Milli kodlara dönüş sancıları devam ediyor

Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. Yılı yaklaşırken devlet yeniden yapılanma sürecini sancılı da olsa devam ettiriyor.

2023, Türkiye Cumhuriyeti devleti için yeni bir milat, mihenk noktası olabilir. 

AK Parti iktidarı 2023 yılı sonrası devam eder mi bilinmez.

Göstergeler, devam edeceği yönünde bazı veriler sağlasa da önümüzdeki yılların ne getirip ne götüreceği belli olmaz.

Cumhurbaşkanımızın 2023 yılı seçimlerinde aday olup olmayacağına göre dengeler yeniden belirlenecektir. 

Devlette varlığını sürdüren güç bileşenlerinin çoğu, Cumhurbaşkanı’nın liderliğinde 2023 yılı sonrasına hazırlık yapıyor, kadrolar bu yeni duruma göre yetiştiriliyor. 

TRT 1’de yayınlanan “Ya İstiklal Ya Ölüm” adlı dizi film, bize yüz yıl öncesi durumu çok iyi anlatırken oradaki bileşen güçler konusunda da ipuçları veriyor. 

Tarih okumaları, bazen görsellikle desteklenmediğinde eksik kalıyor. 

TRT, daha önce “Kurtuluş ve Cumhuriyet” ile yaptığı hatırlatmayı bu kez “Ya İstiklal Ya Ölüm” ile yapıyor. 

O günleri anlamayanların bu günleri doğru okuması pek mümkün değil. 

O günlerdeki ilim ve fikir adamları yine yüz yıl öncesi okumaları doğru yapıp yapmadığına göre eleştiri, özeleştiri geliştirmek durumunda kalmıştır. 

Bazıları, vaktinde uyanıp Milli Mücadele’de yerini alırken bazısının gafleti, uzun yıllar sürmüş vatan haini olmuştur!

Şimdi yine uyanık olma zamanıdır! 

Devlet bileşenleri içinde veya halkta yaşanacak gaflet, içimizdeki kavgayı büyütecek ve “Yeniden Kuruluş/ Kurtuluş” hamleleri akamete uğrayacaktır. 

2023 vizyonu ortaya çıktığında FETÖ’nün devlete hâkim olmak için hain darbe girişiminde bulunduğunu hatırlatmakta fayda var. 

2023 yılı sonrasında “Milli Hükümet” geniş tabanda kurulmak zorundadır. 

Bunu “Birinci Meclis Hükümeti” minvalinde düşünebiliriz. 

Ülkenin her yerinden vatan sevdalısı ilim, bilim ve fikir adamlarından, eşraftan ve hal önderlerinden oluşan ve tamamen milli duygularla çalışacak “Milli Hükümet” bize, bir yüz yıl daha kazandırabilir. 

Dünya yeni bir çağa doğru ilerlerken, “5Gteknolojisi hayatımızda yerini alacakken, hızlı ve aktif devrimlerle “Yeni Dünya”da en iyi konumda yerimizi almalıyız.

Gülü seven dikenine katlanır” misali Cumhurbaşkanımız, 2023 yılına kadar devleti yeni döneme hazırlamak için Devlet Bahçeli’nin sınırsız desteğiyle çalışmaya devam etmektedir. 

Gecesini gündüzüne katan, “Vatan” deyince gerisini teferruat olarak gören, oturduğu koltuğun hakkını vermek için gerekirse radikal kararlar vermekten çekinmeyen “Reis”, gülü sevdiğinden epey dikene muhatap olmuştur. 

Devletler hiçbir zaman “Tek Adam” ile yönetilmemiştir. 

Türk tarihinde özellikle böyle bir şeyin olması mümkün değildir.  

Hanedanlar, töreye uygun olarak yönetilirken, han, kağan veya padişah, bazı dengeleri gözeterek kararlar almak ve töreye uygun hareket etmek zorundaydı. 

Cumhuriyet sonrası kurulan hükümetler “tek başına iktidara gelse bile” belli şartlarda ülkeyi yönetmeye çalışmıştır. 

Mustafa Kemal Atatürk, Kenan Evren Paşa ve Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet ilan edildikten sonra en güçlü, yetkileri kullanmakta sınırları zorlayacak liderler, “tek adamlar” olarak düşünülse de bu doğru değildir. 

Sokaktan görülen devlet ile masada varlığını devam ettiren devlet aynı değildir. 

Sokaktan “liderin her istediği, arzusu, emri yerine şipşak, anında yerine getirilir” düşüncesi olabilir lakin devlet dinamiği böyle çalışmaz. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 12 Nisan Pazar akşamı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla istifa ettiğini duyurdu.

Birçok analist bu konuyu öncesi ve sonrasıyla yorumlamaya çalıştı.

Her ne olursa olsun arka planda devlet bileşenlerinin çarkları çalıştı ve Cumhurbaşkanımız, Sayın Soylu’nun istifasını kabul etmedi.

Her etki bir tepki doğurur. 

Süleyman Soylu, duygusal yapısıyla hata yaptığına inanarak onurlu bir tavırla, devlet geleneklerinde olması gerektiği gibi, istifa etti. 

Ulusalcı ve milliyetçi devlet bileşenleri, bunu bir “güvenoyuna” dönüştürdü. 

Seçmenden alınan güvenoyu, bir kesimde öfkeye sebep olurken bir kesimde alkışla, kaşık havasıyla karşılık buldu. 

Bu olaylar yaşanırken bir kesim, Süleyman Soylu’nun “MHP liderliğine hazırlandığını” dile getirdi, yazdı, yorumladı. 

Bu teknik ve teorik olarak ihtimal dışı bir konuydu. 

Devlet Bahçeli ile Doğu Perinçek’in Süleyman Soylu’yu desteklemesi, sahiplenmesi ve Cumhurbaşkanımızın net tavrı ortadayken suyu bulandırmaya gerek yoktur.

Bu açıdan bakıldığı zaman Süleyman Soylu’nun milliyetçi cepheler için Cumhurbaşkanı aday adayı olmaya başladığı söylenebilir. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Benden bu kadar” demesi halinde Süleyman Soylu, aday olarak gündeme gelebilir. 

AK Parti ve diğer partilerde “Atatürk Milliyetçiliği” ruhuna sahip “2023 vizyonu”nu kanıksamış kişiler ayakta kalırken diğerlerini sistemin hızla öğüteceği söylenebilir. 

Tabii bu bir ayakta kalma savaşıdır ve kimse durduk yere koltuğundan, itibarından olmak istemez. 

Hele ki devletin bir başka bileşeni tarafından sımsıkı destekleniyorken!

AK Parti hükümeti yara aldı, kan kaybediyor, yıkılışı yakındır!..” diye sevinenlerin olduğu doğrudur. 

Onlar belki farkında değiller!..

Yine hatırlatalım, “Devlet bileşenleri halen AK Parti iktidarından yana tavır alıyorlar.

Devlet, Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde 2023 yürüyüşüne devam ediyor. 

Bu yürüyüşü durdurmak veya duraksatmak isteyenler ile devlet bileşenlerinin “puslu havada” çatışmaları devam edecektir.

.

Muhammed Işık, dikGAZETE.com

...