<h3><span>Prof. Dr. Bedri Gencer yazdı;</span></h3> <h3><span><strong>NİHAT GENÇ</strong></span></h3> <h3><span><strong>BATIL DAVANIN SAMİMÎ NEFERİ</strong></span></h3> <h3><span><strong>İslâmcı anarşistlikten Kemalist anarşistliğe…</strong></span></h3> <div><strong>1071</strong>, <strong>1453</strong>, <strong>1923’ten</strong> beri sıcak savaş, soğuk savaşa dönüştüğü için kör dövüşü, bu ülkenin kaderi. <strong>Vefatının</strong> ardından basit bir tahlil yapılamadığı için <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong> hakkında yapılan çelişkili değerlendirmelerin <strong>kör</strong> <strong>dövüşüne</strong> dönüşmesi de kaçınılmaz oldu. Şahsiyetin iki unsuruna bağlı iki parametreye göre <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong> hakkında hüküm vermek gayet kolaydı:</div> <div><strong>A-Dava (ideoloji): Kemalist:</strong> Kemalizm laiklik, laiklik şeriat=İslâm düşmanlığı üzerine kurulu olduğundan, bir Kemalist’in İslâm ile Siyasal İslâm’ı ayırt etmesi, İslâm düşmanı olmaması imkânsızdır.</div> <div><strong>B-Ahlak: Samimî (idealist): </strong>Buna göre <strong>Nihat</strong> <strong>Genç’e</strong> “<strong>batıl davanın samimî neferi</strong>” denebilirdi. Dolayısıyla batıl davasını göz ardı ederek sırf <strong>ahlakî</strong> samimiyetini takdir etmek, ona rahmet dilemeye yeterli olamazdı.</div> <div><strong>Nihat</strong> <strong>Genç’in</strong> hikâyesi, özünde, <strong>Cumhuriyet</strong> devrinde <strong>Hüseyin</strong> <strong>Atay</strong>, <strong>Yaşar Nuri Öztürk</strong> gibi <strong>Karadenizli</strong> <strong>Kemalist</strong> ilahiyatçıların yaşadığı türden bir dinî savrulma hikâyesi idi. <strong>Atay</strong> ve <strong>Öztürk</strong> gibi <strong>Karadenizli</strong> ilahiyatçıların savrulma hikâyesinde teolojik, <strong>Genç’in</strong> hikâyesinde ideolojik boyut baskındı. <strong>Genç’in</strong> hikâyesi, <strong>İslâmcılıktan</strong> <strong>milliyetçiliğe</strong>, <strong>milliyetçilikten</strong> <strong>ulusalcılığa</strong>, <strong>İslâmcı</strong> <strong>anarşistlikten</strong> <strong>Kemalist</strong> <strong>anarşistliğe</strong> savrulma hikâyesi idi; <strong>dinî</strong>, <strong>etnik</strong>, <strong>şahsî</strong> birçok parametrenin etkileşiminden dolayı derin bir <strong>psikanaliz</strong> gerektiren çok kompleks bir hikaye.</div> <div>Aslında <strong>Nihat</strong> <strong>Genç’in</strong> kompleks hikayesinin sırrı, onun kaypak “<strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>” imajı inşasında gizli idi. <strong>1956</strong> yılında <strong>Trabzon'un</strong> <strong>Faroz</strong> semtinde dünyaya gelen <strong>Nihat</strong> <strong>Genç'in</strong> ailesi <strong>Maçka'nın</strong> <strong>Yeşilyurt</strong> köyündedir. <strong>Volkan</strong> <strong>Konak</strong> ve <strong>Sunay</strong> <strong>Akın</strong> ile uzaktan akrabadır. <strong>Genç</strong>, itiraf ettiği gibi, <strong>Ofli</strong> <strong>Hoca’nın</strong> sembolize ettiği <strong>Karadeniz</strong> <strong>halk</strong> <strong>İslâmı</strong> ile şekillenmiş geleneksel bir <strong>İslâmî</strong> ortamda yetişmişti (*).</div> <div>Yine itiraf ettiği gibi, <strong>Nihat</strong> <strong>Genç’in</strong> de, <strong>Yaşar</strong> <strong>Nuri</strong> <strong>Öztürk</strong> gibi <strong>İslâm</strong> dininden <strong>Kemalizm</strong> dinine geçmesine <strong>Kemalist</strong> <strong>ilahiyatçı</strong> <strong>Hüseyin</strong> <strong>Atay</strong> vesile olmuştu.</div> <div><strong>Genç</strong>, iç dünyasındaki derin gerilimleri, çatışmaları, “<strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>” imajına yansıtmıştı. <strong>Hürriyet</strong> Gazetesi'nin 14 Ekim 2001 tarihli ekinde verilen bilgiye göre:</div> <div>“Yıl 1988. Nihat Genç, bir grup gencin çıkardığı Çete dergisinde 'Ofli Hoca' başlıklı seri hikâyeler kaleme alıyor. Hikâyeler o denli tutuluyor ki hemen bir yıl sonra Ofli Hoca-Şeriatta Ayıp Yoktur adıyla kitaplaştırılıyor.” (**).</div> <div>“<strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>”, aslında <strong>Karadeniz</strong> insanının mizahîlik ve dobralığı ile <strong>Müslüman</strong> hamiyeti ve samimiyetinin birleşmesinin ürünü sempatik bir tip olarak tanınmıştır.” “<strong>Ofli Hoca” tabirini ben icat ettim</strong>” diye övünen, dürüstlük abidesi geçinen <strong>Genç</strong>, iç dünyasında yaşadığı çatışmalara ve değişen siyasî tavırlarına göre dört tane “<strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>” imajı üretti:</div> <div><strong>1. Geleneksel Ofli Hoca:</strong> Samimî, dobra, espritüel halk hocası.</div> <div><strong>2. Öcü Ofli Hoca:</strong> Kemalist imaja göre çember sakallı, kazma dişli, uçkuruna gevşek, şehvetperest, din istismarcısı hoca (Bu konuda Cübbeli Ahmet, Nihat Genç’in yazısından dolayı davalık olduklarını duyurdu).</div> <div><strong>3. İdealist Ofli Hoca:</strong> Dini ve milleti sömüren muktedir İslâmcılara savaş açmış dobra, hakperest Nihat Genç.</div> <div><strong>4. Modernist Ofli Hoca:</strong> Uydurulmuş din yerine indirilmiş dini, İslâm’ın özünü keşf eden Hüseyin Atay.</div> <div><strong>Nihat</strong> <strong>Genç’in</strong> <strong>İslâmcılık</strong> devresinde <strong>Hakan</strong> <strong>Albayrak</strong> ile <strong>1989</strong> yılında çıkardığı <strong>Çete</strong> dergisi, ilk sayısında şöyle tanıtılıyordu:</div> <div>“<strong>ÇETE</strong> <strong>Dergisi</strong> (İlk Sayı: 1, Mayıs 1989) Dergiyi <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong> ve <strong>Hakan</strong> <strong>Albayrak</strong> Çıkarır, Ayetullah Muntazeri, Orhan Gencebay, Borçka Yaylası Gürcü Kızlar.”</div> <div><strong>Genç</strong>, <strong>İslâmcı</strong> <strong>Hakan</strong> <strong>Albayrak</strong> ile birlikte <strong>Çete</strong> dergisini çıkardıkları yıllarda <strong>İslâmcı</strong> mahallede dolaşıp <strong>Müslümanlara</strong> ağza alınmayacak laflar ederdi. Ancak o, <strong>İslâmcı</strong> anarşistlikte istikbal görmeyince <strong>Kemalist</strong> anarşistliğe dümen kırdı, <strong>İslâmcılıktan</strong> milliyetçiliğe, milliyetçilikten ulusalcılığa kaydı. <strong>İslâm’ı</strong> içeriden tenkit, <strong>İslâmcılara</strong> içeriden vurmak zordu, dışarıdan kolaydı. <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong> de “<strong>Sû-i misal emsal olmaz.</strong>” kaidesine rağmen, bütün <strong>Kemalistler</strong> gibi, hep <strong>Cübbeli</strong> <strong>Ahmet</strong> gibi din istismarını meslek edinmiş kötü örnekler üzerinden <strong>Müslümanlara</strong>, tarikat ehline vurdu, <strong>Mahmud</strong> <strong>Efendi</strong> gibi bir iman ve ahlak abidesini <strong>Kemalist</strong> <strong>Toktamış</strong> <strong>Ateş</strong> kadar bile takdir etmedi. Dolayısıyla <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong>, davasında asla samimî değildi.</div> <h3><span><strong>Derdim insanlar değil kavramlar…</strong></span></h3> <div><strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong> ile görüşmek nasib olmadı. Önceki (1938-2002) medenî kanuna göre evlenmiş on binlerce genç kocanın yeni medenî kanuna (2002-) göre <strong>tecavüzcü</strong> diye hapse atılmasına vicdanı körelmemiş hiçbir insan dayanamazdı. Bazı <strong>CHP</strong> ve <strong>AK</strong> <strong>Parti</strong> milletvekilleri gibi ben de “<strong>Allah’ın helal kıldığı yaşta evlilik tecavüz değildir</strong>.” diye <strong>25</strong> <strong>Ocak</strong> <strong>2020</strong> tarihli bir tweetle bu zulme karşı çıkmıştım. Bunun üzerine <strong>Nihat</strong> <strong>Genç’in</strong> kurduğu <strong>Veryansın</strong> <strong>TV</strong> dâhil <strong>İslâm</strong> düşmanı medya, “<strong>çocuk evliliğini savunan profesör</strong>” diye aleyhime linç kampanyası açmıştı.</div> <div>Hatta ne hazindir ki aynı okulda (İstanbul İmam-Hatip Lisesi) okuduğumuz, <strong>1980’li</strong> yıllarda aynı çevrede yetiştiğimiz <strong>İbrahim</strong> <strong>Kiras’ın</strong> gazetesi <strong>Karar</strong> bile, bazı <strong>CHP</strong> ve <strong>AK</strong> <strong>Parti</strong> milletvekilleri gibi sırf bir insan hakkını savunduğum için şahsıma saldıran <strong>İslâm</strong> <strong>düşmanı</strong> gazeteler sürüsüne katılmıştı. Düşünün, aynı mahalleden bildiğiniz biri, bırakın size destek vermeyi, kâfirlerle birlikte size saldırıyordu. Bunlar için <strong>İslâmcılıktan</strong> dönüş, <strong>İslâm’dan</strong> dönüş olmuştu.</div> <div>Bunun üzerine ben de <strong>Şaban</strong> <strong>Abak</strong> gibi ortak dostlarımızın vesilesiyle <strong>Nihat</strong> <strong>Genç’i</strong> telefonla arayarak sitem etmiştim: “Abi siz, emperyalizm, zulüm karşıtı olduğunuzu iddia ediyorsunuz ama sırf bir yasal değişiklikten dolayı on binlerce masum gencin tecavüzcü diye hapse atılmasına, çocuklarının babasız bırakılmasına nasıl sessiz kalıyorsunuz? Bırakın bu zulme karşı çıkmayı, benim gibi karşı çıkanlara saldırıyorsunuz? Bu nasıl iştir?”</div> <div>Bu misale göre <strong>Nihat</strong> <strong>Genç’in</strong> zulüm karşıtlığı, edebiyattan ibaretti. O, gözünün önündeki <strong>mazlumlara</strong> <strong>adalet</strong> için kılını kıpırdatmadan <strong>adalet</strong> <strong>mücadelesi</strong> veriyordu! Bu tavrıyla adeta şunu diyordu: Benim derdim insanlar değil, kavramlar.</div> <div>Bu, tam da <strong>Aliya</strong> <strong>İzzetbegoviç’în</strong> tesbitini hatırlatan bir tavırdı: “<strong>Tek tek insanları sevemeyenler, insanlık (hümanizm) kavramını icat etmişlerdir; hem kullanmak hem de rahatlamak için</strong>.”</div> <div><strong>Genç</strong>, telefondaki bu sitemkâr sözlerime tatminkâr bir cevap veremedi, kem-küm etti ama bu ara da dilinin altındaki baklayı çıkardı. Önceki (1938-2002) <strong>Türk</strong> <strong>Medenî</strong> <strong>Kanunu</strong>, evlenmede “<strong>Allah’ın helal kıldığı yaşı</strong>”, yani evrensel <strong>bülûğ</strong> <strong>çağını</strong> esas alıyordu. <strong>Genç</strong>, bana ne dese beğenirsiniz: “<strong>Dostum, “Allah’ın helal kıldığı yaş” dersen, işi şeriata dayandırırsan olmaz işte!</strong>” Yani bu kafaya göre, “<strong>Kemalizm’in helal kıldığı yaşta, Kemalist medenî kanuna göre evlenenler</strong>” diyebilirdin ama “<strong>Allah’ın helal kıldığı yaşta evlenenler</strong>” diyemezdin!</div> <div><strong>Ofli</strong> <strong>Hocanın</strong> temsil ettiği geleneksel <strong>İslâm</strong> ortamında yetişmiş <strong>Genç</strong> gibi birinin, bana “<strong>Allah’ın helal kıldığı yaş diyemezsin</strong>” demesi, <strong>Kemalist</strong> olduktan sonra <strong>İslâm</strong> <strong>karşıtlığına</strong> savrulması ne hazindi! Bir <strong>Kemalist’in</strong> <strong>İslâm</strong> <strong>düşmanı</strong> olmaması imkânsızdı; <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong>, bunun istisnası olmadığını gösteriyordu. Velhasıl <strong>Genç</strong>, <strong>Veryansın</strong> <strong>TV</strong><strong>’de</strong> çıkan hakkımdaki iftira haberlerini kaldırmadığı gibi devam etti. Ben de mecburen <strong>Veryansın</strong> <strong>TV</strong>, <strong>Karar</strong> ve diğer <strong>İslâm</strong> <strong>düşmanı</strong> gazetelerde çıkan hakkımdaki <strong>iftira</strong> <strong>haberlerini</strong> mahkeme kararıyla kaldırttım.</div> <h3><span><strong>İdealist Ofli Hocanız…</strong></span></h3> <div>Hâsıl-ı kelam, <strong>Nihat</strong> <strong>Genç’in</strong> hikâyesi, bütün savrulmalar gibi derin çelişkiler, tutarsızlıklar, zikzaklarla dolu bir hikâyeydi. Ancak dijital medya, cilalı imaj devrinde bunlar, “<strong>idealist, yiğit adam, yılmaz hakperest Nihat Genç</strong>” imajıyla kamufle edilmiş, bu kamuflaj, vefatından sonra “<strong>Kör ölür badem gözlü olur</strong>.” psikolojisiyle pekiştirilmişti. Hâlbuki ortaya koyduğum hakikatlere göre vefatından sonra <strong>Müslümanlarca</strong> denecek şey, “<strong>Onu iyi bilmezdik</strong>.” olacaktı.</div> <div><strong>Nihat</strong> <strong>Genç’in</strong> derin psikanalize muhtaç hikâyesi, <strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong> imajında gizliydi. Onun içindeki çatışmalar, dışındaki savrulmalara göre değişen kaypak <strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong> imajının gayesi, kendisine biçtiği “<strong>Dini ve milleti sömüren muktedir İslâmcılara savaş açmış, idealist, dobra, hakperest yeni Ofli Hocanız Nihat Genç</strong>” idi. Onun gibi devamlı <strong>şeyhleri</strong>, <strong>cemaatleri</strong>, <strong>tarikatları</strong> karalayan birinin kendisi aslında <strong>Kemalist</strong> <strong>kılıklı</strong> <strong>bir</strong> <strong>tarikat</strong> <strong>ve</strong> <strong>cemaat</strong> kurarak <strong>şeyhi</strong> olmuştu. Aradaki tek fark, müridlerinin “<strong>Nihat</strong> <strong>Efendi</strong>” yerine “<strong>Nihat</strong> <strong>Abi</strong>” demeleriydi. <strong>Genç’in</strong> YouTube sohbetlerini yaptığı dekor bile, bir <strong>tekkenin</strong> <strong>postunu</strong> andırıyordu.</div> <div><strong>Kadir</strong> <strong>Mısıroğlu</strong> ile <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong>, normalde mukayese edilemeyecek kişiler olsalar da ortak ve farklı yönlerini ortaya koyacak bir mukayese, <strong>Genç’in</strong> şahsiyetinin daha iyi görülmesini sağlayacaktır. Ortak yönleri itibariyle ikisi de <strong>Trabzonlu</strong>, <strong>öfkeli</strong> ve <strong>samimî</strong> idi ama <strong>Kadir</strong> <strong>Mısıroğlu</strong>, hak <strong>İslâm</strong> davasının, <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong>, batıl <strong>Kemalizm</strong> davasının neferi idi. Kaldı ki “<strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>” çarpıtmasından dolayı <strong>Genç’e</strong> samimî, dürüst demek bile zordu. Ancak buradaki “<strong>samimiyet</strong>” kelimesi, daha <strong>nötral</strong>, batıl davada <strong>kararlılık</strong> mânâsında kullanılabilirdi.</div> <div><strong>-Kadir Mısıroğlu:</strong> Hak davanın samimî neferi</div> <div><strong>-Nihat Genç:</strong> Batıl davanın samimî neferi</div> <div>.</div> <div><strong>Bedri Gencer, dikGAZETE.com</strong></div> <div>(*) https://www.youtube.com/watch?v=02gJ5-0u0pY</div> <div>(**) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/temel-in-pabucu-damda-oflu-hoca-silip-supuruyor-38275675</div> <div>***</div> <h3><span>ZEYL</span></h3> <h3><span><strong>Ofli Hoca’nın Fikirsiz İdeolojisi</strong></span></h3> <div>Bu yazıyı yazdıktan sonra <strong>Nihat Genç’in</strong> bir gençlik konuşmasını dinleyince bu zeyli ekleme ihtiyacı duydum. <strong>Genç,</strong> bu konuşmasında memleketi Trabzon’da yaşadığı yirmi yaşına kadar futbol oynadığını, hayatında kitapla hiçbir ilişkisi olmadığını, yirmi yaşında Ankara’ya üniversite okumaya geldikten sonra kitapla tanıştığını itiraf ediyor: “<strong>Yirmi yaşına kadar kitabı ne sevdim ne yakınından geçtim, sürekli top oynadım. Trabzon’daki bütün hayatım top oynamakla geçti.”</strong> (***)</div> <div><strong>Müslüman</strong> filozofların pîri <strong>İbni</strong> <strong>Sina</strong> ise, talebesi <strong>Abdülvâhid</strong> <strong>el-Cüzcânî’ye</strong> şöyle demişti:</div> <div>“<strong>On sekiz yaşıma kadar öğrendiğim bilgiler dışında sonradan yeni hiçbir şey öğrenmedim, sadece öğrendiğim bilgilerde derinleştim</strong>.”</div> <div>Her âlim-aydın gibi <strong>İbni</strong> <strong>Sina’nın</strong> da böyle sağlam bir ilme dayanan bir fikrî duruşu, ideolojisi vardı. “<strong>İdeoloji</strong>” kelimesi fikirden (idea), fikir ilimden gelir. <strong>Necip</strong> <strong>Fazıl</strong>, <strong>Kadir</strong> <strong>Mısıroğlu</strong>, <strong>İsmet</strong> <strong>Özel</strong> gibi öfkeli, radikal olarak tanınan <strong>Müslüman</strong> aydınların hepsinin ideolojisi, sağlam bir ilim ve fikre dayanıyordu. Ancak <strong>Nihat</strong> <strong>Genç’te</strong> olduğu gibi, böyle bir entelektüel altyapıdan mahrum olan, ilim yerine cehaletten beslenen politik öfke ve radikalizmin küfürbazlık ve fanatizme dönüşmesi mukadderdi. Yani mesele, Nihat Genç’in ideolojik tavrının tayininden önce, onun böyle bir tavır alacağı entelektüel altyapısının varlığı idi. </div> <div><strong>Genç</strong>, aslında bu entelektüel donanım zaruretinden kaçış için, “Kemalist” ile tavsif edeceği “<strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>” tipini kurgulamıştı. Aslında <strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>, “<strong>Karadenizli</strong> <strong>âlim</strong>” demekti. <strong>Âlim</strong> olma, ciddî bir medrese tahsiline bağlıydı. Yirmi yaşına kadar futbol oynamaktan kitap yüzü görmemiş <strong>Genç</strong> için elbette böyle ciddî bir medrese tahsiliyle âlim olmak hayaldi. O yüzden <strong>Genç</strong>, “<strong>Karadenizli âlim</strong>”den ürettiği “<strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>” karikatürünü rol modeli olarak aldı. Yirmi yaş öncesi-sonrası itirafının da gösterdiği gibi, onun kendisine biçtiği rol, ne <strong>İslâm</strong> âlimi, ne <strong>Kemalist</strong> düşünürdü; muktedirlere fırça atan, ayar veren, asabı bozuk, ağzı bozuk, vatansever <strong>Kemalist</strong> <strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>, <strong>Karadenizli</strong> kanaat önderi idi.</div> <div><strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong> gibi asabı ve ağzı bozuk bir <strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong>, ancak <strong>Kemalist</strong> olabilirdi. Zira <strong>Türkiye’de</strong> cehalete dayalı politik öfke ve radikalizmden doğan küfürbazlık ve fanatizmin prim yapacağı tek ideoloji <strong>Kemalizm</strong> idi. <strong>Kemalizm</strong>, hiçbir bilgi ve fikir gerektirmeden, rakı ve ekoseli süveter gibi fetişlerle, heykel, resim ve dövmelerle, emoji ve giflerle, yani <strong>saf</strong> <strong>cehaletle</strong> savunulacak tek ideoloji idi.</div> <div><strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong>, bir gençlik dergisinde (1989, Çete) yazdığı yarı folklorik, yarı pornografik <strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong> hikâyeleriyle tanınmıştı. Yazı ve konuşmalarına bakıldığında hiçbir konuda yeterli bir bilgisi ve fikrinin olmadığı, kavramlarla düşünemediği görülüyordu. Bir konuşmasında “<strong>Benim fikir hayatına kazandırdığım “Ofli Hoca, bu topraklar” gibi kavramlar vardır</strong>.” diye komik iddialarda bulunması, bu yüzdendi. <strong>Türkiye’de</strong> Cumhuriyet devrinde, bilhassa <strong>Soğuk</strong> <strong>Savaş</strong> devrinden (1900) sonra ilim ve fikirle birlikte ideoloji de kalmamıştı. O yüzden <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong> gibi <strong>Kemalist</strong> <strong>Ofli</strong> <strong>Hoca</strong> takılanlar, “<strong>vatanseverlik</strong>” gibi yuvarlak kavramlardan ürettikleri boş ideolojilere sarıldılar. <strong>Genç</strong>, bir yazısında “<strong>vatanseverlik</strong>” kavramını şöyle tanımlıyordu:</div> <div>“<strong>Bizler kendi toprağını çiçek gibi bakıp besleyen, kendi yağıyla kavrulan, ayağını yorganına göre uzatan bir ‘vatanseverlik’ kültüründen geliyoruz</strong>.” (****).</div> <div><strong>Nihat</strong> <strong>Genç’e</strong> “<strong>Müslüman düşünür, milliyetçi düşünür, Kemalist düşünür</strong>” gibi objektif ideolojik bir tanım bulamayan şaşkın <strong>Müslümanlar</strong>, “<strong>ama</strong> <strong>vatanseverdi</strong>” diye takdir ediyorlar! “<strong>Bizim inandığımız “vatan” ile onun inandığı “vatan” aynı mı?”</strong> sorusunu sormuyorlar. Ve <strong>Şeyh</strong> <strong>Said</strong>, <strong>İskilipli</strong> <strong>Atıf</strong> gibi aziz <strong>Müslüman</strong> şehidlere “<strong>vatan</strong> <strong>haini</strong>” diyen <strong>Nihat</strong> <strong>Genç</strong> gibi bir “<strong>vatan</strong> <strong>severe</strong>” (!) rahmet dilemenin dinî hükmünü, uhrevî vebalini düşünmüyorlar.</div> <div>.</div> <div><strong>Bedri Gencer, dikGAZETE.com</strong></div> <div>(***) https://x.com/sedatyener/status/1941506224282911076</div> <div>(****) https://www.veryansintv.com/yazar/nihat-genc/kose-yazisi/ittihatcilik-yeniden-hortlarken</div> <div></div> <div></div> <div></div>