Türkiyelileşme Projesi ve Kamu Kaynaklarının Kullanımı

Devlette yeniden yapılanmadan bahsediliyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, daha tam olarak istenen seviyede Cumhurbaşkanımızın istek ve taleplerine karşılık veremiyor. 

Sisteme geçişte yapılan en büyük hatanın Başbakanlık personelininharman yeri’ misali, kamu kurumlarına hesapsız-kitapsız dağıtılması olduğunu her fırsatta dile getiriyorum. 

En azından, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı uhdesinde bazı birim ve nitelikli personel istihdam edilebilirdi. 

Mevzuat, güvenlik, idareyi geliştirme, kanun ve kararlar konusunda kendini yetiştirmiş, devletin hafızası niteliğindeki Başbakanlık personelinin yeni sistemde yok sayılmasının sancılarını halen yaşıyoruz. 

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde işlerin istenen kalitede ve hızda yapılamadığından söz ediliyor ve belki başkaca gerekçelerle “Külliye’de hareketlilik” olacağından bahsediliyor.

Bunun olacağını, geçiş sürecinde yakın dostlarıma söylemiştim ve tahminlerimin tuttuğunu üzüntüyle takip ediyorum. 

Cumhurbaşkanlığı, kendi personeline ve geçici görevde olanlara fark ödemesi yapıyor ve bu durumun cazibesi ne yazık ki kamu personellerinin iştahını kabartıyor. Bir de Cumhurbaşkanı personeli olmanın havası, yine Külliye’de çalışmanın tercih sebepleri arasında yer alıyor.

Devletimizin içinden geçtiği zorlu geçitten, ‘İkinci Milli Mücadele Dönemi’ de denebilir, bedenine yapışan virüsleri temizlemeden çıkması zordur ve acilen kamuda ehliyet ve liyakat tesis edilmelidir. 

Hangi makam, mevki veya koltukta olursa olsun devlete ihanet eden - etmeye meyilli olan kişiler (devlet için değil kendisi için çalışanlar) devlet organizmasından temizlenmelidir.

Kamu yöneticilerinin nefsine değil devlete koşulsuz bağlı olması için eğitimin önemi büyüktür. Orta vadede kamu yöneticilerinde milli kaliteyi mutlaka yakalamalıyız. 

Sadakat, ehliyet ve liyakatin yanında, vatan sevgisiyle dolu gençler tespit edilip, bunlara devlet terbiyesi ile beraber gerekli kanunlar, mevzuatlar (ne gerekiyorsa) öğretilecek bir okul açılıp bu okuldan mezun olanlar devlette görevlendirilmeli ve bu işlemler her yıl yeniden yapılmalıdır.

Kamu çalışanının milliyeti, dini inancı, siyasi tercihi olmaz. 

Bu kişiler, hiçbir şeyi devletten üstün tutamazlar. 

Adam kayırmacılık, usulsüzlük, rüşvet, yolsuzluk, vatana ihanet akıllarının ucundan bile geçmez. 

Bu kişiler olur da bu işlere tevessül ederlerse en ağır şekilde cezalandırılmaları gerekir. 

Ne yazık ki “yapanın yanına kâr” kaldığı düşüncesi, bürokraside hantallığa, gevşekliğe, hukuksuzluğa ve adam kayırmacılığa kapı aralıyor. 

Devletin acilen toparlanmaya ihtiyacı vardır. 

Dış tehditler ayyuka çıkmışken, Akdeniz'de sular ısınmışken bizim ayrışmamız ve kavga etmemiz doğru olmaz. Toplumun gerginliğine çareler üretip hızla 'Türkiyelileşme' projesini hayata geçirmeliyiz.

Bu konuda kısa vadede atılabilecek en olumlu ve rasyonel adım, Cumhurbaşkanımızın, AK Parti başkanlığından ayrılmasıdır.

Cumhurbaşkanlığı makamı, böylelikle daha tarafsız, uzlaştırıcı ve gerilimlerden uzak olacaktır. 

Cumhurbaşkanımız bunun sonrasında siyasi parti liderlerini ağırlayarak toplumsal uzlaşı için üzerine düşeni yapmalıdır. 

Kabine değişikliğinden söz ediliyor. 

Yeni kabineye, siyasi gelenekten gelmiş, toplumun her kesiminin kabul edeceği, tarafsız, liyakat sahibi, zorlu zamanlarda milli menfaatleri koşulsuz koruyacak isimler tercih edilmelidir. 

Ekonomik kriz, alt gelir grubunda ciddi sancılara ve borçlanmalara sebep olmuştur. 

Zaten krizlerden en çok zararı, fakir ve fukaralar görmektedir. Durum böyleyken ‘Türkiyelileşme’ sürecinde gelir dağılımdaki adaletsizlik ve savrulma sebebiyle kamu kaynaklarından en az istifade eden kesim olan alt gelir grubu, milli gelir pastasından en fazla faydalanan kesim olmalıdır. 

Rehabilitasyon olmadan tedavi başarıya ulaşamaz!

Aile, toplumun temel direği olduğuna göre alt gelir grubunun hakları çeşitlendirilip bu kesim gözetilmeden sosyal adaleti sağlamak mümkün değildir. 

Acil ehemmiyetli olmayan fonlar ve kamu harcamaları, disipline bağlanmış maaş ve sosyal yardım ödemeleriyle ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmalıdır. 

Daha önce yazdığımız gibi ‘Ev hanımlığı ödeneği’, Kamu personeline asgari 3 bin 500 TL ödeme yapılması, işçi ve memur maaşından verginin kaldırılması, çocuk başına 500 TL ödeme yapılması gibi pozitif teşvikler yakın gelecekte Cumhurbaşkanlığının gündeminde olmalıdır.

Vatandaş odaklı’ olmayan çalışmaların başarılı olma ihtimali yoktur. 

Kin, nefret, öfke söylemlerinin yerini barış, anlayış ve uzlaşı almalıdır. 

Bölünürsek yok olacağımızı iyice bellemeliyiz.

İnsanların yalnızlaştıkça ve geçim sıkıntısı içindeyken ahlaklı, erdemli, kültürlü, barışsever, uzlaşmacı olmasını bekleyemeyiz. Aile içinde yaşanan kavgalar, travmalar, cinsel yönelimler, insanımıza gereken özeni ve değeri vermediğimizden oluyor.

İnsanı yaşatamadığımız zaman, devleti ayakta tutmamız mümkün değildir. 

İnsanımızı yokluğa, sefalete, açlığa, bankalara mahkûm edemeyiz. 

Acilen kamu kaynaklarının yönetimi için Cumhurbaşkanı Yardımcısı atanması gereklidir. 

Kamu kaynaklarının yoksula, memura, işçiye, esnafa, çiftçiye, sanayiciye vb. nasıl dağıtılacağı önemli bir konudur ve yakın geleceğin en önemli meselesi olacaktır.

.

Muhammed Işık, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @leyli_serd , @dikgazete

...