- 12-03-2023 18:12
- 8244
MOSKOVA
Batı destekli “Renkli devrimler”in uğradığı ülkelerden biri Gürcistan'dı. Daha önce siyasi, politik ve askeri alanda Rusya ile ilişkileri iyi olan, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üyesi Gürcistan'da, 2000'li yılların başlarında ABD'nin sızma girişimleri başladı.
Meşhur Soros'un desteklediği sözde yardım vakıfları Gürcü toplumunda ayaklanma başlaması için önce Gürcistan liderliğinde değişiklikler gerçekleştirdi.
Saakaşvili gibi kendi yetiştirdikleri figürler toplumun da başına geçirilerek ülke tam olarak batının rotasına çevrildi.
Sözde demokrasi temsilcileri, ilk olarak Güney Osetya'ya saldırınca bu kez 2008 yılında Rusya devreye girdi.
Tiflis'e kadar giren Rus tanklarından sonra Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıkları, Moskova tarafından tanındı.
Rus tanklarının namlusunu gören Tiflis, sessizce geri çekilirken daha sonraki süreçte Rusya'ya karşı kabuğundan çıkmaya başladı.
Batı tarafından tekrar cesaretlendirilen Gürcistan'ın, NATO ve AB'ye üyeliği için adımlar atıldı.
Uluslararası küresel fonlar veya AB fonları ile ülke beslendi.
NATO tarafından Gürcistan'ın Karadeniz kıyılarında askeri donanma hazır bekletildi.
Gürcistan ordusunun olası bir Rusya savaşında hazır olması için NATO subayları, Gürcistan ordusuna eğitimler verdi.
Gürcistan ordusu modernize edilerek batılı ülkelerin silahları bu ülkeye dolduruldu.
ABD'nin, Ukrayna'da teşhir ettiği ABD'ye ait biyolojik laboratuarlar Gürcistan'da da faaliyetler gösterdi.
Bakıldığı zaman Ukrayna'daki senaryonun benzerini Gürcistan için de görebiliyoruz.
Gürcistan'ın AB'ye üyeliği aslında Rusya için sorun olmadı.
Gürcistan yıllardır AB politikalarını sürdürürken Rusya buna karşı çıkmadı.
Rusya'nın, Ukrayna'nın AB'ye katılımına da bir tepkisi olmadı. Ancak Rusya'nın tek çekildiği nokta NATO.
NATO'nun, ABD'nin de yönlendirmesiyle bu ülkelerde Rusya'ya karşı savaş hazırlıkları yapması, cesaretlendirilen ülkelerin ordularını Rusya'ya karşı kışkırtması, Moskova için tehdit olarak görüldü.
Kaldı ki Rusya, bu kaygılarında hep haklıydı.
Gürcistan'ın başkenti Tiflis'te, "Yabancı ajan yasa tasarısı" nedeniyle Batı yanlıları sokağa çıktı.
Özellikle Soros destekli gruplar ve siyasiler meydanlarda şiddet olaylarına başlarken hedeflerinde olayla hiçbir ilgisi olmayan Rusya vardı.
Bu protestocular Abhazya'nın başkenti Sohum'u işaret ederek yeniden Abhazya'ya saldırılmasını istedi, Güney Osetya'ya saldırılmasını istediler.
Sloganlar hep saldırganlıklar üzerineydi.
Gürcistan'da oldukça güçlenen bu grupların "Yabancı ajan yasa tasarısı"nı geri çektirmeyi başarması, aslında bölge için de kötü oldu.
Bu gruplar, amaçlarına ulaşırken daha da cesaretlendirdiler. Belki de bundan sonra Gürcistan'ı yeni bir savaşın içine bu gruplar sokacak.
Batı yanlısı bu gruplar siyasi baskı başlatırsa, Batı'nın da desteğiyle Gürcistan ordusunda da kıpırdanmalar olabilir. Gürcistan'ın, 50 yıl sonra bile Abhazya ve Güney Osetya amacından vazgeçmeyeceğini biliyoruz.
Ancak bölgede barış ve istikrarın sağlanması için Gürcistan'ın bu amacından vazgeçmesi gerekiyor.
Çünkü kendi dilleri, kendi kültürleri, kendi orduları, kendi kimlikleri olan Abhazya ve Güney Osetya halkları, 1991 yılında, "Kendi kaderlerini tayin etme" haklarını kullanarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Gürcsitan ise emperyal bir zihniyet ile o toprakların kendilerine ait olduğunu öne sürdü.
Zaten savaş böyle patlak verdi.
Gürcistan bu inadından vazgeçmiyor.
Abhazya ve Güney Osetya inadı yüzünden Karadeniz'de NATO tehdidini başlatan Gürcistan'dı.
Gürcistan'ın bu hırsızını kullanan Batı, bu ülkeye daha fazla stratejik silah dolduracak.
Belki nükleer stok bile oluşturabilir.
Gürcistan'daki bu adımlar Türkiye için bile büyük tehditler oluşturuyor.
Eğer Gürcistan kontrolden çıkarsa Türkiye'den bile toprak talebinde bulunabilir.
Bunun geçmişte örnekleri de oldu zaten.
Bölgede yeni bir tehdit oluşturma riski olan Gürcistan'da siyasi istikrarın sağlanması gerekiyor.
Bana kalırsa güçlendirilen siyasi irade, Soros destekli grupların etkisini azaltmalı.
Daha akılcı hükümetlerle bölgede barış ve istikrarın sürdürülmesi rolü üstlenmeli ve denge politikası yürütülmeli.
Gürcistan'ın, AB'ye tam üyeliğine karşı çıkan olmadığı gibi NATO üyeliğine de bir o kadar karşı çıkacak komşu ülkelerin olduğunu Tiflis hatırlamalı.
Kendisi tarafından bir tehdit oluşturulmuyorsa başkaları tarafından kendilerine doğru bir tehdidin oluşmayacağını Tiflis anlamalı.
Daha önceki savaşlarda, önce Tiflis'in başka milletlerin topraklarına girdiğini hatırlatmak gerek.
Gürcistan, Abhazya ve Güney Osetya'yı işgal amacından vazgeçmeli.
Eğer Gürcistan bu amacını sürdürürse hiçbir zaman Gürcistan'da ve Karadeniz Bölgesi'nde barış ve istikrar olmayacak.