Osmanlı sosyal hayatına böylesine kurumlaşan kölelik, zaman zaman meritokrasi idare biçiminden kaynaklanarak, liyakatla kölenin lehine büyük faydalar sağlanılabiliniyordu.
Harem’den Saray Hatunluğu’na, ‘Hamaliye’den Kethüdalığa kadar yükselebilme imkanı bulunuyordu.
Bunlardan tezkiresi bulunan, Bozoklu Mustafa Paşa'nın kölesi, Ali Raik Efendi (Rahiki) Enderun’a girip mabeyinci, sonra Hazine-i Hümayün kethüdası oldu.
Hazine-i Hümayün kethüdalığından azledildikten sonra hacegan zümresine katılır, dört defa baş muhasebeci -1774, 1779, 1784, 1787 senelerinde- olur.
1790'da Defterdar-ı Şıkk-ı görevine atanarak Prusya savaşına muhalif oldu.
1794'de Baruthane nazırı olarak 1794 senesinde III. Selim tarafından yılda 5000 kantar barut üretilmesiyle görevlendirilirse de başarısız olur ve görevinden azledilir.
Mayıs 1794 senesinde vefat eder; Üsküdar’da medfundur.
Tezkiresi bulunan 1748 senesinde Liman Reisi Hasan Kaptan tarafından satın alınmış Gürcü kölelerinden Koca Yusuf Paşa, efendisine dürüst ve sadık oluşundan dolayı azad edilerek yanında hazinedar görevini icra etmiştir.
Hasan Kaptan'ın vefatıyla Kasımpaşa'da kahve işletmeye başlamıştır lakin bu arada da başkaları adına ticaret yaparak nam salmıştır.
Zamane Sultan I. Abdülhamid, yeğeni Şehzade Selim hakkında fena bir harekette bulunmamış, bununla beraber devlet idaresini Gazi Hasan Paşa ile onun adamı Yusuf Paşa'ya bırakmıştı.
Yusuf Paşa, işi gereği saray ve devlet adamlarıyla tanışarak durumunu güçlendirdi ve Ağustos 1785'te Mora Valiliğine, 24 Ocak 1786’da 1. Abdülhamid tarafından sadrazamlığa getirildi.
Bosna Valiliğine getirilince, varolan Prusya Kralı Fredrik William’ın muhalifi sebebiyle tekrar sadrazamlığa getirilmiştir.
1792'de sadrazamlığından alınarak Trabzon Valiliğine tayin edilir.
Oradan da 1793'de Cidde Valiliğine gönderilir.
1800 senesinde de Medine-i Münevvere'de vefat ederler.
Osmanlı’da 3 Kasım 1839 senesinde Hatt-ı Hümayin'ün düzenlenmesiyle insanlar arası eşitliğe çok önem verilmesi gerektiği yanında dünya devletlerinin de köleliğe karşı oldukları beyanatlarıyla ciddi bir adım atılmış oldu.
Hatta ki 1. Abdülmecid Han'ın meşhur sözleri şu şekildedir;
“…tebaa-ı saltanat-ı seniyyemizden olan ahâli-i islâm ve milel-i sâ'ire bu müsâ'adât-ı şahanemize bilâ-istisnâ mazhar olmak üzere can ve ırz ve namus ve mal maddelerinden hükm-i şer'î iktizâsmca kâffe-i memâlik-i mahrûsamız ahâlisine taraf-ı şahanemden emniyet-i kâmile verilmiş.’'