Üniversiteye girmek için artık deli gibi hazırlanmanın bir anlamı yok!
Üniversiteye girmek için artık deli gibi hazırlanmanın bir anlamı yok!
- 07-10-2018 11:37
- 567
- 07-10-2018 11:37
- 567
"Sınavlara hazırlık şart mı?” diye soran bir başlık altında yazan Abbas Güçlü, hem bu soruya açıklık getirdi, hem gidişata ve mevcut durumdaki olan-bitene dikkat çekti, dersaneler ve kurumların işlevi / işlevsizliği ile bir türlü düzelmeyen ve düzeltilemeyen sisteme dair Batı rakamlarını ülkemizdekilerle oranladı ve sonunda işte “Çözüm” dedi…
İşte, her günü "sınav stresi" altında geçiren bir ülkenin "hâl-i pür melali"nin bugünlerine dair ve ileride de “bakalım o günden bu güne ne değişmiş” demek için "arşiv"de de bulundurulması gereken bir yazı
:
Her ne kadar dershaneler kaldırıldı denilse de neredeyse her köşe başında bir kurs var.
Peki, sınavlara hazırlanmak şart mı?..
Lise ve üniversiteye girişte milyonlarca öğrenci gece gündüz, hafta içi, hafta sonu demeden sınavlara hazırlanıyor.
Peki, bu gerekli mi?
Kurslara gitmeden iyi bir lise ya da iyi bir üniversiteye girmek mümkün değil mi?
Soruyu tersten de sorabiliriz:
Kurslara gitmek, iyi liselere ve bir üniversiteye girmenin garantisi mi?
Her iki durumda da evet ya da hayır demek mümkün değil.
Ama şu var ki üniversiteye girmek için artık deli gibi hazırlanmanın bir anlamı yok.
En iyi şekilde hazırlansanız da hiçbir şeyin garantisi yok.
Liselerde de durum farklı değil.
Üniversitelerde bu yıl 200 bin kontenjan boş kaldı.
Liselerde de en iyi öğrenciler bile istedikleri okula giremedi.
Boşuna mı?
Öğrenciler gibi veliler de sınavlar için çok yoğun bir çalışma temposu içerisindeler.
Fazlasıyla zaman, para ve var olan enerjilerinin neredeyse tümünü harcıyorlar.
Peki, bu harcadıkları zamana, paraya, enerjiye değiyor mu?
Yani ne kadarı seviniyor, ne kadarı hayal kırıklığı yaşıyor?
Tüm bu ayrıntılar çok iyi bilinmeli ki yeni giriş sistemleri ona göre belirlenmeli!
Örneğin, yıllarca süren özverili hazırlık ve sınav sonrasındageride ne kalıyor?
- Öğrenciler istedikleri lise ya da fakülteye girebiliyor mu?
- Mutlu bir öğrencilik dönemi geçiriyorlar mı?
- Akademik başarı artıyor mu?
- Mezun olduklarında iş bulabiliyorlar mı?
- Ne kadarı mesleki bir donanıma sahip olabiliyor?
- Ne kadarı yabancı dil öğrenebiliyor?
- Ne kadarı spor ve sanatla iç içe olabiliyor?
- Ne kadarının anne, babası mutlu?
- Ne kadarı geleceğe güvenle bakıyor?
Bu soruların sayısını fazlasıyla artırabiliriz.
Ama alacağımız cevaplar maalesef çok da keyif verici olmaz.
Çünkü bu durum yıllardır böyle devam ediyor!
Daha da vahimi, bu durum ne devlet ne de anne babalartarafından sorgulanıyor!
Son gittiğim konferanslarda, kursa giden çocuklarınız varsa, ne olur bıraksınlar diyorum.
Çünkü gelinen noktaya bakıldığında, lise ve üniversiteye girmek, eskisi kadar zor değil.
Zor olan, iyi bir mesleki donanıma sahip olmak, iyi bir yabancı dil öğrenmek ve sporla, sanatla yoğrulmuş, geleceğe güvenle bakan, vizyoner mutlu gençleryetiştirmek.
Peki, kurslar ve sınav sistemleri buna olanak sağlıyor mu?
Evet demek mümkün değil.
Çözüm?..
Tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği Batılıülkelerde 15 bine kadar çıkıyor. Bizde ise binin altında.
Daha da önemlisi, üniversite eğitimi çok uzun bulunuyor ve gideni de, süresi de azaldıkça azalıyor!
İşte bu yüzden yeni çözümler düşünmek zorundayız!
Her ne kadar isimleri değişse de, dershane sistemi aynen devam ediyor.
İşlerinde başarılı olmasalar ya da böyle bir algı yaratmasalar hâlâ ayakta kalmaları mümkün olmazdı.
Madem kapatamıyoruz, onları sınavlara öğrenci hazırlayan kurum olmaktan çıkartıp, gençleri hayata hazırlayan yani onlara meslek, yabancı dil, spor, sanat öğreten kurumlarhaline getiremez miyiz?
Bugünkü sistemde ortada ne akademik başarı var ne de donanımlı ve mutlu bir gençlik!
Diğerinde hiç olmazsa, elde bir yabancı dil, geçerli bir meslek ve dolu dolu yaşanmış bir çocukluk ve gençlik dönemi kalır.
15 Ekim öncesinde bunu düşünmekte yarar var.
Çünkü kamuoyu değişim ve çözüm bekliyor!..
Dünya değişirken, işsizlik tavan yapmışken, diplomalar artık hiçbir işe yaramazken, yüz binlerce kontenjan boş kalırken,
yeni YÖK,
yeni MEB deyip,
eski sistemlere sarılmanın hiç kimseye bir yararı olmaz!
Özetin özeti: Değişim şimdi değilse ne zaman?..
Abbas Güçlü, Milliyet -7 Ekim 2018, Pazar-
:
Yazıda bazı paragraf atlatmalar vr siyahlaştırmalar bize aittir.
dikGAZETE.com
"Sınavlara hazırlık şart mı?” diye soran bir başlık altında yazan Abbas Güçlü, hem bu soruya açıklık getirdi, hem gidişata ve mevcut durumdaki olan-bitene dikkat çekti, dersaneler ve kurumların işlevi / işlevsizliği ile bir türlü düzelmeyen ve düzeltilemeyen sisteme dair Batı rakamlarını ülkemizdekilerle oranladı ve sonunda işte “Çözüm” dedi…
İşte, her günü "sınav stresi" altında geçiren bir ülkenin "hâl-i pür melali"nin bugünlerine dair ve ileride de “bakalım o günden bu güne ne değişmiş” demek için "arşiv"de de bulundurulması gereken bir yazı
:
Her ne kadar dershaneler kaldırıldı denilse de neredeyse her köşe başında bir kurs var.
Peki, sınavlara hazırlanmak şart mı?..
Lise ve üniversiteye girişte milyonlarca öğrenci gece gündüz, hafta içi, hafta sonu demeden sınavlara hazırlanıyor.
Peki, bu gerekli mi?
Kurslara gitmeden iyi bir lise ya da iyi bir üniversiteye girmek mümkün değil mi?
Soruyu tersten de sorabiliriz:
Kurslara gitmek, iyi liselere ve bir üniversiteye girmenin garantisi mi?
Her iki durumda da evet ya da hayır demek mümkün değil.
Ama şu var ki üniversiteye girmek için artık deli gibi hazırlanmanın bir anlamı yok.
En iyi şekilde hazırlansanız da hiçbir şeyin garantisi yok.
Liselerde de durum farklı değil.
Üniversitelerde bu yıl 200 bin kontenjan boş kaldı.
Liselerde de en iyi öğrenciler bile istedikleri okula giremedi.
Boşuna mı?
Öğrenciler gibi veliler de sınavlar için çok yoğun bir çalışma temposu içerisindeler.
Fazlasıyla zaman, para ve var olan enerjilerinin neredeyse tümünü harcıyorlar.
Peki, bu harcadıkları zamana, paraya, enerjiye değiyor mu?
Yani ne kadarı seviniyor, ne kadarı hayal kırıklığı yaşıyor?
Tüm bu ayrıntılar çok iyi bilinmeli ki yeni giriş sistemleri ona göre belirlenmeli!
Örneğin, yıllarca süren özverili hazırlık ve sınav sonrasındageride ne kalıyor?
- Öğrenciler istedikleri lise ya da fakülteye girebiliyor mu?
- Mutlu bir öğrencilik dönemi geçiriyorlar mı?
- Akademik başarı artıyor mu?
- Mezun olduklarında iş bulabiliyorlar mı?
- Ne kadarı mesleki bir donanıma sahip olabiliyor?
- Ne kadarı yabancı dil öğrenebiliyor?
- Ne kadarı spor ve sanatla iç içe olabiliyor?
- Ne kadarının anne, babası mutlu?
- Ne kadarı geleceğe güvenle bakıyor?
Bu soruların sayısını fazlasıyla artırabiliriz.
Ama alacağımız cevaplar maalesef çok da keyif verici olmaz.
Çünkü bu durum yıllardır böyle devam ediyor!
Daha da vahimi, bu durum ne devlet ne de anne babalartarafından sorgulanıyor!
Son gittiğim konferanslarda, kursa giden çocuklarınız varsa, ne olur bıraksınlar diyorum.
Çünkü gelinen noktaya bakıldığında, lise ve üniversiteye girmek, eskisi kadar zor değil.
Zor olan, iyi bir mesleki donanıma sahip olmak, iyi bir yabancı dil öğrenmek ve sporla, sanatla yoğrulmuş, geleceğe güvenle bakan, vizyoner mutlu gençleryetiştirmek.
Peki, kurslar ve sınav sistemleri buna olanak sağlıyor mu?
Evet demek mümkün değil.
Çözüm?..
Tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği Batılıülkelerde 15 bine kadar çıkıyor. Bizde ise binin altında.
Daha da önemlisi, üniversite eğitimi çok uzun bulunuyor ve gideni de, süresi de azaldıkça azalıyor!
İşte bu yüzden yeni çözümler düşünmek zorundayız!
Her ne kadar isimleri değişse de, dershane sistemi aynen devam ediyor.
İşlerinde başarılı olmasalar ya da böyle bir algı yaratmasalar hâlâ ayakta kalmaları mümkün olmazdı.
Madem kapatamıyoruz, onları sınavlara öğrenci hazırlayan kurum olmaktan çıkartıp, gençleri hayata hazırlayan yani onlara meslek, yabancı dil, spor, sanat öğreten kurumlarhaline getiremez miyiz?
Bugünkü sistemde ortada ne akademik başarı var ne de donanımlı ve mutlu bir gençlik!
Diğerinde hiç olmazsa, elde bir yabancı dil, geçerli bir meslek ve dolu dolu yaşanmış bir çocukluk ve gençlik dönemi kalır.
15 Ekim öncesinde bunu düşünmekte yarar var.
Çünkü kamuoyu değişim ve çözüm bekliyor!..
Dünya değişirken, işsizlik tavan yapmışken, diplomalar artık hiçbir işe yaramazken, yüz binlerce kontenjan boş kalırken,
yeni YÖK,
yeni MEB deyip,
eski sistemlere sarılmanın hiç kimseye bir yararı olmaz!
Özetin özeti: Değişim şimdi değilse ne zaman?..
Abbas Güçlü, Milliyet -7 Ekim 2018, Pazar-
:
Yazıda bazı paragraf atlatmalar vr siyahlaştırmalar bize aittir.
dikGAZETE.com