Türkiye ve ABD’nin Suriye Müzakereleri

Türkiye ve ABD’nin Suriye Müzakereleri

Atatürk dönemi sonrası Türkiye hükümetlerinin dış politikalarını "Delikli Fıçı"ya benzetirim. 

Alttan gelen Türk Milleti'nin baskıları, ciddi bir halk hareketinin zuhur etmesi,  Cemal Gürseller, İnönüler, Ecevitler, başta Hüseyin Kıvrıkoğlu misali Genel Kurmay Başkanları ve özellikle Erbakan’ın alternatif arayışlara girmesi, delikli fıçıyı onarmaya ve kurtarmaya yetmedi.

ABD, İsrail ve Batı’nın bazen mecburen devreye girerek delikli fıçının büyümesini ve hatta çatlamasını önleme gayretleri olmasına rağmen bu fıçının delikleri hiç kapanmadı. 

"Hasta ve muhtaç Türkiye", ölü veya "çok sağlıklı Türkiye"ye her daim tercih edildi. Türkiye halen artık hurda haline gelmiş, ıslah edilmesi, onarılması imkânsız delikli fıçı ile zaman kaybetme lüksüne sahip değildir. Genel Kurmay eski başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun ifadesiyle yeniden hatırlatalım; 

"…ABD’nin Irak’a müdahale edeceği konuşuluyordu. ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz temaslarda bulunmak üzere gelmişti… ABD’nin Irak’a müdahale edeceğini söyleyip bizim olaya müdahil olmamamızı istiyordu. 

Ben de, ‘Eğer ABD Irak’a girerse, biz de Kandil’e gireriz’ dedim. Ben böyle deyince biraz sinirlendi ve ‘Ben ABD Savunma Bakanı Yardımcısıyım, benimle böyle konuşamazsınız’ dedi. 

Ona karşılık, ‘Ben de Türk Ordusu'nun başıyım’ dedim ve görüşme bitti. Wolfowitz odayı terk etti."

ABD’nin 2002’de başlattığı Irak harekâtına ilişkin Kıvrıkoğlu, "O sırada Çin, petrol ihtiyacının büyük bir kısmını Irak’tan sağlıyordu. Çin ekonomisi, ABD ekonomisini tehdit etmeye başlamıştı. Bu harekât zamanlama olarak biraz da bu konuyla alakalıydı bence. ABD’nin oradaki ikinci önemli hedefi de Kürt devleti kurmaktı" değerlendirmesinde bulundu. 

"10 bin mil öteden gelenlerin Doğu Akdeniz’de Kuzey Suriye’de ne işi var" diye soruyorlar. Hangi işle meşgul oldukları ne iş yaptıklarını saklamıyorlar. Aleni icra ediyorlar.

Erdoğan hükümeti, tampon bölge ile üç amaç edinmektedir kanaati, Şam ve Arap âleminde yaygın inançtır; Ülkede yaşayan milyonlarca Suriyelinin önemli bir bölümünü buraya yerleştirmek ve Türkiye ile Suriye Kürdistan’ı arasına güvenli bir hat inşa etmek.

Kucağındaki Suriyeliler üzerinden Suriye’nin siyasi süreçlerine aktif müdahil olmak. 

Bir ihtimal, koşullar el verirse ve rüya gerçekleşirse bu bölgeleri Türkiye’ye ilhak etmek. 

Kıssadan hisse, Fırat’ın Doğusu’na "Bir Gece Ansızın…" ifadesinin "Türkiye’nin Milli Güvenliğini amaç edinirken Suriye’nin Milli Güvenliğini tehdit etmektedir" kanaati hâkimdir. 

Suriye’yi bir bütün olarak muhafaza etmek olduğu konusu çok inandırıcı ve güvenilir bulunmamaktadır.

ABD, "İkinci İsrail Projesi"nden “Küçük Kürdistan projesi"ne şimdilik mecbur kalabilir. 

Güvenli tampon bölge, pazar alış-verişi misali pazarlık sonucu Türkiye’nin arzuladığı kilometre veya her iki tarafın kabul edeceği bölge olabilir. 

Bu olursa, Türkiye güvenli bir koridor inşa edebilir ama velakin aynı zamanda şimdilik sadece Suriye topraklarında inşa edilen Kürdistan’ı dolaylı kabul etmiş olur. Bu da Kuzey Irak’ta yaşanan sürecin Suriye’de, Türkiye eliyle tatbik edilmesi manasına gelir. 

Genel Kurmay eski Başkanı Kıvrıkoğlu’nun, ABD’nin bu bölgede bir Kürt devleti kurma arzusu Sevr Antlaşmasında var olan bir plandır. Irak’a müdahaleden sonra ilan edilen ‘36. Paralel’ de tamamen bu konuyla alakalıdır. Şimdi aynı şeyler Suriye’de olmaktadırtespitini haklı çıkarır. 

Bu sebeple, Türk-ABD görüşmeleri, Şam nezdinde ciddi şüphelere yol açmaktadır. 

Suriye Dışişleri BakanlığıTürk-ABD görüşmeleri ile ilgili ifadesinde, Suriye, Türkiye ile ABD arasında sürdürülen ve Suriye’nin toprak ve millet birliği ve egemenliğine düşmanca saldırı olarak hedef alan Suriye pazarlıklarını şiddetle kınamakta ve ret etmektedir.  Bu görüşmeler uluslararası hukuk, BM Misakı ve devletlerin egemenlik haklarının ihlalidirdenilmektedir.  

Türkiye’nin bu muğlak, şüphe ve güvensizlik kaynağı oluşturan politikalarının imtihan sahası Suriye’dir. 

Bu sebeple ev sahibi ve meşru Şam hükümeti ile görüşmemek, Suriye meselelerini Şam ile müzakere etmemek, bunun yerine delikli fıçının müsebbibi, 10 bin mil öteden gelenlerle çözmeye çalışmak, rafa kaldırılması gereken bu çürümüş delikli fıçıya son büyük bir delik açmak misali olacaktır.

.

Prof. Dr. Mehmet Yuva, dikGAZETE.com

Atatürk dönemi sonrası Türkiye hükümetlerinin dış politikalarını "Delikli Fıçı"ya benzetirim. 

Alttan gelen Türk Milleti'nin baskıları, ciddi bir halk hareketinin zuhur etmesi,  Cemal Gürseller, İnönüler, Ecevitler, başta Hüseyin Kıvrıkoğlu misali Genel Kurmay Başkanları ve özellikle Erbakan’ın alternatif arayışlara girmesi, delikli fıçıyı onarmaya ve kurtarmaya yetmedi.

ABD, İsrail ve Batı’nın bazen mecburen devreye girerek delikli fıçının büyümesini ve hatta çatlamasını önleme gayretleri olmasına rağmen bu fıçının delikleri hiç kapanmadı. 

"Hasta ve muhtaç Türkiye", ölü veya "çok sağlıklı Türkiye"ye her daim tercih edildi. Türkiye halen artık hurda haline gelmiş, ıslah edilmesi, onarılması imkânsız delikli fıçı ile zaman kaybetme lüksüne sahip değildir. Genel Kurmay eski başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun ifadesiyle yeniden hatırlatalım; 

"…ABD’nin Irak’a müdahale edeceği konuşuluyordu. ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Paul Wolfowitz temaslarda bulunmak üzere gelmişti… ABD’nin Irak’a müdahale edeceğini söyleyip bizim olaya müdahil olmamamızı istiyordu. 

Ben de, ‘Eğer ABD Irak’a girerse, biz de Kandil’e gireriz’ dedim. Ben böyle deyince biraz sinirlendi ve ‘Ben ABD Savunma Bakanı Yardımcısıyım, benimle böyle konuşamazsınız’ dedi. 

Ona karşılık, ‘Ben de Türk Ordusu'nun başıyım’ dedim ve görüşme bitti. Wolfowitz odayı terk etti."

ABD’nin 2002’de başlattığı Irak harekâtına ilişkin Kıvrıkoğlu, "O sırada Çin, petrol ihtiyacının büyük bir kısmını Irak’tan sağlıyordu. Çin ekonomisi, ABD ekonomisini tehdit etmeye başlamıştı. Bu harekât zamanlama olarak biraz da bu konuyla alakalıydı bence. ABD’nin oradaki ikinci önemli hedefi de Kürt devleti kurmaktı" değerlendirmesinde bulundu. 

"10 bin mil öteden gelenlerin Doğu Akdeniz’de Kuzey Suriye’de ne işi var" diye soruyorlar. Hangi işle meşgul oldukları ne iş yaptıklarını saklamıyorlar. Aleni icra ediyorlar.

Erdoğan hükümeti, tampon bölge ile üç amaç edinmektedir kanaati, Şam ve Arap âleminde yaygın inançtır; Ülkede yaşayan milyonlarca Suriyelinin önemli bir bölümünü buraya yerleştirmek ve Türkiye ile Suriye Kürdistan’ı arasına güvenli bir hat inşa etmek.

Kucağındaki Suriyeliler üzerinden Suriye’nin siyasi süreçlerine aktif müdahil olmak. 

Bir ihtimal, koşullar el verirse ve rüya gerçekleşirse bu bölgeleri Türkiye’ye ilhak etmek. 

Kıssadan hisse, Fırat’ın Doğusu’na "Bir Gece Ansızın…" ifadesinin "Türkiye’nin Milli Güvenliğini amaç edinirken Suriye’nin Milli Güvenliğini tehdit etmektedir" kanaati hâkimdir. 

Suriye’yi bir bütün olarak muhafaza etmek olduğu konusu çok inandırıcı ve güvenilir bulunmamaktadır.

ABD, "İkinci İsrail Projesi"nden “Küçük Kürdistan projesi"ne şimdilik mecbur kalabilir. 

Güvenli tampon bölge, pazar alış-verişi misali pazarlık sonucu Türkiye’nin arzuladığı kilometre veya her iki tarafın kabul edeceği bölge olabilir. 

Bu olursa, Türkiye güvenli bir koridor inşa edebilir ama velakin aynı zamanda şimdilik sadece Suriye topraklarında inşa edilen Kürdistan’ı dolaylı kabul etmiş olur. Bu da Kuzey Irak’ta yaşanan sürecin Suriye’de, Türkiye eliyle tatbik edilmesi manasına gelir. 

Genel Kurmay eski Başkanı Kıvrıkoğlu’nun, ABD’nin bu bölgede bir Kürt devleti kurma arzusu Sevr Antlaşmasında var olan bir plandır. Irak’a müdahaleden sonra ilan edilen ‘36. Paralel’ de tamamen bu konuyla alakalıdır. Şimdi aynı şeyler Suriye’de olmaktadırtespitini haklı çıkarır. 

Bu sebeple, Türk-ABD görüşmeleri, Şam nezdinde ciddi şüphelere yol açmaktadır. 

Suriye Dışişleri BakanlığıTürk-ABD görüşmeleri ile ilgili ifadesinde, Suriye, Türkiye ile ABD arasında sürdürülen ve Suriye’nin toprak ve millet birliği ve egemenliğine düşmanca saldırı olarak hedef alan Suriye pazarlıklarını şiddetle kınamakta ve ret etmektedir.  Bu görüşmeler uluslararası hukuk, BM Misakı ve devletlerin egemenlik haklarının ihlalidirdenilmektedir.  

Türkiye’nin bu muğlak, şüphe ve güvensizlik kaynağı oluşturan politikalarının imtihan sahası Suriye’dir. 

Bu sebeple ev sahibi ve meşru Şam hükümeti ile görüşmemek, Suriye meselelerini Şam ile müzakere etmemek, bunun yerine delikli fıçının müsebbibi, 10 bin mil öteden gelenlerle çözmeye çalışmak, rafa kaldırılması gereken bu çürümüş delikli fıçıya son büyük bir delik açmak misali olacaktır.

.

Prof. Dr. Mehmet Yuva, dikGAZETE.com