Suriye ve mazlum coğrafyalardaki zulme BM ve diğerleri sessiz!

Suriye ve mazlum coğrafyalardaki zulme BM ve diğerleri sessiz!

"Lahey’de yargılanması gereken Esed’lere adeta kol kanat geren uygar dünya, Erdoğan’ı diktatör ilan etmek için tüm gücünü harcıyor.” diyen ve “İnsanlık Suriye’de kaçıncı kez öldü?” diye de başlıktan sorduğu yazısında, Markar Eseyan, Suriye’deki son zehirli kimyasal saldırı sonucu İdlib'de can veren çocuklarla, küresel sermaye çetesi arasındaki “durum”a dikkat çekti: "Büyük bir imtihanla yüz yüzeyiz.”

İşte, "yapılması gereken”i de bir cümle ile ifade eden ve sonunda, “elimizden geleni yaparken dua etmekten başka yapacak bir şeyimiz yok gibi görünüyor” diyerek noktalanan o yazı

:

Suriye rejim güçleri salı günü tarihte bir kara güne daha imza atarak Şeyh Han kasabasına sarin ve klor gazı dolu kimyasal bomba atarak 100 sivilin feci şekilde ölmesine yol açtı. 

Hayatını yitirenlerin önemli bir kısmı çocuktu. 

300 sivil de yaralandı. Yani ölü sayısı daha da artabilir… 

BÜYÜK BİR İMTİHAN...

Bizlerin o zavallı çocukların fotograflarına bile bakmaya yüreğimizin dayanmadığı bir katliamı Suriye halkı her gün korkunç bir gerçeklik olarak yaşıyor. 

“İnsanlığın bu trajediyi daha fazla kaldırması mümkün değil” diyoruz ama kaldırıyor. 

Büyük bir imtihanla yüz yüzeyiz. 

Esed 21 Ağustos 2013’te Doğu Guta’ya aynı türden bir saldırı yapmış, 1300 sivil burada yine ciddi bir kısmı çocuk olmak üzere feci şekilde can vermişti.

Obama o döneme kadar Suriye’de kimyasal silah kullanımının kırmızı çizgileri olarak ifade etmesine rağmen, hiçbir şey yapmamıştı. 

Irak’a olmayan kimyasal silahlar için işgale giden güçler, o gün gerçek bir katliam karşısında hiçbir şey yapmadılar.

MAZLUMLARIN TEK GÜÇLÜ SESİ...

Suriye ve dünyanın diğer mazlum coğrafyalarında devam eden zulüm karşısına, BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar sessiz.

Mazumların tek güçlü sesi var, o da Türkiye.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “one minute” ve “Dünya beşten büyüktür” şeklinde sloganlaşan itirazlarını her platformda seslendiriyor.

Ama Lahey’de yargılanması gereken Esed’lere adeta kol kanat geren uygar dünya, Erdoğan’ı diktatör ilan etmek için tüm gücünü harcıyor.

KÜRESEL SERMAYE ÇETESİ… VE BATI’DA ARTAN IRKÇI SÖYLEMLERİN SEBEBİ...

Dünya gelirinin yarısından fazlasının 78 ailede toplandığı bir gelir adaletsizliği tarihin hiçbir döneminde yaşanmamıştı. 

Devletlerin, uluslararası kurumların da üzerinde etkisi olan bir küresel sermaye çetesi, kendisine rakip gördüğü neresi varsa oraya işgale gidiyor. 

Bunun için devletler üzerindeki lobi gücünü kullanıyor. 

Bu durumdan sadece mazlum coğrafyalar değil, Batılı ülkelerin yoksullaşan, seslerini yönetimlerine duyuramayan geniş kesimleri de etkileniyorlar.

Kendilerini bu sisteme teslim eden merkez partileri işbirlikçi olarak itibar kaybettikleri için, hoşnutsuz kesimler marjinal siyasi veya sosyal hareketlere yöneliyorlar. 

Avrupa’da ırkçı hareketlerin artmasının nedeni de bu.

Kolaya kaçılarak, fakirleşmenin nedeninin ülkelerinde yaşayan göçmenler, mülteciler olduğu fikrine yönlendiriliyor, yine müesses nizama hizmet etmiş oluyorlar. 

Şu anda ülkelerinden kaçan mültecilerin sayısı 60 milyona ulaştı.

BM’de orta büyüklükte bir ülke demek bu… 

İNSANLIK ADINA TEK TÜRKİYE...

Türkiye de gücü oranında bir yandan mültecilere kucak açıyor, bir taraftan da insani yeni bir dünya düzeni için platform, hareket oluşturmaya çalışıyor. 

Bunu yaparken de ülkesinin toprak bütünlüğünü, toplumsal barışını korumaya çalışıyor. 

Bugün dünyaya baktığınızda, insanlık adına en iyimser olabileceğiniz neredeyse tek ülke Türkiye…

Başka türlü bir dünyanın mümkün olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. 

Dünya dikensiz gül bahçesi belki olmayacak. 

Ama böyle bir cehennem olmak zorunda da değil.

Tek seçenek olarak dayatılan bu gözü dönmüş emperyal/sömürü düzeni dünyayı yok ediyor. 

Dünya ilan edilmemiş bir 3. Dünya Savaşı yaşarken, ateşin her tarafı önü alınamaz şekilde sarmaması için, Ortadoğu’ya barış gelmesi, Suriye ve Irak’ın sınır bütünlüğü ilkesi çerçevesinde ayağa kaldırılması lazım. 

Bu düzenin limitini çoktan doldurduğunu ve infilak etmek üzere olduğunu, hatta ettiğini dünyaya anlatamıyoruz. Kâr ve iktidar hırsı buna engel oluyor. 

Gönül ister ki İdlib katliamı son olsun. 

İnsanlık toparlansın. 

Tüm duamız bu. 

Barış ve sağduyu için elimizden geleni yaparken, dua etmekten başka çaremiz de yok gibi gözüküyor.

Markar Eseyan, Akşam -6 Nisan 2017, Perşembe-

:

Yazıda bazı ilave siyahlaştırma ve paragraf açmalarla ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com

"Lahey’de yargılanması gereken Esed’lere adeta kol kanat geren uygar dünya, Erdoğan’ı diktatör ilan etmek için tüm gücünü harcıyor.” diyen ve “İnsanlık Suriye’de kaçıncı kez öldü?” diye de başlıktan sorduğu yazısında, Markar Eseyan, Suriye’deki son zehirli kimyasal saldırı sonucu İdlib'de can veren çocuklarla, küresel sermaye çetesi arasındaki “durum”a dikkat çekti: "Büyük bir imtihanla yüz yüzeyiz.”

İşte, "yapılması gereken”i de bir cümle ile ifade eden ve sonunda, “elimizden geleni yaparken dua etmekten başka yapacak bir şeyimiz yok gibi görünüyor” diyerek noktalanan o yazı

:

Suriye rejim güçleri salı günü tarihte bir kara güne daha imza atarak Şeyh Han kasabasına sarin ve klor gazı dolu kimyasal bomba atarak 100 sivilin feci şekilde ölmesine yol açtı. 

Hayatını yitirenlerin önemli bir kısmı çocuktu. 

300 sivil de yaralandı. Yani ölü sayısı daha da artabilir… 

BÜYÜK BİR İMTİHAN...

Bizlerin o zavallı çocukların fotograflarına bile bakmaya yüreğimizin dayanmadığı bir katliamı Suriye halkı her gün korkunç bir gerçeklik olarak yaşıyor. 

“İnsanlığın bu trajediyi daha fazla kaldırması mümkün değil” diyoruz ama kaldırıyor. 

Büyük bir imtihanla yüz yüzeyiz. 

Esed 21 Ağustos 2013’te Doğu Guta’ya aynı türden bir saldırı yapmış, 1300 sivil burada yine ciddi bir kısmı çocuk olmak üzere feci şekilde can vermişti.

Obama o döneme kadar Suriye’de kimyasal silah kullanımının kırmızı çizgileri olarak ifade etmesine rağmen, hiçbir şey yapmamıştı. 

Irak’a olmayan kimyasal silahlar için işgale giden güçler, o gün gerçek bir katliam karşısında hiçbir şey yapmadılar.

MAZLUMLARIN TEK GÜÇLÜ SESİ...

Suriye ve dünyanın diğer mazlum coğrafyalarında devam eden zulüm karşısına, BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar sessiz.

Mazumların tek güçlü sesi var, o da Türkiye.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “one minute” ve “Dünya beşten büyüktür” şeklinde sloganlaşan itirazlarını her platformda seslendiriyor.

Ama Lahey’de yargılanması gereken Esed’lere adeta kol kanat geren uygar dünya, Erdoğan’ı diktatör ilan etmek için tüm gücünü harcıyor.

KÜRESEL SERMAYE ÇETESİ… VE BATI’DA ARTAN IRKÇI SÖYLEMLERİN SEBEBİ...

Dünya gelirinin yarısından fazlasının 78 ailede toplandığı bir gelir adaletsizliği tarihin hiçbir döneminde yaşanmamıştı. 

Devletlerin, uluslararası kurumların da üzerinde etkisi olan bir küresel sermaye çetesi, kendisine rakip gördüğü neresi varsa oraya işgale gidiyor. 

Bunun için devletler üzerindeki lobi gücünü kullanıyor. 

Bu durumdan sadece mazlum coğrafyalar değil, Batılı ülkelerin yoksullaşan, seslerini yönetimlerine duyuramayan geniş kesimleri de etkileniyorlar.

Kendilerini bu sisteme teslim eden merkez partileri işbirlikçi olarak itibar kaybettikleri için, hoşnutsuz kesimler marjinal siyasi veya sosyal hareketlere yöneliyorlar. 

Avrupa’da ırkçı hareketlerin artmasının nedeni de bu.

Kolaya kaçılarak, fakirleşmenin nedeninin ülkelerinde yaşayan göçmenler, mülteciler olduğu fikrine yönlendiriliyor, yine müesses nizama hizmet etmiş oluyorlar. 

Şu anda ülkelerinden kaçan mültecilerin sayısı 60 milyona ulaştı.

BM’de orta büyüklükte bir ülke demek bu… 

İNSANLIK ADINA TEK TÜRKİYE...

Türkiye de gücü oranında bir yandan mültecilere kucak açıyor, bir taraftan da insani yeni bir dünya düzeni için platform, hareket oluşturmaya çalışıyor. 

Bunu yaparken de ülkesinin toprak bütünlüğünü, toplumsal barışını korumaya çalışıyor. 

Bugün dünyaya baktığınızda, insanlık adına en iyimser olabileceğiniz neredeyse tek ülke Türkiye…

Başka türlü bir dünyanın mümkün olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. 

Dünya dikensiz gül bahçesi belki olmayacak. 

Ama böyle bir cehennem olmak zorunda da değil.

Tek seçenek olarak dayatılan bu gözü dönmüş emperyal/sömürü düzeni dünyayı yok ediyor. 

Dünya ilan edilmemiş bir 3. Dünya Savaşı yaşarken, ateşin her tarafı önü alınamaz şekilde sarmaması için, Ortadoğu’ya barış gelmesi, Suriye ve Irak’ın sınır bütünlüğü ilkesi çerçevesinde ayağa kaldırılması lazım. 

Bu düzenin limitini çoktan doldurduğunu ve infilak etmek üzere olduğunu, hatta ettiğini dünyaya anlatamıyoruz. Kâr ve iktidar hırsı buna engel oluyor. 

Gönül ister ki İdlib katliamı son olsun. 

İnsanlık toparlansın. 

Tüm duamız bu. 

Barış ve sağduyu için elimizden geleni yaparken, dua etmekten başka çaremiz de yok gibi gözüküyor.

Markar Eseyan, Akşam -6 Nisan 2017, Perşembe-

:

Yazıda bazı ilave siyahlaştırma ve paragraf açmalarla ara başlıklar bize aittir.

dikGAZETE.com