Samandağ ve Halk TV’de İngiliz parmağı mı var?
Samandağ ve Halk TV’de İngiliz parmağı mı var?
- 08-12-2019 10:35
- 1739
- 08-12-2019 10:35
- 1739
Hatay vilayetinin gurbete en çok göç veren ilçesi Samandağ’dır.
Bu göç, toplumda maddi bir zenginlik yaratmış olsa da manevi, ahlaki ve kültürel bir gerileme hatta çöküş de yaşatmaktadır.
Fuhuş, uyuşturucu tüketimi, kaçakçılık, yeni diyarlarda iş arama, gençlerde umutsuzluk, hırsızlık, depresyon, cinayet, talan, yalan, dolan ve para kazanmak için her yol mübah anlayışını hâkim kılmıştır.
Kasım ayının üçüncü haftasında, memleketim Hatay’a bağlı ilçem Samandağ Belediye Başkanlığı’nın Mega Projesi, Hızır A.S. Projesi, Sahil Şeridi Projesi, Ulusal ve Uluslararası İnanç Turizmi Projesi adıyla “Bir Dünya markası” projenin yürürlükte olduğu haberi, halkımız ve yerel medyanın gündemine oturdu.
Samandağ Belediyesi, Türkiye ve bölgemizde marka olabilir, olmalıdır.
‘Ben’ anlayışı ile değil ‘biz’ mefhumuyla yönetmeli, çocuklarımıza yaşanabilir ve gurur duyacağı bir Samandağ bırakmalıyız.
Bu hedef uğruna yerel siyasette verimli, dinamik ve sonuç alıcı olmak için dayanışma içinde olmaya büyük bir ihtiyaç var.
Yerel siyasette tercihimiz kamplaşma, karalama, rant ve makam hırsı, kutuplaşma ve cüzdan değil, hizmet ve vicdan olmalıdır.
En hayırlı ve uygulanabilir projelerin rekabeti ve bunları hayata geçirebilecek imkân ve kabiliyete sahip müteşebbisler, yatırımcılar ve projelerin kazanılması için çaba harcamalıyız.
SEÇİM HAMASETİ SÖNDÜ
Ancak, seçimlerde üst kesimden propaganda edilen “ilçeyi birlikte yöneteceğiz, herkesi kucaklayacağız” sözünün hamaseti, seçimden sonra söndü.
Sunduğumuz çözüm önerilerinin nazar-i dikkate alınmadığını görüyoruz.
Öncelikli olarak belde ve ilçe belediyeleri acilen Büyük Şehir tasallutundan, kontrolünden kurtarılmalıdır.
Büyük Şehire devredilen yetkiler, belde ve ilçe belediyelere iade edilmelidir.
Mevcut durum, yerinden yönetimleri ve yerel yönetimleri seçen millet iradesini esir almıştır.
Bu sistem Hatay gerçeğinde Mezhepçi bir demografik yapı ortaya çıkarmış, Milli birlik, kaynaşma ve bir arada yaşama kültürüne zarar vermiştir.
Gasp edilen haklar ve mahalli kaynakların kullanım yetkisi acilen kayıtsız şartsız belde ve ilçe belediyelerine iade edilmelidir.
Edilmiyorsa, başta Belediye olmak üzere, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, dernekler ve medya olmak üzere Samandağ ses getiren ve sonuç alan bir mücadele başlatmalıdır.
Bir tarihçi olarak da bir gerçeği sürekli anlatmaya çalıştık; Samandağ Türkiye’nin ve ülkemiz açısından Doğu Akdeniz’in en son noktasıdır.
Tarihte bu bölgeyi önemli ve anlamı kılan, onu büyük devletlerin başkenti yapan ve ilgisine sokan en stratejik unsur denize açılan kapı olmasıdır.
Bu kapı, Hatay’ı Kıbrıs’a, Suriye ve Lübnan’ın sahil kentlerine bağlar.
Hatay’a özelde Samandağ’ına kara yolları ve hava yollarına alternatif Adana’ya, Mersin’e, Antalya’ya deniz güzergâhı sağlar.
Hatay Büyükşehir Belediyesinin İskenderun ve Samandağ’ından başlatmak için Nisan 2018’de yürürlüğe koyduğu Kıbrıs, Beyrut ve Lazkiye deniz seferleri projesinin rafa kaldırılmasına karşı ne belediyelerden ne de toplumdan bir tepki görmedi.
Bu kapı yıllardır kapalı.
Bu kapıyı açmadan, Samandağ’ın doğal deniz bağlantılarını inşa etmeden ekonomiyi, turizmi canlandıramazsınız.
Samandağ Belediyesi bu kapıyı açmak yerine daha kolay ve hızlı sonuç alıcı çözümlere yönelmektedir.
SAMANDAĞ’A YATIRIM
Samandağ Belediyesi, Mayıs ve Kasım aylarında bu amaçla iki toplantı düzenledi.
Bu görüşmeye daha önceki toplantıya katılan Kosif, Azure holding sahipleri yanı sıra aslen Hataylı olan işadamı Mehmet Sözbilir de katıldı.
Toplantıda, aslen Hataylı olan işadamlarının desteklediği projenin bölge için büyük bir atılım olmasının beklendiği belirtildi.
Projede Mega planlar ve Hz. Hızır etrafında yeşil alan, kütüphane, ibadethane, otopark, aşevi bölümleri yer alacakmış.
Mega projelerle Türkiye’nin en uzun kum sahiline haiz Samandağ’ına yatırım yapacak sermaye aklı, üç hedef peşinde olur.
Getirimi garanti ve yüksek olan projeleri finanse etmek için mekân uygun mudur?
Yapılacak turizm yatırımları için doğal güzellikler, gayet iyi bir alt yapı, liman, barınak, havalimanı misali ulaşım, konaklama, beslenme, gezme-görme ve eğlenme beş şartının oluşmuş olmasına bakar.
Veya yatırımı yapacak olan, sadece vitrinde mankendir.
Onu giydiren yani asıl finansman kaynağı olan mahfil, o bölgenin, doğalgazı, üst ve alt zengin madenleri, stratejik ehemmiyeti veya siyasal-sosyal bir projeye hizmet potansiyeli var mı yok mu onu önemser.
Zira mevcut Dünya ekonomik kriz şartlarında hiçbir sermaye grubu parasını yüzde yüz garanti almadığı bir işe yatırmaz.
İstisnalar hariç, genelde Hatay özelde Samandağ’ı Kilazzi Holding’in ve maddenin atomik, moleküler ayrıca supramoleküler seviyede kontrolünü sağlayan nanoteknolojinin ve birçok farklı alanda faaliyet gösteren şirketlerin sahibi Mehmet Sözbilir ismini ilk kez duymaktadır.
“Kilazzi” ismini kullanması garip ve hoş değil.
“Kilazzi”, Alevi toplumunu biri Haydari diğeri Kilazzi ikiye bölen önemli grubun birinin ismidir.
Ayrıca çevresine bu bölgeye ve topluma duyduğu yakın ilgiyi “ilahi bir görev” olarak ifade etmesi düşündürücü ve manidardır.
İngiliz Kraliyet hanedanlığıyla yaşadığı özel ve yakın bağlar bende ve birçok kesimin zihninde soru işaretleri yaratmıştır.
Ümit ederiz ki, Mehmet Sözbilir ve emsali hemşerilerimizde en nihayet asli topraklarına ve içinden çıktıkları topluma karşı elde ettikleri zenginliği harcama ve hayır işleme duygusu depreşmiştir.
ÖKÜZÜN ALTINA BAKALIM
Bir başka “İngiliz” bağlantılı zengin Cafer Mahiroğlu.
Halk TV’yi satın almak için devredeymiş.
1966 doğumlu Mahiroğlu, İngilizce öğrenmek için seksenli yılların sonunda 22-23 yaşlarında Londra’ya gitmiş.
Bugün, on milyonlarca dolarlık İngiltere merkezli birçok mahalli ve beynelmilel şirketlerin sahibi.
Konumuz olan Samandağ ve Halk TV meselesinde İngiliz Kraliçe parmağı var mı yok mu, sorusu önemli ve anlamlıdır.
“Sermayenin dini, rengi, mezhebi olmaz. Bizi bu vehim ve umutsuz koşullardan kim kurtarırsa kurtarsın kardeşim, bu İsrail de olur, İngiltere de olur. Ben anamı alana amca derim” diyenlerdenseniz zaten nazarınızda bu sorunun bir değeri olmayacaktır.
Samandağ ve Halk TV konularında “hayırsever” iş adamlarımızın İngiltere bağlantısı tesadüf olabilir.
Yatırımları olacaksa hatırlı ve hayırlı olsun.
Ancak buraya not ediyoruz.
Bu ziyaretler, hızlı yanar hızlı söner cinstendir.
Medya ve toplum gündemini birkaç gün işgal eder.
O kadar.
Zira kalıcı çözüme açılan kapı bu değildir.
O kapı, Samandağ’ını deniz üzerinden doğal komşu yakın ve uzak diyarlara bağlamaktır.
Gelecek misafirlere rahat bir konaklama için gerekli alt yapıyı hazırlamaktır.
Samandağ’ın zengin tarihi mekânlarını ortaya çıkarmak ve sergilemektir.
Su kaynaklarını temkinli ve verimli kullanmaktır.
Asi Nehri ve ona akan doğal kanalları yeniden ihya etmektir.
Tarım projelerini revaçta tutmaktır.
Öküzün altında buzağı aramıyoruz.
Ancak söz konusu İngiltere Kraliçesi’nin parmağı ise öküzün altında her şey aranabilir.
Zira bu ülkenin işgal, talan ve sömürge tarihi, İngiliz Kraliyet Hanedanlığının ticaret çalışmalarına yol verdiği ve desteklediği özel şirketler üzerinden inşa edilmiştir.
.
Mehmet Yuva, Aydınlık
Hatay vilayetinin gurbete en çok göç veren ilçesi Samandağ’dır.
Bu göç, toplumda maddi bir zenginlik yaratmış olsa da manevi, ahlaki ve kültürel bir gerileme hatta çöküş de yaşatmaktadır.
Fuhuş, uyuşturucu tüketimi, kaçakçılık, yeni diyarlarda iş arama, gençlerde umutsuzluk, hırsızlık, depresyon, cinayet, talan, yalan, dolan ve para kazanmak için her yol mübah anlayışını hâkim kılmıştır.
Kasım ayının üçüncü haftasında, memleketim Hatay’a bağlı ilçem Samandağ Belediye Başkanlığı’nın Mega Projesi, Hızır A.S. Projesi, Sahil Şeridi Projesi, Ulusal ve Uluslararası İnanç Turizmi Projesi adıyla “Bir Dünya markası” projenin yürürlükte olduğu haberi, halkımız ve yerel medyanın gündemine oturdu.
Samandağ Belediyesi, Türkiye ve bölgemizde marka olabilir, olmalıdır.
‘Ben’ anlayışı ile değil ‘biz’ mefhumuyla yönetmeli, çocuklarımıza yaşanabilir ve gurur duyacağı bir Samandağ bırakmalıyız.
Bu hedef uğruna yerel siyasette verimli, dinamik ve sonuç alıcı olmak için dayanışma içinde olmaya büyük bir ihtiyaç var.
Yerel siyasette tercihimiz kamplaşma, karalama, rant ve makam hırsı, kutuplaşma ve cüzdan değil, hizmet ve vicdan olmalıdır.
En hayırlı ve uygulanabilir projelerin rekabeti ve bunları hayata geçirebilecek imkân ve kabiliyete sahip müteşebbisler, yatırımcılar ve projelerin kazanılması için çaba harcamalıyız.
SEÇİM HAMASETİ SÖNDÜ
Ancak, seçimlerde üst kesimden propaganda edilen “ilçeyi birlikte yöneteceğiz, herkesi kucaklayacağız” sözünün hamaseti, seçimden sonra söndü.
Sunduğumuz çözüm önerilerinin nazar-i dikkate alınmadığını görüyoruz.
Öncelikli olarak belde ve ilçe belediyeleri acilen Büyük Şehir tasallutundan, kontrolünden kurtarılmalıdır.
Büyük Şehire devredilen yetkiler, belde ve ilçe belediyelere iade edilmelidir.
Mevcut durum, yerinden yönetimleri ve yerel yönetimleri seçen millet iradesini esir almıştır.
Bu sistem Hatay gerçeğinde Mezhepçi bir demografik yapı ortaya çıkarmış, Milli birlik, kaynaşma ve bir arada yaşama kültürüne zarar vermiştir.
Gasp edilen haklar ve mahalli kaynakların kullanım yetkisi acilen kayıtsız şartsız belde ve ilçe belediyelerine iade edilmelidir.
Edilmiyorsa, başta Belediye olmak üzere, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, dernekler ve medya olmak üzere Samandağ ses getiren ve sonuç alan bir mücadele başlatmalıdır.
Bir tarihçi olarak da bir gerçeği sürekli anlatmaya çalıştık; Samandağ Türkiye’nin ve ülkemiz açısından Doğu Akdeniz’in en son noktasıdır.
Tarihte bu bölgeyi önemli ve anlamı kılan, onu büyük devletlerin başkenti yapan ve ilgisine sokan en stratejik unsur denize açılan kapı olmasıdır.
Bu kapı, Hatay’ı Kıbrıs’a, Suriye ve Lübnan’ın sahil kentlerine bağlar.
Hatay’a özelde Samandağ’ına kara yolları ve hava yollarına alternatif Adana’ya, Mersin’e, Antalya’ya deniz güzergâhı sağlar.
Hatay Büyükşehir Belediyesinin İskenderun ve Samandağ’ından başlatmak için Nisan 2018’de yürürlüğe koyduğu Kıbrıs, Beyrut ve Lazkiye deniz seferleri projesinin rafa kaldırılmasına karşı ne belediyelerden ne de toplumdan bir tepki görmedi.
Bu kapı yıllardır kapalı.
Bu kapıyı açmadan, Samandağ’ın doğal deniz bağlantılarını inşa etmeden ekonomiyi, turizmi canlandıramazsınız.
Samandağ Belediyesi bu kapıyı açmak yerine daha kolay ve hızlı sonuç alıcı çözümlere yönelmektedir.
SAMANDAĞ’A YATIRIM
Samandağ Belediyesi, Mayıs ve Kasım aylarında bu amaçla iki toplantı düzenledi.
Bu görüşmeye daha önceki toplantıya katılan Kosif, Azure holding sahipleri yanı sıra aslen Hataylı olan işadamı Mehmet Sözbilir de katıldı.
Toplantıda, aslen Hataylı olan işadamlarının desteklediği projenin bölge için büyük bir atılım olmasının beklendiği belirtildi.
Projede Mega planlar ve Hz. Hızır etrafında yeşil alan, kütüphane, ibadethane, otopark, aşevi bölümleri yer alacakmış.
Mega projelerle Türkiye’nin en uzun kum sahiline haiz Samandağ’ına yatırım yapacak sermaye aklı, üç hedef peşinde olur.
Getirimi garanti ve yüksek olan projeleri finanse etmek için mekân uygun mudur?
Yapılacak turizm yatırımları için doğal güzellikler, gayet iyi bir alt yapı, liman, barınak, havalimanı misali ulaşım, konaklama, beslenme, gezme-görme ve eğlenme beş şartının oluşmuş olmasına bakar.
Veya yatırımı yapacak olan, sadece vitrinde mankendir.
Onu giydiren yani asıl finansman kaynağı olan mahfil, o bölgenin, doğalgazı, üst ve alt zengin madenleri, stratejik ehemmiyeti veya siyasal-sosyal bir projeye hizmet potansiyeli var mı yok mu onu önemser.
Zira mevcut Dünya ekonomik kriz şartlarında hiçbir sermaye grubu parasını yüzde yüz garanti almadığı bir işe yatırmaz.
İstisnalar hariç, genelde Hatay özelde Samandağ’ı Kilazzi Holding’in ve maddenin atomik, moleküler ayrıca supramoleküler seviyede kontrolünü sağlayan nanoteknolojinin ve birçok farklı alanda faaliyet gösteren şirketlerin sahibi Mehmet Sözbilir ismini ilk kez duymaktadır.
“Kilazzi” ismini kullanması garip ve hoş değil.
“Kilazzi”, Alevi toplumunu biri Haydari diğeri Kilazzi ikiye bölen önemli grubun birinin ismidir.
Ayrıca çevresine bu bölgeye ve topluma duyduğu yakın ilgiyi “ilahi bir görev” olarak ifade etmesi düşündürücü ve manidardır.
İngiliz Kraliyet hanedanlığıyla yaşadığı özel ve yakın bağlar bende ve birçok kesimin zihninde soru işaretleri yaratmıştır.
Ümit ederiz ki, Mehmet Sözbilir ve emsali hemşerilerimizde en nihayet asli topraklarına ve içinden çıktıkları topluma karşı elde ettikleri zenginliği harcama ve hayır işleme duygusu depreşmiştir.
ÖKÜZÜN ALTINA BAKALIM
Bir başka “İngiliz” bağlantılı zengin Cafer Mahiroğlu.
Halk TV’yi satın almak için devredeymiş.
1966 doğumlu Mahiroğlu, İngilizce öğrenmek için seksenli yılların sonunda 22-23 yaşlarında Londra’ya gitmiş.
Bugün, on milyonlarca dolarlık İngiltere merkezli birçok mahalli ve beynelmilel şirketlerin sahibi.
Konumuz olan Samandağ ve Halk TV meselesinde İngiliz Kraliçe parmağı var mı yok mu, sorusu önemli ve anlamlıdır.
“Sermayenin dini, rengi, mezhebi olmaz. Bizi bu vehim ve umutsuz koşullardan kim kurtarırsa kurtarsın kardeşim, bu İsrail de olur, İngiltere de olur. Ben anamı alana amca derim” diyenlerdenseniz zaten nazarınızda bu sorunun bir değeri olmayacaktır.
Samandağ ve Halk TV konularında “hayırsever” iş adamlarımızın İngiltere bağlantısı tesadüf olabilir.
Yatırımları olacaksa hatırlı ve hayırlı olsun.
Ancak buraya not ediyoruz.
Bu ziyaretler, hızlı yanar hızlı söner cinstendir.
Medya ve toplum gündemini birkaç gün işgal eder.
O kadar.
Zira kalıcı çözüme açılan kapı bu değildir.
O kapı, Samandağ’ını deniz üzerinden doğal komşu yakın ve uzak diyarlara bağlamaktır.
Gelecek misafirlere rahat bir konaklama için gerekli alt yapıyı hazırlamaktır.
Samandağ’ın zengin tarihi mekânlarını ortaya çıkarmak ve sergilemektir.
Su kaynaklarını temkinli ve verimli kullanmaktır.
Asi Nehri ve ona akan doğal kanalları yeniden ihya etmektir.
Tarım projelerini revaçta tutmaktır.
Öküzün altında buzağı aramıyoruz.
Ancak söz konusu İngiltere Kraliçesi’nin parmağı ise öküzün altında her şey aranabilir.
Zira bu ülkenin işgal, talan ve sömürge tarihi, İngiliz Kraliyet Hanedanlığının ticaret çalışmalarına yol verdiği ve desteklediği özel şirketler üzerinden inşa edilmiştir.
.
Mehmet Yuva, Aydınlık