- 17-08-2025 07:14
- 695

BİR MEDENİYET HAREKETİ: AHİLİK VE FÜTÜVVETNÂME
Bir önceki yazımızda, Ahîlik sisteminin adeta “Anayasası” sayılabilecek Fetâ ve Fütüvvet kavramları üzerinde durmuştuk. Bu yazımızda ise, fütüvvet esaslarının yazılı ve sistemli bir şekilde kayıt altına alındığı Fütüvvetnâmeler hakkında bilgi vermeye çalışacağız.
Türklere mahsus fütüvvet olan Ahîlik, Türk alpçılığının (akılığının) İslâmîleştirilmiş şeklidir. İranlılar gibi Türkler de İslâmî fütüvveti benimsemekle birlikte, kendi kültürlerindeki kahramanlık meziyetlerini yaşatmaya devam etmişlerdir.
Fütüvvetnâmelere geçmeden önce, “fütüvvet” kelimesinin nasıl yorumlandığına bakalım. Fütüvvetten ilk defa bahseden Ca‘fer es-Sâdık, bu kavramı “Ele geçen bir şeyi öncelikle başkalarının istifadesine sunmak, ele geçmeyen bir şey için de şükretmek” şeklinde tanımlar.
İslâmiyet’ten önce kurulmuş olan ve “Hılfu’l-Fudûl” adıyla bilinen teşkilatın mensupları, fütüvvet özelliklerine sahip kişilerdi. Hz. Muhammed (s.a.v.), peygamberlikten önce bu teşkilata üye olmuş ve çalışmalarına destek vermiştir.
Fütüvvet anlayışının temelini merhamet, cömertlik ve fedakârlık oluşturur.
VIII. yüzyılda Irak ve İran’da ortaya çıkan fütüvvet anlayışı, zamanla tasavvuf çevrelerine ve meslekî teşekküllere nüfuz etmiştir. Fütüvvet esaslarını konu edinen ve giderek bu teşekküllerin bir çeşit nizamnâmesi hâline gelen eserlere fütüvvetnâme denir.
Fütüvvetnâmeler, Arapça, Farsça ve Türkçe olarak kaleme alınmıştır. Bir yönetmelik niteliğindeki bu eserler 13. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Abbâsî Halifesi Nâsır’ın, fütüvvet kurumunu kontrol altına alma girişimi sonucu Sühreverdî’ye yazdırdığı Risâletü’l-Fütüvve, bu türün ilk örneğidir. İlk Türkçe örnek ise, Yahyâ bin Halîl bin Çoban el-Burgazî’nin XIII. yüzyılda kaleme aldığı eserdir.
Tarihî süreçte başlıca üç tür fütüvvetnâmeden söz edilebilir:
Sûfî Fütüvvetnâmeleri: Tasavvuf geleneğinde bazı büyük sûfîler, fütüvveti tasavvufla eş anlamlı kabul etmişlerdir. Tasavvuf kaynaklarında fütüvvete ayrılan bölümler veya risaleler ancak X. yüzyıldan sonra görülmeye başlanmıştır. Bu dönemdeki eserler, teşkilat yapısına ait fütüvvetnâmelerden farklıdır.
Fütüvvet Teşkilatına Ait Fütüvvetnâmeler: Bu anlamdaki ilk eser, Halife Nâsır-Lidînillâh’ın teşkilatı kendi otoritesine bağlamak amacıyla, ünlü mutasavvıf Şehâbeddin es-Sühreverdî’ye yazdırdığı Risâletü’l-Fütüvve’dir. Bu eser, kurumsal fütüvvet nizamnâmelerinin başlangıcı sayılır.
Ahi Loncaları Fütüvvetnâmeleri: 13. yüzyılda Anadolu’da Ahîlik teşkilatının gelişmesiyle birlikte Ahi fütüvvetnâmeleri ortaya çıkmıştır. Ahîlik çerçevesinde Anadolu’da kaleme alınan bazı Türkçe fütüvvetnâmelerde, tasavvufî nitelik ağır basar. Bu eserlerde fütüvvet anlayışı, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin vasıflarıyla açıklanır. Fütüvvet geleneğinde, Hz. Ali, Hz. Peygamber’e vâris ve fütüvvetin en iyi temsilcisi olarak kabul edilir.
Fütüvvetnâmeler, iyi ve kâmil insan olma kurallarını kapsayan eserlerdir. Burgazî’nin fütüvvetnâmesindeki kurallar, Sühreverdî’nin Avâriful-Me‘ârif adlı eserindeki tasavvufî prensiplerle aynıdır.
Fütüvvetnâmelerde toplam 740 edep maddesi bulunur. Burgazî, bunların asgari 124’ünü eserine almıştır. Bu eserlerde, fütüvvet yoluna katılanlara şed kuşatma ve müridin saçını kesme geleneklerinin İslâmî ve tasavvufî kökenleri olduğu görülür.
Burgazî fütüvvetnâmesinde, fütüvvet dereceleri yiğit, ahî ve şeyh olmak üzere üç basamakta sıralanmıştır.
Fütüvvetnâmelerde geçen “şed kuşanmak” ve “bel bağlamak” tabirleri, kılıç kuşanma merasimiyle olduğu kadar ahî teşkilatı ile saltanat törenleri arasındaki yakın ilişkiyi de ortaya koyar.
Bir sonraki yazımızda Fütüvvetnâmelerde yer alan edep maddelerini olarak ele almaya gayret edeceğiz.
Selam ve dua ile…
Hak yolunda doğruluk, fütüvvetin özüdür,
Cömertlik, merhamet, gönlün süsüdür.
Kardeşine el uzat, düşeni kaldır,
İyilik yolunda adım, en güzel izdir.
.
Hikmet Kara, dikGAZETE.com