Türkiye-Rusya ilişkilerinin temel dinamikleri

Türkiye-Rusya ilişkilerinin temel dinamikleri

Türkiye-Rusya İlişkilerinin Temel Dinamikleri

Türkiye ile Rusya ilişkisi birkaç temel dinamik üzerine kuruludur:

  • Coğrafi yakınlık ve tarihsel etkileşim;
  • Güç dengeleri, büyük güç rekabeti ve bölgesel jeopolitik çıkarlar;
  • Türkiye’nin hem Batı (NATO, ABD, AB) hem de Rusya ile dengeli bir ilişki kurma arayışı (“çok boyutlu dış politika”, “stratejik özerklik” söylemleri);
  • Askeri, ekonomik, enerji ve güvenlik alanlarındaki işbirliği ile aynı zamanda ihtilaflar (Örneğin Suriye, YPG, Karadeniz, Karabağ gibi bölgelerde).

Bu çerçevede Ankara’nın yaklaşımı hem “rekabet + işbirliği” karışımı hem de “arabulucu/denge koruyucu” işlev ile karakterizedir.

1. Türkiye’nin Siyasi ve Diplomatik Bakışı

1.1 Ukrayna Sorunu & Kırım 

Türkiye, Rusya’nın 2014’teki Kırım kararını tanımamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türk devletinin resmi söylemi buna dair uluslararası hukuka dayanarak “gayrı meşru” vurgusu taşımaktadır. 

Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığı Türkiye için diplomatik açıdan kırmızı çizgilerdendir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı, “Kırım Tatarları” meselesi üzerinden hem kültürel/tarihi bir bağ hem de Türkiye’nin dış politikasında sorumluluk algısı üzerinden bu konuyu ön planda tutmaktadır.

Diplomatik arabuluculuk rolü: Türkiye, Rusya’nın 24.Şubat.2022 tarihinde başlattığı Özel Askeri Operasyonun ilk döneminden beri hem Kiev hem de Moskova ile iletişim kanallarını açık tutmaktadır. İstanbul’da barış görüşmeleri teklifleri, “Karadeniz Tahıl Girişimi” aracılığıyla tahıl koridoru oluşturulması, esir takasları gibi girişimler bu çabaların parçasıdır. 

1.2 Suriye ve Ortadoğu

Suriye konusu, Türkiye‑Rusya ilişkilerinin en hassas sahalarından biridir. Özellikle Suriye’nin kuzeyindeki, PKK/PYD/YPG konusu, sınır güvenliği, terörle mücadele gibi konularda Ankara’nın güvenlik kaygıları Rusya ile doğrudan veya dolaylı olarak kesişmektedir.

Türkiye, Suriye’deki yeni yönetimle ilişkileri Esad iktidarının devrilmesinin yeniden tanımlamaya çalışıyor. Özellikle askeri üslerin statüsü, ülkenin yeniden inşası, göçmenlerin dönüşü gibi alanlarda hem Rusya’nın hem Şam’ın yaklaşımı bu noktada önem arz ediyor.

Rus üsleri: Lazkiye’deki Hmeymim Hava Üssü, Tartus Deniz Üssü gibi askeri yerleşkelerin devamı, Suriye yönetiminin düşmesi veya istikrar kazanması senaryolarında Türkiye için önemli parametreler olarak göze çarpıyor. Türkiye, bu üslerin durumu konusunda Suriye’deki yeni iktidarın Rusya ile yaptığı anlaşmalara saygı duyulacağını belirtmesi konusunda oldukça memnun görünüyor.

1.3 Askeri ve Güvenlik Politikaları

Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye sınırlarındaki tehdit algılarını (özellikle PKK/PYD/YPG) ve bunların Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve iç güvenliği üzerindeki etkilerini öncelikli risk unsuru olarak görmektedir. Rus Hava Kuvvetleri’nin faaliyetleri, Suriye’deki hava sahası ve sınır güvenliği meseleleri Ankara için kritik önem arz ediyor.

Türkiye, hem NATO üyesi olması hem de Rusya ile savunma sanayi alanlarındaki alışverişleri (Örneğin: S‑400 Hava Savunma Sistemleri) nedeniyle Batılı müttefikleri ile Rusya arasındaki denge politikasında baskı hissetmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin mevcut düzende sürdürdüğü askeri alanda bağımsızlık ve askeri kapasitesini geliştirme çabaları oldukça kritik önem arz etmektedir.

Savunma sanayi: Bayraktar TB2 İnsansız Hava Araçları gibi sistemlerin Ukrayna’ya gönderilmesi, askeri işbirliği ve teknoloji paylaşımı, Ankara’nın bölgesel güç ve teknolojik özerklik hedefine işaret etmektedir.

1.4 Ekonomi ve Enerji Politikaları

Enerji, Türk‑Rus ilişkilerinin en merkezî unsurlarındandır. Türkiye, Rus doğalgazına ciddi derecede bağımlıdır. Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı ve Akkuyu Nükleer Santrali projeleri, bu işbirliğinin somut noktalarıdır.

Ticaret hacmi: Özel Askeri Operasyon’un öncesi ve sonrasındaki dönemi incelersek; Türkiye‑Rusya arasında ticaret, karşılıklı yatırımlar kümülatif olarak milyarlarca ABD Doları düzeyindedir. Öte yandan Türkiye, Rus turistler için önemli bir tatil noktası olmaya devam etmektedir.

Bununla birlikte ABD, AB, Birleşik Krallık ve onların diğer müttefikleri tarafından Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar, Ankara’yı zorda bırakacak riskler taşımaktadır. Türkiye, yaptırımlara doğrudan katılmasa da finansal ve bankacılık işlemleri, ödeme sistemleri gibi alanlarda bu yaptırım politikalarının etkisi altındadır. 

2. Türk Güvenlik Kadrolarının Perspektifi

Buradaki “Güvenlik Kadrosu” kavramını şöyle açıklamak gerekir: Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı ve ülke içinde veya dışında faaliyetlerini sürdüren istihbarat kurumları.

Türkiye Cumhuriyeti’nde sınır güvenliği, birinci önceliktir. Özellikle Suriye sınırındaki PKK/PYD/YPG varlığı, terör koridoru endişeleri, göçmen akınları gibi meseleler Türkiye’nin askeri planlamasında önemli yer tutar. Rusya’nın Suriye’deki rolü bu bağlamda hem işbirliği hem sınırlamalar (Örneğin: hava sahası denetimi, bombardımanların koordinasyonu) doğuruyordu. Şimdi bu noktada Rusya’nın Suriye’deki varlığı eskisi gibi olmadığı için şartlar değişecektir.

Ege ve Karadeniz’de deniz güvenliği: Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne atıfta bulunan Türkiye, Karadeniz’deki Rus askeri hareketlerini dikkatle izlemekte ve Boğaz geçişlerini düzenleyen haklarını savunmaktadır. Savaş gemileri gibi konularda Montrö’nün getirdiği kısıtlamalara bağlı olarak hem kendi çıkarlarını hem uluslararası hukuku esas alır.

Modernizasyon ve savunma sanayi: Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı, yerli üretimi ve dış bağımlılığı azaltmayı hedefliyor. Rus sistemlerine yönelik işbirlikleri (Örneğin: S‑400) var ama diğer taraftan NATO donanımı ve ABD kaynaklı teçhizatla uyum sorunları, yaptırımlar gibi riskler de Türkiye’nin dikkat ettiği hususlardandır.

Operasyonel işbirliği ya da eşgüdüm: Suriye hava sahasında Ruslarla koordinasyon, çatışmasızlık alanlarının belirlenmesi gibi hususlar kurumsal düzeyde askeri liderliğin dahil olduğu operasyonel diplomasi gerektirir. Kamu nezdinde Türkiye’nin Rusya ile ortak terör operasyonları yapması fikri mevcuttur. Rusya’nın Türkiye’nin tanıdığı terör örgütlerini tanıması ve Türkiye’nin de aynı anda Rusya’nın tanıdığı terör örgütlerini tanıması bölgesel güvenlik açısından oldukça kritik bir konu olacaktır. 

3. Ekonomik Kadronun (Bakanlıklar, Ticaret, Finans) Bakışı

Rusya, Türkiye’nin dış ticaret bağlamında önemli partnerlerinden birisidir. Hem ihracat hem ithalat açısından özellikle enerji, turizm, tarım ve inşaat sektörlerinde iş birliği olduğu açıkça ortadadır.

Enerji arz güvenliği: Türkiye’nin enerji arzı açısından Rusya’dan yapılan doğal gaz ithalatı hem arz çeşitliliği açısından risk hem de avantaj içeriyor. Buradaki en büyük avantaj, ucuz ve büyük miktarlı tedarik iken; en büyük risk ise Rusya gibi süper güçle olan ikili hatta diğer süper güçlerle olan çok boyutlu ve kapsamlı tüm uluslararası ilişkiler konularında yapılması gereken zaaflardır. Öte yandan Akkuyu Nükleer Santrali projesi, uzun vadeli enerji stratejisinde nükleer enerjiye geçiş yönünde büyük yatırım olarak görülüyor.

Finansal konular: Türkiye, Rusya ile olan ticari ödemeler konusunda alternatif sistemler ve yaptırım risklerini azaltacak formüller üzerinde duruyor. Türk bankalarının Ruslarla ticaret ve turizm kaynaklı ödemelerde yaşadıkları sıkıntılar açıkça ortada. Bu noktada günümüz dünyasının artık bir normu haline gelmiş kriptoparalar ön plana çıkabilir. Pekala bu finansal araçların henüz resmi olarak ne Türkiye ne de Rusya’da ticari alanda kullanılamadığı biliniyor. Ancak bu araçlar üzerinden iki ülke arasındaki ticaretin devamlılığı sağlanabilirse; dijitalleşmenin öncüsü bir girişim olarak tarihe geçebilme fırsatı ortaya çıkacaktır.

Turizm: Rus turistler, Türkiye için büyük bir gelir kaynağı. Türkiye’nin turizm stratejisinde Rus turist sayısı önemli bir değişken. Bu alanda politik gerilimler olsa bile ekonomik kadro turizmin devamlılığı için siyasi riskleri minimize etmeye çalışıyor. 

4. ABD‑Türkiye İlişkileri ve Rusya Bağlantılı Dinamikler

4.1 ABD ile Stratejik Rekabet ve Ortaklık 

Türkiye, NATO üyesi olarak ABD ile savunma ve güvenlik alanında işbirliği içinde. Ancak S‑400’lerin alınması yüzünden ABD ile gerilim oluşmuş, CAATSA yasası bağlamında yaptırımlar söz konusu olmuş ve F‑35 programından çıkarılma gibi sonuçlar doğurmuştur. Bu durum Ankara için hem güvenlik politikası hem savunma sanayi stratejisinde ABD’ye bağımlılığı azaltma arayışını hızlandırmıştır.

Türkiye, ABD’nin Suriye’de PKK/PYD/YPG destekleyen politikalarını kendisi için tehdit olarak algılıyor ve bu nedenle ABD’ye karşı eleştirilerde bulunuyor. ABD‑Türkiye arasında terörle mücadele, sınır güvenliği gibi alanlarda çeşitli anlaşmazlıklar ve pazarlıklar var.

F-16’lar, savunma sanayi işbirlikleri ve ABD ile silah alımları gibi konular Türkiye açısından hem siyasi hem askeri olarak önemli. Ankara, ABD ile bu alanlarda daha dengeli ve Türkiye’nin çıkarlarını koruyan bir ilişki talep ediyor.

4.2 Vaşington Perspektifinden Ankara-Moskova İlişkileri

ABD’nin Türkiye üzerindeki baskısı, Türkiye‑Rusya ekonomik ilişkilerinin bazı alanlarında sınırlandırmalar yaratıyor. Özellikle finansal işlemler, yaptırımlar, Rus turistlerin Türkiye’deki harcamaları ya da Türk bankalarının Rusya ile işlemleri ABD’nin dış politika/uluslararası yaptırımlar rejimi ile uyumlu hale getirilmeye çalışıyor. Türkiye bu baskılar altında “ilişkiyi tamamen koparmadan” çıkarlarını korumayı amaçlıyor.

ABD Türkiye’den, Ukrayna’ya destek yönünde daha açık adımlar, Rusya’ya karşı daha net bir duruş bekliyor. Türkiye ise bu beklentileri zaman zaman karşılamakla birlikte tam bir taraf olmaktan kaçınma eğiliminde. Türkiye, çatışmaların durdurulması, barış görüşmelerinin başlaması, uluslararası hukukun gözetilmesi gibi evrensel ilkeler üzerinden ABD ile paralel söylemler kuruyor.

5. Sonuç 

  • Türkiye, hukuki olarak, Dünya’nın geri kalanı tanımadığı sürece, Kırım’ın mevcut Rusya statüsünü tanımayacaktır. Bu noktada uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler kararları esas alınır. Öte yandan Kırım’da Kırım Tatarlarının güvenliği ve haklarının korunması hususunda Türkiye, ahlaki ve siyasi olarak konuyu her zaman gündeminde tutar.
  • Kırım’ın mevcut statüsü ve Özel Askeri Operasyon sonrası Karadeniz’deki dengeler alt üst oldu. Mevcut durum içerisinde Türkiye ile Rusya arasındaki potansiyel gerilimler, stratejik açıdan oldukça büyük risk oluşturmaktadır.
  • Özel Askeri Operasyonun devam etmesi yalnızca bölgesel istikrar açısından kritik önemde değildir. Aynı zamanda Türkiye için hem ekonomik hem de güvenlik konusunda maliyetleri artırmaktadır.
  • Türkiye’nin NATO üyesi konumu gereği uymak zorunda olduğu kuralları göz önünde bulundurursak; NATO ile Rusya arasında özellikle Ukrayna konumunda olası bir topyekun gerilim, Türkiye ile Rusya arasında bir potansiyel askeri sorunu ortaya çıkarabilir.
  • Suriye’de iktidarın değişmesiyle birlikte Türkiye’nin Suriye özelinde güvenlik sınırları, terörle mücadele, sığınmacı sorunu ve sınır hattındaki istikrar meseleleri yine önemli gündem maddeleri olarak ön plana çıkıyor. Bu bağlamda yeni düzende Rusya’nın Suriye’deki izlediği politikalar da Türkiye için önemli hale geliyor.
  • Suriye’de Esad iktidarı boyunca Rusya’nın oradaki askeri faaliyetleri, dönem dönem Türkiye için güvenlik tehdidi oluşturuyordu. Hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın Suriye’deki politikaları uzun yıllar çelişkiler yumağı içerisinde ilerledi.
  • Türkiye’nin Rusya’ya enerji konusundaki bağımlılığı ulusal güvenlik risklerini barındırmaktadır. Ancak buna ek olarak Türkiye’nin TürkAkım ve diğer enerji hatları üzerindeki transit ülke konumu, Türkiye’ye enerji koridoru rolü kazandırmaktadır. Bu da Türkiye için dış politikada manevra alanı sağlamaktadır.
  • Türkiye’nin ABD ile ittifak içerisindeki askeri güvenlik garantileri, savunma işbirliği ve NATO içi koordinasyon arayışı bir yandan devam ederken; öte yandan ABD’den terörle mücadele alanında işbirliği, Suriye’nin kuzeyine yönelik politikaların değişimi talebi ve F-16 ile F-35 gibi sistemlere erişim talebi gibi arzuları bulunmaktadır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son ABD ziyaretinde edindiği kazanımlar veya tavizleri de bu arzu ve beklentiler üzerine gerçekleşmiştir.
  • Türkiye’nin bölgesel düzeyde çıkan her çatışmada arabulucu rolünü üstlenme arzusu ve bunu zaman zaman yerine getirmesi, diplomatik prestij açısından oldukça büyük önem arz etmektedir. Öncelikle Rusya ile Ukrayna arasındaki arabuluculuk rolü ve akabinde İsrail ile Filistin arasındaki anlaşmalarda garantör ülke rolü, Türkiye’nin bölgesel aktör olarak gücünü artırmaktadır.
  • Türkiye, bölgesel aktör olarak gücünü artırırken; müttefikleriyle olan ilişkilerini krize sokmamak adına Rusya ile olan ilişkilerinde daha dikkatli davranmaktadır. Ancak güvenlik alanında sahada koordinasyonun sağlanabilmesi mümkün gözükmektedir.
  • Türkiye’de mevcut durumda iç politikada milliyetçiliğin ve ümmetçiliğin artışı sebebiyle Rusya’ya yönelik halk nezdinde eleştiriler artabilir. Bu bağlamda iç politik maliyetleri karşılamak adına devletin dışarıda Rusya ile karşı karşıya kalma durumu potansiyel olarak görülmektedir.

.

Ünver Sel, dikGAZETE.com

-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu (KTDF) Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı, Uluslararası Rusofili Hareketi Kurucu ve İcra Kurulu Üyesi, Nogay Kalkınma ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, Vietnam Eğitim ve Dostluk Derneği kurucu üyesi ve Eş Başkanı-

...