- 11-05-2022 05:07
- 3288
İçimizde taşıdığımız hangi duyguyu insanlar bize gösteriyor?
İşte yılın sorusu.
Dünya kaynıyor adeta, hızla döngüsü olan bir geçiş tünelinden geçiyor.
Bireysel olarak tek tek hepimiz bunu hayatlarımızda yaşayarak ve dünyada bölgesel kader değişimleriyle bunu deneyimliyoruz.
Bireysel olarak özgürleşemiyorduk ama dünya, özgürleşerek bunu bize öğretecek.
Bunu emrolunduğu şekliyle yapacak.
Her türlü farklı, tuhaf, alışılmamış, baş edilemez halleri deneyimletecek bize…
Ve insanlık, başını vura vura geçtiği o tünelden, elbiselerinden soyunmuş olarak çıkacak.
Hani şu ne zaman giydiğimizi hatırlamadığımız, hatırlamak için çaba da sarf etmediğimiz elbiselerimizden…
O elbiseler ki ona benzeyene çekildik.
O elbiseler ki çıplak kalmaktan korkup yenileyemedik.
O elbiseler ki üzerimizden sıyrılana kadar direndik.
Şimdi cıbıl kalma zamanı…
Yer oynasa, gök zıplasa, sırlar dökülse…
Daha üst bilinçle “bize başka kıyafetlerin varlığını gösterse” diyenlerin…
Bilinci üst tutanların…
Teslimiyetle akanların…
Kazandığını göreceğiz.
İlahi plan, bize yeni oyunlar yeni çağlar açıyor.
Özgürleşmek ve yaydığımız enerjinin aklanması için bu elzem…
Olan oluyor.
Değişimlere direndiğimizde, ilahi planın oyuncularını devre dışı bırakmış olmuyoruz.
İsyan ettiğimizde olaylar tıkırında ilerlemiyor.
Bizi zorlayana çekilmemiz, konfor alanından çıkmamız sandığımız gibi bir kıyamet değil.
Özgürleşemeyen kontrol ediliyor.
Ruhsal alandaki titreşimler, sandığımızdan daha büyük ve evrensel.
Öyle hissediyorum ki bedende hapsolan insan, sadece tekâmül edebilmek için hayaller kuruyor, yenilikler yapıyor ama kurduğu hayaller, ilahi sistemce şekil değiştirerek kişiden başka şeyler bekleyerek oluyor; burada anlayamadığımızı farz edersek, bir başka evrede bizi daha farklı deneyimlerle yüzleştiriyor.
Oysa olanın, bizim gerçeğimizle paralel ve en doğru olan olduğunu bilmek; ‘bilmek’ diyoruz, bu (bilmem lazım değildir) bilmektir, dünyada milyonlarca seçeneğin olduğuna, Yaratıcının bunların hepsini yaratma gücü ve kudreti olduğuna da inanmayı beraberinde getiriyor.
O vakit olanın, bizim hayal ettiğimizin de ötesinde olduğunu görüyoruz.
İhtiyacımızı kendimiz bilmiyoruz.
Bu acıktığını hissetmek, duş alma vakti gibi bir durum değil.
İhtiyacımız ancak programımızca bize gerekli olan, sonu ötelere dayanan ve buna inananlarca yürünen bir huzurlu yol.
Hangi tünelden hangi hızla geçersek geçelim…
Olan oluyordur.
Çabamız, sadece bilincimizi yükseltmek, ruhumuzu duymak olmalıdır.
Bu ziyaretçi kimliğimizi kabulle mümkün olan, insana insanlığını hatırlatan, durup gördüren, susup dinleten ve peki dedirtebilen tek gerçektir.
Neden bu gezegendeyiz?
Çağın ikinci sorusu…