Sevgisiz hukuk devleti olur mu?

Sevgisiz hukuk devleti olur mu?

Bu sorunun cevabı bence menfî, olumsuzdur. 

Sevgi, insandaki canlılık kuvveti (ruh, canlılık enerjisi) gibidir. 

Ölü doğan çocuk, nasıl gelişip olgunlaşamazsa; toplumda sevgi gücü hakim değilse Hukuk Devleti düzeni de gerçekleşip yaşayamaz. 

Mükemmel bir Anayasa yazılabilir, ne var ki bu Anayasaile Hukuk Devleti doğmayabilir. 

Anayasa ile, Hukuk Devleti’nin ancak heykeli yapılmış olur.

Enerji (kuvvet) Allah’tandır. 

Hukuk Devleti için sevgi enerjisi zorunludur. 

Kurucu gerçek kişilerde bu “kuvvet” olsa bile, toplumda bu “güç” hakim değilse, Hukuk Devleti yaşayamaz. 

İki Peygamber’in kurduğu, iki örnek Hukuk Devleti’nin de akıbeti böyle olmuştur. 

Süleyman’ın (as) Hukuk Devleti’ni temsil eden asasını bir süre sonra “Dabbetularz” (Arz canavarı) kemirmiş, sevgiile yaptırım gücü bir arada olmayınca; takatsiz kalan Hukuk Devleti de ortadan kalkmıştır. 

Asa’nın kemirilmesi Hukuk Devleti’nin gücünün içinden, içerden çökertilmesi demektir. 

Dabbetularzejderha demektir; yoksa asayı kemiren tahta kurdu değildir!

İslâm Hukuk Devleti’nde de Süleyman Devleti’nin akıbetini görüyoruz: Dabbetularz’ın Resûl-i Ekrem’in (s.a) asasını kemirmesi sonucunda Medînetun-nebi’nin cansız biblosu, büst ve heykelleri kalmış, Hukuk Devleti ortadan kalkmıştır.

İnsan’ın yaradılış sebebi sevgidir. 

Vacibul-vücud ve Ahad olan Allah, Vedûddur. 

İradesi, sadece masum görevliler olan meleklerin kendisini sevmesi değildir. 

İnsan’a seçme yeteneği (irade ve ihtiyar) vermiştir. 

Oysa mutlak ve küllî irade de tek zorunlu varlığındır.

İnsana seçme yeteneği vermesi, Arz’da bu bakımdan halife kılması; insanın iradesiyle ilâhi sevgiyi seçebilmesi içindir. 

Yeryüzü insan için sevgi sınavı salonudur.

Bir toplumda çoğunluk gaflette ise veya irade hürriyetinikötü seçimler için kullanıyorsa, tekrar edelim ki gerçekte Hukuk Devleti yok, cansız heykeli vardır. 

Bu durum devam ederse bu heykeller de kaldırılmış olabilir. Yerini ucûbe şekiller alır.

Topluma mensup gerçek kişilerde ilâhi sevgi yoksa, Hukuk Devleti; sevgi gücünü alacak kaynaktan yoksun kalır ve ölür.

1974 yılında, askerlik görevimin henüz sona ermediği bir zamanda, bulunduğum askeri öğretim kurumunda; ders veren, o zamanlar ünlü, bugün merhum bulunan bir profesör, sınıfa gitmeden önce şu cümleyle kendi “şiar”ını özetleyip bildirmişti:

“-Hayatın anlamı, başkalarına a’zami zararı verip, kendisi asgari zarar görerek bu dünyadan çekip gitmektir!”

Cevap beklemeden sınıfa giden “Hoca”nın ardından bütün öğretmenler bu söze hayran kalmışlardı, ben tam aksine dehşete düşmüştüm.

Anayasalarmuska gibi taşınmak ve bazı maddelerini “yobazlığı tedavi” için üfürüklemek nedeniyle yazılmamalıdırlar.

Anayasalar’a can veren, topluma yansıyabildiği ve Kanunkoyucu’nun da alabildiği ölçüde “sevgi kuvveti”dir. 

Ferdlerde, bu sevgi gücü yoksa Hukuk Devleti’nin kurulması imkansızdır.

Nasyonal sosyalistler, Rus devrimcileri; sevgi enerjisinden yoksun oldukları gibi, heykeltıraşlık yetenekleri de yoktu. 

Sadece “kaba güç” vardı. 

Gerçek ve iyi yönde bir Hukuk Devleti için, kaba güç yeterli değildir. 

Bencillik, servet hırsı, ırkçılık saikleriyle hareket edenler Hukuk Devleti değil; yıkılmaya mahkum bir yapı kurarlar, bu yapı da uzun ömürlü olmaz.

Korkudan güç gelmez, korku insanı güçsüzlüğe, eylemsizliğe götürür. 

Takva, korku demek değil; iman, sevgi ve ümitdemektir.

Sevgi = Hukuk = Ahlak = Ümit = İman içinde ve Hukuk Devleti’nin güvencesinde yaşamak istiyorsak, birbirimize “Hakk”ı öğütlememiz gerekir.

Hukuk Devleti’nin gerçek kişiler gibi bir varlığı yoktur.

Sevgi gücüne sahip Kanunkoyucu’dan ve doğduktan sonra da toplumdaki bireylerden yaşama gücünü alır “En’amte aleyhim”in yolunu izleyerek bu gücü alırız.

Sevgiyle!

.

Hüseyin Hatemi, Karar

Bu sorunun cevabı bence menfî, olumsuzdur. 

Sevgi, insandaki canlılık kuvveti (ruh, canlılık enerjisi) gibidir. 

Ölü doğan çocuk, nasıl gelişip olgunlaşamazsa; toplumda sevgi gücü hakim değilse Hukuk Devleti düzeni de gerçekleşip yaşayamaz. 

Mükemmel bir Anayasa yazılabilir, ne var ki bu Anayasaile Hukuk Devleti doğmayabilir. 

Anayasa ile, Hukuk Devleti’nin ancak heykeli yapılmış olur.

Enerji (kuvvet) Allah’tandır. 

Hukuk Devleti için sevgi enerjisi zorunludur. 

Kurucu gerçek kişilerde bu “kuvvet” olsa bile, toplumda bu “güç” hakim değilse, Hukuk Devleti yaşayamaz. 

İki Peygamber’in kurduğu, iki örnek Hukuk Devleti’nin de akıbeti böyle olmuştur. 

Süleyman’ın (as) Hukuk Devleti’ni temsil eden asasını bir süre sonra “Dabbetularz” (Arz canavarı) kemirmiş, sevgiile yaptırım gücü bir arada olmayınca; takatsiz kalan Hukuk Devleti de ortadan kalkmıştır. 

Asa’nın kemirilmesi Hukuk Devleti’nin gücünün içinden, içerden çökertilmesi demektir. 

Dabbetularzejderha demektir; yoksa asayı kemiren tahta kurdu değildir!

İslâm Hukuk Devleti’nde de Süleyman Devleti’nin akıbetini görüyoruz: Dabbetularz’ın Resûl-i Ekrem’in (s.a) asasını kemirmesi sonucunda Medînetun-nebi’nin cansız biblosu, büst ve heykelleri kalmış, Hukuk Devleti ortadan kalkmıştır.

İnsan’ın yaradılış sebebi sevgidir. 

Vacibul-vücud ve Ahad olan Allah, Vedûddur. 

İradesi, sadece masum görevliler olan meleklerin kendisini sevmesi değildir. 

İnsan’a seçme yeteneği (irade ve ihtiyar) vermiştir. 

Oysa mutlak ve küllî irade de tek zorunlu varlığındır.

İnsana seçme yeteneği vermesi, Arz’da bu bakımdan halife kılması; insanın iradesiyle ilâhi sevgiyi seçebilmesi içindir. 

Yeryüzü insan için sevgi sınavı salonudur.

Bir toplumda çoğunluk gaflette ise veya irade hürriyetinikötü seçimler için kullanıyorsa, tekrar edelim ki gerçekte Hukuk Devleti yok, cansız heykeli vardır. 

Bu durum devam ederse bu heykeller de kaldırılmış olabilir. Yerini ucûbe şekiller alır.

Topluma mensup gerçek kişilerde ilâhi sevgi yoksa, Hukuk Devleti; sevgi gücünü alacak kaynaktan yoksun kalır ve ölür.

1974 yılında, askerlik görevimin henüz sona ermediği bir zamanda, bulunduğum askeri öğretim kurumunda; ders veren, o zamanlar ünlü, bugün merhum bulunan bir profesör, sınıfa gitmeden önce şu cümleyle kendi “şiar”ını özetleyip bildirmişti:

“-Hayatın anlamı, başkalarına a’zami zararı verip, kendisi asgari zarar görerek bu dünyadan çekip gitmektir!”

Cevap beklemeden sınıfa giden “Hoca”nın ardından bütün öğretmenler bu söze hayran kalmışlardı, ben tam aksine dehşete düşmüştüm.

Anayasalarmuska gibi taşınmak ve bazı maddelerini “yobazlığı tedavi” için üfürüklemek nedeniyle yazılmamalıdırlar.

Anayasalar’a can veren, topluma yansıyabildiği ve Kanunkoyucu’nun da alabildiği ölçüde “sevgi kuvveti”dir. 

Ferdlerde, bu sevgi gücü yoksa Hukuk Devleti’nin kurulması imkansızdır.

Nasyonal sosyalistler, Rus devrimcileri; sevgi enerjisinden yoksun oldukları gibi, heykeltıraşlık yetenekleri de yoktu. 

Sadece “kaba güç” vardı. 

Gerçek ve iyi yönde bir Hukuk Devleti için, kaba güç yeterli değildir. 

Bencillik, servet hırsı, ırkçılık saikleriyle hareket edenler Hukuk Devleti değil; yıkılmaya mahkum bir yapı kurarlar, bu yapı da uzun ömürlü olmaz.

Korkudan güç gelmez, korku insanı güçsüzlüğe, eylemsizliğe götürür. 

Takva, korku demek değil; iman, sevgi ve ümitdemektir.

Sevgi = Hukuk = Ahlak = Ümit = İman içinde ve Hukuk Devleti’nin güvencesinde yaşamak istiyorsak, birbirimize “Hakk”ı öğütlememiz gerekir.

Hukuk Devleti’nin gerçek kişiler gibi bir varlığı yoktur.

Sevgi gücüne sahip Kanunkoyucu’dan ve doğduktan sonra da toplumdaki bireylerden yaşama gücünü alır “En’amte aleyhim”in yolunu izleyerek bu gücü alırız.

Sevgiyle!

.

Hüseyin Hatemi, Karar