birisinde “Osmanlı’nın askeriyiz” sloganı..

Diğerinde “Suriye’de insanlar ölüyor” ile başlayan ve devam eden, saldırıya “dini görüntü” verme amaçlı, aslında gerçek faili gizleyeceksloganlar..

Danıştay cinayeti faili Alparslan Arslan’da, FETÖ bağlantıları çıkmıştı..

Arslan’ın Fetullah Gülen’in yeğeni ile arkadaş olduğu..

Bir ara FETÖ evlerine takıldığı..

Aracı için, FETÖ’nün çiftlik gibi kullandığı emniyetten hizmet aracı kartıaldığı..

Ve benzeri ayrıntılar,  Danıştay katilinin FETÖ ile ilişkisini gösteriyordu.

Ama o günkü konjonktürde, bu bağlantıların üzerine yeterince gidilememişti..

AMERİKAN KOLEJLİ FETÖ’CÜ KATİL...

Son suikastin faili Mert Altıntaş’ın da FETÖ dershanelerine gittiği, dayısının zaten FETÖ okullarından birisinde müdür olduğu ortaya çıktı.

Hatta okulun ismi, sadece FETÖ’yü değil, FETÖ’nün de nihai noktada hizmet ettiği, uşağı olduğu devleti deklare eden bir isim taşıyor: 

“Amerikan Koleji..”

Tam bu noktada..

Bazı yorumcular diyorlar ki: “Büyükelçi’yi vuran suikastçı niye canlı ele geçirilmedi?”

FETÖ mensupları hemen bu ucuz eleştirinin üstüne atlıyorlar: 

“Fail, öldürülerek susturuldu.”

Cumhurbaşkanı’nın hatırlattığı gibi, Dolmabahçe’de “Polis canlı bombanın üzerine niye gitti? Uzaktan etkisiz hale getirmeli idi.. Acemice canlı bombanın üzerine gittiler.. Ve can verdiler” der, Çankaya’da ise “Saldırganı vuracağınıza, canlı ele geçirmeliydiniz. Niye öldürdünüz ki?” derseniz..

Ucuz eleştiri yapmış olursunuz.

Aslında bu vesile ile..

Hem ucuz eleştiriyi yapanlara bir cevap olması için..

Hem de Danıştay cinayetinin arka planının ortaya çıkarılması için..

Benim bir önerim var..

2006’daki Danıştay cinayetini gerçekleştiren Alparslan Arslan, konuşturulsun..

Canlı ele geçirildi ya!..

O CİNAYETTEN BU CİNAYETE FETÖ TAKTİKLERİ...

“Faili öldürmek, aslında onu susturmaktır” deniyor ya..

Buyrun, Rus Büyükelçisi’ne yönelik suikast kadar derin bir cinayet olan Danıştay’daki olayın failini, cezaevinden alıp, konuşturalım..

Kimbilir, belki o cinayetten..

Bugünkü Rus Büyükelçisi cinayetini de aydınlatacak, benzer taktiklerin izdüşümlerini elde ederiz.

“Ne gibi” mi?

FETÖ’nün “klasik taktikleri” gibi..

Danıştay cinayetinde, kendilerine bağlı bir adamı..

Ergenekon üyesi gibi gösterdiler..

Ergenekon sanıklarının suçları cezaevine girmeleri için yeterli idi ama..

Bir de böyle suni bir olay icat ettiler..

İşi sulandırdılar..

Şimdi ise, 2006’daki taktiğin benzerini tekrarlıyorlar..

Rus Büyükelçisi’nin, kendilerine bağlı katilini, El Nusra mensubu gibi göstermeye çalışıyorlar..

Ne kadar ucuz..

Ama birbirine benzeyen taktikler..

2006’da da aynı taktik.. 2016’da da aynı taktik..

Biri çözülürse, eminim diğerindeki üstü örtülü ayrıntılar, kolayca çözülür.

10 YIL ÖNCEKİ ŞİFRELİ "CEP MESAJLARI"NA BAKALIM...

“Danıştay cinayetinin üzerinden 10 yıl geçmiş.. Her şey tartışıldı.. O olayda karanlık ne kaldı ki, araştırılsın?” diyenler çıkabilir..

Daha önceki tarihlerde de, defalarca yazdığım sisli konulardan birini hatırlatayım..

Gerisini siz tahmin edin..

Alparslan Arslan’ın Danıştay’daki cinayetten hemen önceki gün, kızkardeşine attığı ileri sürülen cep telefonu mesajları vardı.

Mesajların yollandığı numara, kızkardeşine ait görünüyordu ama..

Kızkardeşi ifadesinde, “Ben bu mesajlardan bir şey anlamamıştım”cevabını veriyordu.. 

Daha önemlisi...

Atılan mesajlara, failin telefonunda dönüş olup olmadığına ilişkin, resmi tutanaklara bir not düşülmemişti.

Düşünsenize.

Birisine mesaj atıyorsunuz.

Danıştay’daki olay bağlamında somut mesajı hatırlatayım..

“Yolcuyu görmeli miyim” diyorsunuz..

Yani “Öldüreceğim adamı görmeli miyim” diye birisine soruyorsunuz..

O cevap vermeden, tekrar başka mesaj atıyorsunuz:

“İçerde mi, dışarda mı?”

Yani, “İçerde mi öldüreyim, dışarda mı” diye soruyorsunuz..

İlk soruya cevap verilmeden, ikinci soru sorulur mu?

Akıl kârı mı bu?

Tabii ki değil.

Ama bu mantıksızlık, Danıştay cinayeti gibi çok önemli bir suikastte, çok normal bir şeymiş gibi, üzerine hiç gidilmeden örtbas edildi.

Katilden, irtibatlı olunan kişiye giden mesajlar var..

Ama gelen mesajlar yok..

(Makul tek izah, kızkardeşe ait cep telefonunun klonlandığı ihtimali idi. Fail Arslan’ın mesajları, hem kızkardeşe, hem de irtibatta olduğu kişiye gidiyor, ama araştırıldığında, sadece kızkardeşe gitmiş gibi üstü örtülüyordu. Esas mesajlaşılan kişi deşifre edilmiyordu.)

O yıllarda, emniyete FETÖ hakim idi.

DANIŞTAY CİNAYETİ DOSYASINI YENİDEN AÇALIM!..

Danıştay katilinin kendi aleyhlerine konuşmasını önlemek için, bu mesajların üzerine gitmemiş olabilirler..

Peki şimdi niye, bu mesajların arka planı araştırılmıyor?

Alparslan Arslan yaşadığına göre, niçin ifadesi tekrar alınmıyor?

Arslan’ın FETÖ ile irtibatı, niçin araştırılmıyor?

GSM şirketinden, ayrıntılı bilgi niçin istenmiyor?

Büyükelçi suikasti vesilesi ile..

Unutulan Danıştay cinayeti dosyasını, yeniden açalım..

FETÖ’nün üzerindeki sis perdesini kaldıralım..

Ali Karahasanoğlu, Yeni Akit -22 Aralık 2016, Perşembe-

:

Yazıda, bir-iki siyahlaştırma ile ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com