BU AÇIDAN BAKINCA..
Sanırım, insan zaman geçtikçe unutuyor geçmişte yaşananları ki başkalarının yaşadıklarına şahit oldukça tepkisiz kalıyor istençsizce…
İnsan desteklenmeyip, haksızca eleştirilince farkında olmadan bir yaşamı da kökünden başlamadan çürütmüş olunuyor.
Bireyin kendi kararını verebilecek özgüvenini kazanması ne kadar zor ise kaybetmesinin de o kadar kolay olduğu bilinçsizliğiyle hareket etmekteyizdir.
İnsanların önyargıya dair yeterince bilgi sahibi olmayışından da kaynaklanmaktadır maalesef depresif yaşantıların birçok sebebi…
Bu açıdan bakınca bireylerde özellikle yeni hayata atılmış gençlerde “sevilmiyorum”, “yetersizim” bilinçaltı düşüncelerle özgüven yetersizliğinde çöküş başlamaktadır.
Önyargıyla hareket etmeksizin çevremizi muhakeme edebilmek için çok okumak, çok araştırmak, çok incelemek gerekir; bunları yaparken de farklı ortamları yaşayabilme ayrıcalığını kendimize kazandırabilmeliyizdir.
Farklı açılardan bakışlarımızı zenginleştirerek sözel ve imgesel yanlarımızı da eğitmeliyizdir.
Yani var olan yaşamsal hatıratların yoğun yükünün neden olduğu olumsuz duygular ve semptonların, anının değiştirilmesi üzerinden iyileştirilmesi öngörülerek, uzmanlarca takip edilmesi gereklidir.
İnsan yaşadıklarını atlatabilmesi için kendini kabullenerek nasıl bir yol alabileceğinin kararlaştırması gereklidir.
Her insanın kendince birçok endişe ve kaygıları olur, terkedilme, duygusal yoksunluk, kusurluluk, yetersizlik, sosyal izolasyon, bağımlılık vb. önemli olanı neden ve ne şekilde üstesinden gelinebileceğini öğrenebilmemizdir.
Birçok birey, hayatta günübirlik şekilde idame ederek geleceğini belirsizlikler içinde sürdüredursun; maalesef algılanmadığında vereceği tepkiler genelde agresif veya duygusuzca olacaktır. Buna sebep, toplumun artık donuk beklentisiz hal almışlığıdır.
Aslında bir şekilde kusurlu olduğunuzu ve sizi gerçekten tanıyan birinin, sizi sevip kabullenmesini beklerken ansızın soğuk tavırlarla davranışlarında değişiklikler gözlemenizde en büyük sebeb elbet kendinizden kaynaklanacaktır.
“Bu ne olabilir diye?” kendimize sormak yerine karşımızdakini önyargıyla suçladığımızda artık muhatap bulamayacak ortam hazırlamış oluruz.
Her şeyin sebebi olabileceğini unutmamalıyızdır.
Özdeğeri oldukça düşük, düzensiz, yaralayan, yoran ilişkiler ve aşırı fedakarlıklar, doğal beklentileri hayal kırıklıklarına yol açtırır.
Hiç de şaşırtıcı olmasa gerek…
Hem yaşananların cevabını kendi içinde aramak hem hayatta hem çevrenizdekilere dair soru işaretlerini sorgulamak ve cevabları hakkında farklı açılardan muhakeme edebilmek erdemliliği kazanmak gerektirir.
Her insan, olması gerektiği gibi hayatta tutunamamaktadır.