MOSKOVA
Batılı ülkelerin desteği ile Karadeniz’de gerilimi tırmandıran, NATO silahlarını Rusya'nın sınırlarına kadar taşıyan Ukrayna, Moskova'dan askeri operasyon emri verilmesinin ardından batılı ülkelerden daha fazla 'destek' dilenmeye başladı.
Elbette ki batılı ülkelerin planları tek tek işlerken Rusya'nın zayıflatılması amaçlandı ve daha önce sundukları 'Güvenlik Garantileri' dünyaya unutturuldu.
Rusya'nın, ABD'ye sunduğu güvenlik garantilerini hatırlatmak gerekirse; NATO'nun, eski sınırlarına geri dönmesi, silahların kontrolünün sağlanması gibi yapıcı öneriler vardı.
Aslında Rusya'nın bu önerileri tüm dünyada yapıcı bir hamle olarak görülürken Batı'nın planları dışında bir öneriydi.
Bir 'Vampir' gibi kanla beslenen Batı'nın savaşlardan nasıl çıkar elde ettiklerini hatırlatmakta da yarar var.
Savaş sektörünün yaratıcısı olan batılı ülkeler, Rusya'nın bu talebini kabul etseydi, gelecek yıllarda alışılageldik yöntemlerinin dışında hareket etmiş olacaktı.
Elbette savaşlardan beslenemeyen batılı ülkelerin bu olasılığın dışında dünya toplumlarına faydasının olmadığı aşikar.
Dünya için en büyük tehditlerden olan ABD ve İngiltere, Rusya'nın sunduğu güvenlik garantilerini unutturmak için Kiev rejimine "cesaretlendirme" butonuna basarak savaşın fitilini ateşledi.
Daha egemen devlet olma bilincini hafızasına alamayan Kiev rejimi, doğrudan Donbass cephesinde yığınaklarını yapıp saldırı için hazırlığa geçti. Rusya'nın cephe istihbaratı, bu hareketliliği gördüğü için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, özel askeri operasyon kararı aldığını biliyoruz.
İşte bu yöntemle Rusya'nın sunduğu 'Güvenlik Garantileri' önerisi unutturuldu.
Çünkü; Batı, kan ile beslenmeye alışmıştı. Barış onların dünyasında onlara uzak bir kavramdı.
Kiev rejimi ordusunu ve faşist birlikleri eğiten ABD, İngiltere ve onların kontrolündeki diğer batılı ülkeler ayrıca Ukrayna'ya yasa dışı olarak silah pompalamaya devam ediyor.
Ancak kan dökmesi için Kiev'e silah sağlayan Batı, İran'a, Rusya'ya insansız hava araçları sattığı için yeni yaptırımlar planlıyor.
Öne sürdükleri şey ise “İran silahları ile Rusya'nın, Ukrayna'da kan döktüğü” iddiası. Kendilerinin silahlarıyla dökülen kanları, gözleri görmüyor bile.
Aynı batılı ülkeler, son olarak Kiev rejimine terör saldırıları taktikleri öğreterek Rusya'ya ait kritik noktaları hedef haline getirtebiliyor.
Örneğin; Kiev Köprüsü veya nükleer santraller Kiev rejimi tarafından terör saldırılarının hedefi oluyor.
Son olarak Batı'nın faşist askeri öğrencileri, 'Tahıl Koridoru Anlaşması' doğrultusunda gıda taşıyan gemilerin güvenliğini sağlayan Rus donanmasına ait gemilere terör saldırısı düzenledi.
İngilizlerin, Kiev rejimi askerlerine verdiği desteğin altını çizmekte de tekrar fayda var.
Burada amaç şu;
Rusya'nın bu anlaşmadan çekilmesini sağlayarak dünyada artan saygınlığının aşağıya çekilmesi. Çünkü Ukrayna'dan çıkan tahıllar yoksul ülkelere ulaşamayacak!
Avrupa ve Batı, tahıl anlaşması sayesinde ihtiyaçları doğrultusunda hangarlarını doldururken Rusya'nın, Ukrayna tahılının yoksul ülkelere gönderilmediğine yönelik eleştirilerinin unutturulması gerekiyordu.
Planları doğrultusunda Rus donanmasına saldırı yapılarak Rusya'nın anlaşmadan çekilmesi sağlandı.
Bundan sonra ne olmalı?
Kiev rejimi olsun veya olmasın, Birleşmiş Milletler, Türkiye ve Rusya, limanlarda bekleyen tahılın yoksul ülkelere ulaştırılmasına yönelik anlaşma sağlamalı.
Ukrayna'nın itirazı veya Batı'nın bu konudaki engellemeleri aslında Karadeniz'deki provokasyonun nasıl planlandığını ve ne amaçlandığını açığa çıkaracaktır.
Bu nedenle Rusya'nın acil olarak bu anlaşmadan çekilmek yerine, devlet kültürü gereği bu tahılın yoksul ülkelere ulaştırılması için çaba sarf etmesi gerekir.
Üstelik Ukrayna tahılı konusunda bir uzlaşı sağlanamazsa Rus tahılının, Türkiye ile iş birliği yapılarak yoksul ülkelere gönderilmesi amaçlanmalı.
Rusya, yeni alternatif tahıl anlaşması için Türkiye ile hızlıca müzakere ve program çıkarmalı. Çünkü Türkiye olmadan bölgeden tahılın çıkması mümkün değil.
Rusya'nın veya Ukrayna tahılının acilen yoksul ülkelere ulaştırılması hem Türkiye hem de Rusya'nın yapıcı rolünü ortaya koyacaktır.