Şimdi susacaksak ne zaman konuşacağız?

Şimdi susacaksak ne zaman konuşacağız?

"Adaletsiz kalkınmanın neye karşılık geldiğini damadın tahliyesinde gördük” diyen ve “Tek tesellimiz” diye başlık attığı yazısında, 15 Temmuz sonrası, rahatsız edici bir biçimde alenen ortada dönenlere dikkat çeken İbrahim Tenekeci, birilerinin hâlâ daha ne işler peşinde, başka birilerinin de nasıl bir aymazlık içersinde olduğuna işaret etti.

İşte, “Böyle giderse…” diyerek başladığı ve “Teselli”yi gene nerede bulduğunu kaydeden o yazı

:

Kurgu iyi işliyor.

Darbeciler ve destekçileri mağdur olmaya, mazlum görünmeye doğru gidiyorlar.

Bu gidişata her gün küçük ve yeni katkılar ekleniyor.

Böyle devam ederse, kanlı işgal girişimine direnen insanların yanlış yaptığına dair yorumlar da okuyacağız.

Çok sık duyduğumuz tembihlerden biridir:

“Herkes kendini kurtarır, olan sana olur.”

Hayatım boyunca birkaç kez bu durumu yaşadığımı söylemeliyim.

Tecrübeyle sabit ki şaşkınlık hali uzun sürüyor.

BİRER İKİŞER KENDİLERİNİ KURTARMAYA BAŞLADILAR…

Paralel ihanet şebekesinin azılı mensupları birer ikişer kendilerini kurtarmaya başladılar.

Sözde raporlar, hatırlı dostlar, kirli ilişkiler vs. O halde soralım:

Tankların önüne savunmasız çıkan insanların hakkını ve hukukunu kim savunacak? Şehit ve gazilerin hatrı ne olacak?

Adaletsiz kalkınmanın neye karşılık geldiğini damadın tahliyesinde gördük.

İşin içinde ne var, bilmiyoruz.

Onurlu insanların kabul edemeyeceği, savunamayacağı bir tahliyeden bahsediyoruz.

Nihayetinde hep aynı yere geliyoruz: Dünyalıların adaletine değil, hesap gününe inanıyoruz.

Allah adildir.

Milletimize ve memleketimize kötülük edenlerin önemli bir kısmı zerre bedel ödemiyor.

Hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edebiliyorlar.

Bu bizi huylandırıyor.

MEDYA, YARGI, ASKERİ AYAĞI OLACAK, SİYASET AYAĞI OLMAYACAK!..

Böyle korkunç büyüklükte bir oluşumun medya, yargı, ekonomi, bürokrasi ve askeri ayağı olacak, fakat siyaset ayağı olmayacak.

Buna kim inanır?

Dışardan birkaç isme işaret etmekle, bu hakikatten kaçabilir miyiz? Damadı tahliye ettiren Meral Akşener midir?

Mesela kültür sanat politikaları hâlâ 'orada' bulunmuş isimlere teslim ediliyor.

İtiraz ettiğiniz vakit, kendiniz için bir şey istediğinizi sanıyorlar. Hayır, istemiyoruz.

Sistemli bir hareket seziyoruz.

Neredeyse her gün bir grubu veya kesimi Sayın Erdoğan'ın şahsında hepimize düşman hale getiriyorlar.

Birleştirmek yerine ayırmaya gayret ediyorlar.

Bunun sonu nereye varır, bilemeyiz.

Tesellimiz ve tek güvencemiz:

Vatanı kurtaran ve gerekirse yine kurtaracak olan insanlar, küsmek nedir bilmezler.

Kiminin altını, kiminin de üstünü çizerler sadece.

Üstü çizilenlerden olmayı kim ister?

***

Paralel yapıyla iş tutmak, onların imkânlarından faydalanmak için sıraya girenler, şimdi, olmadık isimleri zan altında bırakıyorlar.

Ne diyebiliriz?

Son günlerde gereksiz tartışma çıkaran, gerginlik oluşturan isimlerin yakın tarihe kadar nerede ve kimlerle beraber durduklarına iyi bakalım.

Bu bize bir fikir verecektir.

20 YILDIR HİÇ DEĞİŞMEYEN GERÇEK...

Kritik zamanlarda herkesi zor durumda bırakan çıkışları, esas meseleyi sulandıran açıklamaları hep aynı isimler yapıyor.

Toplumda tereddüt ve kafa karışıklığı oluşturuyorlar.

Eyalet tartışmasını hatırlayalım.

Yirmi yıl boyunca hiç değişmedi bu.

Peki, bu tür isimlerde ısrar etmenin, hatta bunları ödüllendirmenin anlamı nedir? Sus payı mı?

İyi niyetli bazı kardeşlerimiz, 'siz karışmayın' diyorlar.

Kimi de yaşananların bir kısmını rant veya güç kavgası olarak görüyor.

İşin o kısmına geçmek bize nasip olmasın.

Nasıl karışmayalım?

Sırasıyla:

Terör örgütü mensupları cinnet geçirmiş, yargı üzerinden devlete kumpas kurulmuş, ağaç bahanesiyle kalkışma teşebbüsü olmuş, darbe girişiminde bulunmuşlar.

Şimdi de ihanetlerini hafifletmeye, dikkatleri dağıtmaya çalışıyorlar.

Karışmamak, tavır almamak, safını belli etmemek mümkün müdür?

Bu aziz milletin bir ferdi değil miyiz?

Şimdi susacaksak ne zaman konuşacağız?

***

Yazımızı, kendimizi tekrar ederek bitirelim:

Nerelerden geldiğimizi ve hangi felâketlerin eşiğinden döndüğümüzü bazen unutuyoruz.

Unutmayalım.

İbrahim Tenekeci, Yeni Şafak -10 Mayıs 2017, Çarşamba-

:

Yazıda, bazı siyahlaştırma ve paragraf ayırmalar ile ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com

"Adaletsiz kalkınmanın neye karşılık geldiğini damadın tahliyesinde gördük” diyen ve “Tek tesellimiz” diye başlık attığı yazısında, 15 Temmuz sonrası, rahatsız edici bir biçimde alenen ortada dönenlere dikkat çeken İbrahim Tenekeci, birilerinin hâlâ daha ne işler peşinde, başka birilerinin de nasıl bir aymazlık içersinde olduğuna işaret etti.

İşte, “Böyle giderse…” diyerek başladığı ve “Teselli”yi gene nerede bulduğunu kaydeden o yazı

:

Kurgu iyi işliyor.

Darbeciler ve destekçileri mağdur olmaya, mazlum görünmeye doğru gidiyorlar.

Bu gidişata her gün küçük ve yeni katkılar ekleniyor.

Böyle devam ederse, kanlı işgal girişimine direnen insanların yanlış yaptığına dair yorumlar da okuyacağız.

Çok sık duyduğumuz tembihlerden biridir:

“Herkes kendini kurtarır, olan sana olur.”

Hayatım boyunca birkaç kez bu durumu yaşadığımı söylemeliyim.

Tecrübeyle sabit ki şaşkınlık hali uzun sürüyor.

BİRER İKİŞER KENDİLERİNİ KURTARMAYA BAŞLADILAR…

Paralel ihanet şebekesinin azılı mensupları birer ikişer kendilerini kurtarmaya başladılar.

Sözde raporlar, hatırlı dostlar, kirli ilişkiler vs. O halde soralım:

Tankların önüne savunmasız çıkan insanların hakkını ve hukukunu kim savunacak? Şehit ve gazilerin hatrı ne olacak?

Adaletsiz kalkınmanın neye karşılık geldiğini damadın tahliyesinde gördük.

İşin içinde ne var, bilmiyoruz.

Onurlu insanların kabul edemeyeceği, savunamayacağı bir tahliyeden bahsediyoruz.

Nihayetinde hep aynı yere geliyoruz: Dünyalıların adaletine değil, hesap gününe inanıyoruz.

Allah adildir.

Milletimize ve memleketimize kötülük edenlerin önemli bir kısmı zerre bedel ödemiyor.

Hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edebiliyorlar.

Bu bizi huylandırıyor.

MEDYA, YARGI, ASKERİ AYAĞI OLACAK, SİYASET AYAĞI OLMAYACAK!..

Böyle korkunç büyüklükte bir oluşumun medya, yargı, ekonomi, bürokrasi ve askeri ayağı olacak, fakat siyaset ayağı olmayacak.

Buna kim inanır?

Dışardan birkaç isme işaret etmekle, bu hakikatten kaçabilir miyiz? Damadı tahliye ettiren Meral Akşener midir?

Mesela kültür sanat politikaları hâlâ 'orada' bulunmuş isimlere teslim ediliyor.

İtiraz ettiğiniz vakit, kendiniz için bir şey istediğinizi sanıyorlar. Hayır, istemiyoruz.

Sistemli bir hareket seziyoruz.

Neredeyse her gün bir grubu veya kesimi Sayın Erdoğan'ın şahsında hepimize düşman hale getiriyorlar.

Birleştirmek yerine ayırmaya gayret ediyorlar.

Bunun sonu nereye varır, bilemeyiz.

Tesellimiz ve tek güvencemiz:

Vatanı kurtaran ve gerekirse yine kurtaracak olan insanlar, küsmek nedir bilmezler.

Kiminin altını, kiminin de üstünü çizerler sadece.

Üstü çizilenlerden olmayı kim ister?

***

Paralel yapıyla iş tutmak, onların imkânlarından faydalanmak için sıraya girenler, şimdi, olmadık isimleri zan altında bırakıyorlar.

Ne diyebiliriz?

Son günlerde gereksiz tartışma çıkaran, gerginlik oluşturan isimlerin yakın tarihe kadar nerede ve kimlerle beraber durduklarına iyi bakalım.

Bu bize bir fikir verecektir.

20 YILDIR HİÇ DEĞİŞMEYEN GERÇEK...

Kritik zamanlarda herkesi zor durumda bırakan çıkışları, esas meseleyi sulandıran açıklamaları hep aynı isimler yapıyor.

Toplumda tereddüt ve kafa karışıklığı oluşturuyorlar.

Eyalet tartışmasını hatırlayalım.

Yirmi yıl boyunca hiç değişmedi bu.

Peki, bu tür isimlerde ısrar etmenin, hatta bunları ödüllendirmenin anlamı nedir? Sus payı mı?

İyi niyetli bazı kardeşlerimiz, 'siz karışmayın' diyorlar.

Kimi de yaşananların bir kısmını rant veya güç kavgası olarak görüyor.

İşin o kısmına geçmek bize nasip olmasın.

Nasıl karışmayalım?

Sırasıyla:

Terör örgütü mensupları cinnet geçirmiş, yargı üzerinden devlete kumpas kurulmuş, ağaç bahanesiyle kalkışma teşebbüsü olmuş, darbe girişiminde bulunmuşlar.

Şimdi de ihanetlerini hafifletmeye, dikkatleri dağıtmaya çalışıyorlar.

Karışmamak, tavır almamak, safını belli etmemek mümkün müdür?

Bu aziz milletin bir ferdi değil miyiz?

Şimdi susacaksak ne zaman konuşacağız?

***

Yazımızı, kendimizi tekrar ederek bitirelim:

Nerelerden geldiğimizi ve hangi felâketlerin eşiğinden döndüğümüzü bazen unutuyoruz.

Unutmayalım.

İbrahim Tenekeci, Yeni Şafak -10 Mayıs 2017, Çarşamba-

:

Yazıda, bazı siyahlaştırma ve paragraf ayırmalar ile ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com